Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu ve Cezası – TCK 109

kisiyi hurriyetinden yoksun kilma sucu tck 109

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu; kişinin “bir yere gitmek” ya da “bir yerde kalmak” özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Yani, sanık tarafından müştekinin serbestçe hareket etmesi engellenmektedir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, diğer adıyla hürriyeti tahdit suçu veya insan kaçırma kişi özgürlüğü ve güvenliğini koruyan bir suçtur. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun özel hükümler kitabında “Kişilere Karşı Suçlar” kısmında “Hürriyete Karşı İşlenen Suçların” 7. Bölümünde düzenlenmiştir. TCK 109. madde de düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanun’unun 109.maddesinin gerekçesinde hukuksal olarak korunan hukuki yarar açıklanmıştır. İlgili gerekçe kısmı, ”Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme özgürlüğüdür. Kişiler, bir yerde kalma ve bir yere gitme konusunda tercihte bulunma serbestisine sahiptirler. Söz konusu suç işlenmekle kişinin bir yere gitme ve bir yerde kalma hürriyeti ihlâl edilmiş olmaktadır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Suçla bireylerin eylem serbestisini, fiziki özgürlüklerini hukuka aykırı bir biçimde sınırlandıranın (örneğin, mağduru arzusu hilafına belli bir yerde tutma veya dilediği yere gitmesini engelleme biçiminde gerçekleşebilir) cezalandırılması hedeflenmektedir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, sadece bireyin hür iradesi ile karar vermesi değil, verdiği kararları yerine getirmesi özgürlüğünü de korumaktadır. Bu bağlamda cebir Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu seçimlik ve serbest hareketli bir suçtur. Suçun manevi unsuru genel kasttır. Taksirle işlenemez. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, aşağıdaki iki seçimlik hareketten herhangi birinin işlenmesi ile meydana gelir:

  • Bir Yere Gitmek Hürriyetinden Yoksun Bırakma: Kişi dilediği şekilde serbestçe hareket etme özgürlüğüne sahiptir. Kişinin kendi özgür irade ve arzusuna uygun yere gitmesi veya herhangi bir şekilde yer değiştirmesi başkası tarafından engellendiğinde hürriyeti tahdit suçunun “bir yere gitmek hürriyetinden yoksun bırakma” biçimi işlenmiş olur.
  • Bir Yerde Kalma Hürriyetinden Yoksun Bırakma: Kişinin istediği yere gitme hakkı olduğu gibi bulunduğu yerde istediği gibi ve istediği kadar kalma, kendi özgür iradesiyle hareket etmeme hakkı da vardır. Kişinin bir yerde kalması başkası tarafından engellendiği takdirde suç, “bir yerde kalma hürriyetinden yoksun bırakma” seçimlik hareket ile işlenmiş olur.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.109’da düzenlenmiştir. TCK 109. maddede düzenlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu Türkiye’nin de imzaladığı ve tarafı olduğu AİHS’nin 5. Maddesi  “Herkesin kişi özgürlüğüne ve güvenliğine hakkı vardır…”  ile uluslararası korumaya sahip iken Anayasamızın 19. maddesi “Herkes, kişi hürriyet ve güvenliğine sahiptir. şekil ve şartları kanunla düzenlenir.” ile iç hukukta koruma altına alınmıştır. TCK’nın 110. maddesinde ise bu suçun işlenmesinin ardından etkin pişmanlık hali ortaya çıkması halini düzenlemiştir. Bu makalemizde, Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak sizlere kişiyi hürriyetinden yoksun kılma  suçunu, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma  suçunun özelliklerini, unsurlarını, cezasını, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma  suçunda görevli mahkemeyi, zamanaşımını, uzlaşmayı, şikayet süresini, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda adli para cezası, erteleme ve hükmün açıklanmasının geriye bırakılması hususlarını açıklayacağız.

İlgili Makale: İnfaz Hesaplama

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu Nedir?

Kişi hürriyetinden yoksun kılma ya da genel kullanımı itibariyle hürriyeti tahdit suçunu tanımlayabilmek için öncelikle kişi hürriyetinden ne anlamamız gerektiğini ve sınırlarını belirlememiz gerekmektedir. Kişi hürriyeti TCK m.109’ un gerekçesinde de tanımlandığı üzere “kişilerin kendi arzusu ve serbest iradesi çerçevesinde hareket edebilme özgürlüğüdür.” Burada esas itibari ile bireyin kendi istek ve iradeler dışında herhangi bir yerde kalma ve kalmama özgürlükleri korunmaktadır. Kişi hürriyetinden yoksun kılma, fail tarafından mağdurun kendi arzu ve iradesi ile bir yere gitmesinin veya bir yerde kalmasının yani serbestçe hareket etmesinin engellenmesidir.

Kişi hürriyetine getirilen ve özgürlükten mahrumiyete sebep olan durumlar keyfi olmamalı, hukuk güvencesinde olmalıdır. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu, bir kimsenin “bir yere gitmek” veya “bir yerde kalmak” yönündeki serbest iradesini güvence altına alan bir suç tipidir.  Bu bağlamda; TCK 109.Maddede düzenlenen kişi hürriyetinden yoksun kılma suçu Türkiye’nin de imzaladığı ve tarafı olduğu AİHS’nin 5. Maddesi  “Herkesin kişi özgürlüğüne ve güvenliğine hakkı vardır…”  ile uluslararası korumaya sahip iken Anayasamızın 19. maddesi “Herkes, kişi hürriyet ve güvenliğine sahiptir. şekil ve şartları kanunla düzenlenir.” ile iç hukukta güvence altına alınmıştır. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu TCK 109. maddede düzenleme alanı bulmuştur. İlgili hüküm uyarınca;

TCK m.109

(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.(Asliye Ceza Mahkemesi)

(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.(Asliye Ceza Mahkemesi)

(3) Bu suçun;

a) Silahla,

b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,

f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.

(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.(Asliye Ceza Mahkemesi)

(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma SuçuTCK 109
Kanun Maddesi5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 109
ŞikayetŞikâyete tabi değildir. Resen soruşturulur.
Zamanaşımı8 yıl.
Tutuklama ve Adli KontrolTutuklama ve adli kontrol kararı verilebilir.
UzlaşmaUzlaşmaya tabi değildir.
Etkin PişmanlıkEtkin pişmanlık hükümleri uygulanabilir.
İndirimŞartları varsa 62 indirimi uygulanabilir.
Memurluğa EtkiBu suç memuriyete engel değildir. Ceza 1 yıldan fazla olursa engel olabilir.
Görevli MahkemeAsliye Ceza Mahkemesidir.

kisiyi hurriyetinden yoksun kilma sucu nedir
kisiyi hurriyetinden yoksun kilma sucu nedir

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu Şartları Nelerdir?

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma suçu 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun özel hükümler kitabında “Kişilere Karşı Suçlar” kısmında “Hürriyete Karşı İşlenen Suçların” 7. Bölümünde düzenlenmiştir. TCK 109. madde de düzenlenmiştir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun kanuni tanımında yer alan ifadelere göre bu suç seçimlik hareketli bir suçtur. Türk Ceza Kanunu’nda yer alan tanıma göre suç; bir kimsenin hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakılmasıyla oluşmaktadır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere bu suçun oluşabilmesi için 2 şart mevcut olmalıdır.

  • Bir Yere Gitmek Veya Bir Yerde Kalmak Hürriyetinden Yoksun Bırakılma

TCK 109. maddesinin gerekçesinde, “bir kimsenin hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakılmasıyla suçun oluşacağı” belirtildikten sonra, kişinin bir yere kapatılması, bir yerde tutulması, bir yere götürülmesi veya gitmesine izin verilmemesi fiilleri örnek olarak gösterilmiştir. Suçun oluşması açısından kişinin hareket serbestîsinin tamamen ortadan kaldırılmasına gerek yoktur. Bir kimsenin “hareket serbestîsinin sınırlanması suçun oluşabilmesi için yeterlidir. Örneğin bir kimsenin elini kolunu bağlamak bu suça vücut verecektir.

  • Hukuka Aykırı Olarak Hürriyetinden Yoksun Bırakılması

Madde gerekçesinde açıklandığı üzere hukuka aykırı olarak ibaresi, hukukun izin vermediği durumları ifade eder. Bu durumda ilk incelenmesi gereken söz konusu olay bakımından genel olarak hukuka uygunluk nedenlerinden birinin mevcut olup olmadığıdır. TCK bakımından düzenlenen genel hukuka uygunluk nedenleri sayılmış olup bunlar; kanun hükmünü yerine getirme (TCK md. 24/1), meşru savunma (TCK md. 25/1), hakkın kullanılması (TCK md. 26/1) ve ilgilinin rızasıdır (TCK md. 26/2).

Buna göre hukuka uygunluk nedenlerinden TCK md. 24 ‘de bahsi geçen görevin ifası için kanun hükmünü yerine getirme ve amirin emri halleri mevcut ise hukuka aykırılık şartı gerçekleşmemiştir.  Örneğin; bir suça ilişkin soruşturma kapsamında suç şüphesi altında bulunan kişinin hukuka uygun olarak tutulması, gözaltına alınması veya tutuklanması hâllerinde bu suç oluşmayacaktır. Günümüzde buna verilebilecek en güncel örnek ise kendisine Covid-19 hastalığı teşhisi konulan kişinin karantina altına alınması ve hareket edebilme hürriyetinden yoksun bırakılmasıdır. Bu karara aykırı hareket edildiğinde yani karantina alanının dışına çıkıldığında kişi yaptırıma tabi tutulmaktadır. Karantina altına alınma sürecindeki resmi işlemler, yasal prosedür çerçevesinde gerçekleşmiş ise hukuka uygunluk nedeninin varlığından söz edileceği için bu suç gerçekleşmez.

  • Meşru Savunma Hali:  kişinin kendisine veya bir başkasına saldırıda bulunulması halinde saldırıyı önlemek için fiili gerçekleştireni bir yere kapatmak veya elini yada ayaklarını bağlamak suretiyle hareket etmesini engellemek için yapılan hareket meşru müdafaa sınırları içerisinde sayılır. Bu durumda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşmaz.
  • Hakkın Kullanılması: anne ve babanın çocuğu terbiye etmek amacıyla belli bir süre odaya kapama cezası vermesi bu kapsamda değerlendirilebilir. Ancak çocuğun odada kaldığı süre, hayatın olağan akışında makul sayılabilecek bir süre olmalı ayrıca bu süreçte çocuk insani ihtiyaçlarını giderebilmekten mahrum bırakılmamalıdır. Aksi takdirde;  bu durum hakkın kötüye kullanılması durumunu ortaya çıkarak ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna vücut verecektir.
  • Mağdurun Rızası: Türk hukukunda mahkeme kararlarında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından mağdurun rızası hukuka uygunluk nedeni olarak nitelendirilmektedir. Bu eylemi suç olmaktan çıkarır. Rızanın hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilebilmesi için rıza gösteren kişinin işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilme ve davranışlarını yönlendirebilme yeteneğine sahip olması gerekir. Bu yetilerin önemli derecede azalması halinde rızanın hukuka uygunluk nedeninin varlığından bahsedilemeyecektir. Bu nedenle kural olarak 15 yaşından küçükler veya başka bir nedenle algılama yeteneği gelişmemiş olanlar ile akıl hastalığı gibi nedenlerle rıza gösterme yeteneğine sahip olmayan kimselerin rıza açıklama ehliyetleri yoktur bu durumlarda başka bir kişinin daha rızasının bulunması gerekir.

Ancak  yaş küçüklüğü durumunda rızanın failin ceza sorumluluğunu ortadan kaldırıp kaldırmayacağı her olayın özelliğine göre değerlendirilip belirlenmelidir. Küçük yaştaki çocuğun ailesini evde bulamadığı için komşularına gitmesi örneğinde olduğu gibi kişinin meşru bir amaçla hareket ettiği durumlarda yaşı küçük çocuğun rızası geçerli olacakken; kişinin haksızlık bilinciyle hareket ettiği ve küçüğün rızasının kanuna, adaba veya genel ahlak kurallarına aykırı olduğu hallerde bu rıza geçerli olmayacaktır.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu Unsurları

  • Fail: Fail Türk Ceza Kanunu’nda suç kabul edilen hukuka aykırı bir eylemi yapan kişidir. Yani failin bir hareket yeteneği bulunmakta olup suçun gerçekleşmesi için birtakım eylemler gerçekleştirir. Kişiyi özgürlüğünden yoksun kılma suçunun temel şekli açısından TCK’nın 109/1. Maddesinde kullanılan “hürriyetinden yoksun bırakan kişi” tabiri bu suçun herhangi bir kişi tarafından işlenebileceğini göstermektedir. Yasal tanıma göre, kişiyi özgürlüğünden yoksun kılma suçu, faili bakımından özellik göstermeyen bir suçtur. Bu suçun faili herkes olabilir. Failin kişisel niteliğinin önemi yoktur. Fakat, TCK’nın 109/3. maddesinde öngörülen iki durum olan; kamu görevlisinin görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle suçu işlemesi (m.109/3-d) ve faille mağdur arasındaki akrabalık ilişkisi (üstsoy, altsoy veya eş olması) suçun cezasını ağırlaştıran nitelikli unsurları olarak düzenlenmiştir (m.109/3-e).
  • Mağdur: Mağdur kelimesi “haksızlığa / gadre uğramış kimse”, “kendisine karşı suç işlenen kişi” anlamlarında kullanılır. Suç tipiyle korunması amaçlanan hukuki değerin sahibi olan kişi, suçun mağdurudur. Doktrinde bazı yazarlar, mağdur kelimesi yerine “suçun pasif süjesi” tabirini de kullanırlar. İşlenen suç sebebiyle bir kişinin mağdur olabilmesi için, suçun işlendiği sırada hayatta olması gerekir. Maddede mağdur; “hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakılan kişi” şeklinde tanımlanmış ancak suçun temel şeklinde mağdura ilişkin bir nitelik belirtilmemiştir. Bu sebeple de isnat yeteneğinin olup olmadığı dikkate alınmaksızın herkes bu suçun mağduru olabilmektedir. Ancak suçun, mağdurun yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesi; üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı işlenmesi; çocuğa ya da kendini savunamayacak durumda olan kişiye karşı işlenmesi nitelikli hâl olarak kanunda yer alır.
  • Suçun Hukuki Konusu: Suçun hukuki konusu; doğrudan doğruya kişisel hürriyettir. Kişi hürriyeti ile genel anlamda mağdur iradesinin korunması amaçlanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. Maddesi insanların hürriyet ve güvenlik hakkını, temel insani değerlerin bir parçası olarak kabul etmektedir. İnsanların temel hakkı olan hürriyet, sözleşmede belirtilen belirli hallerde ve yasa ile tanımlanan usule uygun olarak sınırlandırılabilir. 1982 Anayasası ve 2001 değişikliği ile birlikte 19.maddesi AİHS’nin 5.maddesi ile uyumlu olarak kişi hürriyeti ve güvenliğinin yasada öngörülen usullerle, belirli hallerde sınırlanabileceğini düzenlemektedir. Kişi hürriyetinin öngörülen belirli hallerde (-mahkumiyet kararı uygulaması, yasa ihlali yaratan kişinin yakalanması, tutuklanması, suç işlemesine engel olunması, küçüğün eğitimi için gerekli tedbirler alınmasının sağlanması gibi-) yasa ile tanımlanan usulde, sınırlandırılması mümkün olmaktadır. Kişi hürriyeti AİHS’de yer alan hallerde toplumsal güvenlik ve sağlığın korunması amacı ile sınırlandırılmaktadır. Bu hallerin dışında yasaya aykırı kişi hürriyetinin sınırlandırılması durumu, kişi güvenliğinin sağlanması ihtiyacı sebebiyle suç tipi olarak tanımlanmıştır. Hürriyetin sınırlandırılması suçu, bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun olma hali olarak tanımlanmaktadır. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile korunan hukuki değer, kişinin sahip olduğu hareket edebilme ve yer değiştirme hürriyeti ve hakkıdır. Hareket serbestisi sadece hareket etme özgürlüğü değil aynı zamanda hareket etmeme özgürlüğünü kapsamaktadır.
  • Suçun Maddi Konusu: Suçun maddi konusu suçun üzerinde gerçekleştiği kişiler ya da şeylerdir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun konusu, gerçek kişi mağdurun bedenidir. Kişinin bir yere gitme veya bir yerde kalma hürriyeti kısıtlanmaktadır. Bu suçun oluşması için mağdurun tüm bedeninin bir yere gitmekten veya bir yerde kalmaktan yoksun kılınması söz konusudur. Mağdurun fiziki varlığı sınırlandırılmaktadır.
  • Manevi Unsur: Bu suçun manevi unsuru, failin mağduru hürriyetinden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi istemesi ve bilmesi unsurlarına sahip olan genel kasttır. Ceza yasamızda çeşitli suçlar bakımından hukuka aykırılığı belirten bazı terimler kullanılır. TCK m.109 bunlardan biridir. Hukuka aykırılık failin iradesiyle ilgili olarak açık bir şekilde aranmaktadır. Bu suç bazı amaçlarla işlenirse değişik suçları veya suçun ağırlaştırıcı nedenini oluşturabilir. Örneğin bu suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde TCK m.109/3 maddesindeki ağırlaştırıcı sebep oluşurken, bu suç kimsenin zorla çalıştırılmak, hizmet ettirilmek, fuhuş yaptırılmak vs. Amaçlarla işlenmesi durumunda da insan ticareti suçu oluşur. Bu suç olası kastla da işlenebilir. Bir kimsenin evinde kapalı kalması konusunda fail tarafından kalırsa kalsın, hürriyeti kısıtlanırsa kısıtlansın diye davranırsa bu suç olası kastla işlenmiş olacaktır. Ancak bu suçun taksirle işlenmesi durumu kanunda cezalandırılmadığından bu suç taksirle işlenmez.
kisiyi hurriyetinden yoksun kilma sucu cezasi
kisiyi hurriyetinden yoksun kilma sucu cezasi

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu Cezası Nedir?

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu esas olarak 6 paragraf halinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 109. Maddesinde düzenlenmiştir. Madde hükmünün 1. Fıkrasında Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu işleyen kişinin 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirlenmiştir. Diğer fıkralarında ise cezanın artırılmasına sebep olacak unsurlar belirtilmiştir. TCK’nın 110. Maddesinde ise Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işleyen kişi bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirileceği belirtilmiştir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu cezası şu şekildedir:

  • Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Temel Halinin Cezası: Türk Ceza Kanunu’nun 109. Maddesinde yer alan Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel hali 1. Fıkrada düzenlenmiştir. Yasa hükmüne göre, Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işleyen bir kişiye verilecek ceza 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu haliyle görevli yargı mercii Asliye Ceza Mahkemesidir.
  • Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Nitelikli Halinin Cezası: Kanun koyucu, temel suç tipinde bazı unsurları ekleyerek, o suçun daha ağır veya hafif cezalandırılmasını öngörebilir. Suçun temel şekline ilave edilen ve cezanın arttırılmasını veya indirilmesini gerektiren bu hallere suçun nitelikli unsurları denir. Görüldüğü gibi, suçun nitelikli halinde o suçun temel şekline ilişkin bütün unsurların yanında suçun temel şeklinin temel suç tipinin cezasını ağırlaştıran veya hafifleten bir sebep de bulunmaktadır. Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma suçu nitelikli halleri şunlardır;
  1. Fiili İşlemek İçin veya Fiilin İşlendiği Sırada Cebir, Tehdit Veya Hile İle İşlenmesi

TCK md.109/2 ‘de hürriyetten yoksun bırakma suçunun meydana gelebilmesi için cebir, tehdit veya hile kullanılması durumunu cezanın arttırılmasını gerektiren hal olarak düzenlemiştir. Bu nitelikli halde cebir ve tehdit kullanılması kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmayı nitelikli hale getiren unsurlar ile bir bileşik suç olarak düzenlenmiştir. Nitelikli halin oluşması için cebir, tehdit veya hile “fiili işlemek için ya da işlediği sırada” kullanılmış olmalıdır. Failin suçun icra hareketlerine başlamış olması ile haksızlık niteliği kazanır. Mağdurun iradesine uygun olarak hareket etmesinin kısıtlanması ile hürriyetten yoksun bırakma suçu tamamlanır; Mağdurun hareket serbestîsini tamamen kazandığı anda ise biter. Fail bu süreçte yani icra hareketlerine başladığı andan suçun bitmesine kadar geçen süre içerisinde cebir, tehdit veya hile kullanırsa TCK’nın 109/2. Maddesi uyarınca nitelikli hal gerçekleşir. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu cebir, tehdit veya hile ile işlenirse faile, TCK’nın madde 109/2 hükmü uyarınca 2 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası verilir.

  1. Suçun Silahla İşlenmesi (TCK md. 109/3-a)

Suçun silahla işlenmesinin nitelikli hal olarak düzenlenmesinin sebebi fiilin daha kolay işlenmesini sağlaması ve mağdurun direncini kırmasıdır. Ayrıca suçun işlenmesinde kullanılan silah faile cesaret vermekte bu sayede  mağdurda ciddi bir korku yaratarak fiilin icrasını kolaylaştırmaktadır. Örneğin, tabancanın gösterilmesi, nitelikli unsurun uygulanması bakımından yeterlidir. Bu nedenle suçun silahla işlenmesi halinde suçun TCK md.109/1’deki temel şekliyle, TCK md.109/2’daki nitelikli şeklinin cezası bir kat arttırılır. Burada Silah teriminin ne anlama geldiğini açıklığa kavuşturmak gerekmektedir.  TCK md. 6’ da tanımı yapılmış olup Buna göre silah deyiminden; ateşli silahlar, patlayıcı maddeler, saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet, saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler, yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler anlaşılmalıdır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere  kalem, tırnak makası, anne terliği dahi suçta elverişli bir şekilde kullanıldığında silah olarak kabul edilir.

  1. Suçun Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi

TCK md. 109/3-b uyarınca suçun “birden fazla kişi tarafından birlikte” işlenmesi, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli hali olarak düzenlenmiştir. Mağdurun iç huzuruna daha ağır zarar vermesi ve bu sayede suçun işlenmesini kolaylaştırması nedeniyle nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Madde metninde  yer alan ‘birlikte’ kavramından anlamamız gereken birden fazla bu suçu işlerken beraber hareket etmeleridir. Birden çok kişinin suçun işlenmesinden önce aralarında anlaşmış olmasına gerek yoktur. Fiili gerçekleştirirken birlikte hareket etmeleri yani müşterek faillik statüsü içinde suçun icrasına katılmış olmaları yeterlidir.

  1. Suçun Kişinin Yerine Getirdiği Kamu Görevi Nedeniyle İşlenmesi

TCK md. 109/3-c’  ye göre kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun kişinin yerine getirdiği  kamu görevi nedeniyle işlenmesi durumunda cezayı artıran nitelikli hal gündeme gelecektir. Mağdurun sadece kamu görevlisi olması, bu nitelikli halin uygulanması için yeterli değildir. Aynı zamanda suçun mağdurun yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesi gerekir. Kamu görevi sona ermiş olsa da kişi kamu görevinin gereklerine uygun davranması nedeniyle hürriyetinden yoksun kılınmış ise yine nitelikli halin oluşacağı kabul edilmiştir. TCK md. 6/1-c’ de kamu görevlisi şu şekilde tanımlanmıştır; kamu görevlisi “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi” dir. Madde gerekçesinde açıklandığı üzere kişinin kamu görevlisi sayılabilmesi için kamusal faaliyetin yürütülmesine katılması gerekmektedir. Dikkat etmek gerekir ki; fiil kamu görevlisine karşı, göreve dayanmayan herhangi bir sebeple işlenirse nitelikli hal değil kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun ilk fıkrasında yer alan suçun temel şekline ilişkin cezanın uygulanması gerekmektedir.

  1. Suçun Kamu Görevinin Sağladığı Nüfuz Kötüye Kullanılmak Suretiyle İşlenmesi

Suçun kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi (TCK md. 109/3-d) halinde de suç için verilecek cezada bir artırıma gidilecektir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için failin hem kamu görevlisi olması hem de suçu kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle işlemiş olması gerekir. kamu görevlisinin görevini yerine getirirken başkalarını etkileyebilme, onlar üzerinde otorite kurma yetkisini kötüye kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma noktasında önemli kolaylıklar sağlayabilecek durumda olması nitelikli hal olarak düzenlenme sebebidir. Bu nitelikli halin oluşabilmesi için failin gerçekten kamu görevlisi olması gerekmekle birlikte gerçeğe aykırı bir şekilde kendisini kamu görevlisi olarak göstererek bir kimseyi hürriyetinden yoksun bırakan kişi de, fiili hileyle islemiş olduğu için 109/2. madde kapsamında sorumlu tutulacaktır.

  1. Suçun Üstsoy, Altsoy veya Eşe Karşı İşlenmesi

TCK md. 109/3-e uyarınca Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun, üstsoy veya altsoydan birine ya da eşe karşı işlenmesi, suçun bir diğer nitelikli halini oluşturur. Bu nitelikli halin oluşma sebebi suçun yakın akrabalık ilişkisinden yararlanmak suretiyle işlenmesindeki kolaylıktan faydalanmadır. Burada üstsoy, altsoy ve eş kavramlarının tayini Türk Medeni Kanununa göre yapılmalıdır. Buna göre; TMK md. 17 hükmüne göre biri diğerinden gelen kişiler arasında altsoy-üstsoy hısımlığı mevcuttur. Bu bakımdan anne, baba, büyükanne, büyükbaba üstsoy hısımlığını oluştururken; çocuklar ve torunlar altsoy hısımlığı kapsamdadır. Suçun eşe karşı işlenmesi yani karı-kocadan birinin diğerini hürriyetinden yoksun kılması ile cezanın arttırılmasını gerektiren nitelikli hali oluşturmaktadır. Bu nitelikli hal bakımından fail ile mağdur arasında karı-koca ilişkisi sadece Medeni Kanun kapsamında değil aynı zamanda karı-koca arasındaki fiili duruma göre belirlenmelidir.

  1. Suçun Çocuğa ya da Beden veya Ruh Bakımından Kendini Savunamayacak Durumda Bulunan Kişiye Karşı İşlenmesi

TCK md. 109/3-f kapsamında suçun diğer nitelikli halini ise kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma fiilinin, çocuğa karşı veya beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda olan kişiye karsı işlenmesi oluşturmaktadır. Bu durum çocuklara ve bedenen veya ruhen kendini savunamayacak durumda bulunanlara karşı fiilin işlenmesindeki kolaylık nedeniyle nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Çocuk deyiminden, Türk Ceza Kanunu md.6 uyarınca;  henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi anlaşılmalıdır.  İlk olarak 15 yaşından küçük çocukların rızası geçerli değildir.15-18 yaş grubunda olan çocuklarda ise suçun oluşup oluşmadığı noktasında her somut olaya göre mahkeme tarafından değerlendirilip tayin edilmelidir. 15-18 yaş grubundaki çocuk rızasıyla faille birlikte gitmişse bu nitelikli hal oluşmaz. Rızası yoksa hürriyeti kısıtlama suçunun gerçekleşmesi noktasında bu artırıcı neden uygulanacaktır.  Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun ruhsal ya da bedensel açıdan güçsüzlüğü sebebiyle kendini koruyamayacak bir kimseye karşı işlenmesi durumunda da nitelikli hali uygulanarak cezasının artırılması gerekecektir. Bu durum, ağır hastalık hali, akıl zayıflığı, ruh hastalığı gibi nedenlerden veya yaşlılık hali nedeniyle ortaya çıkabilir. Bununla birlikte mağdurun kendini savunamayacak hale gelmesine kendisi sebep olmuş olsa dahi bu nitelikli hal uygulanacaktır. Bilinçli olarak sarhoş olan kişinin kendini savunamayacak hale geldiği noktada hürriyetinden yoksun bırakılması halinde yine de suçun nitelikli halinden cezaya hükmedilecektir.

  1. Suçun Cinsel Amaçla İşlenmesi

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu cinsel amaçla işlenirse faile verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır. Bu nitelikli halin oluşabilmesi için failin fiili işlerken cinsel arzularını tatmin gayesiyle hareket etmesi gerekmektedir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şeklinin oluşması için genel kast yeterli iken bu nitelikli halin uygulanabilmesi için failin cinsel amaçla hareket etmesi yani kastın yanında bu saikin de bulunması gerekir. Bu cinsel amaç failin cinsel amaçla hareket etmiş olması yeterlidir yani amacını gerçekleştirmiş olması aranmamaktadır. Ayrıca mağdurun hareket edebilme imkânı, cinsel saldırı eylemine yetecek süreden daha fazla zaman boyunca sınırlanmalıdır. Mağdurun evlenme maksatlı kaçırılması durumunda da bu nitelikli halin uygulanacağı doktrinde savunulmaktadır. Yargıtay’ın boşanmış olan veya boşanma aşamasında olup da evi terk etmiş olan kadının hürriyetinin eşi tarafından kısıtlanması durumunda da bu hükmü uyguladığına dair kararları bulunmaktadır. Yargıtay kararlarında da bahsedildiği üzere kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cinsel amaçla işlenmesi halinde on beş yaşından küçük mağdurun rızası dikkate alınmaz. Fakat, 15 yaşını bitirmiş çocuğun rızası suçun oluşup oluşmadığı noktasında her somut olaya göre mahkeme tarafından değerlendirilip tayin edilmelidir. Zira TCK m.104 hükmü uyarınca, cebir, tehdit ve hile olmaksızın, on beş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunmak şikâyete bağlı bir suçtur.

  1. Suçun Mağdurun Ekonomik Bakımdan Önemli Bir Kaybına Neden Olması

TCK m.109/4 göre kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmaya yönelik fiil, mağduru hürriyetinden yoksun bırakmanın yanında, ayrıca onun ekonomik olarak önemli bir kayba uğramasına neden olursa suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hali oluşur. Bu hükmün uygulanabilmesi için, mağdurun ekonomik kaybının önemli miktarda olması gerekir Örneğin failin mağduru kaçırması nedeniyle ve bu kaçırmadan dolayı mağdur ekonomik bakımdan önemli kayba uğramalıdır. Çok önemli bir iş toplantısına katılmak üzere evinden çıkan mağdurun hürriyetinden yoksun bırakılması halinde iş anlaşmasını yapamaması dolayısıyla anlaşma sağlayacağı işi kaybetmesi durumunda hürriyetten yoksun kalmanın yanında önemli miktarda bir ekonomik kaybın oluştuğundan söz etmek mümkündür. Bu durumda madde hükmü uyarınca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu nedeniyle mağdurun ayrıca bir ekonomik kaybı varsa bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Hükmedilen bu adli para cezası mağdura değil devlete ödenir.

  1. Hürriyeti Kısıtlama Suçunun Mağdurun Nitelikli Şekilde Yaralanmasına Sebebiyet Vermesi

TCK m.109/6 kişi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesi amacıyla gerçekleştirilen cebir fiili sonucu kasten yaralama suçunun aynı yasanın 87. Maddesindeki neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin mağdurda gerçekleşmesi durumunda TCK m.109/2 yanında ayrıca aynı yasanın 87. maddesi hükümleri de uygulanır. Burada fail, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma amacıyla hareket etmektedir, bu nedenle mağdura cebir kullanılmaktadır. Ancak bu cebir sonucu örneğin, mağdurun kolunun kırılması gibi TCK 87. Maddesi neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hallerinden biri gerçekleşmiş ise, bu durumda artık bu zorlama TCK m. 109/2 kapsamında değerlendirmeyecektir. Failin, mağdura, hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlemeye başladığından suçun bitmesine , mağdurun serbest kalmasına kadar geçen aşamada, yaptığı hareketler sonucu mağdurun TCK’ nın 86. maddesi kapsamında kalır şekilde yaralanması durumunda, fail hakkında TCK m. 109/2 uygulanacak, ayrıca 86. maddesi uyarınca ceza verilmeyecektir. Ancak failin, icra hareketlere başlamadan önce veya kesintinin sona ermesinden sonra veya mağdur dışındaki başka bir kimseye karşı yaralama suçunu işlemesi durumunda, her halde gerçek içtima hükümleri uygulanarak fail ayrıca yaralama suçundan da cezalandırılacaktır.

  • Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunda İndirim Halleri

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunda uzlaşma, şikayetten vazgeçme gibi ceza muhakemesi normları uygulanmamaktadır. Hakim suçun işleniş biçimi, suç işlemede kullanılan araçlar, zaman, yer gibi hususları dikkate alarak belirlediği temel cezada alt ve üst sınır arasında bir temel ceza belirler. Akabinde artırım nedenleri uygular ve sonrasında belirlenen cezada indirim hükümleri uygulanır. Şartları bulunuyorsa 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62. Maddesinde yer alan indirim hükümleri uygulanabilir. Bunlar yaş küçüklüğü, iyi hal indirimi, içtima kuralları, akıl zayıflığı gibi sıralanabilir. Ayrıca TCK’nın 110. Maddesinde yer alan Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu Etkin Pişmanlık hallerinde de faile verilecek ceza 2/3 oranında indirilir.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu CezasıKanuni Dayanağı
TCK 109 Basit Hali Cezası1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun Teşebbüste KalmasıTCK m. 35’te yer alan teşebbüs hükümleri gereği verilecek cezada indirim yapılabilir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda etkin pişmanlıkCezanın üçte ikisine kadarı indirilir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun İhmali Davranışla İşlenmesiKişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu kasten ve ihmali olarak işlenebilen bir suçtur.

kisiyi hurriyetinden yoksun kilma sucu
kisiyi hurriyetinden yoksun kilma sucu

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu Örnekleri

  • Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçuna örnek vermek gerekirse; alacaklı olduğu kişiden borcunu almak amacıyla bir yerde tutma veya o yerden çıkmasını engelleme örnek olarak gösterilebilir. Burada Mağdurun dilediği yere gitme özgürlüğüne engel konulmalıdır.
  • Bir başka örnek ise fail eşyalarını alacağını söyleyerek (hileyle) mağdurun evine gelmesini sağladıktan sonra, eşyaların alınması tamamlanınca ayrılıp gitmek isteyen mağduru cinsel isteklerde bulunmuş, reddedilince de evin içerisine itmiş, evin kapısını kapamıştır. Bu nedenle de TCK’nın 109/5 maddesi gereğince ceza yarı oranında artırılmalıdır.
  • Son olarak bir örnek vermek gerekirse, olay günü failin, tarlasına girip karpuzları kıran mağdurlardan İbrahim ve Osman´ı eliyle; katılan Kazım´ı ise plastik boru ile darp ettikten sonra tarlasındaki boş kasaları taşıttırıp araca bindirdiği, bu sırada katılan Osman´ın kaçtığı, araçta kalan katılanlar İbrahim ve Kazım´ı ise yaklaşık 1-1,5 saat kadar araçta beklettikten sonra onları alıp evlerine yakın Geçit beldesinde bulunan cemevi yakınlarında “bir daha sizi orada görürsem sinkaf ederim” şeklinde hakaret ederek araçtan indirdiği olay örnek gösterilebilir.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Özel Görünüşleri

  • Teşebbüs: Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, mağdurun iradesine uygun olarak hareket etmesinin kısıtlanmasıyla tamamlanır; mağdurun hareket serbestîsini tamamen kazandığı anda biter. Hürriyetten yoksun kalma suçunu oluşması için belli bir zaman süresince devam etmesi gerekir. Yargıtay’ın, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna teşebbüsün mümkün olduğuna ilişkin kararları mevcuttur.(14.CD.07/06/2017, 8054/3042) Failin icra hareketlerini elinde olmayan nedenlerle tamamlayamadığı hallerde suça teşebbüs gündeme gelebilecektir. Örneğin, mağduru odaya kapatıp üstüne kapıyı kitlerken birilerinin gelmesi nedeniyle fiilini tamamlayamaz ise suç teşebbüs aşamasında kalır. Özgürlükten yoksun kılmanın önemsiz veya göz ardı edilebilecek az bir zaman için devam etmesi, suçun tamamlanamaması hallerinde de teşebbüsün varlığı kabul edilir.
  • İştirak: Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna iştirakın her türlüsü (müşterek fail, dolaylı fail, azmettiren, yardım eden )  mümkündür.  Bu suça birden fazla kişi asli fail olarak birlikte katılırsa, her biri TCK m.109/3-b uyarınca ayrı ayrı cezalandırılır. Mağdura kaçırana kalacak yer sağlayan kimse yardım eden olarak sorumlu olacaktır. Suçun icra hareketlerini bizzat gerçekleştirenlerden her birisi müşterek fail olarak TCK m.37 ye göre sorumlu tutulmalıdır. Mağdurenin direncinin kırılmasını sağlamak için onu darp eden, mağdureyi kollarından tutup sürükleyen mağdurenin içine konularak kaçırıldığı aracı kullanan kişi Yargıtay tarafından asli fail olarak kabul edilmektedir. Kişi sadece araçta bulunuyor, aktif bir davranış sergilemiyorsa yardım eden olarak kabul edilmelidir. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu kesintisiz suçlardan olduğu için kesintinin sona ermesine kadar bu suça iştirak mümkündür.

Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunda dolaylı faillik mümkündür. Örneğin, bir yere gitme özgürlüğünü engellemek istediği kimseyi asılsız ihbar ile polise yakalatan kişi, bu kimseye yönelik olarak diğer suçların yanı sıra kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu da islemiş sayılacaktır. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna azmettiren veya yardım eden sıfatıyla katılmak da mümkündür346. Suç tipinin kesintisiz suç olması, suça iştirak bakımından burada da önem arz etmektedir. Zira suç tipinin tamamlanma ve sona erme anları farklı olduğu için, mağdurun hürriyetinden mahrumiyeti devam ettiği sürece, suça başlangıçta iştirak edilmese dahi, sona erme anına kadar azmettirme dışındaki diğer iştirak şekilleri ile fiile iştirak etmek mümkündür. Bu kapsamda, kesintisiz bir suç olan kişiyi hürriyetinden   yoksun kılmaya, yardım eden sıfatıyla, suçun icrasına başlanmadan önce veya suçun icrasının devam ettiği sırada iştirak edilebildiği halde, azmettirme ise, ancak suçun icrasına başlamadan önce mümkün olabilir. Örneğin, failin bir süredir alıkoyduğu kimseye göz kulak olmak için ona yardım eden arkadaşı veya kaçırmış olduğu mağduru saklayacak yer konusunda arkadaşından yardım isteyen failin bu talebine olumlu yanıt vererek yer konusunda yardımcı olan kişi, suç tamamlanmış olduğu halde, mağdur henüz özgürlüğüne kavuşamadığı için sona ermediğinden, kanunun 39. Maddesi kapsamında yardım eden olarak suça iştirak etmiş sayılacaktır.

Yargıtay da uygulamada; mağdurun kaçmasını engellemeye çalışacak şekilde hareket eden, mağdurun kaçırılması sırasında aracı kullanan, mağdurun kaçırıldığı aracı kullanıp götürüldüğü yerde bekletildiği yerin önünde bekleyen, aracıyla mağduru nakleden, diğer failin eylemine destek amacıyla mağduru tutup suçun işlenişinde ortak hâkimiyet kuran, failin bu eylemleri nedeniyle suçu birlikte işleyen olarak kabulü gerektiği ifade edilmektedir.

  • İçtima: Hürriyetten yoksun bırakma suçlarında bütün İçtima kurallarının (Gerçek İçtima, Fikri içtima, Bileşik suç ve Zincirleme suç) uygulanması mümkündür. Zincirleme suç, TCK md. 43’te düzenlenmiştir. Zincirleme suç, bir suç işleme kararı çerçevesinde, aynı suçun aynı kişiye karşı farklı zamanlarda birden fazla kez işlenmesidir. Zincirleme suçun söz konusu olması için, birden çok fiilin bulunması, fiillerin her birinin aynı suçu oluşturması ve aynı suçun birden çok defa aynı kişiye karşı işlenmesi ve birden çok suçun bir suç işleme kararının icrası kapsamında gerçekleştirilmesi gerekir sözlüsünün evden çıkmasını önlemek isteyen sevgilinin, içeride arkadaşları da olduğu halde kapıları üzerlerine kilitlemesi örneğinde olduğu gibi.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, bir başka suçun unsurunu veya nitelikli halini oluşturmadığı takdirde bağımsız bir suç tipidir ve bu durumda başka bir suçla birlikte işlenmesi halinde kural olarak gerçek içtimaın uygulanması gerekmektedir. Örneğin, hırsızlık yapmak için başkasının evine giren kişinin, kolaylıkla bir şeyler çalabilmek için uyumakta olan ev sahibinin üzerine kapıyı kilitlemesi örneğinde durum böyledir. Bir kişinin aynı suç işleme kararının icrası düşüncesiyle, tek bir fiille birden fazla kişiyi hürriyetinden yoksun bırakması, aynı neviden fikri içtima olarak değerlendirilir. Örneğin, bir odada bulunan beş kişiyi odanın kapısını üzerlerine kilitlemek suretiyle hareket serbestisini ortadan kaldırması durumunda bu suç oluşur.

TCK md. 223’de; cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir hareketle ulaşım aracının hareket etmesini engelleyen veya gitmekte olduğu yerden başka yere götürme fiili hükme bağlanmış olup maddenin dördüncü fıkrasında, suçun işlenmesi sırasında gerçekleştirilen hürriyetten yoksun kılınma fiilleri dolayısıyla ayrıca cezaya hükmolunacağı düzenlenmiştir. Buna göre; ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması suçu ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu arasında gerçek içtima hükümleri uygulama alanı bulacaktır. Ancak bu durumda tek bir hareketle birden çok kişinin hürriyetinden yoksun kılınması söz konusu olur. Bu nedenle zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekecektir.

Uzlaşma, Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı

  • Uzlaşma: Ceza Muhakemesi Kanununa göre 253. Maddede hangi suçların uzlaşma kapsamında olduğu belirlenmiştir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu şikayete bağlı bir suç değildir. Suçun soruşturulması için şikayet aranmadığı gibi mağdurun şikayetten vazgeçmesi soruşturma veya kovuşturmayı sonlandırmaz. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu, uzlaşma kapsamında olan suçlardan değildir.
  • Adli Para Cezasına Çevirme: Adli para cezaları, mahkemenin, suçun failine verilen hapis cezasının süresine göre belirlenecek bir miktar parayı devlet hazinesine ödemesi konusunda karar vermesi ve failin hapis cezasından kurtulması durumudur. Burada bir hapis cezasının adli para cezasına çevrilebilmesi için verilen cezanın bir yılın altında olması gereklidir yani bu çevirme ancak kısa süreli hapis cezalarında mümkündür. Bazı durumlarda hapis cezasının bir kısmı para cezasına dönüştürülür ve fail hem hapis cezası hem de para cezasına çarptırılır. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu nedeniyle ceza mahkemesi tarafından verilen hapis cezası, somut olayın koşullarının değerlendirilmesi sonucunda adli para cezasına çevrilebilmektedir.
  • Erteleme: Erteleme bir kişi hakkında hapis cezasına hükmedildikten sonra infazının ertelenmesi olarak adlandırılır. Kişi deneme süresi içerisinde iyi halli olarak hareket ederse cezaevine hiç girmeden cezası infaz edilmiş sayılır. Yani kişi hakkında hükmedilen cezanın infazı belirli bir süre geri bırakılır ve o süre içerisinde herhangi bir suç işlenmediği takdirde de infaz edilmiş sayılır. Erteleme kararı kapsamında mahkeme tarafından yargılaması yapılan kişinin suçlu olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte kişiye belirli bir hapis cezası da verilmiştir. Ancak mahkeme kişiye vermiş olduğu bu hapis cezasını, kişi ceza infaz kurumuna girmeden, şartlı olarak vazgeçilmesi yoluna gidilebilir. Bu durumda hapis cezasının ertelenmesinden bahsedilecektir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda mahkeme yargılamasından geçen sanığın hapis cezasının ertelenmesi durumu mümkündür zira bu suçun cezasının 2 yılın altı olma durumu vardır. Erteleme, şartların gerçekleşmesi durumunda hükümlünün cezaevinde geçireceği sürenin mahkeme tarafından bu şartlar sağlandığı sürece ertelenmesidir.
  • Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı: Ceza Muhakemeleri Kanununa göre hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için sanığın suçun işleniş biçimi, suçun işlenişindeki amaç ve saikler, yanında sanığın kişiliği, yaşayışı, iş ve güç durumu vb. durumlar önem arz eder. Bu durumların değerlendirilmesi sonucu mahkeme kişinin gelecekte topluma zarar doğurmayacağına kanaat getirmesi halinde bu kararı verebilir. HAGB alan sanığın belli süreler içerisinde başka bir suça karışması durumunda cezası uygulanabilir hale gelecek ve hapis cezası ile karşı karşıya kalacaktır. Bununla birlikte yapılan son değişikliklere göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı artık sanığın rızasına bağlı olmaktan çıkarılmış olup bu karara karşı itiraz değil istinaf kanun yoluna başvurulabilecektir. Erteleme kararında olduğu gibi hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının da kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda cezanın 2 yıl ve altında olduğu durumlarda uygulanabilmesi mümkündür. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmeden önce sanıktan veya müdafiinden bununla ilgili olur alınması gerekmektedir. HAGB kararı verildiğinde denetim süresi içerisinde kasten bir suça karışmayan sanık hakkında hiç ceza almamış gibi sonuç doğmaktadır.

Soruşturma ve Kovuşturma Aşaması

  • Soruşturma Aşaması

Şikayet, TCK m. 73’te; “Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz” şeklinde düzenlenmiştir. Bir suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olabilmesi için kanunda bu durumun açıkça belirtilmesi gerekir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun düzenlendiği kanun maddesinde, bu suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olduğu belirtilmediği için şikayet gerekmeyecek, soruşturma ve kovuşturma makamları tarafından re’sen takip edilecektir. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma  suçu şikayete bağlı suçlardan değildir. Bu sebeple bu suç oluştuğunda ve soruşturma makamları tarafından öğrenildiğinde re’sen soruşturma işlemleri başlatılacaktır.

Savcı, suçun işlendiği ile ilgili bilgi edindikten sonra araştırmaya koyulacak ve bu araştırmada şüphelinin aleyhine ve lehine olan delilleri toplayacaktır. Savcı, araştırması sonucunda yeterli delile ulaşırsa iddianame düzenleyerek dava açacak; aksi takdirde kovuşturmaya yer olmadığı (takipsizlik) kararı verecektir. Savcının bir iddianame düzenlemesi için, suçun işlendiği yönünde yeterli şüphenin varlığı gerekmektedir. Yeterli şüphe şartının aranmasının temel nedeni ise kişilerin gereksiz yere yargılanmalarının önüne geçilmesini sağlamaktır. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, takibi şikâyete bağlı suçlardan değildir ve savcılık tarafından re’sen takip edilir. Bu suçtan zarar gören kimsenin suçu duyurması ve failin cezalandırılmasını istemesi ihbar niteliğinde olup, şikâyet adı altında yapılsa dahi, şikâyet süresine tabi değildir ve bir ceza muhakemesi şartını da oluşturmamaktadır.

  • Kovuşturma Evresi

Kovuşturma evresi; görevli ve yetkili mahkemenin Cumhuriyet Savcılığı’nın sunduğu iddianameyi kabul etmesi ile başlar ve yargılama sürecini ifade eder. kovuşturma evresi mahkeme tarafından yürütülmektedir. Yukarıda da açıklandığı üzere soruşturma evresinde şüpheli olan şahıs kovuşturma evresinde sanık olarak isimlendirilir. Kovuşturma evresinde sözlü yargılama yapılır ve yargılamalar duruşmalı olarak ilerler. Duruşmada sanık ve sanık vekili dinlenir bunun yanı sıra müşteki yani şikâyet eden kişi de dinlenir. Ayrıca müşteki sıfatına sahip olan taraf, katılma talebi sunduğu takdirde mahkemenin kabulü ile katılan sıfatına sahip olur.

Sanığa verilecek ceza kovuşturma evresinin sonunda belirlenir. Ancak sanık bu aşamadan önce kendisine isnat edilen suçu ve cezasını tam olarak öğrenmiş olmalıdır. Ayrıca cezalandırılması için de suçu işlediği sabit olmalıdır. Bununla birlikte, kovuşturma evresi neticesinde verilecek kararlar beraat, HAGB hatta zamanaşımına uğradığı takdirde davanın düşmesi şeklinde sıralanabilir. Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma suçunun kovuşturma evresi tamamlandığında sanığın suçu işlediği sabit ise verilecek ceza 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası olarak belirlenecektir. Artırım ve indirim nedenlerinin uygulanması da mahkemenin takdirine kalacaktır.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu Gözaltı ve Tutukluluk Hali

  • Gözaltı

Gözaltı hali, CMK’nın 91.maddesinde düzenlenmiştir. Usule uygun olarak (CMK m.90) yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir. Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren 24 saati geçemez. Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre 12 saatten fazla olamaz. O halde gözaltı süresi toplam 36 saati geçemez.

Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır. Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması emri gözaltına alınana derhâl tebliğ edilir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan bu düzenlemelere göre kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu açısından Cumhuriyet Savcısı’nın gözaltı kararı vermesiyle gözaltı halinin gerçekleşmesi mümkündür.

  • Tutukluluk Hali

Bu suçların işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphe sebeplerinin varlığı halinde CMK 100. maddesi uyarınca tutuklama nedeni var sayılabilir. Bu suça ilişkin tutukluluk süresi en fazla 1 yıldır. Zorunlu hallerde 6 ay daha uzatılabilir. Tutuklama, koruma tedbirlerinin en ağırıdır; zira kişi, kısıtlı bir süreyle de olsa hakkında bir kesin hüküm bulunmadan özgürlüğünden mahrum bırakılmaktadır. Tutuklama, CMK m. 100 ve devamında yer alan hükümlerde düzenlenmiştir. Tutuklama kararını, sadece hâkim verebilir; savcının veya kolluk amirinin tutuklama kararı vermesi hiçbir şekilde mümkün değildir. Muhakemenin yürütülmesinde esas olan sanığın/şüphelinin tutuksuz olmasıdır; tutuklama ise her zaman bir istisna niteliğindedir. Tutuklama koruma tedbirinin zorunlu tutulduğu bir hal bulunmamaktadır. Olayda muhakeme şartı varsa, tutuklama kararı verebilmek için bunun gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Tutuklamanın somut koşulları bulunmaktadır. Bu koşullar;

  • Kuvvetli suç şüphesi bulunmalıdır.
  • Bir tutuklama nedeni bulunmalıdır.
  • Tutuklama, somut olayda orantılı bir tedbir olmalıdır.

Sadece adli para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez. TCK m. 109’da kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin ceza miktarı dikkate alındığında, tutuklama şartlarının varlığı halinde bu suç bakımından tutuklama koruma tedbirinin uygulanabilmesi mümkün olabilecektir Bu suçla ilgili tutukluluk süresi CMK m.102/1 uyarınca en çok bir yıldır. Zorunlu hallerde altı ay daha uzatılabilir. Bu süreye kanun yolunda geçen süre dahil değildir.

Bu suçla ilgili CMK m.128 uyarınca hak, alacak ve diğer malvarlığı değerlerine el konulabilir. Bu suçla ilgili kaçak sanığın duruşmaya gelmesini sağlamak amacıyla Türkiye’de bulunan mallarına, hak ve alacaklarına el konulabilir, idaresi için kayyım atanabilir. Yine bu suçla ilgili CMK m.135 uyarınca dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi koruma tedbirine başvurulabilir, CMK m.140 uyarınca teknik araçlarla izleme, ses veya görüntü kaydı alabilme koruma tedbiri uygulanabilir.

İfade, Savunma ve Yargılama Süreci

İfade, kişi hakkında yapılan suç duyurusu ve şikayet nedeniyle olay hakkındaki bilgi ve savunmasının alınması için yapılan bir usuldür. Ancak Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma suçu şikayete tabi bir suç değil resen araştırılması gereken bir suçtur. Bu nedenle, resen soruşturulması yapılan bir suç hakkında kişinin ifadesi alınır. Eğer şüpheli şahıs ifadeye gitmiyorsa bu durumda hakkında yakalama kararı çıkarılacaktır. İfade kolluk görevlileri tarafından alınabileceği gibi bizzat Cumhuriyet Savcısı tarafından da alınabilir. Buna benzer şekilde sorgu ise şüpheli ya da sanığın hakim ya da mahkeme huzurunda kovuşturma evresinde suç hakkında dinlenmesidir.

Savunma hakkı ise şüpheli ya da sanığın en önemli haklarından biri olup irade özgürlüklerini ifade etmektedir. Çünkü kişi üzerine isnat edilen suç hakkında kendisini savunabilmelidir. Bu nedenle kişiye ayrıntılı olarak üzerine isnat edilen suç anlatılır. Ayrıca kendisini savunabilmesi için belirli bir süre de kişiye verilmektedir. Şüpheli şahıs kendisini bizzat savunabileceği gibi bir avukatın yardımından da yararlanabilir. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak bu noktada destek vermekteyiz.

Şikayet Süresi, Zamanaşımı, Etkin Pişmanlık ve Görevli Mahkeme

  • Şikayet Süresi: Şikayete tabi suçlar; bir suç hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için mağdur ya da suçtan zarar gören kişinin şikayetçi olması şartı aranan suçlardır. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, şikayete tabi suçlar arasında yer almadığından savcılık tarafından resen soruşturulur, bu suçlara dair herhangi bir şikayet süresi yoktur. Kamu davasına şikayetçi olarak müdahil olan herhangi bir kimse varsa bile şikayetten vazgeçme ceza davasının düşmesi sonucunu doğurmaz. Suçlar, dava zamanaşımı süresine riayet edilmek kaydıyla her zaman ihbar veya şikayet dilekçesi verme suretiyle savcılığa bildirildiğinde ise soruşturulabilir.
  • Zamanaşımı: Kanunda suç olarak öngörülen fiillerin işlenmesinden sonra, yine kanunda öngörülen belirli sürelerin geçmesi halinde fail hakkında kamu davasının açılmasını engelleyen veya açılmış davanın devam etmesine engel teşkil eden kurum dava zamanaşımıdır. Açılmış kamu davasında dava zamanaşımının dolması halinde CMK’nın 223.maddesi gereğince davanın düşmesine karar verilmektedir. Muhakeme hukukunda bir muhakeme şartı olarak kabul edilen dava zamanaşımının dolması halinde savcılıkça dava açılmayacak ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilecektir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun basit halinin dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suçun nitelikli hallerinin zamanaşımı süresi ise 15 yıldır. Yani bu suçun basit hali 8, nitelikli hali de 15 yıl içerisinde soruşturma makamı tarafından öğrenildiğinde re’sen soruşturma işlemleri başlatılır.
  • Etkin Pişmanlık: Failin söz konusu suç sonucunda alacağı cezada etkin pişmanlık kapsamında indirim yapılabilmesi için hürriyetini kısıtladığı kişiye herhangi bir zararı dokunmaksızın güvenli bir yere bırakması gerekmektedir. Faile verilecek olan ceza etkin pişmanlık kapsamında 2/3 oranında indirilir. Suçun işlenmesinden sonra failin suçun neden olduğu olumsuzluğu gidererek pişmanlığını göstermesine etkin pişmanlık denir.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda etkin pişmanlık nedeniyle ceza indirimi hükümlerinin uygulanabilmesi için ; failin mağdura hiçbir zararı dokunmaksızın güvenli bir yere bırakması gerekir. Fail, şikayet veya ihbar yoluyla soruşturma başlamadan önce  mağduru güvenli bir yere bırakırsa etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilir.  Fail,  bu suçu  işledikten sonra mağdura bir zararı dokunmadan mağduru güvenli bir yere bırakırsa, faile verilecek ceza 2/3 oranında indirilir.Yargıtay’a göre kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir:

  • Suçun tamamlanmış olması gerekmektedir. Suç tamamlanmadan, yani icra hareketleri devam ederken fail mağduru serbest bırakırsa etkin pişmanlık değil gönüllü vazgeçme söz konusu olacaktır.
  • Fail mağduru hakkında soruşturmaya başlanmadan önce serbest bırakmalıdır. Soruşturmanın başlamasından sonra serbest bırakmasının ceza sorumluluğu üzerinde bir etkisi bulunmayacaktır, ancak bu husus takdiri indirim nedeni olarak kabul edilebilecektir.
  • Failin, mağduru herhangi bir baskı veya zorlama olmaksızın, kendi iradesi ile serbest bırakması gerekir.
  • Mağdurun fail tarafından serbest bırakılması gerekmektedir. Mağdurun sanığın elinden kaçması veya olayı haber alan kolluk görevlileri veya başkaları tarafından bulunduğu yerden alınması hâlinde bu hüküm uygulanamayacaktır. Ayrıca failin mağduru “Halkın içine çıkabilecek bir halde” serbest bırakması gerekir.
  • Failin mağduru zarar görmeyeceği ve istediği yere rahatlıkla ulaşabileceği güvenli bir mahalde serbest bırakması gerekmektedir. Mağdurun gece vakti, yerleşim yerlerinden uzak ıssız bir yerde veya ormanda serbest bırakması durumunda bu hüküm uygulanamayacaktır.
  • Failin mağdurun şahsına bir zarar vermemiş olmasına dikkat edilmelidir.
  • Görevli Mahkeme: Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cezası TCK 109.maddede 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası olarak düzenlenmiştir. Bu suçun cezasının üst sınırı 5 yıl hapis cezası olduğundan  bu suç dolayısıyla yapılan yargılamalar Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yerine getirilir.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu Suç Duyurusu

…… Cumhuriyet Başsavcılığı’na

Mağdur:   Ad Soyad/TC –  Adres

Şüpheli:  Ad Soyad/TC –  Adres

Suç:   Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu

Suç Tarihi: …/…/…

Açıklamalar:

Olayı Anlatınız

Olayı Anlatınız

Olayı Anlatınız

Hukuki Nedenler    :  TCK. m.109  ve ilgili mevzuat.

Sonuç ve İstem        : Şüpheli hakkında gerekli kovuşturmanın yapılarak Türk Ceza Kanununun m.109 gereğince cezalandırılmasına karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. …/…/…

                                           Ad Soyad – İmza


kisiyi hurriyetinden yoksun kilma sucu tck 109
kisiyi hurriyetinden yoksun kilma sucu tck 109

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu Yargıtay Kararları

Ceza Genel Kurulu 2017/248 E. ,  2020/160 K.

  • Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma
  • Türk Ceza Kanunu 109. Madde

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 14 yaşı içindeki mağdureyi cebir, tehdit veya hile olmaksızın bir gün alıkoyan ve bu süre içerisinde mağdureye yönelik suç teşkil edecek başkaca hiçbir fiil gerçekleştirmeyen sanığın eyleminin, TCK’nın 109/1, 3-f maddesinde düzenlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu mu, yoksa TCK’nın 234/3. maddesi uyarınca çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.

Sanığın mağdurenin babasıyla aynı mahallede oturduğu, uzun süredir mağdureyi ve ailesini tanıdığı, mağdurenin yerleştirildiği çocuk yetiştirme yurdundan ara sıra kaçtığı ve bu durumun sanık tarafından bilindiği, olay günü karşılaştığı mağdurenin inceleme dışı sanık…’ü görmek istemesi üzerine, …’ün orada olabileceği düşüncesiyle sanık … ve mağdurenin gece saat 01.00 sıralarında inceleme dışı sanık …’un evine gittikleri, eve girdikten sonra…’ün evde olmadığını görmelerine rağmen sabaha kadar burada kaldıkları, sanığın sabahleyin oy kullanmak amacıyla evden ayrıldığı, ardından mağdurenin kendi evine gittiği, Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunun raporunda mağdurede orta derecede zekâ geriliğinin bulunduğunun ve bu durumun hekim olmayanlarca anlaşılabileceğinin belirtildiği olayda;

Sanığın 15 yaşından küçük olup hukuken rızası geçerli olmayan mağdureyi inceleme dışı sanık …’un evine götürüp bir gece alıkoyması eyleminde; 15 yaşından küçük olan mağdurenin kanuna, adaba ve genel ahlaka aykırı olan rızasının geçerli olmadığı, bu rızanın haksızlık bilinciyle hareket eden sanığın ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı açıktır. Kaldı ki on beş yaşından küçük olmasının yanında orta derecede zekâ geriliği nedeniyle de olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan mağdurenin rıza gösterme ehliyetinin olmadığı konusunda da tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla yaşı küçük ve orta derecede zekâ geriliği olan mağdurenin hukuken geçerli sayılan rızası bulunmadan gerçekleşen eyleminin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın eyleminin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunu oluşturduğu kabul edilerek şikâyet yokluğundan düşme kararı verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.


 Ceza Genel Kurulu  2016/1414 E.  ,  2020/101 K.

  • Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma
  • Türk Ceza Kanunu 109. Madde

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; temel cezayı tayin ederken denetime olanak verecek şekilde ve somut gerekçe göstermeden alt sınırdan uzaklaşarak hüküm kurulduğuna ilişkin Özel Daire bozma ilâmına uyan Yerel Mahkemece temel cezanın belirlenmesi sırasında gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığı ve bozma ilâmının gereğinin yerine getirilmesinin etkisiz kılınıp kılınmadığının belirlenmesine ilişkindir.

Olay günü katılan mağdur … ve mağdur …’un sanıklar… ve…’in çalışmış oldukları markete gittikleri, davranışlarının şüphe uyandırması nedeniyle sanık … tarafından takip edildikleri, sanık …’ın sanık …’i telefonla aramak suretiyle bilgilendirdiği, …’in…’dan … ve Onur’u takip etmeye devam etmesini ve emin olmadıkça harekete geçmemesini istediği, … ve Onur’un çerez reyonunda bulunan çerezlerden ve zeytin reyonunda bulunan zeytinlerden alıp yedikleri ve çikolata alarak ceplerine koydukları, sanık …’ın bunun üzerine müdahale ederek katılan mağdur …’ı yakaladığı ve danışmaya götürdüğü, mağdur …’un ise dışarı kaçtığı, sanık …’in marketin üst katında bulunan odasından alt kattaki danışma bölümüne indiği, sanıkların katılan mağdur …’ın cebinde bulunan fıstıkları ve çikolataları çıkarttırdıktan sonra katılan mağdurun gitmesine izin vermeleri üzerine …’ın marketten dışarı çıkarak kendisini bekleyen Onur’un yanına gittiği, el kol hareketi yaparak küfrettiği, bunun üzerine…’ın koşarak …’ı yakaladığı, …’in ise Onur’u yakaladığı, her iki sanığın … ve Onur’u marketin deposuna zorla götürerek bir müddet alıkoydukları ve sonra serbest bıraktıkları olayda;

Sanıkların gerçekleştirmiş oldukları cebirle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun TCK’nın 109. maddesinin ikinci fıkrasında alt sınırının iki, üst sınırının ise yedi yıl olarak düzenlendiği, aynı Kanun’un 109. maddesinin üçüncü fıkrasının bentlerinde altı farklı nitelikli hâlin öngörüldüğü, sanıkların eylemlerinin bu nitelikli hâllerden “Birden fazla kişi tarafından birlikte” ve “Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı” şeklinde düzenlenmiş bulunan (b) ve (f) bentleri kapsamında olduğu, alt ve üst sınırlar arasında temel cezanın tayininde TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Suçun işleniş biçimini”, “Suçun işlenmesinde kullanılan araçları”, “Suçun işlendiği zaman ve yeri”, “Suçun konusunun önem ve değerini”, “Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını”, “Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını”, “Failin güttüğü amaç ve saiki” şeklinde düzenlenen yedi bentteki hususların göz önünde bulundurulmasının gerektiği, birden fazla nitelikli hâlin bir arada bulunması hâlinde temel ceza alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenebilecek ise de bu durumun da yine her dosya içerisindeki özelliklere, TCK’nın 3. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesine ve hakkaniyete uygunluk göstermesinin zorunlu olduğu, tüm bu değerlendirmeler ile birlikte TCK’nın 61. maddesinde yer alan hususların birlikte ele alınmasının gerektiği, bu bağlamda katılan mağdur … ve mağdur …’un sanıkların çalıştıkları markette hırsızlık yaptıkları, sanıkların katılan mağdur Mihtatcan’ı yakalamalarının ardından çaldığı yiyecekleri geri almalarına müteakip gitmesine izin vermelerine karşın katılan mağdur … ve mağdur …’un bu defa sanıklara el kol hareketi yaparak küfrettikleri, bunun üzerine sanıkların her iki mağduru yakalayıp marketin deposuna zorla götürdükleri, sanıkların mağdurları yakalamalarının ardından adli işlem yapılması için kolluk birimlerine şikâyette bulunma, buna bağlı olarak CMK’nın 90. maddesine göre kolluk görevlileri gelene kadar tutma (kanunen yakalama) hak ve yetkilerinin bulunduğu, sanıkların kolluk görevlilerine haber vermeden mağdurları zorla tutma eylemleri kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturacak ise de mağdurların zorla tutulduğu sürenin kolluk görevlilerine haber verilseydi görevlilerin markete intikal edecekleri süreye yakın bir süre olduğu, sanıklar katılan mağdur ve mağduru dışarıda tutup içeriye getirdikleri esnada durumu kolluk görevlilerine bildirmeleri hâlinde eylemlerinin suç olarak değerlendirilmesinin mümkün olamayacağı hususlarının göz önüne alınmasının gerektiği, kaldı ki Özel Dairenin bozma ilâmı üzerine Yerel Mahkemece bozmaya uyma kararı verildiği, ancak Yerel Mahkemenin 05.12.2014 tarihli ikinci kararının hüküm ve gerekçe kısmında ceza adaleti ve hakkaniyet gereği temel ceza belirlenirken alt sınırdan ayrıldığının belirtilmesine rağmen yine temel cezanın tayininde dikkate alınması gereken TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen suçun işleniş biçimi, yer ve zamanına ilişkin bentlerin somut olayda hangi sebeple alt sınırdan uzaklaşılmasını gerekli kıldığının belirtilmediği, TCK’nın 109. maddesinin üçüncü fıkrasındaki (b) ve (f) bentlerinin ve 61. maddesinin (a) ve (c) bentlerinin tekrarıyla iktifa edildiği, Yerel Mahkemenin TCK’nın 61. maddesi uyarınca temel cezayı iki yıl altı ay hapis cezası olarak belirlemesinin TCK’nın 3. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “orantılılık” ilkesine ve dosya kapsamına uygun olmadığı, Yerel Mahkemenin bozmaya uyma kararından sonra verdiği ikinci kararında sanıklar hakkında temel cezayı tayin ederken belirtmiş olduğu sebeplerin kanun maddesindeki ifadelerin aynen tekrarından ibaret olduğu, somutlaştırma yapılmadığı, tüm bu nedenlerle hükmün Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermediği anlaşıldığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar vermek gerekmiştir.


Ceza Genel Kurulu 2017/827 E. 2020/100 K.

  • Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma
  • Türk Ceza Kanunu 109. Madde

Olay günü tanık …’ın fuhuş yaptığını bildiği mağdureyi telefonla aradığı, mağdure ile para karşılığı cinsel ilişkiye girmek için anlaştıkları, tanık…’ın mağdureyi araçla hastane yakınında bıraktığı, mağdurenin tanık …, sanıklar … ve…’in bulunduğu araca bindiği ve Doburca Köyü istikametine gittikleri, sanık …’un aracı durdurduğu, sanıkların mağdureyle toplu seks yapmak istedikleri, mağdurenin sanıklarla aynı anda cinsel ilişkiye girmeyi kabul etmemesi üzerine araçtan inerek geldikleri yöne doğru yürümeye başladığı, sanıklar … ve… ile tanık …’ın araçla mağdurenin yanına gidip, mağdureye onu aldıkları yere bırakmayı teklif ettikleri, bunun üzerine mağdurenin tekrar araca bindiği ancak sanık …’un arabayı geldikleri istikametin tersi yönündeki tepeye doğru sürdüğü ve bir süre sonra aracı durdurduğu, mağdurenin ihtiyacını gidermek bahanesiyle araçtan indiği ve aşağı doğru koşmaya başladığı, sanık …’in mağdurenin peşinden giderek kolundan tuttuğu, sanık …’un ise onlara yetişerek mağdurenin kemerinden tuttuğu, bu esnada sanık …’in mağdureye tokat attığı, ardından mağdurenin sanıkların elinden kurtularak yakındaki bir evin bahçesine sığındığı ve tanık…’ı telefonla arayıp yardım istediği, sanık …’in mağdurenin sığındığı evin önüne giderek evde bulunan kişilere mağdurenin güvenilir birisi olmadığını söyleyip orada beklediği, mağdureyle telefonda konuşan tanık…’ın o esnada yakında bulunan jandarma görevlilerine telefonu verip mağdurenin jandarma görevlileriyle konuşmasını sağladığı, daha sonra tanık… ile jandarma görevlilerinin olay yerine gittikleri, sanıklar ve tanık …’ın içerisinde bulunduğu araç hareket etmek üzereyken tanık…’ın araçla önlerini keserek durdurduğu, 5 dakika kadar sonra mağdurenin ağaçların arasından bağırarak geldiği, adli rapora göre mağdurenin sol kol arka kısmında 6×3 cm ebadında kırmızı ekimoz, sol kulak alt kısmında 0,5 cm uzunluğunda ve aynı iz düşümde mastoid kemik hizasında 0,5 cm uzunluğunda kırmızı renkli çizik bulunduğu anlaşılan olayda;

Sanıklarla cinsel ilişkiye girmek istemeyen mağdurenin onlardan uzaklaşmak için araçtan inip yürümeye başlaması üzerine sanıkların mağdureyi aldıkları yere geri bırakma bahanesiyle iradesini fesada uğratarak hileyle tekrar araca binmesini sağlamaları, ardından aracı farklı bir istikamete doğru sürmeleri, bir süre sonra araçtan inerek kaçmaya çalışan mağdurenin kolundan ve kemerinden tutmaları, tokat atıp cebir uygulayarak kaçmasını engellemeye çalışmaları, takiben ellerinden kurtulup bir evin bahçesine sığınmasına rağmen evin önünde ve civarında bekleyerek jandarma görevlilerinin gelmesine kadar orada kalmaya mecbur etmeleri, uygulanan hileli davranış ve cebir şiddetin tamamen bir yere gitme hürriyetinden yoksun bırakmak amacına yönelik olması, sanıkların eylemlerine bağlı olarak uzunca bir süre mağdurenin kendi istek ve iradesi çerçevesinde hareket edememesi ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun bireylerin serbest bir şekilde hareket etme, bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünü koruma altına alması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların hile ve cebirle gerçekleştirdikleri eylemlerinin TCK’nın 109. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu   2017/884 E. 2017/463 K

  • Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma
  • Türk Ceza Kanunu 109. Madde

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın 15-18 yaş grubunda bulunan mağdureye karşı gerçekleştirdiği çocuğun cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemlerine mağdurenin rızasının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

Suç tarihinde 47 yaşında olan sanığın sanal ortamda hayali bir isim ve başkasına ait fotoğrafı kullanarak genç bir kişi olduğuna ikna ettiği katılanın güvenini kazanıp çıplak fotoğraflarını elde ettiğinin sabit olması, sanık ile arasında husumet bulunmayan katılanın aşamalarda çıplak fotoğrafları ile sanığın kendisine şantaj yapmasından dolayı araca binmek zorunda kaldığını ve sanığın gerçekleştirdiği cinsel davranışlara rızasının olmadığını beyan etmesi ve olaydan sonra katılanın Facebook hesabındaki görüşme kayıtlarından sanığın katılanın iç çamaşırlı fotoğrafını gönderip yaymakla tehdit ettiğinin anlaşılması karşısında; katılanın sanık tarafından gerçekleştirilen eylemlere rızasının bulunmadığı ve sanığa atılı çocuğun cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sabit olduğu kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu  2014/731 E.  ,  2017/429 K.

  • Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma
  • Türk Ceza Kanunu 109. Madde

Sanığın yaşı küçük mağdureyi rızasıyla Elbistan’da yirmi gün süre ile alıkoyduğu olayda; kanuna, adaba ve genel ahlaka aykırı olan mağdurenin rızası, haksızlık bilinciyle hareket eden sanığın ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Dolayısıyla yaşı küçük mağdurenin hukuken geçerli sayılan rızası bulunmadan gerçekleşen bu eylem kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturmaktadır.

Bu nedenle, yerel mahkeme hükmünün, TCK’nun 234/3. maddesinin suç tarihinde yürürlükte olmaması sebebiyle sanığın ‘kanunsuz suç ve ceza olmaz’ ilkesi uyarınca beraatine karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmesi isabetli değildir.


Ceza Genel Kurulu  2014/481 E.  ,  2016/84 K.

  • Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma
  • Türk Ceza Kanunu 109. Madde

TCK’nın 149/1-h ve 109/3-b maddelerinde yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hali olarak kabul edilmiştir. Bu maddelerin uygulanabilmesi için suçun iki veya daha fazla kişi tarafından müşterek fail olarak işlenmesi gerekir.

Birinci uyuşmazlık ile ilgili ulaşılan sonuca göre sanığın eylemlerini sanık … ile birlikte gerçekleştirildiği kabul edildiğinden sanık hakkında nitelikli yağma suçunda TCK’nun 149/1-h, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda ise aynı kanunun 109/3-b maddelerinin uygulanması gerekmektedir.


Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu Hakkında Sık Sorulan Sorular

  • Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma taksirle işlenir mi?

Öncelikle fail, mağduru hürriyetinden yoksun bırakmak için kasten hareket etmelidir. Bilerek ve isteyerek mağdurun hareketini kısıtlamalı, bir yere varma ya da gitme durumuna engel olmalıdır. Bu suçun taksirle işlenmesi, hareketi sonucu istemediği bir neticeye varması durumu mümkün değildir.

  • Hürriyeti tahdit suçu şikayete bağlı mıdır?

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, şikayete tabi suçlar arasında yer almadığından savcılık tarafından resen soruşturulur, bu suçlara dair herhangi bir şikayet süresi yoktur.

  • Zorla alıkoymanın cezası kaç yıl?

Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakan yani kaçıran veya alıkoyan kişi 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Bu alıkoyma fiili cebir, tehdit veya hileyle yapılırsa cezası 2 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Nitelikli hallerin varlığında ise ceza 1 kat arttırılır.

X
kadim hukuk ve danışmanlık