Ceza Muhakemesi Kanunu 8. Madde
Bağlantı Kavramı
- Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır.
- Suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır.
Ceza Muhakemesi Kanunu 8. Madde Gerekçesi
Maddede “murtabıt” yerine “bağlantılı” sözcüğü kullanılmıştır. Madde iki fıkradan oluşmaktadır. Birinci fıkra, 1412 sayılı Kanunun 3. maddesini tekrarlamakta, ikinci fıkra ise bağlantı kavramını genişletmekte ve aynı Kanunun 230. maddesinin söz konusu ettiği olanağı somutlaştırmaktadır. Böylece ikinci fıkrada, suçun işlenmesinden sonra faile yardım etme, suçun delil, iz, eser ve emarelerini ortadan kaldırma veya suç failine yataklık etme fiillerinin de bağlantılı suç sayıldığı açıklanmıştır.
- İlgili Makale:
- 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Tam Metin:
Ceza Muhakemesi Kanunu 8. Madde Bağlantı Kavramı Emsal Kararlar
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E: 2019/1985, K: 2019/3919
- Ceza Muhakemesi Kanunu 8. Madde
- Bağlantı Kavramı
Dosya kapsamında mevcut belgelere göre Osmaniye 7. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmekte olan davada yargılama konusu olan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun tarihi “09/11/2017” olduğu halde, karar başlığında “22/02/2017” olarak gösterilmesi mahkemesince düzeltilebilir yazım hatası olarak kabul edilmiştir.
CMK’nın, “Bağlantı kavramı” başlıklı 8. maddesinde “Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır.” şeklinde hüküm yer aldığı, “Bağlantılı suçlarda yetki” başlıklı 16. maddesinde ise,
“(1) Yukarıdaki Maddelere göre her biri değişik mahkemelerin yetkisi içinde bulunan bağlantılı ceza davaları, yetkili mahkemelerden herhangi birisinde birleştirilerek görülebilir.
(2)Bağlantılı ceza davalarının değişik mahkemelerde bakılmasına başlanmış olursa, Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla, mahkemeler arasında oluşacak uyuşma üzerine, bu davaların hepsi veya bir kısmı bu mahkemelerin birinde birleştirilebilir.
3) Uyuşulmazsa, Cumhuriyet savcısı veya sanığın istemi üzerine ortak yüksek görevli mahkeme birleştirmeye gerek olup olmadığına ve gerek varsa hangi mahkemede birleştirileceğine karar verir.
4) Birleştirilmiş olan davaların ayrılması da bu suretle olur.” şeklinde hüküm yer aldığı, Somut olayda Osmaniye 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/01/2018 tarihli ve 2018/85 esas, 2018/31 sayılı kararıyla, davanın Ceyhan 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/487 esas sayılı davasıyla birleştirilmesine karar verilerek dosyanın 12/02/2018 tarihli müzekkere ekinde Ceyhan 1. Asliye Ceza Mahkemesine gönderildiği, ancak Ceyhan 1. Asliye Ceza Mahkemesince birleştirmeye muvafakat verilmeyerek 19/02/2018 tarihli müzekkere ekinde dosyanın Osmaniye 7. Asliye Ceza Mahkemesine iade edildiği, bunun üzerine Osmaniye 7. Asliye Ceza Mahkemesince davanın yeni bir esasa kaydedilerek yargılamaya devam edildiğinin anlaşılması karşısında,
Açıklanan nedenlere göre; kamu davasının Ceyhan 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/487 esas sayılı davasıyla birleştirilmesine dair Osmaniye 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/01/2018 tarihli ve 2018/85 esas, 2018/31 sayılı kararının hukukî geçerliliğinin kalmadığının tespiti ile bu karara yönelik kanun yararına bozma talebinin reddine, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 17.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 19. Ceza Dairesi E: 2018/759. K: 2018/7581
- Ceza Muhakemesi Kanunu 8. Madde
- Bağlantı Kavramı
Adı geçen Kanun’un “Abone ve cihaz kimlik bilgilerinin güvenliği” başlıklı 56. maddesi; “(1) Abone kimlik ve iletişim bilgilerini taşıyan özel bilgiler ile cihazların elektronik kimlik bilgilerini taşıyan her türlü yazılım, kart, araç veya gereç yetkisiz ve izinsiz olarak kopyalanamaz, muhafaza edilemez, dağıtılamaz, kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla kullanılamaz. İşletmeci veya adına iş yapan temsilcisine abonelik kaydı sırasında abonelik bilgileri konusunda gerçek dışı belge ve bilgi verilemez. Abonelik tesisi için gerekli kimlik belgeleri örneği alınmadan işletmeci veya adına iş yapan temsilcisi tarafından abonelik kaydı yapılamaz.
Kişinin bilgisi ve rızası dışında işletmeci veya adına iş yapan temsilcisi tarafından abonelik tesisi veya işlemi veya elektronik kimlik bilgisini haiz cihazların kayıt işlemi yapılamaz ve yaptırılamaz, bu amaçla gerçeğe aykırı evrak düzenlenemez, evrakta değişiklik yapılamaz ve bunlar kullanılamaz. Gerçeğe aykırı evrak düzenlemek veya değiştirmek suretiyle kişinin bilgi ve rızası dışında tesis edilmiş olan abonelikler kullanılamaz.
Abonelik tesisine ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından yönetmelikle belirlenir.
Yine aynı Kanun’un “Cezalar” başlıklı 63/9. maddesi; “…Bu Kanunun 55. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarına aykırı hareket edenler hakkında bin günden on beş bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur…” ve 63/10. maddesi; “…Bu Kanunun 56. maddesinin birinci fıkrası hükümlerine aykırı hareket edenler bin günden beş bin güne kadar; ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarına aykırı hareket ederek bu işi bizzat yapanlar elli günden yüz güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır…” hükümlerini amirdir. Soruşturma aşamasında sanığın üzerinde bulundurduğu pakette usulüne uygun yapılan aramada ele geçirilen 79 adet faturasız cep telefonunun sistemde yapılan sorgulaması sonucu IMEI numaralarının kopyalanmış (klonlu) olduğunun tespit edilmesi karşısında; somut olayda yukarıda yazılı 5809 sayılı Kanun’un 55/2. maddesi göndermesiyle 63/9. maddesi gereği “kimlik bilgileri değiştirilmiş cihaz bulundurmak” suçlamasından sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi yerine, iddianamede yazılı 5809 sayılı Kanun’un 56/1. maddesi göndermesiyle 63/10. maddesi nedeniyle açılan kamu davasında, sanığın klonlama işini bizzat yaptığına dair dosyada aleyhine bir delil olmadığından bahisle beraatına karar verilmesi,
Sanığın üzerinde bulunan pakette ele geçirilen cep telefonlarının hem yurt dışından kaçak yollarla ülkeye girdiği, hem de yakalandıkları esnada klonlanmış halde bulunduklarının tespit edilmesi, sanığın suça konu tek eyleminin bu cep telefonlarını elinde bulundurmak olması, başka bir şekilde satışa arz edeceğine, dağıtacağına, ithal veya ihraç edeceğine, telefonları kendisinin kopyaladığına dair bir delil bulunmaması, sanığın eyleminin hem 5809 sayılı Kanun 63/9 hem de 5607 sayılı Kanun’un 5/3. maddesi kapsamında sadece “kaçak ve klonlu cep telefonunu bulundurmak” şeklinde gerçekleşmesi, UYAP sisteminde yapılan araştırmada, aynı anda gerçekleşen aynı eylem nedeniyle aynı sanık hakkında 5607 sayılı Kanun’un 3/5. maddesinden cezalandırılması istemiyle açılan … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/696 E. Sayılı dosyasının da var olması karşısında; Mahkemece adı geçen dosyanın getirtilip incelenmesi suretiyle, TCK’nın 44. maddesi kapsamında “fikri içtima” şartlarının ve dolayısıyla CMK’nın 8. ve devamı maddeleri gereği farklı mahkemelerde açılan davalar arasındaki “bağlantı” kavramı kapsamında aynı sanık hakkında aynı eylem nedeniyle açılan farklı ceza davalarının birleştirilmesi şartlarının bulunup bulunmadığının gerekçeli kararda tartışılmaması, Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet savcısının temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak, hükmün; 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanacak 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca bozulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 21.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E: 2019/1985, K: 2019/3919
- Ceza Muhakemesi Kanunu 8. Madde
- Bağlantı Kavramı
CMK’nın, “Bağlantı kavramı” başlıklı 8. maddesinde “Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır.” şeklinde hüküm yer aldığı,
“Bağlantılı suçlarda yetki” başlıklı 16. maddesinde ise, “
(1) Yukarıdaki Maddelere göre her biri değişik mahkemelerin yetkisi içinde bulunan bağlantılı ceza davaları, yetkili mahkemelerden herhangi birisinde birleştirilerek görülebilir.
(2) Bağlantılı ceza davalarının değişik mahkemelerde bakılmasına başlanmış olursa, Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla, mahkemeler arasında oluşacak uyuşma üzerine, bu davaların hepsi veya bir kısmı bu mahkemelerin birinde birleştirilebilir.
(3) Uyuşulmazsa, Cumhuriyet savcısı veya sanığın istemi üzerine ortak yüksek görevli mahkeme birleştirmeye gerek olup olmadığına ve gerek varsa hangi mahkemede birleştirileceğine karar verir.
(4) Birleştirilmiş olan davaların ayrılması da bu suretle olur.” şeklinde hüküm yer aldığı,
Somut olayda Osmaniye 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/01/2018 tarihli ve 2018/85 esas, 2018/31 sayılı kararıyla, davanın Ceyhan 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/487 esas sayılı davasıyla birleştirilmesine karar verilerek dosyanın 12/02/2018 tarihli müzekkere ekinde Ceyhan 1. Asliye Ceza Mahkemesine gönderildiği, Ancak Ceyhan 1. Asliye Ceza Mahkemesince birleştirmeye muvafakat verilmeyerek 19/02/2018 tarihli müzekkere ekinde dosyanın Osmaniye 7. Asliye Ceza Mahkemesine iade edildiği, bunun üzerine Osmaniye 7. Asliye Ceza Mahkemesince davanın yeni bir esasa kaydedilerek yargılamaya devam edildiğinin anlaşılması karşısında, esasen birleştirme kararlarının CMK’nın 223. maddesinde sayılan hüküm türlerinden olmayıp ara karar niteliğinde olduğu, CMK’nın 16. maddesi uyarınca yargılamanın her aşamasında Mahkemelerce davaların birleştirilmesine ve ayrılmasına karar verilebileceği, somut olayda da her ne kadar Osmaniye 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/01/2018 tarihli ve 2018/85 esas, 2018/31 sayılı kararında, davanın Ceyhan 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/487 esas sayılı davasıyla birleştirilmesine karar verilmişse de, sonradan Osmaniye 7. Asliye Ceza Mahkemesince ara kararı niteliğindeki tek taraflı olarak verilmiş olan birleştirme kararından dönülüp davanın yeni bir esasa kaydedilerek yargılamaya devam edildiği, bu nedenle artık kanun yararına bozulması talep edilen Osmaniye 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/01/2018 tarihli ve 2018/85 esas, 2018/31 sayılı birleştirme kararının hukukî geçerliliğini yitirdiği anlaşılmış olup, ortada kanun yararına bozma yoluyla incelenebilecek bir karar veya hüküm bulunmadığından, talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlere göre; kamu davasının Ceyhan 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/487 esas sayılı davasıyla birleştirilmesine dair Osmaniye 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/01/2018 tarihli ve 2018/85 esas, 2018/31 sayılı kararının hukukî geçerliliğinin kalmadığının tespiti ile bu karara yönelik kanun yararına bozma talebinin reddine, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 17.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 17. Ceza Dairesi E:2015/25466, K:2015/10584
- Ceza Muhakemesi Kanunu 8. Madde
- Bağlantı Kavramı
Sanığa iddianame okunmadan, okunmuşsa tutanağa geçirilmeden sanığın sorguya çekilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 191/3-b maddesine aykırı davranılması,
Sanığa daha önce iddianame tebliğ edilmediği ve iddianamenin okunmadığına göre, iddianamenin tebliği ile sorgu arasında en az bir hafta süre bulunması gerektiği yönündeki CMK 176/4. maddesine uyulmadığı gibi duruşmaya ara verilmesini isteme hakkı olduğunun da hatırlatılmaması suretiyle CMK 176/4 ve 190/2. maddelerine uyulmaması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
Yargılamaya konu eylemi birlikte gerçekleştirdikleri iddia edilen, ancak sanığın yaşı nedeni ile soruşturma aşamasında ayırma kararı verilerek hakkında ayrı bir dava açılan suça sürüklenen çocuklar hakkındaki dava dosyası ile bu dosyanın, kanıtların birlikte değerlendirilmesi açısından CMK 8 ve 11. maddeleri gereğince mümkünse birleştirilmesi, mümkün olmadığı takdirde dava dosyasının aslının ya da onaylı örneklerinin denetime olanak sağlayacak şekilde dava dosyası içine konulması gerektiğinin düşünülmemesi,
Sanığın suçu birlikte işlediği iddia edilen suça sürüklenen çocukların duruşmaya tanık olarak celbedilerek dinlenmeleri esnasında CMK’nın 48. maddesi gereğince çekinme hakları hatırlatılmadan dinlenilmesi,
Sanığın tekerrüre esas alınan ilamdaki suçu işlediği tarihte 18 yaşından küçük olması nedeniyle TCK’nın 58/5. maddesine aykırı davranılarak tekerrür hükümlerinin uygulanması,
Suçun işlendiği yerin henüz inşaat halinde bina olmasından dolayı konut olarak sayılamayacağı anlaşıldığından sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kabule göre de; T.C. Anayasa Mahkemesi’nin, TCK’nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık …’ın temyiz nedeni bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak bozulmasına, 07.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi E:2008/16767, K:2010/13017
- Ceza Muhakemesi Kanunu 8. Madde
- Bağlantı Kavramı
Sanık hakkında; katılanı, silahtan sayılan nacakla “seni bununla keserim” diyerek tehdit ettiğinden bahisle 5237 sayılı TCK’nın 106/2-a, maddesinin uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı anlaşılmakla; 5235 Sayılı Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanun 10 ve 11. maddeleri gereğince uygulanması istenilen sevk maddelerinin içerdiği cezanın üst sınırına göre davaya bakma görevinin Asliye Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken duruşmaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi Kabule göre de; sanığın savunmasının alınıp katılanların kimliklerinin tespit edildiği, katılma kararı verildiği 05.10.2006 tarihli duruşma zaptının, zabıt katibi C. Ç. tarafından imzalanmaması suretiyle CMK 219/1 maddesine aykırı davranılması,
08.04.1988 doğum tarihli olup, suç tarihinde on sekiz yaşından küçük çocuk olan sanığa, yaşı nedeniyle müdafii atandığı halde, savunmasının alındığı tarihte on sekiz yaşını tamamlamış olduğundan ve kendi savunmasını kendisinin yapmak istediğinden bahisle, atanan müdafiin görevine son verilerek, müdafii olmaksızın savunması alınarak CMK 150/2, 02.03.2007 tarih ve 26450 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi Ve Vekillerin Görevlendirilmeleri İle Yapılacak Ödemelerin Usul Ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik’in 6 ve 7. maddelerine aykırı şekilde savunma hakkının kısıtlanması,
Yargılamaya konu eylemi birlikte gerçekleştirdikleri iddia edilen, ancak sanığın yaşı nedeni ile soruşturma aşamasında ayırma kararı verilerek hakkında ayrı bir dava açılan sanığın babası K. U. hakkındaki dava dosyası ile bu dosyanın, kanıtların birlikte değerlendirilmesi açısından CMK 8 ve 11 maddeleri gereğince mümkünse birleştirilmesi, mümkün olmadığı takdirde ise sanığın babası K. U.’ın yargılandığı dava dosyasının aslının ya da onaylı örneklerinin denetime olanak sağlayacak şekilde dava dosyası içine konulması gerektiğinin düşünülmemesi, Yasaya aykırı ve katılan G. U. vekilinin temyiz nedenleri ile değişik gerekçelerle tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden hükmün bozulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 05.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.