Ceza davası sonrası tazminat davası açılabilir. Açılan bu tazminat davasında maddi veya manevi tazminat istenebilir. Ceza davası sonrası tazminat davası isteyebilmek için öncelikle ortada ceza hukukunun kapsamına giren bir suç bulunmalıdır. Bu işlenen suç neticesinde ortaya maddi veya manevi bir zarar çıkmalıdır. Bu durumun gerekçesi ise TBK madde 49’dur. Ancak burada özellikle belirtmek gerekir ki her haksız fiil suç oluşturmaz iken her suç da haksız fiil oluşturmamaktadır. Diğer bir deyişle söz konusu fiil haksız bir fiil ise ceza davası sonrası tazminat davası açılabilmesi için hem hukuka aykırı olması hem de suç teşkil etmesi gerekmektedir.
Haksız fiil ile ilgili TBK madde 49’da “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” denmektedir. Haksız fiil, bir kişinin kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar verme eylemidir. Ceza davası sonrası tazminat davası bu hüküm kapsamında talep edilir.
Bu bakımdan bazı hallerde kişi tarafından hukuka aykırı olan haksız fiilin hem ceza hukuku hem de özel hukuk kapsamında birtakım sonuçları doğmaktadır. Örneğin, bir haksız fiil ceza hukuku bakımından suç teşkil ederken, özel hukuk bakımından kişilik haklarına saldırı teşkil edebilmektedir. Yaralama, öldürme, hakaret gibi suçlar ise hem suç hem de haksız fiil teşkil etmektedir. Ancak her haksız fiil suç teşkil etmeyeceği gibi her suç da haksız fiil teşkil etmeyebilir. Dolayısıyla bir haksız fiil karşısında, haksız fiilin hem hukuka aykırılık hem de suç teşkil etmesi halinde kişi ceza davası açabileceği gibi sonrasında veya aynı anda tazminat davası da açabilir. Ceza davasında manevi tazminat talebi yine aynı madde kapsamında talep edilir.
Suç ve Haksız Fiil Kavramları
Hukuk düzenimizin, tasvip etmediği fiiller hukuka aykırı fiil olarak adlandırılır. Hukuka aykırı fiillerin hem özel hukuk anlamında hem de ceza hukuku anlamında birtakım sonuçları bulunur. Hukuka aykırı fiiller, ceza hukuku anlamında, suç olarak tanımlanan fiilleri oluştururken özel hukuk anlamında haksız fiilleri oluşturur. Ancak bazı haksız fiiller aynı zamanda suç teşkil edebilir.
TBK madde 58 uyarınca kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören herkes manevi tazminat isteyebilir. Ceza davası sonrası tazminat davası istenebilmesi için bunun suç oluşturması gerektiğini üstte açıklamıştık. Buradaki suç için özel bir kriter bulunmamaktadır. Hakaret suçu, kasten insan öldürme suçu, yağma suçu, tehdit suçu veya yaralama suçu gibi bir ayrım yapılmamaktadır. Ortada suçun varlığı ve zarar bulunmalı ve suç ile zarar arasında illiyet bağı olmalıdır. Suçun tipi önemli değildir.
Aynı Zamanda Suç Teşkil Eden Haksız Fiiller
Kişinin hukuka aykırı fiilleri hem suç hem de haksız fiil oluşturabilir. Haksız fiillerin çoğu bu niteliktedir. Aynı zamanda suç teşkil eden haksız fiiller nedeniyle sanık hakkında ceza davası sonrası tazminat davası açılabilir. Ancak bu noktada 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili maddelerine bakılması gerekir. Ceza mahkemesinin vermiş olduğu kararla hukuk mahkemesinin bağlı olup olmadığı açısından TBK md.74 ve bir suç için Ceza Kanunu’nun daha uzun bir ceza zamanaşımı öngörmesi halinde tazminat davasının uzun zamanaşımına tabi olup olmadığı açısından TBK md.72/1 önem taşır.
Ceza Mahkemesi Kararlarının Hukuk Davasına Etkisi (TBK md.74)
Ceza hukukunda suç teşkil eden bir fiil özel hukukta tazminat ve tazminatla beraber bazı hukuksal sonuçlar doğurabilir. Örneğin, ceza hukukunda suç olarak kabul edilen ‘Hayata kast’ fiili özel hukukta hem boşanma sebebi hem de mirasçının miras bırakana karşı bu fiili işlemesi halinde mirastan mahrumiyet sebebidir. Ancak ceza hukuku ile özel hukukun hukuka aykırılık anlayışları farklıdır. Bu nedenle suç teşkil eden her hukuka aykırılı fiil özel hukukta haksız fiil teşkil etmez. Her suç bir haksız fiildir şeklinde düşünülemez.
Suç teşkil ettiği halde özel hukukta haksız fiil teşkil etmeyen hukuk aykırı fiiller:
- Kanun koyucu hukuka aykırı bir fiile ceza verilmesini, her zaman tazminatın gerekli olmasına takdir etmez. Bazen fiiller suç olsa da tazminatı gerektirmeyebilir. Örneğin, tramvaydan atlamak, kırmızı ışık yandığı halde trafik kurallarını çiğneyerek karşıya geçmek, süratli araba kullanmak vs. Bu ve benzeri örneklerde görüldüğü gibi, bazen değişik kanunlar tarafından suç sayıldığı halde zarar unsuru mevcut olmadığından dolayı bazı suçlar haksız bir fiil teşkil etmez.
Hem suç teşkil eden hem de özel hukukta haksız fiil olan hukuka aykırı fiiller:
- Özel hukuka göre haksız olan bir fiil, çoğu kez ceza hukukuna göre de bir suç teşkil eder. Ceza kanunlarında yasaklanan hukuka aykırı bazı fiiller, bu kanunların teminat altına aldığı hakları ihlal ederken aynı zamanda bu hakların korunması amacıyla hukuken tazminini gerektiren bir fiil niteliğini de taşırlar. Örneğin; zimmet, hırsızlık, yaralama, öldürme, hakaret gibi fiiller hem suç teşkil eder hem de özel hukuk anlamında haksız fiil teşkil eder.
Ancak hem suç hem de özel hukuk anlamında haksız fiil teşkil eden fiiller açısından ceza mahkemelerinin vermiş olduğu kararların ne derece özel hukuktaki tazminat davasında dikkate alınacağı hususunda TBK md.74 e bakmak gerekir.
TBK Madde 74
“Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz.” hükmünü havidir.
İşbu kanun maddesi, hukuk hakiminin ceza hakimi karşısındaki durumunu belirlemekte ve hukuk hakimine serbestçe hareket etme olanağı sağlamaktadır. Bu durum öğretide ‘bağımsızlık prensibi’ olarak adlandırılır. Ancak bu prensip hukuk hakimine keyfilik tanımamaktadır. Ayrıca hukuk hakimi failin kusurlu olup olmadığı, ayırt etme gücüne sahip olup olmadığı hususlarında ceza hukukunun prensipleriyle bağlı değildir. Bağımsızlık prensibinin uygulama alanının, sadece bu iki durum için uygulama alanı bulduğu kabul edilir. Ceza mahkemeleri kararları açısından ise hukuk hakimi, verilen kararın mahkûmiyet olup olmadığı yönünden farklı olasılıklarla karşılaşır.
- Beraat kararları açısından; TBK md.74 hukuk hakimini beraat kararıyla bağlı tutmamıştır. Hukuk hakiminin ceza mahkemesinin beraat kararıyla bağlı olmaması demek, beraat kararı verilen kişinin hukuk mahkemelerinde mutlaka tazminata hükmedileceği anlamına gelmez. Hukuk hakimi kararını verirken somut olayda özel hukuktaki haksız fiilin şartları olan fiil, hukuka aykırılık, kusur, illiyet bağı ve zarar unsurlarının tazminat sorumluluğu açısından oluşup oluşmadığını araştıracaktır. Eğer ki özel hukuk anlamında haksız fiile karşı tazminat sorumluluğunun unsurları oluşmamışsa beraat eden kişi aleyhine tazminata hükmedilmez. Beraat kararı, yeterli delil olmadığından verilmişse hukuk mahkemelerini bağlamayacaktır. Çünkü ceza hukukundaki delillerin takdiri özel hukuktakinden farklıdır. Ancak beraat kararı delil yetersizliğine dayanmayıp fiilin fail tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespitine dayanıyorsa hukuk hakimini bağlayıcı nitelik kazanır. Yargıtay da birçok kararında, ceza mahkemesinin suçun meydana gelmediğini kesin olarak tespit ettiği hallerde kararın hukuk hakimini bağladığını ifade etmektedir. ( Yargıtay HGK 15.04.2011, 2011/4-58E. 2011/176K. )
- Mahkumiyet kararları açısından; madde metninde de yer aldığı üzere ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararları hukuk hakimini bağlamaz. Bağımsızlık prensibi, kanunumuz tarafından mahkûmiyet kararı halinde sadece kusurun takdiri ve zarar hususlarında uygulama alanı bulacaktır. Mahkûmiyet kararları açısından bu iki unsur dışına taşırarak mahkûmiyet kararının hukuk hakimini bağlamayacağı söylenemez. Yargıtay da mahkûmiyet kararının hukuk hakimini bağladığını kabul etmektedir. ( Yargıtay 4. HD 21.12.1982, E.11009, K.11574 “Ceza mahkemesinde mahkum olan, hukuk mahkemesince kusursuz sayılamaz.”)
- HAGB kararları açısından da hukuk hakimi ceza mahkemesinin kararı ile bağlı olup olmadığı hususunda farklı değerlendirmeler mevcuttur. HAGB kararları açısından da hukuk hakimi ceza mahkemesinin kararı ile bağlıdır diyen görüşe göre, sonuçta kişinin eylemi sabit bulunduğu için mahkûmiyet kararı verilmekte ancak kanuni düzenleme nedeniyle hükmün açıklanması ertelenmektedir. Ancak Yargıtay’ın yakın tarihli kararlarında HAGB kararlarının hukuk hakimini bağlamayacağına karar verilmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 18/09/2017 tarih, 2017/2801E. 2017/4714K. Sayılı kararında; “Dava, hakaret eylemlerine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının kişilik haklarına saldırı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı, davacıya yönelik hakaret suçunu işlediği gerekçesi ile yargılanmış ve 2 ay 27 gün hapis cezası ile cezalandırılması yoluna gidilmiş ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, anılan karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir. Ceza mahkemesinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile sonuçlanan kararı, kesinleşmiş bir mahkûmiyet niteliğinde olmadığı gibi, hukuk hakimi yönünden bağlayıcılığı yoktur.” şeklinde karar verilerek HAGB kararının hukuk hakimini bağlamayacağı belirtilmiştir.
- Ayrıca savcının vermiş olduğu takipsizlik kararı ve sulh ceza hakiminin vermiş olduğu salıverme kararları açısından da hukuk hakimi kararlarla bağlı değildir ve kararlara bağlı olmadan incelemesini yapıp karar vermesi gerekmektedir. Son olarak çıkarılan bir af yasası, ceza mahkemesince hükmedilmiş olan cezayı ortadan kaldırır ancak tazminat talebini etkilemez.
Zamanaşımı (TBK Md. 72)
Haksız fiil nedeniyle zarar gören kişinin alacak hakkı kanunda öngörülen zamanaşımı sürelerine tabi olup bu süreler içerisinde talep edilmediğinde sorumlu olan kişilerin borçları zamanaşımı nedeniyle dava edilemeyecektir. Borçlar Kanunu’nda haksız fiil nedeniyle zamanaşımı madde 72 de düzenlenmiştir. Bu maddede sadece zamanaşımı süreleri düzenlenmiş olup zamanaşımını kesen ve durduran haller için TBK genel hükümlere gidilmesi gerekmektedir. TBK md. 72 de zamanaşımı süreleri 1. Fıkrada kısa, uzun ve bunlardan daha uzun olan ceza davası zamanaşımı süresi şeklinde düzenlenmiştir. Kısa ve uzun zamanaşımı süreleri genel olarak tüm haksız fiiller için uygulama alanı bulurken ceza zamanaşımı süresi aynı zamanda suç teşkil eden haksız fiiller için uygulama alanı bulur.
Ceza Davası Zamanaşımı
TBK, hem suç teşkil eden hem de özel hukukta haksız fiil olan hukuka aykırı fiiller hakkında haksız fiile özgü zamanaşımı süreleri geçmiş olsa dahi tazminat davası açılabilmesini kabul etmektedir. TBK md. 72 nin 2. cümlesinde yer alan bu hükme göre “Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” Böylece söz konusu madde, hem suç teşkil eden hem de özel hukukta haksız fiil olan hukuka aykırı fiiller yönünden ceza hukuku ile medeni hukuk arasındaki ilişkiyi düzenlemiştir. İşbu madde ile cezayı gerektiren bir fiilden zarar gören kişinin Medeni Hukuk anlamında hareket alanı genişletilmiştir. Ceza davası zamanaşımının uygulanması için birtakım koşullar gerekir;
- Suç teşkil eden bir fiilin varlığı gerekir. Daha uzun süreli ceza zamanaşımının uygulanması için fiilin suç oluşturması ve cezayı gerektirmesi yeterlidir. Failin suç teşkil eden fiilden dolayı mahkûm edilmesi şart değildir. Bu halde gerekli olan koşul suç teşkil eden fiilin ceza kanunları gereğince soyut bir cezayı gerektirir olmasıdır. TBK md. 72 açısından fail hakkında herhangi bir tatbikat yapılması veya cezalandırılması önem taşımamaktadır. Fail ceza mahkemesine sevk olunmamışsa cezayı gerektirir bir fiil olup olmadığını hukuk hakimi araştıracaktır. Ayrıca fail cezai ehliyeti olmadığı için beraat etmiş olsa dahi, fiilin yasal unsurları yönünden suç teşkil etmesi halinde daha uzun süreli ceza zamanaşımının uygulanabilecektir.
- Ceza davası zamanaşımı süresinin daha uzun olması gerekir. Ceza kanunlarında suç teşkil eden fiille ilgili olarak kabul edilen zamanaşımı süresinin, iki yıllık veya on yıllık hukuk davası zamanaşımı sürelerinden en az birini geçmesi gerekir. Kanunda öngörülen ceza davası zamanaşımı süresi iki yıllık veya on yıllık zamanaşımı sürelerinin hangisinden daha uzun ise o zamanaşımı süresi uzar.
- Zamanaşımının ceza davası zamanaşımı olması gerekir. Türk Ceza Kanunu’nda iki türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. TCK md. 66 kamu davasının tabi olduğu zamanaşımı sürelerini, TCK md. 68 ise hükmolunmuş cezalara ait zamanaşımı sürelerini düzenlemektedir. TBK md. 72 de yer alan ceza zamanaşımı süresi mahkûmiyet zamanaşımı süresi olmayıp dava zamanaşımı süresidir. Ayrıca kanun maddesinde ceza kanunları ibaresi yer aldığı için ceza hükümleri taşıyan diğer kanunlardaki ceza davası zamanaşımı süreleri de dikkate alınır. Örneğin, Gümrük Kanunu, Orman Kanunu gibi kanunlarda yer alan ceza davası zamanaşımı süreleri de dikkate alınır.
Ayrıca ceza davası zamanaşımı, aynı zamanda suç teşkil eden fiilden dolayı cezai anlamda sorumlu olanlara uygulanır. Aynı fiilden dolayı cezai anlamda değil de hukuken sorumlu olan kişilere uygulanmaz. Ceza mahkemesi tarafından verilen karar mahkûmiyet kararı ise bu karar ceza davası zamanaşımının uygulanmasına engel olmaz. Çünkü bu kararla fiilin cezayı gerektiren bir suç teşkil ettiği sübut bulmuştur. Ceza mahkemesince verilen kararın beraat kararı olması halinde ise Yargıtay’ın görüşüne göre beraat kararı TBK md. 72/1 in uygulanmasına engeldir. ( Yargıtay 4. HD. 23.10.2000, 2000/5922E. 2000/9039K. )
Ceza Davasında Şikayetten Vazgeçilmesi Halinde Tazminat Davası
Bir diğer önemli konu ise ceza davasında şikayetten vazgeçilmesi halinde hukuk davasını nasıl etkileyeceğidir. Konu ile ilgili TCK madde 73/7’de “Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.” denmektedir. TCK madde 74’te ise “…Kamu davasının düşmesi, malların geri alınması ve uğranılan zararın tazmini için açılan şahsi hak davasını etkilemez. Cezanın düşmesi şahsi haklar, tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin hükümleri etkilemez. Ancak, genel af halinde yargılama giderleri de istenemez.” denmektedir. Buna göre şikayetten vazgeçen kişinin tazminat hakkını ileri sürememesi için:
- Kamu davasının açılmış ve yürümekte olması,
- Suçun şikayete tabi olması,
- Suçtan zarar görenin şikayetinden vazgeçtiğini ifade etmesi,
- Zarar görenin şikayetten vazgeçme beyanı ile şahsi haklarından da vazgeçtiğini açıklamış olması,
- Kamu davasının şikayetten vazgeçme ile düşmesi
gerekmektedir. Bu bakımdan açıkça hukuki haklardan vazgeçildiği ifade edilmedikçe ceza davasında şikayetten vazgeçme tazminat davasını açma hakkını etkilemez.
Hakaret Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası
Öncelikle tazminat sorumluluğundan bahsedebilmek için birtakım şartlar aranmaktadır. Tazminat sorumluluğu olabilmesi aşağıdaki şartların sağlanması gerekmektedir:
- Hukuka aykırı fiil,
- Kusur,
- Zarar,
- İlliyet bağı
Hakaret suçu TCK madde 125’te düzenlenmektedir. TBK madde 58’de “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” denmektedir.
Hakaret ceza davası sonrası tazminat davası nedeniyle kişilik hakları zedelenen bir kişi hakaret nedeniyle tazminat talebinde bulunabilir. Hakaret nedeniyle maddi kayıplar yaşanmasa bazı durumlarda mağdur maddi zarar da görmüş olabilir. Ancak genel itibariyle hakaret suçunda kişi daha çok manevi anlamda zarar görmektedir. Ceza davası sonrası hakaretten ceza alınması halinde tazminat sorumluluğu bakımından hukuka aykırı fiil ve illiyet bağı maddi olgu olarak hukuk hakimini bağlayan hususlardır. Kusur ve zarar bakımından ise her ne kadar hukuk hakimi bağlı olmasa da ceza davasında belirlenen kusurluluk oranı ve bilirkişi raporları sonucunda ortaya çıkan zarar ve hususlar hukuk hakiminin tazminat miktarını belirlemesinde önem arz etmektedir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 03.03.2015 tarih, E. 2014/6921, K. 2015/2415 sayılı kararında “Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 53. maddesi ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı T.B.K.’nun 74 md. uyarınca hukuk hakimi, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değil ise de hem ilmi, hem de kökleşmiş yargı kararlarında ceza mahkemesince belirlenen maddi olgunun hukuk hakimini bağlayacağı kabul olunmaktadır. Ceza Mahkemesinin hakaret suçundan kesinleşmiş mahkumiyet kararı artık hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir. Mahkemece davacı lehine uygun bir miktarda manevi tazminata karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.” hükmedilmiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 06.02.2019 tarih, E. 2016/14832, K. 2019/508 sayılı kararında “Dava konusu olay nedeniyle davalı hakkında açılan kamu davası sonucunda hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verilmiştir. Verilen bu karar hukuk hâkimini bağlamamaktadır. Ancak dosyadaki deliller ile ceza yargılamasında toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; davalının, davacıya yönelik hakaret ve tehdit eylemlerinin sabit olduğu anlaşılmaktadır. Olayın oluş şekli de gözetilerek mahkemece davacı lehine uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Şu halde, mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.” denmektedir.
Kasten/Taksirle İnsan Yaralama Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası
Kasten yaralama suçu TCK madde 86’da, taksirle yaralama ise TCK madde 89’da düzenlenmektedir. TBK madde 56/1’de “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” denmektedir. TBK madde 54’te talep edilebilecek bedensel zararlar:
- Tedavi giderleri
- Kazanç kaybı
- Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar
- Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar
olarak belirtilmiştir. Söz konusu zararlar hesaba katılarak maddi tazminat talep edilebilir. Kişinin yaşam hakkı ve vücut bütünlüğü yukarıda bahsedildiği üzere AİHM ve ulusal mevzuatla korunmaktadır. Dolayısıyla kasten veya taksirle yaralama halinde TBK m.56 gereğince bir kimsenin bedensel bütünlüğünün ihlal edilmesi halinde olayın özelliklerine göre bir miktar manevi tazminata hükmedilmesinin öngörüldüğü anlaşılacaktır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 01.10.2019 tarih, E. 2014/13444, K. 2015/10733 sayılı kararında “Dosya içeriğinden, davacıların davalıların eylemleri neticesinde yaralandıkları, davacıların yaralama eylemi nedeniyle iş ve güçten kalma tazminatı ile tedavi giderlerini talep ettikleri, dosya ve ceza dosyası içerisindeki adli raporların maddi zararın belirlenmesi için elverişli olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece maddi tazminat istemine yönelik gerekirse davacının talebi açıklattırılarak dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerle maddi zararın bilirkişi raporu ile kapsamının belirlenmesi ile talep yönünde karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle maddi tazminat isteminin reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” denmektedir. Ceza davasındaki bilirkişi raporları veya adli raporlardan çıkan sonuçlar hukuk davasındaki tazminat miktarının belirlenmesinde etkilidir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 09.09.2015 tarih, E. 2014/12046, K. 2015/9561 sayılı kararında “Davacılar, davalının kiracısı olduklarını, kiralanan evin tahliye edilmemesi gerekçesiyle davalının haksız bir şekilde evlerine girerek, davacılardan S.. K..’ı yaraladığını, evin camını kırmak suretiyle mala zarar verdiğini, davalı hakkında Ümraniye 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/1043 esas sayılı dosyası ile konut dokunulmazlığını ihlal etme, mala zarar verme ve kasten yaralama suçlarından dolayı açılan kamu davası sonucu davalının cezalandırılmış olduğunu belirterek davalının haksız eylemleri nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararın tazminini istemişlerdir. Davalı, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece davalının, mala zarar verme ve kasten yaralama eylemleri nedeniyle maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş, ancak konut dokunulmazlığını ihlal etme eyleminden dolayı herhangi bir tazminata hükmedilmemiştir. Dosya kapsamına göre, davalının davacılara yönelik konut dokunulmazlığını ihlal etme suçunu da işlediği sabit olmakla, bu haksız eylem nedeniyle de davacılar yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.” hükmedilmiştir.
Kasten/Taksirle İnsan Öldürme Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası
Kasten öldürme TCK madde 81’de, taksirle öldürme TCK madde 85’te düzenlenmektedir. Haksız fiil nedeniyle doğrudan zarar gören kişi ölen olsa da ölen kişinin yakınları ve destekten yoksun kalanlar tazminat talep edebilmektedir. Yargıtay tarafından ölüm halinde manevi tazminat talep edebilmek için ailesel bağdan öte duygusal yakınlık göz önüne alınmaktadır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 05.02.2018 tarih, E. 2017/4993, K. 2018/506 sayılı kararında “Ceza mahkemesinin maddi vakıaların belirlenmesine ilişkin mahkumiyet kararı hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olup, taraflar yönünden kesin delil niteliği taşır. … 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/343 esas ve 2006/305 karar sayılı ilamı ile sanık davalıların mütevaffa …’e yönelik eylemlerini haksız tahrik altında gerçekleştirdikleri gerekçesiyle ceza indirimi yapılmıştır.Şu halde; davalıların müteveffa …’e yönelik eylemini haksız tahrik altında gerçekleştirdiği ceza dosyasında maddi vakıa olarak belirlendiğinden, hukuk hakimi de bu tespit ile bağlı olup … mirasçıları davacılar … ve … (…) yararına hükmedilen manevi tazminat yönünden de matematiksel oranda olmamak üzere uygun bir indirim yapılması gerekirken manevi tazminat isteminin tümden kabulü usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.” hükmedilmiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 12.05.2016 tarih, E. 2015/7746, K. 2016/6549 sayılı kararında “Dava konusu olaya gelince, ceza mahkemesince davalının kasten öldürme eylemini desteğin tahriki etkisi altında işlediği kabul edilerek cezadan indirim yapıldığından, 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesi uyarınca bölüşük kusur olarak kabul edilmesi gereken tahrik nedeniyle hesaplanan tazminat tutarından indirim yapılması gerektiğinin düşünülmemiş olması doğru olmamış kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.” hükmedilmiştir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere her ne kadar ceza davasında saptanan kusur hukuk davasını bağlamasa da tazminat miktarını belirlerken ceza davasındaki sanığın kusurluluk oranı hukuk davasındaki tazminat miktarının tayininde önem arz etmektedir.
Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası Yargıtay Kararları
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 03.03.2021, 2020/7032E. 2021/5430K. Sayılı Kararı
- Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası
“Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 74 üncü maddesinde düzenlenmiş olup; hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74 üncü maddesine göre “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz.” Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını belirleyen ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, 6098 sayılı TBK’nın 74 üncü maddesi bir engel oluşturmaz.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Bahsi geçen ve kanun yararına bozma kararı verilen ceza soruşturması davacının iş ilişkisi kapsamında çalışıp çalışmadığı ve bu suretle Dairemizce inceleme konusu yapılan işçilik alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı yönünden öncelikli olarak önem arz etmektedir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre mahkemece yukarıda bahsi geçen ceza soruşturması ve sonrasında kamu davası açılması durumunda ceza davası bekletici sorun yapılmalı, ceza davasının kesinleşmesi beklenilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 09.03.2021, 2018/138E. 2021/1065K. Sayılı Kararı
- Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası
“Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; davalılar hakkında, Mardin 5.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2019/328 esas sayılı dosyasında, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçları ile ilgili olarak ceza davası açıldığı ve ceza yargılamasının henüz sonuçlanmadığı anlaşılmaktadır. 818 sayılı Borçlar Kanunu 53. maddesi (6098 sayılı TBK 74 ) uyarınca ceza mahkemesinin kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de, somut olayın özelliği itibariyle maddi olgunun ve davalıların sorumluluğunun tespiti açısından ceza dava dosyasının sonucu önem taşımaktadır. Bu nedenle ceza dava dosyasının kesinleşmesi beklenilmeli ve daha sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece açıklanan yönler gözetilmeden, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 09.06.2020, 2018/952E. 2020/1756K. Sayılı Kararı
- Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası
“Somut olayda, davaya konu sözlerle ilgili olarak hakaret suçu nedeniyle davalı hakkında verilmiş olan mahkûmiyet kararı TBK’nun 74 (BK’nın 53.) maddesi gereğince hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte bir olgudur. Mahkemece, tazminat ve yayın yaptırımı yerine TBK’nın 58/2 (BK.49/3.) maddesinde bahsedilen diğer yaptırımlardan olan tecavüzün kınanmasına dair kararla yetinilmesi gerekirken manevi tazminata ve kınama kararının yayınlanmasına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 16.03.2020, 2020/939E. 2020/2344K. Sayılı Kararı
- Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası
“Somut olayda davacının, Ağır Ceza Mahkemesinde suç işlemek için kurulan örgüte üye olmak, nitelikli dolandırıcılık suçlarından yargılandığı, açılan bu kamu davalarının zamanaşımı nedeni ile düştüğü, davacının resmi evrakta sahtecilik suçuna iştirak etmek suçundan açılan davada ise delil yetersizliğinden beraat ettiği, davacı hakkında zamanaşımı nedeni ile düşmeye dair verilen hükümlerin onandığı, davacının beraatine ilişkin hükmün ise bozulduğu, mahkemece anılan kamu davasında verilen kararın kesinleşmesinin beklenmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda ceza mahkemesinin kararının bazı hallerde 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74’üncü (818 Sayılı Borçlar Kanununun 53.) maddesi uyarınca hukuk hakimini bağlayacağı gözetilerek, söz konusu ceza davasının sonucunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 165/1 hükmü uyarınca bekletici mesele yapılması ve tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekirken, bu konu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 25.02.2020, 2018/14237E. 2020/3404K. Sayılı kararı
- Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası
“Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Somut uyuşmazlıkta, soğuk hava deposu faaliyetini yürüten işyerinde bulunan üçüncü kişilere ait bir kısım ürünlerin yapılan sayımda eksik çıktığı iddiasıyla davalı işçinin davacı işvereni zarara uğrattığı ileri sürülerek zararın tazmini talep edilmiştir. Dosya içeriği ve UYAP kayıtlarına göre, aynı iddia doğrultusunda davalı işçi hakkında kamu davası açıldığı, … 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/671-2015/303 E.K. sayılı kararıyla davalı işçinin mahkûmiyetine karar verilmiş ise de Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 2019/8457-14228 E. K. sayılı ilamıyla bozma kararı verildiği ve yargılamanın halen derdest olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre mahkemece ceza davası bekletici sorun yapılmalı, ceza davasının kesinleşmesi beklenilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurularının esastan reddi kararı hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 09.05.2019, 2017/4853E. 2019/3058K. Sayılı Kararı
- Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası
“Davaya konu bonoyla ilgili olarak davalı ile dava dışı…’ın sanık olarak yer aldıkları resmi belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasında davalının beraatine karar verildiği ve söz konusu kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu durumda 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74.) maddesi uyarınca hukuk hakimini bağlayıcı herhangi bir mahkûmiyet kararı bulunmadığından davacının ancak diğer sanık…’a karşı alacak isteminde bulunabileceği gözetilerek davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 17.09.2018, 2016/6397E. 2018/8029K. Sayılı Kararı
- Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası
“Ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, yani, fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kusura ilişkin değerlendirmesiyle ve buna etkili tespit edilen olgularla bağlı kalmaksızın, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır. Başka bir deyişle maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Ancak, bu bağlayıcılık ve kesin delil niteliği ceza davasında yargılanan kişi yönünden söz konusudur. Ceza mahkemesinde sanık olarak yargılanan kişi dışında başkaları hakkında açılan hukuk davasında bu kurallar uygulanamaz. Somut olayda; mahkemece, yapılan yargılamada iki ayrı bilirkişiden kusur raporu alınmış olmasına rağmen dosya kapsamında yer alan… 19. Sulh Ceza Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2011/1065 E. sayılı dosyasındaki kusur durumu dikkate alınarak tazminat hesabı yapılmıştır.
Ancak, yukarıda da ifade edildiği gibi, ceza dosyasındaki kusur oranlarına bağlı kalınarak eldeki davada kusur oranı belirlenemeyeceğinden mahkemece bu yöndeki değerlendirme doğru görülmemiştir.”
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 22.06.2017, 2016/722E. 2017/10719K. Sayılı Kararı
- Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası
“Hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararındaki maddi olgularla bağlılığının ölçüsü; beraat kararında suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin kesin olarak, delilleriyle tespit edilip edilmediğidir. Ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, yani, fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hakimini bağlamaz… Ceza mahkemesinde alınan bilirkişi raporu hukuk hakimini bağlamayacaktır. Ceza davasında yaptırılan bilirkişi incelemesi ile hukuk hakiminin yaptıracağı bilirkişi incelemesi, her iki dava türünün amaç ve ilkeleri bakımından birbirlerinden farklı bulunmaktadır. Hukuk hakimini, kendisinin yaptırmadığı ve fakat başka bir amaçla ve başka bir görüş açısından yaptırılan inceleme sonunda elde edilen “kusur” ve derecesiyle bağlı saymak, hem kanuna aykırı ve hem de tarafların haklarını ihlal edici bir görüşün ifadesidir.”
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 14.06.2017, 2015/9933E. 2017/4032K. Sayılı Kararı
- Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası
“…davalının, sevk ve idaresindeki araçla manevra yaptığı sırada, dava dışı çarparak taksirle yaralanmasına sebebiyet verdiği, bu eyleminden ötürü yapılan ceza yargılamasında, 2010/1607 karar sayılı kararı ile mahkûmiyetine hükmedilmiş olup, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre, olayın meydana gelmesinde davalının %75 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, anılan kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74 (BK 53) maddesi hükmüne göre ceza mahkemesinin kesinleşen bu kararı maddi olay yönünden hukuk hakimini bağlar. Mahkemece açıklanan nedenlerle davalının sorumluluğu yönünde hüküm kurulması gerekirken, davanın ispatlanmadığından bahisle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 11.05.2017, 2015/10411E. 2017/2819K. Sayılı Kararı
- Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası
“TBK’nın 74 (Borçlar Kanunu’nun 53) maddesi gereğince hukuk hakimi ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değilse de; ceza mahkemesince verilecek mahkûmiyet kararı ve belirlenecek maddi vakıalar hukuk hakimi yönünden de bağlayıcıdır… Somut olayda, davaya konu sözlerle ilgili olarak hakaret suçu nedeniyle davalı hakkında verilmiş olan mahkûmiyet kararı TBK’nun 74 (BK’nın 53.) maddesi gereğince hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte bir olgudur. Mahkemece, tazminat yaptırımı yerine TBK’nın 58/2 (BK.49/3.) maddesinde bahsedilen diğer yaptırımlardan olan tecavüzün kınanmasına dair kararla yetinilmesi gerekirken manevi tazminata hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 21.11.2016, 2015/10295E. 2016/11419K. Sayılı Kararı
- Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası
“Dosya kapsamından; eylemi ile ilgili olarak, … Sanık olarak yargılanan davalıya, silahla kasten yaralama suçundan verilen hapis cezasından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 29. maddesi gereğince 1/4 oranında haksız tahrik indirimi yapıldığı ve hükmün Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davaya konu olayda; davalının eylemini haksız tahrik altında gerçekleştirdiği maddi vakıa olarak kesinleşmiş ceza kararı ile tespit edilmiştir. Bu durumda; mahkemece davacının müterafik kusurunun varlığı göz önünde bulundurularak TBK’nun 52/1 (BK’nun 44/1) maddesi uyarınca tazminattan haksız tahrik nedeniyle orantısal olmamak üzere indirim yapılması gerekirken yazılı şekilde istemin tamamının kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup; kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
KARŞI OY YAZISI
Dava, haksız fiil nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. “TBK’nın 49-54 (BK’nın 41-46) maddeleri uyarınca kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. TBK’nın 56, (BK’nın 47) maddesinde ” …” düzenlemesi mevcuttur. Yine TBK’nın 74 (BK’nın 53) maddesi gereği, ceza mahkemesince verilen beraat kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de ceza mahkemesinin maddi vakıaların belirlenmesine ilişkin mahkûmiyet kararı hukuk hakimi yönünden de bağlayıcıdır.
Somut olayda, … Sanık olarak yargılanan davalıyı silahla kasten yaralama suçundan verilen hapis cezasından TCK’nın 29. maddesi gereğince 1/4 oranında haksız tahrik indirimi yapılmıştır. Davaya konu olayda davalının eylemini haksız tahrik altında gerçekleştirdiği sabittir. Bu durumda davacının müterafik kusurunun bulunduğu nazara alınarak TBK’nın 52/1 (BK’nın 44/1) maddesi uyarınca tazminattan indirim yapılması gereklidir. Ancak bilindiği üzere maddi tazminat hesaba, manevi tazminat ise takdire dayalıdır. Davacı dilekçesinde dava sebebini (maddi vakıaları) anlatarak 10.000.-TL manevi tazminat talep etmiştir. Mahkemece dava sebebi olan bütün vakıalar ve davacının talebi bütün unsurlarıyla değerlendirilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemenin kabulü ile takdir edilen manevi tazminat belirlenirken davanın sebebi olan bütün vakıalar dikkate alınıp haksız tahrike neden olan olaylarda değerlendirildiğine göre, davacının talebinden ayrıca haksız tahrik nedeniyle indirim yapılmasının doğru olmadığı ve mahkemece verilen kararın onanması gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.”
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 16.02.2015, 2014/5596E. 2015/1559K. Sayılı Kararı
- Ceza Davası Sonrası Tazminat Davası
“TBK’nun 74 (Borçlar Kanunu’nun 53) maddesi gereğince hukuk hakimi ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değilse de; ceza mahkemesince verilecek mahkûmiyet kararı ve belirlenecek maddi vakıalar hukuk hakimi yönünden de bağlayıcıdır. Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Kişide oluşan manevi zararın giderilmesi bakımından hakimin olayın özelliklerine, fail ve mağdurun durumlarına, kişilik değerlerinde meydana gelen eksilmenin niteliğine göre manevi tazminat olarak bir miktar paranın ödenmesine veya TBK’nun 58/2 (Borçlar Kanunu 49/3.) maddesi gereğince tazminat yerine diğer bir tazmin yoluna başvurması mümkündür. Bahsedilen madde gereği diğer tazmin yöntemleri konusunda örnekseme yapılarak haksız saldırının kınanması ve kınama kararıyla birlikte bu kararın basın yoluyla ilan edilmesi yöntemlerine değinilmişse de bu yöntemler sınırlı olmayıp hakimin takdirine bırakılmıştır. Bu bağlamda, özür beyanı, isnadın geri alınması vb. bir tazmin şeklinin benimsenmesi de düşünülebilir. ( 4. HD. 14.11.1996 Somut olayda, davaya konu sözlerle ilgili olarak hakaret suçu nedeniyle davalı hakkında verilmiş olan mahkûmiyet kararı TBK’nun 74 (BK’nun 53.) maddesi gereğince hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte bir olgudur. Mahkemece, tazminat yaptırımı yerine TBK’nun 58/2 (BK.49/3.) maddesinde bahsedilen diğer yaptırımlardan olan tecavüzün kınanmasına dair kararla yetinilmesi gerekirken manevi tazminata hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir.”
Ceza davası sonrası tazminat davası açmak için ceza avukatı hukuki bilgisinden yararlanmanız davanızın hukuka uygun ve düzgün yürütülmesi için önemlidir. Bu nedenle Ankara ceza avukatı hizmetinden yararlanmanız önerilir.