Ceza Muhakemesi Kanunu 84. Madde
Keşifte, Tanık veya Bilirkişinin Dinlenmesinde Bulunabilecekler
- Keşif yapılması sırasında şüpheli, sanık, mağdur ve bunların müdafi ve vekili hazır bulunabilirler.
- Tanık veya bilirkişinin duruşma sırasında hazır bulunamayacağı veya oturduğu yerin uzaklığı nedeniyle bulunmasının güç olduğu anlaşılırsa, bu tanık veya bilirkişinin dinlenmesinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.
- Mağdur, şüpheli veya sanığın huzuru, tanıklardan birinin gerçeğe uygun tanıklık etmesine engel olabilecekse, o işte şüpheli veya sanığın bulunmamasına karar verilebilir.
- Bu işlerde hazır bulunmaya hakkı olanlar, işin geri bırakılmasına neden olmamak koşuluyla, işlerin yapılması gününden önce haberdar edilirler.
- Şüpheli veya sanık tutuklu ise, hâkim veya mahkeme tarafından ancak zorunlu sayılan hâllerde keşifte hazır bulundurulmasına karar verilebilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu 84. Madde Gerekçesi
Madde, keşifte, tanık ve bilirkişinin dinlenmesinde hazır bulunabilecek kişileri göstermektedir. Yargılamanın yüz yüzelik (vicahîlik) yani sözlülük ilkesi, iddia ve savunma dengesinin korunmasının gerektirdiği ölçüde, sanığın yargılama faaliyetlerine katılmasını gerektirir. Tanıkların dinlenilmesinde sanığın, tanık beyanlarını tartışıp çürütmek, onlara gerekli soruları gerekli zamanda yöneltmek hakkı adil yargılama bağlamında ne kadar önemli ise, davanın, sonucuna etki yapabilecek nitelikteki keşif işlemlerinde de sanığın hazır bulunup, bu yargılama faaliyetlerine katılması da aynı açıdan gereklidir. Bu nedenlerle keşfin, ilke olarak hâkim tarafından yapılması yararlı sayılmıştır.
Bir olayın soruşturmasında incelemenin hemen yapılmasının zorunlu olduğu, diğer bir deyişle gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından da keşif yapılabilecektir. Kolluğun veya Cumhuriyet savcısının, delil olabilecek şeyleri arayıp bulmak için yaptığı araştırma ve bu husustaki saptamalar ile “keşif” işlemini birbirine karıştırmamak gerekir. Cumhuriyet savcısı belirtilen şekildeki saptamayla yetinmeyip, gecikmesinde sakınca bulunması nedeniyle keşfin hemen yapılmasını gerekli gördüğü hâllerde, bunun hâkim tarafından yapılması gereken bir yargılama işlemi olduğunu dikkate alarak, duruşmada hazır bulunabilecek kişileri, kendisinin yaptığı keşif işleminde de hazır bulundurmalıdır. Böylece kendisine suç isnat edilen de keşif mahallînde bulunup inceleme işlemlerine katılmış ve duruşmada da incelenecek bu belgeye karşı itirazlarını yapabilecek bir durumda olacağından savunma hakkı kısıtlanmamış olacaktır. Bu konuda 85. maddenin gerekçesine de bakılmalıdır.
Madde birinci fıkrasında, keşifte şüpheli, sanık, mağdur ve avukatlarının hazır bulunabileceklerini, ikinci fıkrada ise tanık veya bilirkişinin dinlenmelerinde hangi hâllerde adı geçenlerin hazır bulunabileceklerini göstermektedir. Üçüncü fıkrada ise, şüpheli veya sanığın hazır bulunmasının men olunabileceği bir hâl yer almaktadır: Adı geçenlerin hazır bulunmaları, tanığın gerçeğe uygun beyanını engelleyebilecekse, örneğin tanık, sanığın etkisi altında kalıyorsa, tanığın dinlenmesinde sanığın hazır bulunmamasına karar verilebilir.
Maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarında, hazır bulunma hakkına sahip olanların ne şekilde haberdar edileceklerine, işin başka güne bırakılmasını isteyemeyeceklerine, tutukluların ancak mahkeme binası içerisindeki işlerde hazır bulunabileceklerine ilişkin hükümler yer almaktadır. Ancak beşinci fıkranın ikinci cümlesi, zorunlu sayılan hâllerde, tutuklu, şüpheli veya sanığın, hâkim kararı ile mahkeme binası dışında da yapılacak işlemlerde hazır bulunmasına karar verilebilmesine de olanak sağlamıştır. Bu gibi hâllerde, hâkim tarafından re’sen karar verilmediğinde, kolluğun istemi üzerine Cumhuriyet savcısı, tutuklama kararını vermiş olan hâkimden bu hususta karar vermesini isteyebilecektir.
- İlgili Makale:
- 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Tam Metin:
Ceza Muhakemesi Kanunu 84. Madde Keşifte, Tanık veya Bilirkişinin Dinlenmesinde Bulunabilecekler Emsal Kararlar
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E: 1995/ 9-129,K: 1995/156
- Ceza Muhakemesi Kanunu 84. Madde
- Keşifte, Tanık veya Bilirkişinin Dinlenmesinde Bulunabilecekler
Dava: 2863 Sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçundan sanık N. Uludamar’ın, aynı yasanın 65/b, TCK’nın 59. maddesi uyarınca 10 ay ağır hapis ve 1.000.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 24.12.1993 gün ve 205-367 sayı ile verilen kararın, sanık müdafi tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9 ncu Ceza Dairesince 29.3.1995 gün ve 895-2232 sayı ile; usul ve Yasaya uygun bulunan hükmün oyçokluğuyla onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ile, 12.4.1995 gün ve 22503 sayı ile; karşı oy yazısı doğrultusunda; (Mahkemece 25.6.1993 günlü tensipte keşif yapılmasına karar verildiği, ancak sanık ve müdafine tebligat yapılmadan olay yerinde yapılan keşifte seçilen bilirkişi raporunda; suça konu yapının tabana bağlı, sabit ve kalıcı nitelikte bulunup, Sit alanına inşai ve fiziki müdahale teşkil ettiğinin bildirildiği, sanık müdafinin keşfin yokluklarında yapılması nedeniyle savunmalarını doğrulamak bakımından Manavgat Asliye Hukuk Mahkemesinde yaptırdıkları tespitte dinlenen bilirkişinin ise binanın niteliği hakkında karşı görüş bildirdiği, böylece iki bilirkişi görüşü arasında çelişki doğduğu, bu nedenle iki bilirkişi görüşü arasında oluşan çelişkinin giderilmesi bakımından yeniden keşif yapılması ve binanın kuşkuya yer vermeyecek biçimde niteliği belirlendikten sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği, açıklamasıyla itiraz etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü: İncelenen dosyaya göre; Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; Keşifte hazır bulunmalarına olanak sağlamak bakımından, keşif gününün sanık ve müdafine bildirilmesinin gerekli olup olmadığı,
Yapının niteliği konusundaki bilirkişi görüşleri arasında çelişki bulunup bulunmadığı ve çelişki varsa bu çelişkinin giderilmesinin gerekip, gerekmediği, hususlarındadır.
CMUK’un keşif veya muayenede bulunabilecekler başlıklı 162. maddesinin 4. fıkrasında; Bu işlerde hazır bulunmaya hakkı olanlar işin geri bırakılmasına meydan vermemek kaydıyla, işlerin yapılması gününden evvel haberdar edilir hükmü yer almaktadır.
Bu düzenlemeye göre, keşif gününden sanık veya müdafine haber verilmesi, işlerin geri bırakılmasına meydan verilmemek kaydıyla öngörülmüştür. Hâkim; sanık veya müdafine haber verilmesi durumunda işin geri kalacağını takdir ettiği takdirde durumdan sanık ve müdafini haberdar etmeyebilir. Kaldı ki inceleme konusu olayda keşif, sanığın işyerinde yapılmıştır. Okunan keşif tutanağına karşı, yargılama sırasında sanık ve müdafi keşfin dava konusu yerde yapılmadığına ilişkin bir itirazda da bulunmamışlardır. Bu nedenle, Mahkeme kurulunun takdir hakkını kullanarak sanık ve müdafine haber vermeksizin olay yerinde keşif yapması buyurucu bir usul kuralına aykırılık oluşturmadığından bu hususa ilişkin itiraz yerinde değildir. Bilirkişi raporları arasında çelişki bulunup, bulunmadığı hususuna gelince, Mahkemece mahallinde yapılan keşifte bilirkişi olarak atanan inşaat mühendisi M. Ünlü, 21.9.1993 günlü raporunda; Sit alanı içerisinde suç tarihinde yapılan inşaat sonucunda, tabana bağımlı, sabit ve kalıcı olarak yapılan yapının inşai ve fiziki müdahale oluşturduğunu belirtmiştir. Sanık müdafinin Manavgat 2. Asliye Hukuk Hakimliğinde yaptırdığı tespitte, bilirkişi olarak dinlenen İnşaat Mühendisi S. Ersoy’da raporunda; …. Temelsiz olarak yapılan yapının dört köşesine 10×10 ebadında, 135 cm. yüksekliğinde ahşap dilme konulduğunu, basit bir müdahale ile yerinden sökülüp, kaldırılabileceğini açıklamıştır.
Esasen, iki bilirkişi raporu arasında suçun oluşması yönünden sonuca etkili bir çelişkinin bulunduğundan da söz edilemez. Zira 3863 Sayılı Yasanın 65/b maddesinde; Sit şartlarına ve korunma planlarında, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurullarınca belirlenen alanlarda öngörülen şartlara aykırı izinsiz inşaat yapan veya yaptıranlar …. Cezalandırılır hükmü yer almaktadır.
Her iki bilirkişi raporunda da sanığın, Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek kurulunun 12.3.1976 gün ve 8994 sayılı kararı ile koruma altına alınan, 18.5.1976 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan, tapu kaydında eski eser şerhi verilmiş bulunan ve mahallinde de ilan edilmiş olan, Sit alanındaki taşınmaza izinsiz inşaat yapmak suretiyle inşai ve fiziki müdahalede bulunduğu bu itibarla bilirkişi raporları arasında bir çelişki olmadığı anlaşıldığından, soruşturmanın genişletilmesine yönelik itirazın da reddine karar verilmelidir.
O halde, mevcut kanıtlara göre sanığın üzerine yüklenen suç yasal unsurlarıyla oluştuğundan, Yerel Mahkemenin sanık hakkındaki mahkûmiyet kararını onayan özel daire kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Karşı oy kullanan kurul üyeleri, itirazın haklı nedenlere dayandığını soruşturmanın genişletilmesi gerektiğini ileri sürmüşler. Esasa ilişkin olarak da sanığın beraatına karar verilmesini istemişlerdir. Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine, 22.05.1995 tarihinde 2/3’ü aşan oyçokluğuyla karar verildi.
Ceza Muhakemesi Kanunu 68. Madde Hakkında Emsal Karar Aramak İçin: https://karararama.yargitay.gov.tr/