İdari Yargılama Usulü Kanunu 3. Madde
İdari Davaların Açılması
1. İdari davalar, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır.
2. Dilekçelerde;
a. Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adresleri ile gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası,
b. Davanın konu ve sebepleri ile dayandığı deliller,
c. Davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihi,
d. Vergi, resim, harç, benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarına ilişkin davalarla tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktar,
e. Vergi davalarında davanın ilgili bulunduğu verginin veya vergi cezasının nevi ve yılı, tebliğ edilen ihbarnamenin tarihi ve numarası ve varsa mükellef hesap numarası, Gösterilir.
3. Dava konusu kararın ve belgelerin asılları veya örnekleri dava dilekçesine eklenir. Dilekçeler ile bunlara ekli evrakın örnekleri karşı taraf sayısından bir fazla olur.
İdari Yargılama Usulü Kanunu 3. Madde Açıklaması
İdari yargıda dava dilekçelerinin hazırlanması ve içeriğinin düzenlenmesi hususları önem taşımaktadır. Zira İYUK’un 1. maddesinde ifade edildiği gibi idari yargı mercilerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinden yapılır. İYUK’un 3. maddesi genel olarak idari yargıda dava açılırken dava dilekçe sinde hangi bilgilerin ne şekilde yer alacağını düzenlemektedir.
Dava dilekçesindeki hitaba ilişkin kural getiren İYUK’un 3. maddesinin 1. fikrasına göre, idari davalar Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır.
Dilekçede öncelikle görevli ve yetkili idari yargı mercii belirtilmelidir. İYUK’un 3. maddesinde her ne kadar açık şekilde belirtilmese de uygulamada hitap “Ankara İdare/Vergi Mahkemesi Başkanlığına”, “Danıştay Başkanlığına” gibi. Danıştay daireleri arasındaki iş bölümü önceden belirlendiği için ilgili daireye de hitap kısmında yer verilmesi tercih edilebilir, “Danıştay Altıncı Daire Başkanlığına” gibi. Uygulamada davanın açıldığı yargı ye rinde birden fazla İdare veya Vergi Mahkemesinin olması durumunda, mahkemeden önce parantez içinde boşluk bırakılarak 7)” veya “nöbetçi” kelimesi eklenerek dava dilekçesinin hitabı yazılmaktadır: “Ankara () İdare Mahkemesi Başkanlığa” veya “Ankara Nöbetçi Vergi Mah kemesi Başkanlığına” gibi, Dava dilekçesi, davanın doğrudan görüleceği görevli ve yetkili idari yargı merci yerine İYUK’un 4. maddesinde sayılan diğer bir mahkemeye veya konsolosluğa verilebileceğinden, bu durum da davanın açılacağı Danıştay Başkanlığına veya İdare/Vergi Mahkemesi Başkanlığına gönderilmek/sunulmak üzere IYUK 4. maddedeki yer hitap kısmında bulunmalıdır, Örneğin, Danıştay Başkanlığına Sunulmak Üzere İstanbul İdare Mahkemesi Başkanlığına”, “Danıştay Başkan kısmından önce, dilekçenin sağ üst köşesinde açılan dava ile ilgili usulü talepler yazılmalıdır. Söz konusu taleplerin dava dilekçesinin ilk sayfasında yer alması ve ilk yazılan hususlar olması, davanın açıldığı sırada yapılacak işlemlerin daha hızlı yapılmasını ve bu taleplerin atlanmadan yapılmasını sağlar. Bu çerçevede duruşma, yürütmenin durdurulması, keşif, bilirkişi, delil tespiti, tebliğin memur eliyle yapılması gibi talepler dava dilekçesinin sağ üst tarafında çeşitli şekillerle yazılır.
Dava dilekçesinde hitap kısmından sonra davacı ve davalının ad ve soyadları, varsa unvanları ve adresleri yazılır. Davacı veya davalı birden fazla sayıda ise her biri için söz konusu bilgiler ayrı ayrı yazılmalıdır. Gerçek kişiler için ayrıca Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası da yazılmak zorundadır. Dava bir avukat aracılığıyla veya kanuni temsilci tarafından açılmış ise, vekillerin veya kanuni temsilcilerin (örneğin gerçek kişi adına vasi, tüzel kişiler adına yetkili organlar) de ad ve soyadları, varsa unvanları ve adresleri yazılmalıdır. Dava vekil ya da temsilci ile açıldığı takdirde, yetkili olunduğunu gösterir belgenin (örneğin avukatla açılan davada geçerli vekâletname, vasi için sulh hukuk mahkemesinde alınma izin belgesi, mirasçılar için veraset ilamı, gibi) dava dilekçesi ekine eklenmesi ve davacının adresi dâhil diğer bilgilerine yine dilekçede yer verilmesi gerekmektedir. Davacı küçük ise Türk Medeni Kanunu gereğince evlilik devam ettiği sürece anne ve baba velayeti birlikte kullanacaklarından, küçük adına velayetin sadece anne veya baba tarafından idari dava açılamayacağı belirtilmelidir. Kısıtlı tarafından bizzat dava açıldığı takdirde, mahkemenin kısıtlıya vasi atanıp atanmadığını araştırması gerekecektir. Tüzel kişiler adına açılan davalarda da davacıların tüzel kişiyi temsil ettiğine dair belgeleri dilekçe ekinde sunmaları gerekmektedir.
- İlgili Makale:
- 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) Tam Metin:
İdari Yargılama Usulü Kanunu 3. Madde İdari Davaların Açılması Emsal Kararlar
Danıştay 13.Daire E: 2015/ 2306, K: 2015/4231
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 3. Madde
- İdari Davaların Açılması
Dava, davacı şirketin Enerji Nakil Hattı işleri için mahsuplaşma yolunda yaptığı tarih ve E sayılı başvurusunun yanıt verilmeyerek reddi yolundaki işlemin ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun tarih ve sayılı kararı ile onaylanan Geri Ödemeye Esas Gerçekleşen Yatırım Tutarı Tespit Metodolojisinin Geçici Madde 1-(1) hükmünün ve 7. maddenin (2) fıkrasında belirlenen “bu metodolojinin yayımı tarihinden sonra bağlantı anlaşması imzalanan kişiler hakkında uygulanır” bendinin iptali ile, işlemden kaynaklanan alacağının geçici kabulün yapıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3. maddesinde; idarî davaların, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılacağı, dilekçelerde tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adreslerinin, davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı delillerin, davaya konu olan idarî işlemin yazılı bildirim tarihinin, tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın gösterileceği, dava dilekçelerinin ve bunlara ekli evrakın örneklerinin karşı taraf sayısından bir fazla olacağı kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı Kanun’un 14. maddesinin 3. bendinde de; dava dilekçelerinin, görev ve yetki, idarî merci tecavüzü, ehliyet, idarî davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet ve 3. ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği belirtilmiş; 15. maddesinin 1/d bendinde ise, dilekçelerin 3. ve 5. maddelere uygun olmadıklarının tespiti hâlinde, yeniden dava açılmak üzere dilekçenin reddedileceği hükmüne yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirket tarafından, Enerji Nakil Hattı mahsuplaşma işlemleri hakkında başvuru yapıldığı, bu başvuruya cevap verilmediğinden bahisle başvurunun yanıt verilmeyerek reddi yolundaki işlemin ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 09.04.2015 tarih ve sayılı kararı ile onaylanan Geri Ödemeye Esas Gerçekleşen Yatırım Tutarı Tespit Metodolojisinin Geçici Madde 1-(1) hükmünün ve 7. Maddesinin (2) fıkrasında belirlenen “bu metodolojinin yayımı tarihinden sonra bağlantı anlaşması imzalanan kişiler hakkında uygulanır” bendinin iptali ile işlemden kaynaklanan alacağının geçici kabulün yapıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; iptal istemiyle birlikte tazminat isteminde de bulunuluyorsa, tazminine karar verilmesi istenilen miktarın açık ve tam olarak belirtilerek bu miktar üzerinden harçların yatırılarak dava açılması gerekirken, işlemden kaynaklanan alacağının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle yetinilmesi nedeniyle dava dilekçesi 2577 sayılı Kanun’un 3. maddesine aykırı olduğundan, iptal istemiyle birlikte tam yargı davası açılıyorsa tazmini istenilen miktar tam olarak yazılarak ve bu miktarın gerekçelerinin de belirtilerek karşı taraf sayısından bir fazla düzenlenerek imzalanmış dilekçelerle yeniden dava açılması gerekmektedir.
Danıştay 3.Daire E: 2016/3280, K: 2016/3940
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 3. Madde
- İdari Davaların Açılması
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31’inci maddesinin 2’nci fıkrasında 213 sayılı Vergi Usul Kanununa yapılan gönderme uyarınca, 2577 sayılı Yasada ayrıca tanımlanmayan vergi davaları ve bu davaların konusu bakımından Vergi Usul Kanununun 377 ve 378’inci maddelerinin uygulanması gerekmektedir. 378’inci maddenin 2’nci fıkrasında, vergi hatalarına ilişkin hükümler saklı tutularak, konusunu tarh edilen vergilerin oluşturduğu vergi davalarının, mükelleflerin kendi beyan ettikleri matrahtan kaynaklanan kısmına sınırlama getirilmiştir.
213 sayılı Kanunun 25’inci maddesine göre beyannameye dayanan tarh; beyan üzerinden alınan vergilerde verginin, mükellefçe verilen beyannamenin kabulü üzerine vergi idaresince tahakkuk fişi düzenlenerek tarh edilmesi şeklinde tanımlanmış olup, tahakkuk fişinin düzenlenmesiyle tarh edilen vergi, aynı zamanda tahakkuk da etmiş olmaktadır.
Verginin tarhı, tahakkuktan önceki aşamayı ifade etmekte ve tarh edilen vergilere karşı dava açılması, tahakkuku önlemektedir. Beyan üzerinden alınan vergilerde ise beyannamenin kabulü üzerine derhal tahakkuk fişi düzenlenerek, aynı tarihte vergi tahakkuk etmekte olup, bu şekilde tarh ve tahakkuk eden vergiye karşı dava açılamayacağı 378. maddenin 2. fıkrasının gereğidir. Değinilen yasaklamada öngörülen tek istisnai durum, vergi hatalarına ilişkin düzenlemelerdir. Vergi hataları bulunduğunda istenecek yargısal koruma ise, düzeltme isteminin kısmen veya tamamen reddi yolunda kurulan idari işlemlere karşı iptal davası açılmakla sağlanabilmektedir. Bu davalar vergi davalarının konusunu oluşturan vergilendirmelerin değil, düzeltme merciinin işlemlerinin yargısal denetimini sağlamaktadır.
Tüm bu nedenlerle mükelleflerin düzenleyerek imzalarıyla onayladıkları beyannameler üzerinden tarh edilen ve tahakkuk fişine bağlanan vergilere karşı vergi davası açılmasına olanak bulunmamaktadır.
2577 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce Danıştay’ın, beyannamede yazılı matrahın tümünün veya bir kısmının ihtirazi kayıt konularak beyan edilmesi halinde dava açabilmelerine olanak yaratan ve 2577 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte de süren yerleşik içtihadı, 2577 sayılı Yasanın 27. maddesinin 4. fıkrasında yer alan; ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlere karşı açılan davalarda tahsilâtın durmayacağı, yürütmenin durdurulması istenebileceği kuralı ile dolaylı bir şekilde yasal temele kavuşturulmuştur.
Mükelleflerin, beyannamelerinde bildirdikleri matrahlara veya bildirilen matrahlar üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerin ihtirazi kayıt konulan kısmına karşı vergi davası açabilmesine olanak var ise de, bu istemlerin yasal süresi içinde verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergileri kapsadığı açıktır.
Olayda, davacı şirket tarafından beyanname verme süresi geçirildikten sonra 27.11.2014 tarihli ve davacıya fatura düzenleyen …. Hakkındaki olumsuz tespitler nedeniyle 2009 yılının Eylül ilâ Kasım dönemlerine ait katma değer vergisi beyannamelerinin düzeltilerek verildiğine ilişkin ihtirazi kayıt dilekçesinin, süresinden sonra verilen beyanname üzerine tahakkuk eden vergiye dava açılmasına olanak sağlayan bir çekince olarak kabulüne olanak bulunmadığından, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davayı reddeden mahkeme kararında sonucu itibariyle hukuka aykırılık görülmemiştir.
Danıştay 7.Daire Esas: 2004/ 3164 Karar: 2005 / 918
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 3. Madde
- İdari Davaların Açılması
Dosyanın incelenmesinden, Dairemizin 12.4.2004 gün ve E: 2001/3937; K: 2004/955 sayılı kararının düzeltilmesi istemini içeren ve 6.9.2004 tarihinde Mahkeme kayıtlarına giren dilekçe üzerinde yapılan ilk inceleme sırasında, dilekçede yer alan imzanın kime ait olduğu hususunda dilekçede ve ekinde ibraz edilen imza sirkülerinde açıklık bulunmadığının saptanması üzerine, dilekçeyi imzalayan şahsın Şirketi temsil yetkisini gösteren tüm belgelerin 20.10.2004 gün ve E: 2004/3164 sayılı ara kararı ile istenildiği; cevaben gönderilen bilgi ve belgelerden, söz konusu dilekçenin, davacı Şirketin müdürü …’ce vekil tayin edilen… Tarafından imzalandığı anlaşılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 3. maddesinin 2. fıkrasının ( a ) bendinde, idari davalara ilişkin dilekçelerin, taraflarca ve varsa vekilleri veya temsilcileri tarafından imzalanacağı; 48. maddesinin 2. fıkrasında, temyiz dilekçelerinin 3. madde esaslarına göre düzenlenmediği hallerde, eksikliklerin on beş gün içinde tamamlatılması hususunun kararı veren Danıştay veya mahkemece ilgiliye tebliğ edileceği; bu sürede eksikliklerin tamamlanmaması halinde, temyiz isteminde bulunulmamış sayılacağına karar verileceği; aynı maddenin 4001 sayılı Kanunla eklenen 7. fıkrasında da, dilekçenin 3. madde esaslarına göre düzenlenmediğinin dosyanın gönderildiği Danıştay’ın ilgili dairesi veya kurulunca saptanması halinde, 2. fıkrada sözü edilen kararların daire veya kurulca verileceği; 55. maddesinin son fıkrasında ise, 53 ve 54. madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun diğer hükümlerinin kararın düzeltilmesinde de uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Yargılama Hukukumuzda dava açma ve takibi hususunda zorunlu vekillik öngörülmediğinden, dava açma ehliyeti bulunan gerçek ve tüzel kişiler, bizzat kendileri dava açabilecekleri gibi, vekil aracılığıyla da bu haklarını kullanabilirler. Öte yandan, bir davada vekil olabilme hak ve yetkisi, gerek medeni yargılama, gerekse idari yargılama hukukumuzda kural olarak yalnızca avukatlara tanındığından, avukat olmayan vekil tarafından dava açılabilmesine veya takibine cevaz verilmemiştir.
Bu bakımdan, olayda, avukat olmayan şahısça imzalandığı anlaşılan dilekçeyle yapılan ve Dairemizin 12.4.2004 gün ve E: 2001/3937; K: 2004/955 sayılı kararının düzeltilmesi istemini içeren başvurunun incelenmesine olanak bulunmamaktadır.
Her ne kadar, 2577 sayılı Kanunun 15. maddesinin, 1. fıkrasının ( d ) bendinde, ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılması halinde, otuz gün içerisinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçenin reddine karar verileceği belirtilmişse de, temyiz ve kararın düzeltilmesi aşamasında anılan maddeye göre uygulama önceliği bulunan 48. maddenin 2. fıkrasında bu yolda bir düzenlemeye yer verilmediğinden, söz konusu eksikliğin, dilekçenin reddi suretiyle tamamlattırılması da söz konusu değildir.
Açıklanan nedenle, kararın düzeltilmesi isteminin incelenmeksizin reddine, 5.5.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
Danıştay 13.Daire Esas: 2011/ 551, Karar: 2011 / 1363
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 3. Madde
- İdari Davaların Açılması
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3. maddesinde; idari davaların, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılacağı, dilekçelerde tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adreslerinin, davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı delillerin, davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihinin, tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın gösterileceği, dava dilekçelerinin ve bunlara ekli evrakın örneklerinin karşı taraf sayısından bir fazla olacağı hükme bağlanmıştır.
2577 sayılı Kanun’un 14. maddesinin 3. bendinde de; dava dilekçelerinin,görev ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet ve 3. ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği belirtilmiş, 15. maddesinin 1/d bendinde ise; dilekçelerin 3. ve 5. maddelere uygun olmadıklarının tespiti halinde, yeniden dava açılmak üzere dilekçenin reddedileceği hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, 2577 sayılı Kanun’un 31. maddesinin yollamada bulunduğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 67. maddesinde; vekâletname aslının veya onanmış örneğinin her dosya için ayrı ayrı verilmesinin zorunlu olduğu, vekâletnamenin aslını veya örneğini vermeyen vekilin dava açamayacağı, gecikmesinde zarar umulan hallerde mahkemenin vereceği kesin bir süre içinde vekâletnamesini getirmek şartıyla vekilin dava açmasına izin verebileceği, bu süre içinde vekâletname verilmez veya aynı süre içinde asil tarafından yapılan işlemin kabul edildiği dilekçeyle mahkemeye bildirilmezse davanın açılmamış sayılacağı, yapılan işlemlerin hükümsüz kalacağı, bu durumda vekilin oturum harcı ile diğer yargılama giderleri ve karşı tarafın uğradığı zararları ödemeye mahkûm edileceği belirtilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; dava dilekçesi ekinde yer alan vekâletnameyle, Münip Baykal tarafından Av. Özgür Dal’ın yetkili kılınmasına dair vekaletnamenin eklendiği, anılan vekaletnamede sözü edilen avukatın şirketi temsile yetkilendirilmediği, başka bir anlatımla söz konusu vekâletnamenin dava dışı Münip Baykal adına düzenlenmiş bulunduğu, davacı şirket adına düzenlenmiş bir vekâletnamenin dosyaya sunulmadığı, dava konusu işlemin aslı veya onaylı örneğinin dava dilekçesine eklenmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Av. Özgür Dal’ın davacı şirket vekili olduğunu gösteren usulüne uygun düzenlenmiş vekâletnamenin ve dava konusu işlemin aslı veya onaylı sureti dava dilekçesine eklenmek suretiyle karşı taraf sayısından bir fazla düzenlenecek imzalı dilekçe ile dava açılması gerektiğinden dava dilekçesi bu haliyle 2577 sayılı Kanun’un 3. maddesine uygun bulunmamaktadır.