Ceza Muhakemesi Kanunu 33. Madde
Kararların Verilmesi Usulü
Duruşmada verilecek kararlar, Cumhuriyet savcısı, duruşmada hazır bulunan müdafi, vekil ve diğer ilgililer dinlendikten; duruşma dışındaki kararlar, Cumhuriyet savcısının yazılı veya sözlü görüşü alındıktan sonra verilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu 33. Madde Gerekçesi
Madde, kararların nasıl verileceği hususundaki temel usul ilkesini belirtmektedir. Buna göre, kovuşturma evresinde duruşmada verilecek kararlar Cumhuriyet savcısı ve taraflar dinlendikten sonra verilecektir.
Kanunun, taraflar hazır bulunmasalar da duruşma yapılabileceğini belirttiği hâllerde ise, elbette ki, sadece hazır bulunan taraflar dinlenecek ve karar verilecektir. Duruşma dışında verilecek kararlar için ise, sadece Cumhuriyet savcısının yazılı veya sözlü görüşü alınacaktır.
- İlgili Makale:
- 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Tam Metin:
Ceza Muhakemesi Kanunu 33. Madde Kararların Verilmesi Usulü Emsal Kararlar
Yargıtay 12. Ceza Dairesi E:2019/4666, K:2020/65
- Ceza Muhakemesi Kanunu 33. Madde
- Kararların Verilmesi Usulü
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.03.2012 gün, 6-386; 30.11.2010 gün, 5-237; 29.05.2007 gün, 114-113; 26.05.2009 gün ve 50-130 sayılı ve benzer kararlarında vurgulandığı üzere; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 40/2, 5271 sayılı CMK’nın 34/2, 231/3, 232/6. maddeleri gereğince, hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin anlaşılabilir nitelikte açıkça gösterilmesi zorunluluğuna rağmen, “Dair karar katılanlar vekilinin yüzünde, sanık ve katılanların gıyabında, 6572 Sayılı Yasanın 45.maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna eklenen geçici 9. madde gereğince Cumhuriyet Savcısı tarafından görüldü yapılmasına, CMK’nın 33. maddesine uygun olarak, karar verildi“ şeklinde yasa yolunun gösterilmesi suretiyle sanığın yanıltıldığı, kendisine 30.06.2016 tarihinde tebliğ edilen hükme karşı temyiz süresinin son günü olan 07.07.2016 tarihinin Ramazan Bayramının son günü olması münasebetiyle resmi tatil olduğu, resmi tatilin sona erdiği günü takip eden ilk iş günü 08/07/2016 tarihinde sanığın temyiz dilekçesi verdiği, bu itibarla temyizin süresinde olduğu anlaşılmakla, yapılan incelemede; olay günü, 13:30 sıralarında, meskun mahalde, toplam 9 metre genişliğinde, iki yönlü, düz, eğimsiz, ıslak, yaya kaldırımı bulunmayan asfalt yolda, sanık sevk ve idaresindeki otomobil ile seyir halinde iken olay yerine geldiğinde direksiyon hakimiyetini kaybederek sağa doğru yönelmesiyle aracının sağ ön kısmı ile yolun sağında park halindeki araçların solunda kaplama alanı içerisinde bebek arabası ile yürüyen …‘ye çarpması sonucunda …‘nin basit tıbbi müdahale ile giderilemez, orta 2. derece kemik kırığı oluşacak şekilde, bebek arabasında bulunan oğlunun ise basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralandıkları olayda; taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK’nın 61/1. ve 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, asli kusurlu olarak meydana getirdiği kaza sonucu iki kişinin yaralanmasına neden olan sanık hakkında, adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca cezada orantılılık ilkesi gözetilerek alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle ceza tayini gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurularak sanık hakkında eksik cezaya hükmolunması; aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın beraat etmesi gerektiğine yönelik temyiz itirazlarının reddiyle hükmün isteme uygun olarak onanmasına, 06/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 2. Ceza Dairesi E:2019/773, K:2019/10775
- Ceza Muhakemesi Kanunu 33. Madde
- Kararların Verilmesi Usulü
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra 6352 sayılı yasanın yürürlüğe girmesi nedeniyle mahkemenin dosyayı resen ele aldığı, mahkemenin yeniden duruşma açarak tarafları usulünce duruşmaya davet ettikten sonra hükmü açıklaması gerektiği düşünülmeksizin yazılı şekilde dosya üzerinden hükmün açıklanmasına karar verilerek CMK’nın 33. ve 223. maddelerine aykırı davranılması
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141, 5271 sayılı CMK’nın 34/1. ve 230. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması ve Yargıtay’ın bu işlevini yerine getirmesi için gerekçe bölümünde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi ve ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesinin belirtilmesi, delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği gözetilmeden, suça sürüklenen çocuklar hakkında açıklanması geri bırakılan hükmün neden açıklandığına ilişkin gerekçeyle yetinilip yazılı şekilde gerekçesiz hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı istem gibi, bozulmasına, 18/06/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 2. Ceza Dairesi E:2014/23157, K:2016/1185
- Ceza Muhakemesi Kanunu 33. Madde
- Kararların Verilmesi Usulü
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra sanığın ve suça sürüklenen çocuğun yükümlülüklerine aykırı davranması halinde mahkemenin yeniden duruşma açarak tarafları usulünce duruşmaya davet ettikten sonra hükmü açıklaması gerektiği düşünülmeksizin yazılı şekilde dosya üzerinden hükmün açıklanmasına karar verilerek CMK’nın 33 ve 223. maddelerine aykırı davranılması,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141, CMK’nın 34/1., 230. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması ve Yargıtay’ın bu işlevini yerine getirmesi için gerekçe bölümünde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi ve ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesinin belirtilmesi, delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında açıklanması geri bırakılan hükmün neden açıklandığına ilişkin gerekçeyle yetinilip yazılı şekilde gerekçesiz hüküm kurulması,
Sanık … yönünden, sanık hakkında 25/12/2012 tarihli, 2011/305 E. ve 2012/409 K. sayılı kararla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiği, söz konusu kararın yoklukta verilmesi nedeniyle sanığa tebliği gerektiği, dosyada mevcut …..Askerlik Şubesi Başkanlığı’nın 06/08/2012 tarihli ve 1121 sayılı yazısında, askerlik görevini yapan sanığın muhtemel terhis tarihinin 21/08/2013 olduğunun belirtilmesine göre, tebligatın, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 14. maddesi gereğince kıta kumandanı ve müessese amiri gibi en yakın üstüne yapılması gerektiği halde sanığın asker olduğu göz ardı edilerek sanığın ikamet adresi esas alınarak 30/01/2013 tarihinde tebliğ işlemi ve geçersiz tebliğ işlemine dayanılarak hatalı bir kesinleştirme yapıldığının anlaşılması karşısında, ortada kesinleşmiş bir hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar bulunmadığından, sanığın denetim süresi içinde yükümlülüklerine aykırı davranmasından da söz edilemeyecektir.
Bu nedenle CMK’nın 231/11. maddesindeki koşulların oluşmamasına rağmen sanık hakkında, açıklanması geri bırakılan hükmün, açıklanmasına karar verilmesi, bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin ve suça sürüklenen çocuğun temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan bu sebeplerden dolayı diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin istem gibi bozulmasına, 26/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 23. Ceza Dairesi E:2015/15134, K:2015/6238
- Ceza Muhakemesi Kanunu 33. Madde
- Kararların Verilmesi Usulü
Sanıklar haklarında mala zarar verme suçundan yürütülen yargılama neticesinde 19/12/2012 tarihli ”Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına” dair verilen karara yönelik katılan vekili tarafından yapılan itiraz üzerine Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından itirazın kabulüne ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair verilen kararın kaldırılmasına hükmedilmesi üzerine de; mahkemece, 28.12.2012 tarihli ek karar ile sanıkların mala zarar verme suçundan mahkumiyetlerine ve cezaların ertelenmesine dair karar verildiği anlaşılmakla;
Sanıklara ve davaya katılana haber verilip “duruşma açılıp” mala zarar verme suçuna ilişkin olarak temel cezanın tayin ve takdiri ile bireyselleştirilmesine ilişkin kuralların somut olaya uygulanıp “denetime imkan verecek biçimde” karar yerinde gösterilip infaza esas alınacak şekilde usul ve yasaya uygun “yeni bir hüküm” kurulması yerine, duruşma açılmadan ek kararla CMK’nın 33. maddesine muhalefet edilerek hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca bozulmasına, 09.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.