Menfi tespit davası, bir hak ya da hukuki ilişkinin var olmadığının tespiti için açılan tespit davasına denir. Diğer bir tanımla davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davaya denir. Menfi tespit davası 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 106.maddesinde tespit davaları içerisinde düzenlenmiştir. Bu kapsamda tespit davası ikiye ayrılır. Bunlar;
- Müspet (olumlu)
- Menfi(olumsuz) tespit davalarıdır.
Hukukumuzda tespit davaları hakkında genel bir hüküm bulunmadığı ve özellikle menfi tespit davasının icra takibine etkisini belirlemek için, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK), icra hukukunda menfi (olumsuz) tespit davasını ayrıca düzenlemek gereği duymuştur. Menfi tespit, İİK m.72’de hüküm altına alınmıştır. Borçlu icra takibinden önce veya takipten sonra borçlu bulunmadığını ispat etmek için, çeşitli nedenlerle borçlu olmadığını bildirerek menfi tespit açabilir. İcra hukuku kapsamında menfi (olumsuz) tespit davası ile davacı, para alacağının hiç doğmadığını ya da sonradan sona erdiğini iddia ederek bu durumun tespitini talep eder. Ayrıca davacı sözleşmenin hata, hile veya ikrah nedeniyle geçersiz olduğunu da iddia edebilir. Bu dava ile borcun ödeme ile ortadan kalktığının da tespiti istenebilir. Örnek vermek gerekirse;
- Borçlu borç senedinin ayırt etme gücü yokluğu, hata, hile veya ikrah (korkutma) nedeniyle geçersiz olduğunu bildirerek, borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit açabilir.
- Borçlu, borcunu ödemiş olduğunu bildirerek, borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit açabilir.
- Borçlu kendisinin de alacaklıdan alacaklı olduğunu, bu nedenle alacağı ile borcunu takas ettiğini bildirerek, borçlu olmadığının tespiti için bir menfi tespit açabilir.
- Borç senedinin iptali talebi ile açılan dava İİK m.72 anlamında menfi tespit davasıdır.
- İpoteğin iptali talebiyle açılan dava İİK m.72 anlamında menfi tespit davasıdır.
- Borçlunun alacaklının takip konusu yaptığı senedin sahte olduğunun tespiti için açtığı tespit davası İİK m.72 anlamında menfi tespit davasıdır.
İcra Takibinden Önce Açılan Menfi Tespit Davası (İİK M.72/2)
Menfi tespit davasını, icra takibine etkisi bakımından 2’ye ayrılır. Bunlar;
- İcra takibinden önce ve sonra açılan menfi tespit davası,
- İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olmak üzere 2 ihtimale göre incelemek gerekir.
Borçlu kendisinin ödemek zorunda olmadığı bir borç ile tehdit eden kişiye karşı henüz ortada başlamış bir icra takibi yok iken, böyle bir borcun olmadığının tespiti için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden hemen önce menfi tespit açabilmesi için, borçlunun borçlu olmadığının tespit edilmesinde hukuki bir yararı bulunmalıdır. Borçlunun icra takibinden önce menfi tespit davası açabilmesi için, aleyhine icra takibi yapılacağı yönünde ciddi bir tehdidin varlığı gerekir. Bu ciddi tehdit karşımıza alacaklının elinde, borçlu aleyhine bir belge olarak çıkabilir.
İcra takibinden önce açılmış olan menfi tespit davası, aynı alacak için daha sonra ilamsız icra takibi yapılmasını önlemez ve daha sonra yapılacak icra takibini kendiliğinden durdurmaz. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın %15’inden az olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra Takibinden Sonra Açılan Menfi Tespit Davası (İİK M.72/3)
Borçlu takipten sonra da borçlu olmadığının tespiti için bir menfi tespit davası açabilir. Bu davada da borçlunun hukuki yararının olması gerekir. Bu tespit davasında, takipten önce olduğu gibi teminat yatırılıp ihtiyati tedbir kararı alınarak takibin durması sağlanamaz. Ancak alacağın %15’inden az olmayan bir teminat yatırılıp ihtiyati tedbir kararıyla, takip sonunda icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi sağlanabilir. Bunun dışında kural olarak ihtiyati tedbirle hacze veya satışa engel olmak mümkün değildir.
İcra hukuku uyarınca açılan menfi tespit davasında davacı, para alacağının hiç doğmadığını ya da sonradan sona erdiğini iddia ederek bu durumun tespitini talep eder. Ayrıca davacı sözleşmenin hata, hile veya ikrah nedeniyle geçersiz olduğunu da iddia edebilir. Bu dava ile borcun ödeme ile ortadan kalktığının da tespiti istenebilir.
İspat Yükü
Menfi tespit davasında kural olarak ispat yükü davalı alacaklı üzerindedir. Ancak, davacı borçlunun da ispatlamasını gerektiren haller de mevcuttur. Örneğin; davacı(borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (mesela borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu borcun hiç doğmadığını ileri sürüyorsa, ispat yükü davalıya düşer. Çünkü borcun varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat davalı alacaklıya düşer.
Fakat, alacaklının senede dayanmakta ise, senedin karşılıklı olduğunun ispat yükü davacıya (borçlu) düşer. Bunun gibi, davacı(borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer.
Yetkili ve Görevli Mahkeme
Menfi tespit davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Menfi tespit davasında yetkili mahkemenin belirlenmesi ise, davanın icra takibinden önce veya sonra açılmış olmasına göre değişmektedir. Bu bakımdan, eğer dava icra takibinden önce açılmış ise, yetkili mahkeme HMK m.6 ve devamında düzenlenen hükümlere göre belirlenir. Bir diğer anlatımla, menfi tespit davalının dava tarihindeki yerleşim yerinde açılır.
Ancak, menfi tespit davası icra takibinden sonra açılmış ise, bu aşamada yetkili mahkeme, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi olabileceği gibi, dava ana yetki kuralı gereği davalının yerleşim yeri mahkemesinde de görülebilir. Bununla birlikte, menfi tespit davası bakımından mahkemenin yetkisi kesin yetki olmadığından taraflar HMK m.17 ve m.18 gereği yetki sözleşmesi de yapabilirler.
Menfi Tespit Davasının Sonucu
Menfi tespit davası, alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde %20’den aşağı tayin edilemez.
Bununla birlikte, dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir.
Borçluyu menfi tespit açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olamaz. Borçlu, menfi tespit davası zamanında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir. Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir.
Menfi Tespit Davası Harç ve Masrafları
Menfi (olumsuz) tespit davası nispi harca tabi dava türlerindendir. Dolayısıyla dava açılırken ödenecek tutar davanın değerine göre değişmektedir. Ancak yargılamanın ilerleyen safhalarında yapılacak tebligat, keşif ve bilirkişi giderleri için de ayrıca avans ödenmesi gerekebilir. Bu masraflar, davayı açan tarafından ödenir. Aynı şekilde dava sonunda hükmedilecek vekâlet ücreti de dava sonunda yasal oranlara göre dava bedeli üzerinden hesaplanmaktadır.
Nispi harç alınan davalarda karşı vekalet ücreti de nispi çıkmaktadır. Davanın değerine göre azalın ücret tarifesinde karşı vekalete mahkeme hükmeder. Bu kasamda titizlik ile takip edilmelidir.