Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) – CMK 231

hukmun aciklanmasinin geri birakilmasi hagb 231

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), sanığa verilen ceza, 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise, gerekli olan koşulların varlığı halinde verilecek hükmün açıklanmasının 5 yıl süreyle geriye bırakılmasına denir. HAGB, yargılaması yapılan fail hakkında kurulacak hükmün, belli şartlara bağlı olarak, daha sonraki bir zamana bırakılmasıdır. İlk defa suç işleyen kimse açısından, ceza hükmü kurulmasının fail açısından yarardan çok zarar getireceği düşüncesiyle kabul edilmiş bir kurumdur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. Maddesinin 5. ve devamı fıkralarında düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının (HAGB) şartları;

  • Sanık daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış olmalı
  • Mahkemece, sanığın yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılmalı
  • Mağdurun ve kamunun uğradığı zarar tamamen giderilmiş olmalı
  • Sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını kabul etmiş olmalı

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için taraflardan birisinin talepte bulunmasına gerek yoktur. Ancak sanığın bu kurumun uygulanmasını kabul etmesi gerekir, mahkeme verilen sonuç cezanın 2 yıl ve daha az hapis ve/veya adli para cezası olduğunu belirlerse uygulanmalıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması için gerekli olan şartlardan verilen cezanın süresi, sanığın sabıkalı olması veya zararın giderilmemesi gibi durumlarda mahkemenin kararında bu kurumun uygulanıp uygulanmayacağının tartışarak, belirtilen şartların gerçekleşmesi durumunda anılan kurumun uygulanıp uygulanmayacağını tartışması gerekir.

İlgili Makale: İnfaz Hesaplama
hukmun aciklanmasinin geri birakilmasi hagb
hukmun aciklanmasinin geri birakilmasi hagb

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Nedir?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu esasında yargı düzenimizde var olan takdiri indirim, hapis cezasının tedbir ve seçenek yaptırımlara çevrilmesi, erteleme gibi suç ve cezanın bireyselleştirilmesi kurumlarından birisidir. Ancak, diğerleri gibi kurulan hüküm sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamaktadır. Denetim süresinin şartlara uygun olarak geçirilmesi halinde geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılır ve davanın düşmesine karar verilir. HAGB, “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” ifadesinin kısaltmasıdır. HAGB kararı verilen sanığa ilişkin ceza, belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaz. Bu süre içinde kasıtlı olarak bir suç işlenmezse ya da HAGB şartlarına uyulursa, ceza kararı ortadan kaldırılır. Bu durumda, dava düşer ve ceza bireyselleştirilmiş olur.

HAGB kararı; sanığın cezasını, cezaevi yerine toplum içerisinde çekmesini sağlayan bir ceza davası kararıdır. Amacı sanığı ıslah etmektir. Eğer kanundaki şartlar sağlanırsa ve belirtilen denetim süresi içerisinde sanık kendi yükümlülüklerine uygun davranırsa işlediği suç bakımından herhangi bir sorumluluğu doğmaz ve sanık ceza almaz. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması başlıklı 231. maddesinin 5. ve devamı fıkralarında düzenlenmiştir.

Madde 231 – Hükmün Açıklanması ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

(5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder.

(6) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına kararı verilebilmesi için;

a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,

b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,

c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.

(7) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.

(8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;

a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,

b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,

c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine, karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.

(9) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

(10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.

(11) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.

(12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.

(13) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.

(14) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz.”

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı her ne kadar teknik anlamda bir ‘hüküm’ niteliğinde değilse de, içinde askıda olan bir hüküm barındırdığından ceza ve idare hukuku bakımından bir çok soruna neden olmaktadır. Uygulama noktasında halen uyumsuzluklar yaşanmaktadır.

Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre Anayasa Mahkemesi (AYM), 2 yıl ve daha az hapis cezası ya da adli para cezası öngörülen suçlarda uygulanan ‘Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)’ düzenlemesini iptal etti.

HAGB, Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin yaptığı başvuru üzerine yeniden gündeme geldi. Başvuruda HAGB düzenlemesinin “mağdurlara yeterli tazmin sağlamadığı, faillerin cezadan muaf tutulmasına yol açtığı ve devletin kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme şeklindeki yükümlülüğünü yerine getiremediği” belirtildi. Bu durumun Anayasa’nın 17. maddesine aykırı olduğu ileri sürüldü ve iptali istendi. AYM, HAGB düzenlemesinin iptaline hükmetti. İptal kararı bir yıl sonra yürürlüğe girecek.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının Şartları Nelerdir?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, Ceza Muhakemesi Kanunu ile belirli şartlara tabi tutulmuştur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartlar;

  • Sanığa işlediği suç neticesinde kesin bir mahkumiyet hükmü verilmesi
  • Sanık ve mağdur arasında bir uzlaşmanın sağlanamamış olması
  • Sanığa hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması
  • Sanığın işlediği suçun özel kanunlarda düzenlenen istisna suçlardan olmaması
  • Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması
  • Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması
  • Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi
  • Sanığın kendisi hakkında verilecek HAGB kararına rıza göstermesi
  • Sanık hakkında daha önceden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmemiş olması

şeklindedir. Kural olarak bütün suçlara karşı HAGB kararı verilebilir. Ancak bazı kanunlarda belli istisnalar vardır. Yine sanığın işlediği suçun cezası hapis cezası veya adli para cezası olmalıdır ve bu ceza iki yıl veya daha az süreli bir ceza olmalıdır. Sanığa ilişkin en önemli şart ise sanığın da HAGB kararını kabul etmiş olmasıdır. Eğer sanık bu kararı kabul etmezse mahkeme kendiliğinden ve zoraki olarak sanığa HAGB kararı veremez.

hukmun aciklanmasinin geri birakilmasi nedir
hukmun aciklanmasinin geri birakilmasi hagb

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararını İçin Gerekli Koşullar

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması için üç ön şartın gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan birisi, suç uzlaşma kapsamındaki suçlardan ise, uzlaşma hükümlerinin öncelikle uygulanması ve taraflar uzlaşırlarsa düşme kararı verilmesi, uzlaşamazlarsa davaya devam olunarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma olanağının tartışılmasıdır. Ön şartlardan bir diğeri, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasını kabul etmesidir. Ön şartlardan sonuncusu ise sanığın suçunun sabit olması ve sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kuruluyor olmasıdır. Sanık hakkında mahkumiyet hükmü değil de, güvenlik tedbiri kararı verilir ise, HAGB kurumunun uygulanması söz konusu olamaz. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, CMK ile belli şartlara tabi tutulmuştur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için aşağıdaki koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekir.

Sanığın İşlediği Suça Verilecek Cezaya İlişkin Şartlar

Mahkeme yaptığı yargılama sonucu, yüklenen suçu sanığın işlediğini anlarsa, sanık hakkında mahkumiyet hükmü kuracaktır. Kurduğu hüküm sonucu tüm artırım ve indirimler uygulandıktan sonra verilecek sonuç cezanın 2 yıl veya daha az hapis cezası veya adli para cezası olduğunu görürse hükmün açıklanmasını geri bırakabilecektir. Bu sürenin 19.12.2006 tarihinden önce çocuklar hakkında işlenen suçlar yönünden 3 yıl olduğuna dikkat edilmelidir. Sanık hakkında, kanun hükmü gereği uygulanamayacak belli hükümlerin, yasaya aykırı biçimde uygulanması sonucu olarak verilen netice ceza 2 yıl hapis cezasının altına düşmüş ise, bu durumda sanığın iki defa atıfetten yararlandırılmaması için Yargıtay, yanlış olarak verilen ceza ile ilgili hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmayacağına karar vermiştir.

Hapis ile birlikte ceza verilmekte ise, bu 2 yıllık sınırın belirlenmesinde hapis nazara alınacaktır. Yine hüküm bir bütün olduğundan, hükmün bir kısmı ile ilgili HAGB kararı verilip, bir kısmı ile verilmemezlik yapılamaz. Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması, bu değerlendirme, yeni sistemde cezaların içtimai müessesine yer verilmemesi nedeniyle, her suç yönünden ayrı ayrı hükmedilen ceza miktarı nazara alınmak suretiyle belirlenecek, sanığın birden fazla suçtan mahkumiyeti halinde, bu mahkumiyetlerin toplamı nazara alınmayacak, ancak bu olgular, sanığın suç işleme hususu yönünden değerlendirilebilecektir. Burada sanığın işlediği suçun kasıtlı veya taksirli olmasının veya iştirak halinde işlenip işlenmemesinin bir önemi yoktur. İstisnalar dışında her suçla ilgili verilen mahkumiyet kararında, hükmün açıklanması geri bırakılabilir. Ayrıca sanığın üzerine atılı suçun kanunda öngörülen cezasının da önemi yoktur. Burada önemli olan, sanık hakkında sonuç olarak belirlenen cezadır, bu cezanın 2 yıl veya daha az olması gerekir.

353 sayılı Kanuna 23/6/2016 tarih ve 6722 sayılı Kanunun 14. Maddesi ile eklenen Ek 4. Maddeye göre, sırf askeri suçlarda, bu 2 yıllık süre 6 aydan daha az hapis olarak uygulanacaktır. Başka bir deyişle, sırf askeri suçlarda, ancak 6 ayın altındaki hapis cezaları ile ilgili HAGB hükümleri uygulanacak, 6 ay ve daha fazla hapis cezaları için uygulanmayacaktır. Buradaki süre sınırlamasının tüm askeri suçlar için değil, sadece sırf askeri suçlar için söz konusu olacağına dikkat edilmelidir. Ancak diğer askeri suçlarla ilgili hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için fiilin, disiplini ağır şekilde ihlal etmemesi veya birliğin güvenliğini tehlikeye düşürmemesi ya da birliğin muharebe hazırlığını veya etkinliğini zafiyete uğratmaması ya da büyük bir zarar meydana getirmemesi ile fiilin savaş veya seferberlikte işlenmemesi koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.

Faile İlişkin Şartlar

CMK’ya göre, sanık hakkında verilen mahkumiyet hükmünün açıklamasının geri bırakılabilmesi için faille ilgili üç şartın gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan ikisi objektif, diğerleri ise subjektif şartlardır.

  1. Sanığın Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasını Kabul Etmesi: 6008 sayılı Yasa ile CMK’nın 231.maddesine “Sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” hükmü eklenmiştir. Bu maddeye göre, sanığın savunması alınır iken, suçunun sabit olması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasını kabul edip etmediği hususu sorulacaktır. Her ne kadar maddede sanığa sorulmadan söz edilmiş ise de, kanaatimizce sanık bulunabiliyor ise, öncelikle sanığa sormak gerekir. Ancak aramalara rağmen sanık bulunamıyor ve sanığın da müdafii var ise, sanık müdafiine de sorulması yeterlidir. Ancak Yargıtay bu konudaki beyanın kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğunu, hak sahibinin açık beyanı ya da açıkça (varlığı halinde) vekaletnamede bu hususta vereceği yetki ile vekilin kullanabileceğini kabul etmektedir. Sanık hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasını kabul eder ise, diğer şartlar da gerçekleşir ise bu kurum uygulanabilir, ancak sanık hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmez ise artık uygulanmaz ve hüküm açıklanır.
  2. Sanığın Daha Önce Kasıtlı Bir Suçtan Mahkum Olmamış Olması: Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için, sanığın sabıka kaydına göre, daha önce işlemiş olduğu kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış olması gerekir. Bu kasıt doğrudan kasıt olabileceği gibi, olası kasıt da olabilir, Her ikisi de, anılan müessesenin uygulanmasına engel teşkil eder. Sanığın daha önceden taksirli suçtan mahkum olması önemli değildir. Sanık daha önceden adi veya bilinçli taksirli bir suç işlemiş olsa bile, sanık hakkında ikinci suçtan verilen hükmün açıklanması geri bırakılabilir. Sanığın daha önceden işlemiş olduğu suçun ne kadar süre önce işlenmiş ve kesinleşmiş (veya infaz edilmiş) olması gerektiği konusunda değişik görüşler ileri sürülebilir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu bu konuyu tartıştığı kararında, YTCK döneminde işlenen suçlar açısından infazdan sonra 5237 sayılı TCK’nın 58. maddesinde belirtilen tekerrür sürelerinin esas alınmasının hakkaniyete uygun bir çözüm olacağını kabul etmiştir.

  3. Sanığın Yeniden Suç işlemeyeceği Hususunda Kanaat Gelmiş Olması: Mahkeme duruşma süresince sanığın kişiliğini inceleyecek, duruşmadaki tutum ve davranışlarımı değerlendirecek ve gelecekte, sanığın yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunu sezecek ve bir daha suç işlemeyeceği konusunda vicdani kanaate ulaşırsa, bu durumda hükmün açıklanmasını geri bırakacaktır. Bazen Yargıtay’ın sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilecek suçla birlikte işlediği suçun niteliği gereği, bu kanaatin oluşmayacağını öngördüğü durumlar olabilmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, hakimin takdirine bağlı bir karardır, ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmeden hükmün açıklanması halinde, Yargıtay mahkemenin gerekçesini değerlendirecek ve bu gerekçenin yeterli olup olmadığını belirleyecektir. Özellikle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken, kanundaki tabirlerin tekrarının gerekçe olmadığı ve “taktiren” denmesinin yeterli olmadığı göz önünde tutulmalıdır. Sanığın önceden işlediği kasıtlı suç, CMK’nın 231/6a. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel olmayacaksa da, takdirin belirlenmesinde belirleyici olabilecektir.

Suç Nedeniyle Uğranılan Zararın Giderilmesi

CMK’nın 231/6a. maddesine göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi de gerekir. Öncelikle, zararın giderilebilmesi için, ortada ölçülebilir ve giderilebilir bir zararın, daha açık bir deyişle somut bir zararın bulunması gerekir. Ortada somut bir zararın olmadığı suçlarda, örneğin ruhsatsız silah bulundurma veya taşıma suçlarında, bu şartın gerçekleştiği kabul olunmalıdır.

Mağdurun ya da kamunun uğradığı “zarar” kavramından maddi zarar anlaşılması gerekir. Artık Yargıtay uygulaması da bu şekilde oturmuş durumdadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Dairelerce de benimsenen uygulamaya göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde dikkate alınacak zararın maddi zarar olup manevi zararı kapsamaz. Zararın miktarı nasıl belirlenecektir? Sanık ile mağdur zararın miktarı konusunda anlaşırlarsa, kanaatimizce mahkeme bu miktara müdahale etmeyeceklerdir. Ancak sanık ile mağdur zararın miktarı konusunda anlaşamazlar ise, mahkeme bu konudaki tüm bilgi ve belgeleri toplayarak, zarar miktarını belirleyecek ve sarıktan bu miktarı ödemesi istenecektir. Mağdur bu miktarın gerçek zarardan daha az olduğu düşüncesinde ise zararın geri kalan kısmı için hukuk mahkemesinde dava açabilecektir.

Bir kısım suçlarda zararın belirlenmesi teknik bir konudur, örneğin kaçakçılık suçunun işlenmesiyle kamunun mahrum kaldığı gümrük vergi tutarının belirlenmesi teknik bir konu olup, yıllara göre değişkenlik arz etmesi ve eşyanın niteliğine göre farklı tarife ve cetvellere tabi bulunması nedenleriyle bu tutarın herkes tarafından kolayca belirlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle gümrük idaresince alınması gerekip de alınamayan gümrük vergileri hesaplatılmalı ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep eden sanığa bu miktar bildirilip, zararı karşılayıp karşılamayacağı açıkça sorulduktan sonra bu konuda bir karar verilmelidir.

5271 sayılı CMK’nin 231/5. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için, aynı maddenin 6. fıkrasında zararın ödenmesi koşulu öngörülmüş ise de, bu koşulun aranabilmesi için suçun niteliği veya işleniş biçimine ve doğurduğu sonuçlarına göre ortada maddi bir zararın bulunması zorunludur. Aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya maddi zararın tazmin suretiyle giderilmesinin söz konusu olmadığı suçlarda, örneğin tehdit, hakaret gibi suçlarda, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının şartlarından olan bu husus varsayılabilir. Yargıtay da aynı görüştedir.

Sanık Hakkında Daha Önceden Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Verilmemiş Olması

28.06.2014 tarihli Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 72. maddesiyle 5271 sayılı Kanunu’nun 231. maddesinin sekizinci fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez” cümlesi eklenmiştir. Söz konusu değişiklikle, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık hakkında denetim süresi içinde bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği düzenlenmiştir. İşlediği suçlardan dolayı sanık hakkında birden fazla hükmün açıklanmasının geri bırakılması karar verilmesi şeklindeki uygulamaya son verilmesi amaçlanmıştır.

Kişinin işlediği ikinci suçun denetim süresi içinde işlenip işlenmediğinin önemi bulunmamaktadır. Daha önceden işlenen suçlar bakımından da bu yasak uygulanacaktır. Burada önemli olan, denetim süresi içinde bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilememesidir, bu karara esas suçun ne zaman işlendiği önemli değildir. Başka bir deyişle, sanık hakkında daha önceden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilerek, bu karar ile belirlenen denetim süresi içerisinde, kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha HAGB kararı verilemez, bu süreçte de olsa taksirli suç- tan HAGB kararı verilmesine herhangi bir engel bulunmamaktadır.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Verilemeyecek Suçlar

Kural olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, TCK’da ve ceza hükmü içeren diğer kanunlardaki tüm suçlarda uygulanır. Ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmayacağı konusunda kanunda açık düzenlemenin olduğu durumlarda, bu kurumun uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmayacağı suçlar;

  • İki yıl üstü süreli hapis veya adli para cezası gerektiren suçlar
  • Anayasa’nın 174. maddesinde koruma altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlar
  • 6222 sayılı Sporda Şiddet Ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun kapsamındaki suçlar
  • Şike ve teşvik suçları
  • 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanun kapsamında disiplin suç ve cezaları
  • Kullanmak için Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu
  • İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu
  • İcra İflas Kanunu’nda Yer Alan Suçlar
  • Disiplin Hapsi ve Tazyik Hapsi Gerektiren Fiiller

hakkında HAGB kararı verilemez. Bu sayılan suçlar açısından cezanın miktarının veya sanığın kabul etmesinin önemi yoktur.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararında Denetim Süresi Ne Kadardır?

Mahkeme tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğinde, sanığın 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına karar verilir. Bu 5 yıllık süre, suç tarihinde 18 yaşından küçük olan çocuklar hakkında ÇKK’nun 23. Maddesi uyarınca 3 yıl olarak uygulanır. Bu 3 ve 5 yıllık süreler takdire bağlı olmayan, belirlenmesi zorunlu olan sürelerdir. Hakim bu süreleri azaltamaz veya artıramaz.

HAGB kararı verildikten sonraki denetim süresi;

  • Yetişkinler için 5 yıl
  • Çocuklar için ise 3 yıldır.

Sanık bu sürede gözetim altında tutulur. Böylece sanığın toplum içerisinde iyileşme süreci takip edilir.

Mahkeme hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte 1 yıldan fazla olmamak üzere denetimli serbestlik tedbirine hükmedebilir. Bu durumda denetimli serbestlik tedbirine hükmetme ve en fazla 1 yıla kadar olmak üzere süre belirlemek konusunda, hakimin takdir hakkı mevcuttur. Ancak mahkemenin takdir hakkı bulunsa da 1 yıldan fazla süreyle denetimli serbestlik tedbirine karar veremez.

Mahkeme denetimli serbestlik tedbiri olarak;

  • Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
  • Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
  • Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kalınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine karar verebilir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdikten sonra, bu karara karşı 7 gün içerisinde itiraz yoluna başvurulabileceği, başvurulabilecek mercii ve başvuru usulü de, CMK’nın 232. maddesi uyarınca hükmün son bölümünde yer verilecektir.

hukmun aciklanmasinin geri birakilmasi hagb sicil
hukmun aciklanmasinin geri birakilmasi hagb sicil

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının Sonuçları Nelerdir?

Mahkeme HAGB kararıyla, sanığın suçu işlediğini sabit görerek sanık hakkında bir cezaya hükmetmekte; ancak verdiği HAGB kararı ile hükmedilen bu ceza sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmamaktadır. Bir başka deyişle, sanık hakkında HAGB kararına hükmedilebilmesi için mahkeme tarafından sanığın suç işlediğinin sabit görülmesi ve sanık hakkında bir cezaya hükmolunmuş olması şarttır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık, denetim süresi içerisinde kasten bir suç işlemezse ve yükümlülüklerine uygun davranırsa dava düşer yani sanığa herhangi bir ceza verilmez. Sanığın sicili temiz kalır. Ancak ceza davasının yargılama giderleri sanığa yükletilir ve sanık bunları ödemek zorundadır.

Kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları bunlara mahsus sisteme kaydedilmek üzere Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü’n gönderilir (CMK m.231/13). Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hakim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir. Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeler Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 58. maddesi uyarınca hükmün açıklanması ya da düşmesi kararı verilmesi gereken hallerde dosya yeni bir esasa kayıt edilmelidir.

HAGB Kararı Verilen Kişiye Yeniden HAGB Kararı Verilebilir Mi?

28.06.2014 tarihli Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 72. maddesiyle 5271 sayılı Kanunu’nun 231. maddesinin sekizinci fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” cümlesi eklenmiştir. Bu düzenleme ile 28.06.2014 tarihi sonrasında işlenen suçlar yönünden aynı sanık hakkında aynı denetim süresi içinde birden fazla HAGB kararının verilmesi yasaklanmıştır. Söz konusu değişiklikle, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık hakkında denetim süresi içinde bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği düzenlenmiştir.

Kişinin işlediği ikinci suçun denetim süresi içinde işlenip işlenmediğinin önemi bulunmamaktadır. Daha önceden işlenen suçlar bakımından da bu yasak uygulanacaktır. Burada önemli olan, denetim süresi içinde bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilememesidir, bu karara esas suçun ne zaman işlendiği önemli değildir. Başka bir deyişle sanık hakkında daha önceden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilerek, bu karar ile belirlenen denetim süresi içerisinde, kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha HAGB kararı verilemez, bu süreçte de olsa taksirli suçtan HAGB kararı verilmesine herhangi bir engel bulunmamaktadır.

CMK m.231/8:

(8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;

a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,

b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,

c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine, karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.’’

HAGB Kararının Niteliği Nedir? HAGB Kararı Bir Hüküm Müdür?

Hüküm, mahkemenin kendi önündeki davayı doğrudan veya dolaylı olarak çözen, ceza davasını sona erdiren bir kararıdır. Bununla birlikte HAGB kararı CMK m.223’te sayılan hüküm çeşitlerinden birisi değildir. CMK 223. Maddede sayılan hüküm çeşitleri;

  • Beraat,
  • Ceza verilmesine yer olmadığı,
  • Mahkumiyet,
  • Güvenlik tedbirine hükmedilmesi,
  • Davanın reddi
  • Davanın düşmesi birer hükümdür.

Bu anlamda HAGB kararı bir hüküm değildir. Bu nedenle sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmaz ve yine sanık herhangi bir hak yoksunluğuna uğratmaz. Sanık hakkında bir hüküm kurulmuş olmakla beraber, açıklanması geri bırakıldığından, bu hüküm sanık açısından mahkumiyete ilişkin bir sonuç doğurmayacaktır. Dolayısıyla sanık hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü olmadığından sanık, hükümlü sıfatını almayacaktır. Sanık hakkında mahkumiyet hükmü verilmemiş gibi bir sonuç doğacaktır.

Diğer taraftan hükmün açıklanmasının geri bırakılması sadece bir usul hukuku kurumu olmayıp sonuçları itibariyle maddi ceza hukuku açısından da neticeler meydana getirdiğinden aynı zamanda bir maddi ceza hukuku kurumudur. Yine mahiyeti itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması bir genel veya özel af da değildir.

HAGB Kararına İtiraz Edilebilir Mi? Herhangi Bir Kanun Yolu Var Mıdır?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı, CMK’nın 231/12. Maddesi uyarınca itiraz yasa yoluna başvurulabilir. Dolayısıyla mahkemece açıklanması geri bırakılan hüküm bir mahkumiyet hükmü niteliğinde olmadığından ve yasanın maddesi açık olduğundan mahkeme tarafından verilen HAGB kararına karşı istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulamaz. Fakat mahkeme CMK’nın 231/10. maddesine göre bir düşme kararı verirse verilen bu karar için istinaf ve temyiz yoluna başvurulabilecektir. HAGB kararlarına CMK m.231/12 uyarınca itiraz edilebilir. Bu itirazın kime karşı ve nereye yapılacağını kısaca şöyle açıklayabiliriz:

  • Asliye Ceza Mahkemesinin verdiği HAGB kararına karşı, Asliye Ceza Mahkemesinin bağlı olduğu üst mahkeme olan Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir.
  • Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği HAGB kararına karşı numara olarak takip eden Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir.
  • Bir yerde tek Ağır Ceza Mahkemesi varsa en yakın Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir.

Anayasa Mahkemesi’nin 20/7/2022 tarihli ve E.: 2021/121, K.: 2022/88 sayılı Kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebileceğini düzenleyen CMK 231. maddesinin 12. fıkrası iptal edilmiştir. Bu Kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına 2024 haziran ayından sonra istinaf edilebilir.

HAGB Kararına Kanun Yararına Bozma Başvurusu

Kanun yararına bozma, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen mahkeme kararları aleyhine gidilebilen bir kanun yoludur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, itiraz edilmeyerek veya itiraz edildiğinde itirazı incelemeye yetkili merciinin red kararı ile kesinleşir.(2024 haziran ayından itibaren istinaf kanun yoluna tabi) Kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı “kanun yararına bozma” yoluna başvurulabilir. Fakat, Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı aleyhine kanun yararına bozma kanun yoluna gidildiğinde, kanun yararına bozma konusu edilen kararın içeriği (esası) denetlenemez. Kanun yararına bozma talebi üzerine Yargıtay tarafından yapılacak inceleme, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının usulü şartlarının oluşup oluşmadığının denetlenmesinden ibaret olacaktır. Yargıtay, kanun yararına bozma başvurusu üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında aşağıdaki noktaların kararda hukuka uygun tatbik edilip edilmediğini denetleyecektir:

  • Hükmedilen ceza miktarının 2 yıldan az olup olmadığı,
  • Daha önce kasıtlı bir suçtan mahkumiyetinin olup olmadığı,
  • Zararın giderilip giderilmediği,
  • Suçun HAGB uygulanamayacak istisnai bir suç olup olmadığı,
  • Denetim süresinin çocuklar için 3 yıl, yetişkinler için 5 yıl olup olmadığı,
  • Hakimin kararda HAGB koşullarını değerlendirip değerlendirmediği.

Yargıtay kanun yararına bozma başvurusu üzerine yukarıdaki noktalarda hukuka aykırılık tespit ederse, hukuka aykırılık yeni bir yargılamayı gerektirdiği takdirde yeniden yargılama yapılarak karardaki hukuka aykırılığın giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verir. Yargılama yapılmasını gerektirmeyen hallerde ise hukuka aykırılık Yargıtay ilgili ceza dairesince veya Ceza Genel Kurulunca doğrudan karar verilerek giderilir.

HAGB Kararının Diğer Mahkemelere ve Diğer Davalara Etkisi Nedir?

Kural olarak hukuk ve idare hakimi hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile bağlı değildir. Çünkü HAGB kararı günışığına çıkmış, açıklanmış, denetimlerden (yargı yolundan) geçerek kesinleşmiş, infaz edilebilir bir karar olmadığından, kural olarak HAGB kararının hukuk mahkemeleri ve idare mahkemelerinde bir bağlayıcılığı yoktur.

Ancak HAGB kararında yer alan maddi vakıalar hukuk mahkemelerinde ve idari yargıda da dikkate alınmaktadır. Hukuk mahkemeleri ve idari yargı hükmün açıklanmamasını gerekçe göstererek HAGB kararını yok sayamaz. Hukuk mahkemeleri ve idare mahkemeleri HAGB ilamını normal ilam gibi değerlendiremezler. Ancak HAGB dosyasında yer alan “hakaret içeren sözler, fiili saldırı, haksız tecavüz, görevi ihmal” vs. eylemlerini hukuk mahkemeleri ve idari yargı kendisini değerlendirerek sonuca gider.

Özetle HAGB kararı hukuk ve idare mahkemelerini bağlamaz; ancak HAGB dosyasında yer alan somut maddi vakıalar/deliller her hâlükârda dikkate alınır. HAGB dosyasında yer alan maddi vakıayı esas alarak hukuk mahkemesi tazminat takdir edebilir, idari yargıda memurun görevden ihracına onay verebilir.

hukmun aciklanmasinin geri birakilmasi adli sicil
hukmun aciklanmasinin geri birakilmasi adli sicil

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Denetim Süresi İçinde Yeniden Suç İşlenmesi Haline Ne Olacaktır?

Sanığın denetim süresi içerisinde yeniden kasıtlı bir suç işlemesi halinde mahkemece açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen (mahkumiyet) hüküm açıklanacaktır. Sanığın yeniden kasıtlı bir suç işlediği ancak kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabit olacağından hükmün açıklanması için ikinci suç nedeniyle verilen mahkumiyet kararının kesinleşmiş olması gerekir. İkinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi yeterlidir, kararın bu süre içerisinde kesinleşmiş olması zorunlu değildir. Burada denetim süresi içerisinde işlenen kasıtlı suçun cezasının türü ve miktarı önemli değildir. İkinci suçun şikayete bağlı veya re’sen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkumiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK’nun 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da önemi yoktur.

Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkumiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. Kanun koyucunun amacı farklı yönde olmadığından, CMK’nun 231. maddesinden önce düzenlenen 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesinin 6. fıkrasında olduğu gibi denetimli serbestlik süresi içerisinde işlenen ikinci suçtan verilecek mahkumiyetin niteliği konusunda kısıtlayıcı bir hükme yer verilmemiştir. Bu nedenle failin denetim süresi içinde işlediği kasıtlı suçla ilgili mahkûmiyetinin kesin nitelikte olması halinde de hükmün açıklanmasına karar verilmesi gerekir. Denetim süresinde işlenen kasıtlı suç ile ilgili hükmü veren mahkemenin, kararı kesinleştiğinde açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmü açıklaması için kararının kesinleşme şerhini içerir onaylı bir suretini eklemek suretiyle kararı veren mahkemeye ihbarda bulunması gerekir. 5395 sayılı Kanunun 23. maddesinin 5560 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki halinde, denetim süresi içinde işlenen suç nedeniyle hükmün açıklanabilmesi için hapis cezasına mahkumiyetin zorunlu olduğuna dikkat etmek gerekir.

Hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesi halinde, sanık denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranır ve denetim süresi içerisinde yeniden kasıtlı bir suç işlemez ise açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.

Denetimli serbestlik tedbirleri, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından infaz edilecektir. Söz konusu Yönetmeliğin 41. maddesine göre; denetimli serbestlik yükümlülüğünün infaz edilmesi halinde kayıt kapatılarak durum Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla mahkemeye bildirilecektir. Bu bildirim ile birlikte sanığı denetimli serbestlik tedbirini usulüne uygun şekilde yerine getirdiği anlaşılacaktır. Denetim süresi içerisinde yeniden kasıtlı bir suç işlemediği de tespit edilir ise kamu davasının düşmesine karar verilecektir.

HAGB Hükmünün Açıklanma Usulü Nedir?

Sanığın denetim süresini iyi hâlli olarak geçirmeyerek bu süre içinde kasıtlı suç işlemesi veya tedbirlere riayet etmemesi durumunda mahkemece “sanık hakkında daha önce kurulmuş ancak hukukî sonuçlarını doğurması ertelenmiş olan hüküm” açıklanacaktır (CMK md. 231/11). Bu ilke, açıklanacak hükmün ertelenen hüküm olması gerektiği biçiminde adlandırılabilir. Daha önce açıklanması ertelenmiş mahkûmiyet hükmünün açıklanması usulünün irdelenmesi gereklidir.

  • Duruşma Açılması Gerekliliği

Denetim süresinin iyi hâlle geçirilmemiş olması durumunda bir infaz muhakemesi türü olan “mahkûmiyet kararında değişiklik muhakemesi (uygulama muhakemesi)” yürütülerek sanığın durumu değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilecektir. Bu bağlamda, daha önceden ertelenmiş olan hükmün ne surette açıklanacağına ilişkin CMK’de açık bir kural bulunmamakla birlikte, bu muhakeme işleminin aleni duruşmada tarafların çağrılarak yapılması gerektiği kuşkusuzdur. Hükmün açıklanmasına karar verilmesi hâlinde verilecek “hü- küm” niteliğindeki son kararın mutlaka CMK’nin 182. maddesine uygun olarak duruşma açılarak ve savunma hakkına riayet edilerek verilmesi zorunludur. Hükmün açıklanmasının; duruşma açılarak 232. maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesinin ana çizgileriyle anlatılması; hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yol- ları, mercii ve süresinin bildirilmesi; beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bunun da bildirilmesi ve nihayet hüküm fıkrasının herkes tarafından ayakta dinlenmesi suretiyle yapılması CMK’nin 231/1-4. maddesinde açıkça ifade edilmiştir. Belirtilen emredici hükme uygun davranmama hükmün hukuka aykırılığı sonucunu doğuracaktır. Bu itibarla, duruşma açılmaksızın daha önce ertelenmiş olan hükmün açıklanmasının CMK’nin 216. ve 231/1. maddelerine aykırılık oluşturacağına ve savunma hakkının kısıtlanması sayılacağı konusunda Yargıtay içtihatları günümüze değin yerleşiklik kazanmıştır.

Gerçekten, sanık hakkındaki ertelenmiş hükmün açıklanması için, “sanığın denetim süresi içinde kasten bir suç işleyip işlemediğinin belirlenmesine” veya “denetimli serbestlik tedbirlerine riayet edip etmediğinin belirlenmesine” yönelik bir muhakeme faaliyeti yürütülmesi gereklidir. Özellikle belirtilen ikinci durumda, CMK’nin 231/11. maddesinin son cümlesi kapsamında bir değerlendirme yapılarak sanık hakkında bireyselleştirme yönünden yeni bir hüküm kurulması da (hakkındaki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine ya da cezanın yarısını aşmayan bir kısmının infaz edilmemesine karar verilmesi) gündeme gelebilecektir. Belirtilen muhakemenin gerçekleştirilerek yeni bir hükmün kurulmasının da ancak duruşma açılıp taraflar dinlenildik- ten sonra yapılmasının, muhakemenin açıklığı, vasıtasızlığı ve sözlülüğü ilkelerinin gereği olduğu kuşkusuzdur.

Mahkemece daha önce ertelenen hükmün açıklanması durumunda CMK’nin 231/5. maddesi anlamında hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı değil; artık CMK’nin 223/1. maddesi kapsamında bir “hüküm” bulunmaktadır. Hükümlerin ise, ancak aleni duruşmada verileceği ve açıklanacağı şüphesizdir. Gerçekten, CMK’nin 223/1. maddesinin ilk cümlesindeki “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir” kuralı bunun açık delilidir. Bu itibar- la, duruşma yapılmaksızın bir hükmün açıklanması düşünülemez. Bunun aksi, yani açıklanması ertelenen hükmün dosya üzerinden karar verilerek açıklanması hukuka aykırı olacaktır. Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan “hak arama hürriyeti” ve İHAS’nin 6. maddesindeki “adil yargılanma hakkı” ile 13. maddesindeki “etkili başvuru hakkı” karşısında; hükmün açıklanmasına karar verilebilmesi için öncelikle ceza muhakemesinin sözlülük, vasıtasızlık, açıklık gibi temel ilkeleri gözetilerek duruşma açılmalıdır.

  • Duruşmadan Tarafların Haberdar Edilmesi Gerekliliği

Ertelenmiş mahkûmiyet hükmünün CMK’nin 231/11. maddesine göre açıklanabilmesi için yürütülecek muhakemede tarafların söz edilen mahkûmiyet kararında değişiklik muhakemesinden usulünce haberdar edilmeleri gerektiği kuşkusuzdur. Ancak böylelikle, ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerine uygun ve adil yargılanma hakkının güvence altına alındığı bir muhakeme yürütülmüş olacaktır.

  • Tarafların Duruşmada Dinlenilmeleri Zorunluluğu

Muhakemeden haberdar edilmenin usulen yapılacak bir tebligat ile yerine getirilmiş mi sayılacağı yoksa tarafların bu muhakemede dinlenilmeleri mi gerektiği hususunun açıklığa kavuşturulması gereklidir. Yargıtay Ceza Daireleri, bazı içtihatlarında mahkûmiyet kararında değişiklik muhakemesinde sanığın hazır edilmesi gerektiğini vurgulamakta ise de çoğunlukla sanık veya müdafiinin usulüne uygun davetiyeyle haberdar edilmesinin yeterli kabul edildiği gözlemlenmektedir. Yargıtay 7. Ceza Dairesi, sanığa gönderilen davetiyenin duruşmaya gelmediği takdirde hükmün yokluğunda açıklanabileceği şerhini içermesi ve sanığın savunmasının da ilk yargılamada (zaten) alınmış olması gerekçesiyle sanığın duruşmada hazır bulunmasına ve yeniden savunmasının alınmasına yer olmadığına içtihat etmiştir.

Mahkûmiyet kararında değişiklik muhakemesinin adil yargılamanın tüm unsurlarını taşıması gerektiği kuşkusuzdur. Gerçekten, ertelenmiş hükmün açılanmasına dair CMK’nin 231/11. maddesi gereğince yürütülecek muhakeme; yeni ve sanık aleyhine oluşacak bir hukuki duruma karşı tarafların diyeceklerinin sorulmasını; varsa delillerini sunmalarını ve böylelikle süjelerin işbirliği sistemi çerçevesinde bir yargıya ulaşılarak muhakemenin sonlandırılmasını gerekli kılmaktadır. Söz edilen muhakemenin amacı, sanığı mutlaka cezalandırmak olmayıp; mümkünse ilk defa veya tesadüfen suç işlemiş bireyi toplumla bütünleştirmek, yeniden suça bulaşmasını engellemektir. Öte yandan, tarafların hazır bulunmadıkları, yürüyüşüne katkı sunmadıkları bir faaliyetin demokratik nitelikte bir ceza muhakemesi olabileceğinden de bahsedilemez.

Muhakemeye süjelerin katılımı hem savunma hakkı ile iddia ve şikâyet hakkının hem de muhakemenin vasıtasızlık, sözlülük ve açıklık ilkelerinin yerine getirilmesi bakımından bir zorunluluktur. Öte yandan, söz edilen hükümde değişiklik muhakemesinin ertelenmiş hükmün açıklanması sebebiyle sanık aleyhine yeni bir hukuki durum ortaya çıkardığı nazara alındığında sanık hazır edilmeksizin, savunma hakkını kullanması sağlanmaksızın hükmün açıklanmasının kabul edilebilmesi adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelecektir. Öte yandan, bu yaklaşım hükmün açıklanmasının ertelenmesi kurumuyla ulaşılmak istenen amaçlardan da bireyler aleyhine sonuç doğuracak biçimde vazgeçmekle eş anlama gelebilecektir.

  • Hükmü Açıklamaya Yetkili ve Görevli Mahkeme

Sanık hakkında daha önce kurulmuş ancak hukukî sonuçlarını doğurması ertelenmiş olan hükmü açıklama konusunda yetkili ve görevli mahkemenin, ertelenmiş hükmü veren mahkeme olduğu kuşkusuzdur. Bu anlamda, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı suç işlediğini belirleyen veya öğrenen mahkemenin açıklanması ertelenmiş hükmü vermiş olan mahkemeye sadece durumu ihbar etmekle, bildirimle yetineceğini; başka mahkemece ertelenmiş hükmü açıklama gibi bir muhakeme işlemine girişemeyeceğini belirtmek gereklidir.

  • Açıklanan Hükmün Gerekçe Taşıması Zorunluluğu

Sanığa ait mahkûmiyet kararı, açıklandığı tarihten itibaren hukuki sonuç doğurmaya başlayacağı için bu hükmün açıklanması da CMK’nin 231/1-4 maddesinde öngörülen usule bağlıdır. Bu anlamda, mahkemece ertelenmiş mahkûmiyet hükmüne atıf yapmakla veya “… tarihli ertelenmiş hükmün açıklanmasına…” biçiminde karar vermekle yetinilemeyecek; CMK’nin 230. maddesi uyarınca hüküm fıkrasında bulunması gereken bütün hususlar gözetile- rek yeniden hüküm kurulacak;1922 yine Kanun’un 232. maddesinde belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılacak; hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilecektir.

  • Ertelenen Mahkûmiyet Hükmünün Açıklanması: Açıklanacak Hükmün Ertelenen Hüküm Olması Gerektiği İlkesi

Denetim süresinin sonunda hükmü açıklayacak mahkemenin önünde iki seçenek bulunmaktadır: İlk seçenek olarak, ertelenen hükmün aynen açıklanması mümkündür. İkinci ihtimal olarak ise, sanığın yükümlülüklerini yerine getirememesi hâline münhasır olmak üzere- sanığın durumunu değerlendirerek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilecektir (CMK md. 231/11-son cümle).

Denetim süresi içinde sanığın kasten yeni bir suç işlemiş olması hâlinde açıklanması ertelenmiş hüküm yerine mahkemece tamamen yeni bir hüküm kurulup kurulamayacağı konusunda Yargıtay Ceza Daireleri arasında önceleri içtihat birliği bulunmamakta idi.  Kuşkusuz, belirtilen durumda mahkemenin açıklayacağı hüküm, daha önce açıklanması ertelenmiş olan hükümdür. CMK’nin 231/11. maddesinde “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması hâlinde, mahkeme hükmü açıklar” kuralı mevcuttur. Buradaki açıklanacağı belirtilen ve somut olarak işaret edilen hüküm, “daha önce açıklanması ertelenmiş olan” mahkûmiyet hükmüdür. Bu bağlamda mahkeme önceki hükmü değiştiremeyecek veya farklı bir hüküm kuramayacaktır.

HAGB ile Ertelenmiş Hüküm Yerine Yeni Bir Hüküm Kurulması Mümkün Müdür?

CMK’nın 231/11 maddesinin son cümlesinde, açıklanacak hükmün ertelenen hüküm olması gerektiği kuralının bir istisnası yer almaktadır. Bu düzenlemeye göre, mahkeme açıklanmasını ertelediği hükümden farklı olarak yeni bir hüküm açıklayabilir.

  • Yeni Bir Hüküm Kurulmasının Sınırları

 CMK’nin 231/11. maddesinin son cümlesinde yer verilen istisnaya göre, mahkeme sadece bireyselleştirme kurumlarının uygulanmasına veya cezanın bir kısmının infazıyla sınırlı olmak üzere ertelediği hükümden farklı olarak yeni bir hüküm açıklayabilecektir. Belirtilen düzenlemenin amacı yükümlülüklerini yerine getiremeyen sanık hakkında hemen hürriyeti bağlayıcı cezanın infazına karar vermemek ya da hakkındaki hapis cezasının bir kısmının infazından vazgeçerek, hapsin etkilerinden onu mümkün olduğunca uzak tutmaktır. Kanun koyucu bu bağlamda, anılan normun amacına uygun olarak sadece cezanın bireyselleştirilmesine yönelik olarak ertelenen hükümde değişiklik yapılmasına izin vermiş; hükmün diğer unsurlarının bir anlamda mahkûmiyet hükmünün özünün değişti- rilmesine imkân tanımamıştır.

Mahkeme, yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanık hakkında, bir değerlendirmeye girişerek aşağıdaki üç seçenekten birisine karar verebilecektir:

a) Cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine,

b) Şartlarının varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine,

c) Şartlarının varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesine.

Mahkeme belirtilen üç seçenekten birisine karar verme konusunda takdir yetkisine sahiptir. Bu anlamda, mahkeme ertelenen hükümdeki hapis cezasını bireyselleştirerek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilecektir (CMK md. 231/11- son cümle). Diğer taraftan, ertelenen mahkûmiyet hükmünün sadece adlî para cezasından ibaret bulunması durumunda da mahkemece cezanın yarısına kadar bir kısmın infaz edilmemesi seçeneğine başvurabileceği kuşkusuzdur.

  • Yeni Bir Hüküm Kurulmasının Şartları

Belirttiğimiz üzere CMK, yeni bir hüküm kurulmasını sanığın yükümlülüklerini yerine getirememesi hâliyle sınırlı tutmuştur. Bu itibarla, gözetimden kaçan veya ihtarlara icabet etmeyen ya da yükümlülüklere bilerek uymayan faillerin bu hükümden yararlanmalarına imkân bulunmamaktadır. Benzer şekilde, denetim süresi içinde kasıtlı suç işleyen sanıklar hakkında da anılan hüküm uygulanamayacaktır. CMK’nin 231/11. maddesinin son cümlesindeki kural ile yükümlülüklerini yerine getirme konusunda az da olsa bir çaba göstererek bu yönde iradesini orta ya koyan ancak bunu tamamlayamayan sanığın cezasının yarısını geçmeyecek bir kısmın infaz edilmemesine veya cezalar sistemini tamamlayan diğer kurumlardan yararlanılmasına imkân tanınmıştır.

  • Yeni Bir Hüküm Kurulması

Mahkemece, hükmolunan cezanın yarısına kadar belirlenecek bir kısmın infaz edilmemesi kararı verilmesi durumunda (CMK md. 231/11-son cümle) mahkûm olunan ceza süresi veya miktarında bir değişiklik yapılmamakta; sadece hükmolunan cezanın bir kısmının infazından sarfinazar edilmektedir. 1936 CMK’nin 231/11. maddesinin son cümlesinde yer verilen cezanın yarısına kadar olan kısmın infaz edilmesine ilişkin “infazda indirim” biçimindeki düzenlemenin “denetimli serbestlik ile şartla tahliyenin birleştirilmesi” olarak nitelendirilmesi mümkün gözükmektedir.

Mahkeme, sanık hakkında CMK’nin 231/11. maddesinin son cümlesi uyarınca yeni bir hüküm kurarken TCK’nin 50. veya 51. maddesindeki şartların varlığını araştırarak, sanık hakkında ertelenmiş hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verebilir. Bu şartların bulunmadığı durumlarda ise, sanık hakkında hükmolunan cezanın yarısına kadar belirlenecek bir kısmının infaz edilmemesine karar verilmesi gündeme gelebilecektir. Mahkeme; sanığın kişiliği, denetim süresi boyunca izlenen tutum ve davranışları, önceden hükmolunan yükümlülüğün türü ve süresi ile niçin yerine getirilemediği gibi hususları birlikte değerlendirerek sanığı yeniden suç işlemekten alıkoymaya elverişli tamamlayıcı kurumun hangisi olduğuna karar verecektir. Bu anlamda, anılan maddede sayılan kuralların uygulanmasında bir öncelik sırası bulunmayıp; tamamen hâkimin yapacağı değerlendirme sonucuna göre uygulanacak kuralın belirlenmesi gereklidir.

Güvenlik Soruşturmasında HAGB Kararı Çıkar Mı?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı özel bir sicilde tutulur. İlgili hakim ve savcılar hariç hiç kimse kişi hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ulaşamaz. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı kişinin adli sicil kaydında yer almaz. Bu nedenle kişi hakkında yapılan güvenlik soruşturmasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının çıkmaması gerekir. Fakat birçok kurum alım yaparken güvenlik soruşturması kapsamında HAGB kararlarına ulaşmakta ve bu karar güvenlik soruşturmasını olumsuz etkilemektedir.

HAGB kararı CMK 231 kapsamında kişi hakkında hukuki sonuç doğurmaz. Ancak birçok kurum HAGB kararına dayanarak kişilerin güvenlik soruşturmasını olumsuz sonuçlandırmaktadır. HAGB kararı neticesinde güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlanan memur adaylarının 60 gün içinde İdare Mahkemesinde yürütme durdurma istemli iptal davası açması gereklidir. İdari davada mahrum kalınan parasal ve özlük haklar talep edilmelidir. Bu nedenle süreci idare hukuku avukatı ile yürütmeniz tavsiye edilir.

Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması Memurluğa Etkisi

Kamu hizmetine girme, Anayasal bir hak olarak güvence altına alınmıştır (AY. md. 70). Buna göre “Her Türk, kamu hizmetine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez.” Devlet Memurları Kanunu’nun (DMK) md. 48/A-5. bendinde ise, “…TCK’nin 53. maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkum olmamak” devlet memurluğuna giriş için aranacak genel şartlar olarak belirtilmiştir. Görüldüğü gibi, DMK, belirli suçlara ve belirli süreden fazla cezaya mahkumiyeti memuriyete girişe engel olarak kabul etmiştir.

Danıştay, kamu görevlisi olan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilmiş olması karşısında, artık bu aşamada memur olma şartını yitirdiğinden söz edilemeyeceğine karar vermiştir. Konuya, hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararına bağlanan hukuki sonuçlar bakımından yaklaşılarak çözüm bulunması gereklidir. Bilindiği üzere, hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü niteliğinde olmadığından ve kurulan mahkumiyet hükmü, CMK’nin 223. maddesi anlamında “hüküm” niteliğine sahip bulunmadığından mahkumiyet kararının hukuki sonuçlarını da doğurmayacaktır. Bunun doğal bir sonucu olarak da hakkında hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı verilen kişi; kanun karşısında hiç suç işlememiş olduğundan memur olabilme şartlarını taşıdığı kabul edilmelidir. Bir diğer anlatımla, DMK’nin 48. maddesinde belirtilen affa uğramış olsa bile memuriyete engel olarak kabul edilen suçlardan birini işlediği iddiasıyla dava açılan kişi hakkında hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verilmesi halinde, bu kişi yine de devlet memuru olabilecektir.

Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması Ceza Muhakemesi Kanunu 231. madde de düzenlenmiştir. Sanığa verilen ceza, 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise, gerekli olan koşulların varlığı halinde verilerek hükmün açıklanmasının 5 yıl süreyle geriye bırakılmasıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının memurluğa etkisi hakkındaki emsal  karar yazımızda paylaşılmıştır. 03.07.2005 tarih ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu (ÇKK) ile Türk hukukuna kazandırılmıştır. Bu madde kapsamında;

  • Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması  kişi hakkında hüküm ve sonuç doğurmaz.
  • Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı artık istinaf edilebilir.
  • Adli sicil kaydında görünmez.
  • Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında bir hüküm değildir.
  • İlgili hakim savcılar hariç ulaşılması mümkün değildir.
  • Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında yasal süresi geçtikten sonra dosyanın düşmesine karar verilir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sanığın yüklenen suçu işlediği sabit olduğu ve yükümlülük yüklediği için beraat kararı niteliğinde değildir. Nitekim bu yükümlülüğün yerine getirilmesi sonucunda verilecek davanın düşmesi kararı da beraat hükmünü niteliğinde değildir. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasının memurluğa etkisi bu sebeple önemlidir. Zira bu sebeple devlet memuru olamayan veya memur olup ilişiği kesilen bir çok kişi vardır.

Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması Kararının Disiplin Hukukuna Etkisi

Sanığın kamu görevlisi olması durumunda, hakkında hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı verilmesine sebep olan fiil aynı zamanda disiplin cezasını da gerektirebilecektir. DMK’nin “Cezai kovuşturma ile disiplin kovuşturmasının bir arada yürütülmesi” kenar başlıklı 131/1-2. maddesine göre, “Aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olması, disiplin kovuşturmasını geciktiremez. Memurun ceza kanununa göre mahkum olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamaz.”

Kamu görevlilerinin eylemlerinden doğan ceza muhakemesi ve disiplin cezası uygulaması, birbirine paralel olarak yürüyen iki ayrı süreçtir. İdarenin iç işleyişine ilişkin olan disiplin cezası ile korunmak istenen hukuki değerin ceza normu ile korunan hukuki değerden farklı olduğu kuşkusuzdur. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilmeden önce muhakeme sürecinde tüm deliller toplanmış, değerlendirilmiş ve sanığın müsned fiili işlediğine kanaat getirilerek mahkemece bir mahkumiyet hükmü kurulmuştur. Ceza mahkemesinin hükmün açıklanmasının ertelenmesine dair kararıyla kamu görevlisi sanığın disiplin soruşturmasına konu olan fiili işlediği tespit edilmiş olup, bu durumda idare ilgili hakkında henüz disiplin soruşturması açmamış ise soruşturma açmak; disiplin soruşturması açmış ise bunu ceza mahkemesinin kararı ışığında neticelendirmek özellikle de burada toplanan ve somut olayı temsil eden delillere göre soruşturmayı sonuçlandırmak durumundadır.

Ceza mahkemesinin hükmün açıklanmasının geriye bırakılması dair kararı disiplin soruşturması açısından delil niteliğinde olup; disiplin hukuku açısından bu delilin görmezden gelinmesi mümkün değildir. Ancak, hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararının kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü niteliğinde olmadığı unutulmamalı; mutlaka disiplin cezası verilmesi gerektiği düşünülmemelidir.

Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması Kararının Avukatlığa Etkisi

Avukatlık Kanunu’nun “Ceza kovuşturmasının disiplin cezalarına tesiri” başlıklı 140. maddesinde, disiplin işlem ve kararına konu teşkil edecek bir eylemde bulunmuş olan avukat hakkında aynı eylemlerden dolayı ceza mahkemesinde dava açılmış ise “avukat hakkındaki disiplin kovuşturmasının ceza davasının sonuna kadar bekletileceği” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu kural gereğince, aynı zamanda disiplin suçu oluşturan fiil sebebiyle hakkında ceza davası açılarak sonucunda hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verilmiş bir avukat hakkındaki disiplin soruşturmasının karara bağlanması için denetim süresinin sona ermesi ve kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmünün varlığı beklenerek sonucuna göre disiplin hukuku yönünden karar verilmelidir.

6008 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesi gereğince, hükmün açıklanmasını isteyip temyiz eden avukatlardan, disiplin kurulu tarafından kınama ve para cezası ile cezalandırılan avukatlar hakkındaki disiplin hukukuna ilişkin kararlar, ceza mahkemesi kararı kesinleşmeden disiplin cezası uygulanamayacağından hukuka aykırı hale gelecek olup; bu kişiler baro organlarına seçilme hakkına yeniden kavuşmuş olacaktır. Belirtilen imkânın, sadece hakkında kınama ve para cezası uygulanmış olanlar bakımından geçerli olup, tedbiren işten yasaklananlar ve haklarında avukatlığa engel bir suçtan dolayı son soruşturma açılmasına karar verilmiş olanlar için böyle bir imkan bulunmadığı da ileri sürülmektedir.

HAGB Kararı Yargıtay Kararları

Yargıtay 17.CD, 24.06.2019 tarih ve 2019/4552 E., 2019/9501 K.

  • Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması
  • CMK 231. Madde

… Dosya kapsamından, 22.03.2008 olan suç tarihi itibariyle 31/2. maddesi kapsamında bulunan suça sürüklenen çocuk … hakkında, 03.02.2009 tarih, 2008/279 Esas ve 2009/67 Karar sayılı kararla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıllık denetim süresi öngörülmesine karar verildiği, kararın 25.02.2009 tarihinde kesinleştiği, suça sürüklenen çocuğun 26.03.2013 tarihinde konut dokunulmazlığının ihlali suçu nedeniyle 3.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Aliağa Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/320 Esas ve 2014/190 Karar sayılı ihbar yazıları uyarınca duruşma açılarak, suça sürüklenen çocuğun savunması alınmak suretiyle geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar verildiğinin anlaşılması karşısında, 06.12.2006 tarih 5560 sayılı Yasa ile değişik 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesinde yapılan değişiklik ile çocukların 19.12.2006 tarihinden sonra işledikleri suçlarda verilecek olan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlarda denetim süresinin 3 yıl olarak öngörüldüğü, lehe yorumla, temyiz incelemesine konu hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar tarihi olan 03.02.2009 tarihi itibariyle de suça sürüklenen çocuk hakkında 3 yıl denetim süresi uygulanması gerektiği, bu halde mahkemece  suça sürüklenen çocuğun adli sicil kaydı getirtilip incelenerek, kararın kesinleşme tarihi olan 25.02.2009 tarihi üzerinden 3 yıllık denetim süresi içinde kasıtlı ikinci suç nedeniyle hapis cezası ile mahkumiyet almadığının anlaşılması halinde, 5271 sayılı CMK’nın 231/10. maddesi de dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme ile denetim süresinin 5 yıl olarak kabulü ile bu süre dikkate alınarak 26.03.2013 tarihinde işlenen kasıtlı ikinci suç nedeniyle verilen 3.000 TL adli para cezası ile mahkumiyete ilişkin ilam esas alınmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, …


Yargıtay 7. Ceza Dairesi 17.12.2018 T. 2015/10621 E. ve 2018/14179 K.

  • Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması
  • CMK 231. Madde

Sayılı kararına göre: “Sanığın geçmişteki sabıkalı hali de göz önüne alınarak koşulları oluşmadığından” şeklinde gerekçe gösterilmiş ise de, sanığın adli sicil kaydında mahkumiyete esas teşkil eden hükümlülüğünün bulunmadığı ancak, önceki eylemi nedeniyle hagb’ye dair karar bulunduğu, bu karar kasıtlı suçtan mahkumiyet anlamında olmadığından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının yeniden değerlendirilmesine engel teşkil etmediği gözetilmediği.…”


Yargıtay Hukuk GK, 09.10.2013 tarih ve 2013/4-8 E., 2013/1458 K.

  • Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması
  • CMK 231. Madde

… Ceza hakiminin beraat kararı verirken delilleri takdir konusundaki kanaati, hukuk davasında etkili değildir. Hukuk hakimi hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının sınırlarını belirlerken dayanılan kanıtların iddiayı kanıtlayacak güçte olmasını aramayacaktır. Çünkü hukuk hakimi iddiayı değil, hak arama özgürlüğünün hukuka uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını araştırma ödevi altındadır. Bu nedenle şikayet hakkını haklı gösterecek kesin kanıtlar olmasa bile bir takım güçsüz kanıtların (emarelerin) bulunması yeterli olacaktır. Kesin kanıtların aranması şeklindeki bir kabul halinde ise hak arama özgürlüğünün kullanılması kısıtlanmış olacaktır. …

Öte yandan, Hukuk Genel Kurulu’nun 01.02.2012 gün ve E:2011/19-369, K:2012/30 sayılı ilamında vurgulandığı üzere, maddi olgunun belirlenmesi yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından, hukuk hakimini bağlamayacağının kabulü gerekir.

Yukarıdaki açıklamaların ışığında somut olayın incelenmesinde; davalı ve onyedi (17) arkadaşı Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na verdikleri şikayet dilekçesinde, Urla Kadastro Müdürlüğü’nde kontrol mühendisi olan davacının, çeşitli mazeretler ileri sürerek işlemleri geciktirdiğini, işyerinde huzursuz bir ortam oluşturduğunu iddia etmişlerdir. Duruşmada dinlenen davalı tanıkları ise, davalının iddialarını destekleyen açıklamalar yapmışlardır.

Buna göre, yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde, davalının şikayet hakkını, şikayeti haklı gösteren emarelere dayalı kullandığının kabulü gerekir.

Ayrıca, davalı ceza mahkemesinde davacıya karşı iftira suçunu işlediği gerekçesiyle cezalandırılmış ise de ‘’hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına’’ karar verdiğinden, yukarıda belirtildiği üzere, bu karar hukuk hakimini bağlamaz.

Yerel mahkemece, yukarıda yapılan hukuki ve maddi saptamalar gözetilerek, davanın tümden reddedilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması doğru değildir.

Hak böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.


Yargıtay 4. CD, 24.10.2016 tarih ve 2014/9550 E., 2016/13675 K.

  • Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması
  • CMK 231. Madde

… Sanığın sabıkasında görülen ilamın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin olması, CMK’nın 231/8. maddesine 6545 sayılı Yasanın 72. maddesiyle ‘’Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.’’ cümlesi eklenmiş ise de, suç tarihi itibariyle adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ilamın engel oluşturmaması, tehdit suçu nedeniyle dosyaya yansıyan ve talep edilen somut (maddi) bir zararın bulunmaması, manevi zararın ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel oluşturmaması karşısında, CMK’nın 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapıldıktan sonra, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, ‘’Her ne kadar mağdurun sanıktan zarar tazmini konusunda bir talebi olmamış ve sanığın kişilik özellikleri ce yargılamanın devamı sırasındaki davranışları itibariyle yeniden suç işlemeyeceği konusunda olumlu kanaat oluşmuş olsa bile, 5271 sayılı CMK’nın 231/6-a maddesindeki ‘’daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış olma’’ koşulunu sağlamayan’’ şeklindeki kanuni olmayan gerekçeyle, CMK’nın 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,…


Yargıtay 12. Ceza Dairesi 20.02.2017 Tarih, 2016/12362E. 2017/1232 K.

  • Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması
  • CMK 231. Madde

Kurulan hükmün hukuki bir sonuç doğurmamasına imkan veren ve bu yönüyle sanıklar lehine olduğu hususunda şüphe bulunmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanıklar hakkında uygulanabilmesi için, diğer koşulların varlığının yanında, “Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi” gerektiği, ölüm ile sonuçlanan olay nedeniyle mahkemece tali kusurlu kabul edilen sanıkların kayden sabıkasız oldukları katılanlar vekilinin 15/12/2015 tarihli celsede, “Katılanların müteveffanın desteğinden mahrum kalmaları haricinde zararları yoktur. Henüz dava açmadık. Bir miktar belirlemedik. Bunun dışında beyan edebileceğimiz bir zarar yoktur,” şeklinde beyanda bulunduğu, CMK’nın 231. maddesinde belirtilen zararın “dorudan maddi zarar” olduğu bunun dışında kalan ve yoksun kalınan kar ile diğer zararların CMK’nın 231. maddesinde öngörülen zararı kapsamadığı, ancak hukuk mahkemelerinde dava konusu yapılan bu zararın istenebileceği anlaşıldığından, sanıklar hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Sivas 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 10//02/2016 tarihli ve 2014/430 esas, 2016/67 sayılı karara yönelik sanıklar müdafinin itirazının reddi yerine, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden;

Kanun yararına bozma talebine atfen düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/03/2016 tarihli ve 2016/183 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20/02/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.


Yargıtay 3. Ceza Dairesi 02.04.2015 Tarih, 2014/22209E. 2015/11884K. sayılı kararı;

  • Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması
  • CMK 231. Madde

Sanığın adli sicil kaydındaki Samsun 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 765 sayılı TCK’nin 456/4, 457/1 maddeleri uyarınca verilen adli para cezasına ilişkin ilamın mahkemesinden onaylı bir sureti getirtilerek adli sicilden silinme koşulları oluşup oluşmadığı araştırılmadan “sanığın daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkum olmuş olması” gerekçesiyle sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 26.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Danıştay 12. Dairesi Esas No: 2016/240 Karar No : 2017/8

  • Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması
  • CMK 231. Madde

Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği’nin 1. maddesinde; “Bu Yönetmeliğin amacı; yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde Devletin güvenliğinin, iç ve dış menfaatlerinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının gizlilik dereceli birim ve kısımlarını belirlemek, Türk Silahlı Kuvvetlerinde, emniyet ve istihbarat teşkilatlarında, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel hakkında yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını düzenlemektir.” hükmüne, “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin (g) bendinde; “Güvenlik soruşturması: Kişinin kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp aranmadığının, kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiği ile adli sicil kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığının, yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunup bulunmadığının, ahlaki durumunun, yabancılar ile ilgisinin ve sır saklama yeteneğinin mevcut kayıtlardan ve yerinden araştırılmak suretiyle saptanması ve değerlendirilmesini,” tanımına yer verilmiş, “Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında araştırılacak hususlar” başlıklı 11. maddesinde de; ”Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında kişinin içinde bulunduğu ortam da dikkate alınarak: a) Kimlik kontrolü, kimlik kayıtlarının doğruluk derecesi, uyrukluğu, geçmişte yabancı bir devletin uyrukluğuna girip girmediği, b) Kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp aranmadığı, kolluk kuvvetlerinin ve istihbarat ünitelerinin arşivlerinde bilgiler bulunup bulunmadığı, adli sicil kaydının ve hakkında bir tahdidin olup olmadığı, c) Yıkıcı faaliyetlerde bulunup bulunmadığı ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanuna ve Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı davranıp davranmadığı. d) Şeref ve haysiyetini ihlal edecek ve görevine yansıyacak şekilde kumara, uyuşturucuya, içkiye, paraya ve aşırı bir şekilde menfaatine düşkün olup olmadığı, ahlak ve adaba aykırı davranıp davranmadığı, e) Yabancılarla, özellikle hasım ve hasım olması muhtemel Devlet mensupları ve temsilcileriyle ilgili derecesinin iç yüzü ve nedeni, f) Sır saklama yeteneğinin olup olmadığı, araştırılır.” kuralı yer almıştır.

Davacının güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak nitelendirilmesinin ve dava konusu işlemin dayanağı olan Tarsus 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.11.2012 tarihli, E:2012/532, K:2012/793 sayılı kararı incelendiğinde, davacının söz konusu cezayı almasına neden olan yaralama olayının arkadaşıyla şakalaşmasının ciddiyete dönüşmesi üzerine meydana geldiği, daha önceden tasarlanmış olmayıp, anlık gelişen bir durum olduğu görülmektedir.

Bu durumda, davacının yaralama suçundan dolayı 11 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılması ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına karar verilmesinin, fiilin niteliği ve olayın oluş şekli göz önünde alındığında Güvenlik Soruşturmasının Olumsuz sonuçlanmasına yol açmayacağı sonucuna ulaşılmıştır.

Bu itibarla, davacının infaz ve koruma memuru öğrenciliğine geçici kabulüne dair Bakanlık olur’unun iptali ile infaz ve koruma memuru öğrenciliğiyle ilişiğinin kesilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.


HAGB Kararına İtiraz Dilekçesi Örneği

                          NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİNE

                                      Gönderilmek Üzere

… (HAGB Kararını Veren Mahkemenin Numarası Yazılacak) ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NE

… (HAGB Kararını Veren Mahkemenin Bulunduğu İl Yazılacak)

HAGB KARARINA

İTİRAZ EDEN SANIK: Adı ve Soyadı (T.C. Kimlik No) Adres

SANIK MÜDAFİ: Av. Umur Yıldırım

DAVACI: Kamu Hukuku

SUÇ: TCK m.125’te düzenlenen ‘’Hakaret Suçu’’

İTİRAZ NEDENLERİ:

  • Müvekkilimin şahsı hakkında tayin edilen …/…/…. tarihli HAGB kararına rıza göstermemekle birlikte beraatini talep etmemize rağmen, Sayın Mahkemece müvekkilim adına HAGB kararı verilmesi açıkça hukuka aykırıdır.
  • Müvekkil hakkında beraat kesilmesi gerekirdi. Zira elde edilen deliller incelendiğinde müvekkilin suçu işlemediği noktasında kuvvetli deliller vardı.

HUKUKİ NEDENLERİ: TCK (m.125) ve ilgili mevzuat.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda kısaca açıklanan nedenlerle müvekkilim hakkında verilen mahkumiyet HAGB kararına itirazımızın kabulü ile müvekkilimin beraatine karar verilmesini, saygılarımla vekaleten arz ve talep ederiz. …/…/….

                     Sanık Müdafi

                   Av. Umur Yıldırım

                            İmza


Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Hakkında Sık Sorulan Sorular

  • HAGB bozulması durumunda ne olur?

HAGB bozulması durumunda hüküm açıklanır. Yani hakkınızda ceza verilir. Bu cezaya karşı istinaf ve temyiz kanun yoluna başvurabilirsiniz.

  • Hükmün açıklanmasının geri bırakılması para cezası ödenir mi?

Para cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiyse para ödenmez. 5 yıl boyunca ertelenir. Eğer başka suç işlenmezse karar tamamen ortadan kalkar.

  • HAGB sonrası suç işleme durumunda ne olur?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına kararı sonrasında kasten bir suç işlenirse hüküm açıklanır. Hem ilk suçtan hem de ikinci suçtan yargılanırsınız.

  • Hükmün açıklanmasının geri birakilmasi ne zaman başlar?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararın kesinleşmesiyle başlar. Karar ceza mahkemesinin karar vermesi sonrası istinaf süresi geçtikten veya istinaf edilip reddedildikten sonra kesinleşir.

  • Hükmün açıklanmasının geri bırakılması memuriyet konusunda engel olur mu?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması bazı suç tipleri bakımından memuriyete engel oluşturabilmektedir. Bu nedenle her suç tipi için ayrı ayrı ele almak gereklidir.

  • Hükmün açıklanmasının geri bırakılması hangi madde de düzenlenmiştir?

Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması CMK 231. maddede düzenlenmiştir.

  • Hagb 5 yıl doldu ne yapmalıyım?

HAGB kararı 5 yıl dolduktan sonra düşürülür. Bunun için HAGB kararını veren mahkemeye dilekçe ile başvurmanız gereklidir.

  • HAGB kararı zamanaşımını keser mi?

Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı teknik anlamda CMK bakımından bir karar olmadığından ve askıda bir karar olduğu için TCK 67 bakımından bir zaman aşımı süresini kesen bir karar değildir.

  • 2 defa Hagb kararı verilebilir mi?

CMK 231 uyarınca bir kişiye birden fazla HAGB verilemez. Fakat bu hüküm 28.06.2014 tarihinden önce işlenen suçlar bakımından uygulanmaz. Yani 2014 öncesi suçlar bakımından ikinci defa HAGB kararı verilebilir.

  • HAGB kararı ne zaman silinir?

Hagb kararı kararın kesinleşmesinden 5 yıl sonra silinir. Silinmesi için kararı veren mahkemeye dilekçe ile başvurmanız gereklidir.

  • Hükmün açıklanmasının geri bırakılması hangi madde?

HAGB kararı CMK 231.madde de düzenlenmiştir.

  • Hükmün açıklanmasının geri bırakılması para cezası ödenir mi?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğinde para cezası ödenmez. 5 yıl boyunca ertelenir. Bu süre içinde yeni bir suç işlenmezse para cezası düşer.

alkol uyusturucu madde etkisinde olma tck 34

Alkol veya Uyuşturucu Madde Etkisinde Olma – TCK 34. Madde

Nafaka indirim davası, nafaka yükümlüsü ya da alacaklısının maddi durumunda gelen değişiklik sebebiyle nafaka miktarının değiştirmek için açılan davaya denir. […]

beraat derhal beraat karari

Beraat Kararı (CMK Madde 223/2)

Nafaka indirim davası, nafaka yükümlüsü ya da alacaklısının maddi durumunda gelen değişiklik sebebiyle nafaka miktarının değiştirmek için açılan davaya denir. […]

ek savunma

Ceza Hukukunda Ek Savunma – CMK Madde 226

Nafaka indirim davası, nafaka yükümlüsü ya da alacaklısının maddi durumunda gelen değişiklik sebebiyle nafaka miktarının değiştirmek için açılan davaya denir. […]

X
kadim hukuk ve danışmanlık