İdari Yargılama Usulü Kanunu 28. Madde
Kararların Sonuçları
- Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. (İptal cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 10/7/2013 tarihli ve E.: 2012/107 K.: 2013/90 sayılı Kararı ile.)(Ek cümleler: 21/2/2014-6526/18 md.; Değişik üçüncü ve dördüncü cümleler: 10/9/2014-6552/97 md.; İptal üçüncü cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 25/11/2015 tarihli ve E.: 2014/86, K.: 2015/109 sayılı Kararı ile.) (İptal dördüncü cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 2/10/2014 tarihli ve E.: 2014/149, K.: 2014/151 sayılı Kararı ile.) (Ek cümle: 10/9/2014-6552/97 md.) Ancak disiplin hükümleri saklıdır.
- (Değişik: 2.7.2012-6352/58 md.) Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekâlet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.
- Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
- (Değişik: 21.2.2014-6526/18 md.) Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi hâlinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.
- Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir.
- (Değişik: 2.7.2012-6352/58 md.) Tazminat ve vergi davalarında idarece, mahkeme kararının tebliğ tarihi ile ödeme tarihi arasındaki süreye 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48. maddesine göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanacak faiz ödenir. Ancak mahkeme kararının davacıya tebliği ile banka hesap numarasının idareye bildirildiği tarih arasında geçecek süre için faiz işlemez.
İdari Yargılama Usulü Kanunu 28. Madde Açıklaması
Dava; kişilerin hukukunu ilgilendiren uyuşmazlıkların bağımsız ve tarafsız yargı yerlerince hukuka uygun biçimde çözümlenmesi ve uyuşmazlığa getirilen çözümün, sonuçta, gerçek yaşama geçirilmesi amacıyla açılır. Uyuşmazlıklar hakkında yargı yerlerince getirilen çözüme karar; bu kararın gerçek hayata geçirilmesine de infaz (kararın gereklerinin yerine getirilmesi-uygulanması) adı veri lir. Gerçek hayata geçirilmeyen ya da geçirilemeyen kararlar, davanın tarafları üzerinde moral etki yaratmaktan öteye geçemezler.
Eşit konumda bulunan hukuk kişileri veya özel hukuk kişileri ile davadaki durumu onlardan farklı olmayan (hukuki ilişkilerinde özel hukuk kişisi gibi davranan) Devlet kurumları arasındaki uyuşmazlıkları çözümleyen adli yargı kararları, Devlet’in icra ve infaz kurumlarınca ve, gerekiyorsa, kamu gücü kullanılarak infaz edilir. Bu yüzden, bu kararların infazı, imkânsızlık ve bazı istisnai durumlar dışında, çok büyük sorun yaratmaz.
İdari yargı yerlerince idari davalarda verilen kararların infazı, adli yargı yerlerinin kararlarınınkinden farklılık gösterir. Zira, idari yargı yerlerinde açılan ve “idari” olarak adlandırılan davalarda bir taraf (davalı) sürekli şekilde “idare”dir. Ve idarenin bu davalarda ki konumu, adli yargı yerlerinde davacı veya davalı olarak bulunmasıyla aynı değildir. İdare, idari yargı yerlerinde açılan davalarda kamu gücünün temsilcisi olarak bulunmaktadır. İdari Rejim, idari yargı yerlerinin davada getirdikleri çözüme uygun idari işlem tesisi yetkisini, kamu gücünün temsilcisi olan idareye tanımıştır. Yani, idari yargı kararlarına uygun idari işlem tesisi (kararların infazı), davada taraf durumunda bulunan idarenin idari yetkisi içerisindedir. Bu yetkinin, onun yerine bir başkası veya bir başka idare tarafından kullanılması, İdari Rejimin gereklerine ve bu rejimin idari kuruluşlar için belirlediği yetki kurallarına aykırıdır. İdarenin, idari davalarda hem davalı olarak bulunması, hem de bu davalarda verilen kararların gereklerini yerine getirecek makam olması, uygulamada, adli yargı kararlarıyla ilgili olarak rastlanılmayan sorunlara neden olmaktadır.
İdari yargı yerlerince verilen kararların gereklerinin yerine getirilmesi, her şeyden önce, Hukuk Devleti İlkesinin ve onun vazgeçilmez koşullarından biri olan hukuka bağlı idare anlayışının gereğidir.
- İlgili Makale:
- 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) Tam Metin:
İdari Yargılama Usulü Kanunu 28. Madde Kararların Sonuçları Emsal Kararlar
Danıştay 12.Daire E: 2002/ 4315, K: 2003 / 600
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 28. Madde
- Kararların Sonuçları
Dosyanın incelenmesinden; davacının davalı idarede … olarak görev yapmakta iken 24.05.2000 günlü ve 2545 sayılı işlemle 657 sayılı Yasanın 94. maddesi uyarınca görevden çekilmiş sayıldığı, bu işleme karşı açılan davada Adana 1. İdare Mahkemesince verilen 30.04.2001 günlü, E: 2000/1168, K: 2001/442 sayılı Kararla dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, Mahkeme kararı uyarınca davacının 01.08.2001 tarihinde yeniden göreve başlatılması üzerine 16.06.2000 – 1.8.2001 tarihleri arasında yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tazmini ve özlük haklarının iadesi istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı, davacının görevden çekilmiş sayılmasına ilişkin işlemin iptali yolunda verilen Adana 1. İdare Mahkemesinin yukarıda anılan kararının da, davalı idare tarafından temyizi üzerine Dairemizin 18.03.2003 ve E: 2001/4008, K: 2003/599 sayılı Kararıyla onandığı anlaşılmıştır.
2709 Sayılı T.C. Anayasasının 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. Diğer yandan hukuka aykırılığı yargı organlarınca saptanarak iptal edilmiş olan işlemler nedeniyle ilgililerin uğradıkları zararların işlemi tesis eden idare tarafından tazmin edilmesinin de idare hukuku ilkeleri gereği olduğu açıktır. Ancak, görevden çekilmiş sayılmasına ilişkin işleme karşı açtığı davada, davacının aynı zamanda anılan işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının iadesi isteminde de bulunmuş olmasına karşın, Adana 1. İdare Mahkemesinin yukarıda anılan 30.04.2001 günlü ve 442 sayılı kararında davacının bu istemi yönünden hüküm kurulmamış ve davacı tarafından da idare mahkemesi kararı bu yönüyle temyiz edilmeyerek kararın parasal ve özlük haklarının istemine ilişkin kısmı kesinleşmiştir.
Bu nedenle; anılan işlemden doğan parasal ve özlük haklarının iadesi istemiyle yeniden dava açılmasına hukuken olanak bulunmadığından, aksi yönde verilen idare mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir.
Danıştay 11.Daire E: 2006/ 550, K: 2006 / 2142
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 28. Madde
- Kararların Sonuçları
Dosyanın incelenmesinden, davacının, Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredildiği 19.2.2005 tarihine kadar SSK personeli olarak görev yaptığı, 6.8.2003 tarih ve 25191 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 17. maddesi uyarınca hazırlanan Sosyal Sigortalar Kurumu Ek Ödeme Yönergesinin 15.9.2003 tarihinde yürürlüğe girdiği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası tarafından açılan dava sonucunda, anılan yönergenin 5. maddesinin 11. bendinde yer alan aylık 80 saatin üzerinde ile 80 saate kadar tutulan nöbetler için ek ödeme yapılmaz. İbarelerinin iptal edildiği, sendikanın, tüm üyelerinin parasal haklarının tazminine yönelik isteminin ise, üyelerinin bireysel haklarının tazmini konusunda dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği, iptal kararının davacı sendikaya 28.6.2005 tarihinde tebliği üzerine, davacı tarafından, anılan yönergenin yürürlüğe girdiği 15.9.2003 ila SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredildiği 19.2.2005 tarihleri arasındaki dönemde, iptal edilen ibareler nedeniyle ödenmeyen ek ödeme tutarının ödenmesi istemiyle 8.7.2005 tarihinde idareye başvurulduğu, başvurunun reddi üzerine açılan davanın ise süre aşımı nedeniyle reddedildiği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından 8.7.2005 tarihinde yapılan başvuru, 80 saate kadar tutulan nöbetler için ek ödeme yapılmamasına ilişkin işlemlerin dayanağı olan Ek Ödeme Yönergesinin 5. maddesinin 11. bendinde yer alan aylık 80 saatin üzerinde ile 80 saate kadar tutulan nöbetler için ek ödeme yapılmaz. ibarelerinin iptali istemiyle Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasının açtığı dava sonucunda, Danıştay On birinci Dairesince verilen iptal kararının kendi hukuki durumunu da etkilemesi nedeniyle yapılmış bir başvuru olup, davacının, söz konusu iptal kararına da değinerek yaptığı bu başvurunun, genel ve düzenleyici nitelikteki bir idari işlemin iptali yolundaki kararın, o düzenleme ile ilgili herkes için hüküm ifade edeceği gerçeğinden hareketle ve o düzenleyici işlem nedeniyle daha önce menfaati ihlal edilmiş bir kişi olarak, iptal kararının doğurduğu hukuki sonuçlardan yararlandırılması istemiyle yapıldığının ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 10. maddesi kapsamında yapılan bir başvuru niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
Danıştay 6.Daire Esas: 2004/ 5043, Karar: 2006 / 5035
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 28. Madde
- Kararların Sonuçları
Dava, Antalya, Elmalı İlçesi, Yenimahalle, Finike Caddesinde bulunan davacıya ait …. ada, …. parsel sayılı taşınmazın 299.43 m²’lik kısmının imar planı uyarınca trafo yapımı için kamulaştırılmasına ilişkin 20.7.1993 günlü, 18-467 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince dava konusu kamulaştırma işleminin dayanağı olan ve davacının taşınmazını trafo yeri olarak belirleyen ilk imar planının değiştirilmesine ve trafonun aynı bölgede bulunan belediye arsası üzerine alınmasına ilişkin 28.2.1997 günlü, 5 sayılı belediye meclisi kararı uyarınca yapılan plan değişikliğinin Antalya 2. İdare Mahkemesince iptal edilmesi üzerine anılan plan değişikliğinden önceki ilk imar planının kendiliğinden yürürlüğe gireceğinin kabulünün mümkün olmadığı bu planın yeniden yürürlüğe girmesi konusunda belediye meclisince bir karar alınmadığı anlaşıldığından dayanağı olmayan kamulaştırma işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki temyize konu Antalya 1.İdare Mahkemesinin 2.6.2004 günlü, E:2001/567, K:2002/772 sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, bozma istemi yerinde görülmeyerek anılan mahkeme kararının onanmasına, fazla yatırılan 15,30 YTL harcın temyiz isteminde bulunana iadesine, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 07.11.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
Danıştay 13.Daire Esas: 2005/ 5545, Karar: 2005/5698
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 28. Madde
- Kararların Sonuçları
Dava, Kentbank A.Ş.’nin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin 28.12.2001 tarihi itibariyle kaldırılmasına ilişkin 13.12.2001 tarih ve 522 sayılı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu kararını iptal eden Danıştay Onuncu Dairesi’nin 21.6.2004 gün, E:2002/666, K:2004/5576 sayılı kararının uygulanması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 24.09.2004 gün ve 1400 sayılı kararı ile bu kararın yeniden incelenerek kaldırılması isteminin zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdari yargıda açılan dava sonucu, mevcut hukukî durumda değişiklik yaratan sübjektif bir işlemin iptali yolunda karar alındığında, bu kararın uygulanmasını sağlamak yükümlüğü işlemi tesis eden idareye ait bulunmaktadır. İptal kararının yerine getirilmesi, dava konusu işlemin tesis edildiği anda mevcut olan hukukî durumun davalı idare tarafından yeniden tesisi suretiyle olacaktır.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 20.03.2002 tarih ve 653 sayılı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun 20.03.2002 tarih ve 177 sayılı kararları çerçevesinde, 04.04.2002 tarihinde yapılan Tasfiye Halinde Kentbank A.Ş. Genel Kurulu’nda tasfiyenin kaldırılmasına ve Bankanın Bayındırbank A.Ş. bünyesinde devren birleştirilmesine karar verildiği, bu karar gereğince Kentbank A.Ş.’nin tüzel kişiliğinin ticaret sicilinden terkin edilerek sona erdiği görülmektedir. Kentbank A.Ş.’nin banka olarak tüzel kişiliğini İdare Hukuku dışındaki yasal düzenlemeler kapsamında yitirmiş olması ve hukuken ve fiilen idarenin işlem tesisi ile önceki hukuksal durumun re’sen tesis edilmesinin mümkün olmadığı, başka bir anlatımla, devir, kararının alındığı tarihteki Kentbank’ın hukuki ve malî yapısının davalı idarece tesisi suretiyle davacıya iadesinde hukuki ve maddi (fiili) imkânsızlık bulunduğu ve idarenin idari yargı kararını uygulayamadığı sonucuna varıldığından, dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Danıştay 6.Daire E: 2013/3657, K: 2017/4335
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 28. Madde
- Kararların Sonuçları
Dosyanın incelenmesinden dava konusu parsel üzerindeki mevcut yapının maliklerince yıkılarak yenisi yapılmak üzere ilk kez 1987 yılında imar durumunun alındığı, sonraki dönemlerde davalı idarece uyuşmazlık konusu alanda davacılara ait taşınmaza ilişkin olarak imar plan değişiklikleri yapıldığı, belediyenin davacıların yaptığı projeyi uygun görerek 24.02.1995 tarihinde tasdik ettiği, bitişik komşu parseldeki yapının eski eser olması nedeniyle Bursa Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulundan 13.03.1995 tarihli 4172 sayılı kararla proje onayı alındığı, kurul onayından sonra yapılan ruhsat başvurularının reddedildiği ve plan değişikliklerinin yapıldığı, plan değişikliğine Balıkesir Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun onay vermediği, tüm bu süreç içinde davacı tarafından açılan davaların davacı lehine, davalı idare tarafından açılan davanın ise davalı idare aleyhine sonuçlandığı, davalı idarenin yargı kararlarının uygulanmasını sürüncemede bırakacak şekilde irade sergilediği ve bu nedenle hizmet kusuru işlendiği açık olup, bu nedenle davacının uğradığı maliyet farkından kaynaklı zararının davalı idarece davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda davalı idarenin ruhsat verilmemesine gerekçe gösterdiği 05.04.2006 tarihli 94 sayılı ilk imar plan değişikliğinin Balıkesir İdare Mahkemesinin 28.05.2009 tarihli, E:2007/1416, K2009/693 sayılı kararı ile iptal edilmesi karşısında, idarenin 2577 sayılı Yasanın 28. Maddesi uyarınca gecikmeksizin işlem tesis etmeye mecbur olduğu, bu sürenin kararın idareye tebliğinden itibaren hiç bir şekilde 30 günü geçemeyeceği hususu dikkate alındığında anılan iptal kararının idareye tebliğinden itibaren en geç 30 gün sonrasına karşılık gelen tarih ile dava tarihi arasında oluşan inşaat maliyet farkının bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle tespit edilerek tazminat olarak ödenmesine karar verilmesi gerekmektedir. Davalı idare vekilinin vekâlet ücreti yönünden temyiz talebine gelince; bozma kararı üzerine verilecek kararın sonucuna göre vekalet ücreti hakkında yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
Danıştay 6.Daire E: 2009/ 3446, K: 2011 / 4308
- İdari Yargılama Usulü Kanunu 28. Madde
- Kararların Sonuçları
Dosyanın incelenmesinden; Adana 2. İdare Mahkemesi’nin 02.11.2001 tarih ve E:2000/876, K:2001/1328 sayılı iptal kararının Danıştay Altıncı Dairesi’nin 15.05.2003 tarih ve E:2002/763, K:2003/3086 sayılı kararı ile onandığı, onama kararının tebliği üzerine yapılan karar düzeltme isteminin Danıştay Altıncı Dairesi’nin 27.01.2004 tarih ve E:2003/5737, K:2004/453 sayılı kararı ile reddedildiği ve mahkeme kararının kesinleştiği; karar düzeltme isteminin reddine ilişkin kararın 09.03.2004 tarihinde davacıya ve 11.03.2004 tarihinde davalı idare vekiline tebliğ edildiği; Beşiktaş Birinci Noterliği’nce düzenlenen ve 04.05.2004 tarihinde davalı idare kayıtlarına giren 28.04.2004 tarih ve 16673 sayılı ihtarname ile davalı idareye yapılan tazminat başvurusunun cevap verilmeyerek zımnen reddedildiği, daha sonra, mahkeme kararının uygulanması ve Adana 2. İdare Mahkemesi’nin 02.11.2001 tarih ve E:2000/876, K:2001/1328 sayılı dosyasında hükmedilen yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı idareden tahsil edilmesi amacıyla Adana 11. İcra Müdürlüğü aracılığıyla çıkartılan icra emrinin davalı idareye 14.12.2006 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen herhangi bir cevap verilmemesi ve mahkeme kararının uygulanmaması üzerine 2577 sayılı Yasa’nın 28. maddesi uyarınca 150.000,00 TL maddi tazminat istemiyle 20.03.2007 tarihinde bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık; İdare Mahkemesince verilen ve kanun yollarından geçerek kesinleşen bir iptal kararının gereğinin davalı idarece yerine getirilmemesinden doğan tazminat isteminden kaynaklanmaktadır.
Bu durumda; yargı kararının uygulanması istemiyle genel zamanaşımı süresi içinde idareye başvuran davacının, tazminat talebinin zımmen reddedilmesi üzerine süresinde dava açması karşısında, mahkemece uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken, davanın süreaşımı yönünden reddine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Diğer yandan, Adana 1. İdare Mahkemesince verilen 02.12.2008 günlü, E:2007/491, K:2008/1746 sayılı iptal kararından önce davacılardan …’nin 10.04.2008 tarihinde vefat ettiği anlaşıldığından bozma üzerine verilecek kararda bu durumun gözetilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, Adana 1. idare Mahkemesince verilen 02.12.2008 günlü, E:2007/491, K:2008/1746 sayılı kararının bozulmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 04.11.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.