Ceza Davasında Düşme Kararı (CMK 223/8)

dusme karari

Ceza davasında düşme kararı; Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde verilen karar türüdür. Düşme kararında aslında uyuşmazlığın esasını çözen bir karar verilmemekte, ancak bazı nedenlerle veya yargılama şartının artık gerçekleşme olanağının bulunmaması sebebiyle mahkeme uyuşmazlıktan elini çekmekte, davayı artık devam ettiremeyeceğinin tespitini yapmaktadır. Düşme kararı verilebilecek haller CMK’nin 223/8. maddesinde şu şekilde sıralanmıştır;

  • Sanığın ölümü (TCK 64.madde),
  • Af (TCK 65.madde),
  • Dava zamanaşımı (TCK 66.madde),
  • Şikayetten vazgeçme (TCK 73.madde),
  • Ön ödeme,
  • Uzlaşma,
  • İmar kirliliğine neden olma (TCK 185.madde)
  • Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması, (Örneğin görevi ile ilgili suç işleyen bazı kamu görevlileri hakkında soruşturma izninin verilmemiş olması halinde soruşturma şartının gerçekleşmediği kabul edilir.)

Bununla birlikte kovuşturma ve soruşturma aşamasında şartların gerçekleşmeyeceği anlaşıldığı takdirde de düşme kararı verilecektir. Şikâyet, talep, izin, yasama dokunulmazlığı, ön ödeme, suç işlendikten sonra ortaya çıkmış akıl hastalığı, uzlaşma ve benzeri haller kovuşturma ve soruşturma şartı olarak sayılabilir. Ancak soruşturmanın ve kovuşturmanın yapılması şarta bağlanmış olup da şartın henüz gerçekleşmediği varsayımında düşme kararı yerine durma kararı verilmesi gerekir. Bunun dışında düşme kararı, kovuşturmanın her safhasında verilebilir. İstisnai olarak ise derhal beraat kararı verilebilecek hallerde düşme kararı verilemez ancak bu karara itiraz edilebilir.

İlgili Makale: İnfaz Hesaplama

dusme karari nedir
dusme karari nedir

Ceza Davasında Düşme Kararı Sebepleri

Davanın düşmesi, CMK’nın 223/8. maddesine göre; Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Davanın düşmesi, 5721 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8. maddesinde “Duruşmanın Sona Ermesi ve Hüküm” başlığı altında düzenlenmiştir. Davanın düşmesi üç halin varlığı halinde gerçekleşir;

  • Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmemesi.
  • TCK’da öngörülen düşme sebeplerinin varlığı.
  • Özel kanunlarda aranan soruşturma şartlarının sağlanmamış olması.

Ancak niteliği itibariyle müsadereye tabi ya ve kazanç müsaderesine ilişkin yargılamaya sanığın ölümüne rağmen devam edilmesinin mümkün olduğu hallerde devam edilip hâsıl olan neticeye göre bir karar verilecektir. Adli para cezası kısmen veya tamamen infaz edilmiş ise artık devletten geri istenemez. Buna karşılık hükümlünün sağlığında verilmiş olup kesinleşen müsadere ve yargılama giderleri hükümlünün mirasçılarından istenebilir. Aşağıda ise daha ayrıntılı şekilde, düşme kararı verilecek haller açıklanmıştır:

  • Sanığın Ölümü: Sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur. Bu maddede yapılan düzenleme ile sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürülmesi hüküm altına alınmıştır. Zira herkes kendi kusurundan sorumlu tutulur ve davranışlarının sonuçlarına da kendisi katlanır. Dolayısıyla kişinin ölümü halinde kamu davasının düşmesine karar verilecektir. (TCK 64)
  • Genel Af: Genel af halinde, kamu davası düşer, hükmolunan cezalar bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalkar. Özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir ya da adli para cezasına çevrilebilir. Cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunlukları, özel affa rağmen etkisini devam ettirir. Bu sistemde özel af sadece hapis cezaları açısından kabul edilebilecektir. Maddenin üçüncü fıkrasında, özel affın cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunlukları hakkında herhangi bir etkisinin olmadığı, açık bir şekilde vurgulanmıştır. (TCK m.65)
  • Dava Zamanaşımı: Suçun işlenmesi ile başlayan zamanaşımı, belli sebeplerden birisinin varlığı halinde, işlediği ana kadar olan zaman geçerli olmak üzere durur. Aradan ne kadar süre geçerse geçsin, bu sebep gerçekleşmeden yeniden işlemeye başlamaz. Ancak söz konusu sebep gerçekleştiğinde, önceki işleyen süreden başlamak üzere kaldığı yerden devam eder. Daha açık bir deyişle, durmadan önceki işlemiş olan süre varlığını koruyarak işleyen süre önceki geçmiş sürenin üstüne eklenmek suretiyle zamanaşımı hesap edilir. TCK’nın 67’nci maddesi zamanaşımı süresini durduran dört hal saymıştır. Bunlar, izin veya karar alınması için başvurma, ön sorun çözümü ve kaçaklık kararı verilmesidir. (TCK m.66)
  • Şikayetten Vazgeçme: Şikayetten vazgeçme iki şekilde olabilir. Birincisi, şikâyete hakkı olan kişinin bu hak doğduktan sonra hakkını kullanmadan şikâyet süresi içerisinde şikâyette bulunmayacağını açıklaması yani şikâyet hakkından feragat etmesidir. Bu “şikâyetten feragat” olarak tanımlanmaktadır. İkincisi ise şikâyet hakkı bulunan kişinin bu hakkını usulüne uygun olarak kullandıktan sonra şikâyetten vazgeçtiğini bildirmesi olup “şikâyetten vazgeçme” olarak adlandırılmaktadır. Şikâyetten feragatte, buna hakkı olan kişi, şikâyet süresi olan altı aylık sürede şikâyet hakkını kullanmadan şikâyetçi olmadığını bildirirken, şikâyetten vazgeçme de şikâyete hakkı olan kişi bu hakkını süresinde kullandıktan sonra şikâyetinden vazgeçtiğini bildirmektedir.(TCK m.73/4)
  • Ön ödeme: Ön ödeme kurumu, kamu davasının açılmasını önleme durumunda usul hu- kuku, açılmış olan davayı ortadan kaldırma halinde ise ceza ilişkisinin düşmesi sonucunu doğuran ve bu özelliği itibariyle de suç hukuku kurumu olan karma özellikli bir düzenlemedir “Kavram ve hukuki niteliği itibariyle ön ödeme kurumu, uyuşmazlığın yargılama dışında çözümlenmesine olanak sağlayan alternatif çözüm yollarından birisidir. Bir suçun ön ödeme kapsamında olup olmadığı suçun niteliğine göre değil o suçun uzlaşma kapsamında olup olmaması ve suç için öngörülen yaptırımın niteliğine ve miktarına göre belirlenir. Suç, uzlaşma kapsamında ise ön ödemeye tabi olmayacaktır (TCK m.75)
  • Uzlaşma: Uzlaşmaya tabi suçlar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 253’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Uzlaşma failin ve mağdurun tarafsız bir arabulucu huzurunda, kamu davasının ceza soruşturması kısmında uyuşmazlığın çözülmesi için bir araya getirilmesidir. Suç vasfının değişmesi de uzlaşma konusuna dâhil olabilmektedir. (CMK m.253)

İlgili Makale: Soruşturma Nedir?

dusme karari cmk
dusme karari cmk

Davanın Düşmesi Kararına Karşı İtiraz ve Temyiz

  • İtiraz yolu: Yasa koyucu itiraz yolu Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 267. ve 271. maddelerinde öngörülmüş ve ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. İtiraz bir olağan yasa yoludur, çünkü kesin hükümden öncedir. Öte yandan bir ikinci derece yasa yoludur, çünkü itiraz üzerine inceleme hem maddi hem de hukuki yönden yapılır. Kural olarak hâkimlik makamı kararlarına karşı itiraz mümkündür. Zira Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 276’ncı maddesinde, hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hallerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir” demektedir. Böylece önceki yasanın sayma yöntemi terk edilmiştir. Ancak davanın düşmesi kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurmak mümkün değildir. Yalnızca istinaf ve temyiz kanun yolları mümkündür.
  • Temyiz yolu: Temyiz yolunda mahkemelerin vermiş oldukları son kararlar (m. 286) hukuka uygunlukları bakımından değerlendirilirler. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay, mahkemenin vermiş olduğu son kararında hukuku tam ve doğru biçimde uygulayıp uygulamadığını denetler Bu denetleme mahkemenin kararının maddi bölümünün yanı olguların saptanması ve delillerin değerlendirilmesi bölümünün inceleme dışı bırakılması anlamını taşır. Yargıtay, kural olarak mahkemenin önüne getirilmiş olan uyuşmazlık hakkında karar verirken, delilleri değerlendirmede yanılgıya düşüp düşmediğini ya da kararının temelini oluşturan olguları doğru saptayıp saptamadığını araştırmaz. Fakat bu temel üzerine oturtulan son kararda, hukukun uygulanmasında eksiklik ya da yanılgı olup olmadığı üzerinde durur. Bu sebepler ile Bölge Adliye Mahkemeleri’nin vermiş olduğu davanın düşmesi kararının aleyhine temyiz yoluna gidilesi mümkün değildir.

Davanın Düşmesi Kararına Karşı İstinaf

İstinaf olağan ve ikinci derece bir yasa yoludur. Olağandır, çünkü kesin hükümden önce başvurulan bir yasa yoludur. Yargılamanın birinci derecesi, mahkemelerin son kararıyla tamamlandıktan sonra, istinaf yolu açılabilir. Bu son kararlar gerek deliller ve gerek yasal kurallar bakımından denetlenir. İstinafta hem maddi hem hukuki inceleme yapılması nedeniyle, daha geniş bir denetim söz konusudur. İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, on beş yıl ve daha hapis cezaları ile ölüm cezalarına ilişkin hükümler, bölge adliye mahkemesince re’sen incelenir.

Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan kararlara karşıda hükümle birlikte istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu sanık hakkında 293’üncü madde hükmü saklıdır. Bu bilgiler ışığında davanın düşmesi kararı hakkında istinaf başvurusu yapılabilir. İstinaf başvurusu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde yapılmalıdır.

Adli sicil kanunu 4. Maddesine göre sicile işleyecek olan hüküm ‘’kesinleşmiş mahkumiyet hükümleri olarak belirtilmiştir. Bu sebeple ne sicil kaydına ne de adli sicil arşivine kaydedilmez.

dusme karari hangi hallerde verilir
dusme karari hangi hallerde verilir

Ceza Davasında Düşme Kararı Yargıtay Emsal Kararları

Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesi 2011/4081 E. 2011/11156 K.

  • Ceza Davasında Düşme Kararı

Bu durumda mahkemece; İTÜ otomotiv ABD Başkanlığından seçilecek uzman bilirkişi kurulundan; davacıya sigortalı araçtaki hasarın yıldırım düşmesi sonucu meydana gelip gelmediği nasıl ve ne şekilde hasar olduğu (yanma, şeklinde mi kısa devre gibi mi) hasarın bu sebeple oluştuğunun tespiti halinde araçta meydana gelen hasar miktarının tespiti hususunda tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek denetime elverişli gerekçeli rapor alınması, yıldırım düşmesi sonucu zarar meydana gelmesi halinin KSGŞ’nın A.5 maddesinde sayılan teminat kapsamı dışında kalan haller arasında bulunmadığının hasarın sigorta kapsamındaki olaydan doğan taşıtın elektrik elektronik donanımında meydana gelen zararlar kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

X
kadim hukuk ve danışmanlık