Bilirkişi raporu, bilirkişinin kendisine başvurulduğu zaman mahkemeye sunduğu tarafsız gözlem ve incelemelerini içeren rapordur. Bilirkişi ise, mahkemelerde hakimin ya da soruşturma evresinde savcıların talebiyle çalışan ve uzmanlık alanına göre mahkemeye bilgi sunan kişidir. Bilirkişi olarak Adli Tıp Kurumu, Tübitak, Aselsan gibi kurumların çalışanlarına başvurulabileceği gibi üniversitelerde akademisyenlere ya da uzmanlığını başka herhangi bir biçimde ispat eden kişilere danışılabilir. Hukuk ve ceza davalarında hakimin tüm konularda uzman olması mümkün değildir. Ancak dosya kapsamında bir karar vermeleri için uzmanlık alanlarına girmeyen bu konuların açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bu noktada devreye bilirkişi girerek tarafsız bir uzman raporu hazırlar ve olaylar bu şekilde daha kolay çözüme ulaştırılır. Hâkimlerin bilirkişi incelemesine başvuramayacakları istisnai durum hukuki yorumla çözümlenecek hallerdir. Bu hâkimlerin görev alanında olduğundan bilirkişiler de raporlarında böyle bir yorum yapmamalıdır. Ayrıca bilirkişiler Türk Ceza Kanunu’ndaki suçlardan dolayı hükümlü olmamalıdır aksi takdirde bilirkişilik yapamazlar. Bilirkişi olmaya engel olan suçlar şu şekildedir:
- Devlete Karşı İşlenen Suçlar
- Zimmet Suçu (TCK m. 247)
- İrtikap Suçu (TCK m. 250)
- Rüşvet Suçu (TCK m. 252)
- Hırsızlık Suçu (TCK m. 141)
- Dolandırıcılık Suçu (TCK m. 157)
- Resmi Belgede Sahtecilik Suçu (TCK m. 204)
- Güveni Kötüye Kullanma Suçu (TCK m. 155)
- Hileli İflas Suçu (TCK m. 161)
- Kaçakçılık Suçu (Kaçakçılık Kanunu m. 3/2)
- Resmi İhale Ve Alım Satımlara Fesat Karıştırma Suçu (TCK m. 235)
- Gerçeğe Aykırı Bilirkişilik Veya Tercümanlık Yapma Suçu (TCK m. 276)
- Yalan Tanıklık Suçu (TCK m. 272)
- Yalan Yere Yemin Etme Suçu (TCK m. 275)
Yargılama aşamasında hakim davaya bakarken birtakım teknik ve özel bilgilere ihtiyaç duyabilir. Bu bilgiler olayın aydınlatılması için gerekli olup, bilirkişiler aracılığı ile hazırlanır. Hâkimin bilirkişiye başvurabilmesi için; çözümü hukuk dışında özel ve teknik bilgi gerektiren bir durum olmalıdır. Bilirkişi raporunu taraflar talep edebileceği gibi hâkim resen de karar verebilir. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak bilirkişi raporunun ne olduğundan ve nasıl itiraz edildiğinden bu makalemizde bahsedeceğiz.

Bilirkişi Raporu Nedir?
Mahkemede yargılaması yapılan dosyalarda bazı durumlarda inceleme yapılması, uyuşmazlıkla ilgili adil karar verilebilmesi için teknik ve hukuki bilgi dışında bilgiler gerektiren konularda alanında uzman kişilerden dosya hakkında rapor düzenlemesine karar verilebilir. Uyuşmazlık hakkında rapor düzenlemesi için dosyaya atanacak bilirkişi uzman ve teknik bilgiye sahip olduğu konuyla ilgili bir rapor hazırlar. Bu rapor mahkeme dosyasına bilirkişi tarafından sunulur. Bilirkişi raporu, bilirkişinin kendisine başvurulduğu zaman mahkemeye sunduğu tarafsız gözlem ve incelemelerini içeren rapordur. Bilirkişi, yargılama esnasında hukuk bilgisi dışında bir konu hakkında özel ve teknik bilgisi ile uzmanlık gerektiren durumlarda başvurulan tarafsız görevlilerdir. Bilirkişi; kendisine başvurulduğu zaman tarafsız bir şekilde bilgilerini açıklar ve mahkemeye sunar. Bilirkişinin görevi hukuki değerlendirme yapmak ya da hukuki yorum yapmak değildir. Eğer bir bilirkişi raporunda hukuki yorum bulunuyorsa hükme esas alınmamalıdır. Bilirkişiler hakim tarafından seçilir. Hakim Bilirkişilik Bölge Kurulu’nun hazırladığı bilirkişi listesinden seçim yaparak bilirkişinin bilgisine başvurur.
Bilirkişiler hakkında hakimlerde olduğu gibi yasaklılık ve ret sebepleri uygulanabilir. Yani taraflardan biri bilirkişiyi reddedebileceği gibi bilirkişinin kendisi de dosyadan çekilebilir. Çünkü asıl önemli olan bilirkişinin tarafsız olması gerektiğidir. Bilirkişi raporu ise bilirkişinin kendisine başvurulduğu zaman mahkemeye sunduğu tarafsız gözlem ve incelemelerini içeren rapordur. Bilirkişiler hazırladıkları raporda delil de sunabilir. Bilirkişinin sunduğu rapor kesin değil takdiri delil niteliğindedir. Yani hakim bu rapor ile bağlı değildir. Hakim bu raporu, kendi bilgisi çerçevesinde değerlendirir ve kendisi karar verir. Hatta hakim raporun kısmen veya tamamen tersine de karar verebilir.
Bilirkişi olabilmek için bazı şartlar gerekir. Bu şartlar:
- Bilirkişi, 25 yaşını doldurmuş olmalıdır.
- Bilirkişi fiil ehliyetine sahip olmalıdır.
- Bilirkişi, bilirkişilik yapacağı konuda en az 3 yıllık mesleki deneyime sahip olmalıdır.
- Affa uğramış ya da ertelenmiş olsa bile, devlete karşı işlenen suçlardan ve yukarıda maddeler halinde sıralanan suçlardan biriyle hükümlü bulunmamalıdır.
- Bilirkişi göreve başladığı tarihten itibaren meslekten ya da memuriyetten çıkarılmamış olmalıdır.
- Bilirkişinin meslek mensubu olarak görev yapması için kanundaki şartları taşımalıdır.
- Mesleğini icra etmek için uzmanlık gösteren yetki, uzmanlık belgesi, sertifika gibi belgelere sahip olmalıdır.
Ancak kimi durumlarda, kanun koyucunun bazen bilirkişiye başvurulmasını zorunlu tutması da, söz konusu olabilir. Örnek olarak;
CMK m.73’de;
- Para ve Devlet tarafından çıkarılan tahvil ve Hazine bonosu gibi değerler üzerinde işlenen sahtecilik suçlarında, el konulan para ve değerlerin hepsi, bunların asıllarını tedavüle çıkaran kurumların merkez veya taşra birimlerine incelettirilir.
- Yabancı devletlerin paraları ve değerleri hakkında da, yetkili Türk makamlarının görüşlerinin alınmasına karar verilir.
şeklinde düzenleme mevcuttur. Görüldüğü üzere kanun koyucu sahte para ve değerler üzerinde yapılacak incelemelerde, bu incelemenin belirli kurumlara yapılmasını zorunlu tutmuştur.
Bilirkişinin Hukuki Sorumluluğu
Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 266’ya göre, bilirkişiler hakimin çözebileceği durumlar dışında özel/teknik bilgi gerektiren durumlarda başvurulabilecek ve uzman kişilerce inceleme yapılacak bir yöntemdir. Yani bilirkişinin görevlendirilmesi kanun hükmüne dayanmaktadır. Yani bilirkişiler somut dava nezdinde hakime yardımcı olan geçici nitelikteki kamu hizmeti yapan görevlilerdir. Bilirkişinin hafif ihmali ile hazırladığı raporlarda sorumluluğu bulunmamaktadır.
Bilirkişilerin hukuki sorumluluğunda dikkat edilmesi gereken husus, açılacak tazminat davasının bilirkişi aleyhine değil devlet aleyhine açılacağıdır. Bu durum 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile güvence altına alınmıştır. Kanunun 285. Maddesine göre; ‘’Bilirkişinin kasten veya ağır ihmal suretiyle düzenlemiş olduğu gerçeğe aykırı raporun, mahkemece hükme esas alınması sebebiyle zarar görmüş olanlar, bu zararın tazmini için Devlete karşı tazminat davası açabilirler.’’ Devlete karşı açılan tazminat davasından sonra devlet, sorumlu olan bilirkişiye ödediği tazminat miktarını rücu eder.
Bilirkişinin sorumluluğunda devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için bazı şartlar gerekmektedir:
- Bilirkişinin hukuka aykırı bir eylemi olmalıdır.
- Bilirkişi kasten ya da ağır ihmal ile bu eylemi gerçekleştirmelidir.
- Bilirkişinin hazırladığı rapor hükme esas alınmış olmalıdır.
- Bilirkişinin hazırladığı rapor esas alınarak kurulan hüküm ile bir zarar doğmalıdır.
- Bilirkişinin gerçeğe aykırı raporunun hükme esas alınması ile zarar arasında illiyet bağı olmalıdır.
Bilirkişinin Atanması
Bilirkişiler, Bilirkişilik Bölge Kurulunun hazırladığı listede yer alan bilirkişiler arasından mahkeme tarafından seçilir. Her bilirkişi bulunduğu bölge listesindeki yerlerde görev yapar. Ancak mahkeme; kendi listesinde o uzmanlıkta bilirkişi olmasına rağmen, diğer bir bölgedeki bilirkişi görevlendirilme yapılan yere daha yakınsa farklı listeden görevlendirme yapabilir. Atama işlemi yapılırken İl Adli Yargı Adalet Komisyonu’nun oluşturduğu listede bulunmayan kişiler de seçilebilir. Bilirkişinin yeminini ettikten sonra göreve başlar. Yeminleri şu şekildedir: ‘’Görevimi adalete bağlı kalarak, bilim ve fenne uygun olarak, tarafsızlıkla yerine getireceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim.’’ Bilirkişilerin bir kez yemin etmeleri yeterli olup her görevde tekrar yemin etmezler. Bilirkişi ataması yapılırken bir karar verilir. Bu kararda bilirkişinin görevini yerine getireceği süre ve tarafsız görüşünü bildireceği sorularla inceleme konusu yer almaktadır.
Kural olarak bilirkişinin görev süresi 3 ayı geçmemelidir. Ancak bilirkişinin istemi ile, atama kararı veren merciinin gerekçeli kararı ile bu süre 3 ay daha uzatılabilir. Kısaca toplam süre (Uzatma süreleri dahil) 6 ayı geçemez. Belirlenen bu süreler içinde bilirkişi görevini yerine getirmezse bilirkişi değiştirilebilir. Ancak bilirkişi yine de o süreye kadar yaptığı işlemleri bir raporda sunar ve kendisine verilen belgeleri iade eder. Bilirkişinin hazırladığı bu rapor dava dosyasının taraflarına tebliğ edilir. Taraflara tebliğ olunan bilirkişi raporuna karşı itiraz ve beyanlarını sunmak üzere kanunda ön görülen süreler dahilinde süre verilir. Taraflar bilirkişi raporunun eksik ve yeterli olmadığını düşünüyorsa mahkemeden ek rapor alınmasını talep edebilirler. Bu hususta önemli olan bilirkişinin alanında uzman ve teknik bilgiye sahip olup olmadığı, hesaplama yöntemi ve raporun sonucunda mahkemenin vereceği karardır.
Hakim tarafından dosyanın bilirkişiye gönderilmesine duruşmada veya ara kararla karar verilir. Ara kararda bilirkişi sayısı, uzmanlık alanları, bilirkişiye verilen süre ve takdir edilen ücret yazılır. Bilirkişi tarafından dosya konusu uyuşmazlık dışına çıkılmadan, konu ile ilgili teknik bilgisi dahilinde inceleme yapılması ve hazırlanan raporun mahkemeye sunulması gerekir. HMK’nın 267. Maddesinde bilirkişi sayısı düzenlenmiştir. Kural olarak tek bir bilirkişi görevlendirilirken uyuşmazlığın kapsamına göre bu sayı hakim tarafından arttırılabilir. Bilirkişi görevlendirmesinde bilirkişinin inceleme yapacağı konu açıkça yazılmalıdır. Ayrıca raporun teslim süresi ve bilirkişinin ücreti de belirtilmelidir. Bilirkişiye raporunu hazırlaması için verilen süre üç ayı geçemeyecektir. Bununla birlikte bilirkişinin verilen süre içerisinde raporu hazırlayamaması halinde gerekçesiyle ek süre talep etme hakkı da mevcuttur. Bilirkişinin talebi ile bir defaya olmak üzere üç ayı geçmeyecek şekilde süre uzatılabilir. Nihayetinde bilirkişi raporu en geç 6 ay içinde mahkemeye sunulmalıdır.
Bilirkişinin Görev ve Yetkileri
Bilirkişinin görev ve yetkileri; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile düzenlenmiş olup bu işlemleri dürüstlük kurallarına göre tarafsız bir bakış açısıyla objektif olarak yapmalıdır. Bilirkişinin hazırladığı rapor sadece bilirkişinin uzmanlık alanı ile ilgili olup, hukuki bir değerlendirme yazılmaz. Ayrıca hakim de bilirkişiye dosyayı gönderirken, hukuki bilgi ile çözülmesi mümkün olan konuları gönderemez. Bilirkişi kendisine görev verildikten sonra görevi bir başkasına devredemez. Ayrıca kendisine dosya kapsamında sunulan bilgi ve belgeler de sır saklama yükümlülüğü içinde olup bilirkişi bu gizliliği korumalıdır. Sır saklama yükümlülüğü bilirkişilik görevi sona erdikten sonra da devam eder.
Mahkeme bilirkişiyi görevlendirdikten sonra yasaklılık ya da ret halleri yoksa bilirkişi görevi kabul etmek zorundadır. Kabul işleminden sonra usulüne uygun olarak yemin eder ve görüşünü kendisine verilen süre içinde mahkemeye bildirir. Bilirkişi görevini mahkemenin idaresi altında yürütür, eğer görev alanı hakkında bir tereddüde düşerse mahkemeden açıklığa kavuşturulmasını talep edebilir. Bilirkişi incelemesini yaparken aynı zamanda tarafların bilgisine başvurabilir ancak bu başvuruyu mahkeme uygun bulmalıdır. Ayrıca bir tarafın görüşünü alırken diğer taraf da orada bulunmak zorundadır.
Bilirkişi Raporu Nasıl Düzenlenir?
Bilirkişi raporu; bir davada mahkemeye tarafsız bakış açısıyla uzman kişilerce hazırlanan teknik ya da mesleki konular hakkında yardımcı olan rapordur. Mahkeme bilirkişi raporunu kabul ederse, hüküm verirken rapordaki bilgi ve görüşlerden yararlanır. Bilirkişi raporu hükme esas alındığı için, hazırlayan kişiler alanında uzman olmalıdır. Bilirkişi, raporunu hazırlarken belgeleri ve dosyaları inceler. Elde ettiği sonuçları da rapor halinde mahkemeye sunar. Bilirkişi raporu Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 67. Maddesinde düzenlenmiştir. Bilirkişi incelemelerini yaptıktan sonra hazırladığı raporu, kendisinden rapor isteyen mahkemeye imzalayıp sunar. Eğer mühür altında olan bir şey aldıysa onu da yetkili mercilere gönderir ve rapora bu hususu da geçirir. Bir dosya kapsamında birden fazla bilirkişi ataması yapılabilir, bu durum ayrı görüş bildirmelerine yol açabilir. Farklı görüşte olan bilirkişiler raporlarında bu durumu gerekçeli olarak yazarlar. Bilirkişi raporu; duruşma sırasında taraflara doğrudan verilebileceği gibi taraflara iadeli taahhütlü mektupla da gönderilebilir.
Bilirkişinin doğrudan tanımı kanunda yapılmamıştır. 6100 sayılı HMK’nın 266 ile 287. Maddeleri arasında bilirkişi incelemesi düzenlenmiştir. Bilirkişi bir davada belli bir konuda uzman olan, o konuda bir anlaşmazlık olduğunda çözüm için kendisine başvurulan uzman kimsedir. Bilirkişi Kanunu’nun 10. maddesinde yer alan şartları sağlayan kişiler bilirkişi olabilir. Bilirkişiler görevlerini yerine getirirken kamu görevlisi vasfındandır. HMK’nın 282. maddesinde “Hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” şeklinde bilirkişi raporunun takdiri delil olduğu ve hakimin serbestçe değerlendirme hakkı olduğu düzenlenmiştir. Hakim bilirkişi raporunu değerlendirilirken birebir rapora bağlı kalmayacağı gibi kendi kanaatini de uyuşmazlığa yansıtmalıdır. Raporu yeterli bulunmaz ise hakim veya taraflarca ek rapor istenebilir veya dosyanın yeni bir bilirkişiye verilmesi talep edilebilir.
HMK’nın 279/f.2 maddesinde, bilirkişi raporunda yer alması gereken hususlar düzenlenmiştir. Bu maddeye göre raporda; tarafların ad ve soyadları, bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gözlem ve inceleme konusu yapılan maddi vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlar, düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da bilirkişilerin imzalarının bulunması gerekir. Bununla birlikte raporda dosya numarası, görevlendirme tarihi ve süresi gibi hususların da yer alması gerekir. Rapor uyuşmazlık hakkında kapsamlı, gerekçeli olmalıdır. Raporun sonuç kısmı açık ve net bir şekilde kalem alınmalı ve bilirkişi tarafından imzalanmalıdır. İmzasız eksik rapor hükme esas alınmayacaktır. Kanunda bilirkişinin bilirkişinin hukuki nitelendirme ve değerlendirmede bulunamayacağı düzenlenmiştir. Hakim hukuki konularda her ne kadar bilirkişiye başvuramayacak olsa da bilirkişinin de raporunda mahkemeyi yönlendirecek şekilde hukuki değerlendirmede bulunmaması gerekir.
Bilirkişi Raporuna İtiraz ve Bağlayıcılığı
Bilirkişi; hazırladığı raporu mahkemeye sunduktan sonra rapor taraflara tebliğ edilir. Taraflar raporda bir eksiklik görürse bilirkişinin bu hususları tamamlamasını, belirsiz olan hususların açıklanmasını ya da yeni bir bilirkişi ataması yapılmasını talep edebilir. Bilirkişi raporu hakimi bağlayıcı nitelikte olmasa da hakimin kararını etkilediği aşikardır. Hakim bilirkişi raporu için listeden bir bilirkişi ataması yaptıktan sonra o bilirkişi hakkında yasaklılık ve ret durumları yoksa dosyayı bilirkişiye verir.
Bilirkişiye raporu hazırlaması için bir süre verilir ancak kimi sebeplerden dolayı bilirkişiler ek süre talep edebilirler. Mahkemeye sunulan bu bilirkişi raporu taraflara tebliğ edildikten sonra kişiler 2 hafta içerisinde rapora itiraz etmelidir. Taraflar bu iki haftalık süre içerisinde rapora tek seferlik itiraz edebilir. itirazlarından sonra tekrar bir bilirkişi raporu hazırlanması halinde bu ayrı rapora itiraz edebilirler. Kısaca hazırlanan her rapor için taraflar 1 kez itiraz edebilir. Bilirkişi raporuna itiraz dosyanın görüldüğü mahkemeye yapılır. Taraflar itiraz ettikten sonra hakim bilirkişiden şunları talep edebilir:
- Rapordaki eksikliğin tamamlanmasını,
- Rapordaki belirsizliğin giderilmesini,
- Yeni sorular düzenleyerek ek rapor hazırlanmasını,
- Duruşmada sözlü olarak açıklamada bulunmasını
- Gerekli görürse tekrar heyet görevlendirerek inceleme yapılmasını talep edebilir.
Bilirkişi belirlenen süre içinde raporunu hazırlamalıdır. Ek süre verilir. Belirlenen süre içinde raporunu vermeyen bilirkişi hemen değiştirilebilir. Bu durumda bilirkişi, o ana kadar yaptığı işlemleri açıklayan bir rapor sunar ve görevi sebebiyle kendisine teslim edilmiş olan eşya ve belgeleri hemen geri verir. Ayrıca, hukuki ve cezai sorumluluğuna ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, bilirkişiye ücret ve masraf adı altında hiçbir ödeme yapılmamasına karar verilebilir ve gerekçesi gösterilerek gerekli yaptırımların uygulanması bilirkişilik bölge kurulundan istenir.
Bilirkişi, bir konuda uzman olan ve teknik bilgiye sahip olan kişi olarak tanımlanabilir. Bilirkişi raporunda, uyuşmazlık konusu ile ilgili inceleme ve değerlendirme bir görüş olarak dosyaya sunulur. Bu nedenle bilirkişi raporunun niteliği ve bağlayıcılığı tartışmalıdır. Hakim bilirkişi raporuna tamamen bağlı kalmak zorunda olmadığı gibi raporun aksine karar da verebilir. Bilirkişi raporu takdiri delil olarak değerlendirilmektedir. Hakim, takdiri delilleri serbestçe değerlendirirken, kanunda yer alan hukuka uygunluk ilkesine ve vicdani kanaat ilkesine uymak zorundadır. Bilirkişi raporunun bağlayıcılığı hakim tarafından değerlendirilmesi ile ilgilidir. Hukukumuzda bilirkişi raporunun hakim için bağlayıcı olmadığı kabul edilmiştir. Hakim, takdiri delil olan bilirkişi raporunu serbestçe değerlendirerek rapor doğrultusunda karar verebileceği gibi raporu reddedebilir. Hakimin serbestlik alanı sınırsız olmayıp değerlendirmesinin gerekçesini hukuka ve vicdana uygun olarak açıkça belirtmelidir.
Bilirkişi Raporuna İtiraz Edilmesinin Sonuçları
Bilirkişi raporuna tarafların itirazları hakim tarafından değerlendirilir. Bu değerlendirmede hakim itirazları kabul edip bu doğrultuda ek rapor alınmasına karar verebileceği gibi yeni bir bilirkişi görevlendirilmesine de karar verebilir. Ancak hakim bu kararlarında gerekçesini açıkça belirtmelidir. Hakim yapılan itirazları doğrultusunda itirazlarda bilirkişinin uzmanlığına ve bu konudaki yetersizliğine değinilmemişse hakim aynı bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verebilir. Kök rapor ile ek rapor arasında çelişkiler olması durumunda hakim yeni bir bilirkişiden rapor alınmasına da karar verebilir. Ayrıca tarafların bilirkişinin uzmanlık bilgisine ve yetersizliğine dair bir itirazları varsa hakimin dosyayı ek rapor alınmadan yeni bir bilirkişiye gönderilmesine karar vermesi gerekir. Yeni bilirkişinin raporunda da uyuşmazlığa ilişkin hususlar detaylı bir şekilde yer almalıdır.
Bilirkişi Raporuna İtiraz Etmemenin Sonuçları
Tarafların bilirkişi raporu tebliğ edildikten sonra iki hafta içerisinde rapora karşı itirazlarını ve beyanlarını sunmaları gerekir. Kanunda düzenlenen bu hak düşürücü sürenin kaçırılması halinde veya tarafların bilerek rapora karşı beyanda bulunmamaları halinde farklı sonuçlar doğmaktadır.
- Taraflardan birinin itiraz etmesi diğerinin itiraz etmemesi halinde; bilirkişi raporuna itirazda bulunmayan taraf açısından rapor kesinleşir. İtiraz eden tarafın itirazı doğrultusunda ek rapor alınabilir veya dosya yeni bir bilirkişiye gönderilebilir. Ek rapor veya yeni alınan rapor itiraz eden aleyhine olursa bu durumda ilk rapor hükme esas alınır.
- Tarafların ikisi de rapora itiraz etmezse; bilirkişi raporu her iki taraf için de kesinleşir. Ancak hakim her durumda bilirkişiden ek rapor alınmasını veya yeni bir bilirkişiden rapor alınmasını isteyebilir.
Bilirkişi Raporuna İtiraz Dilekçe Örneği
Ankara 12. Tüketici Mahkemesine,
Dosya No : …/… E.
Davacı: Ad Soyad
Vekili: Av. Umur YILDIRIM
Davalı: Ad Soyad
Vekili: Av. Ad Soyad
Konu: Tarafımıza …/…/2024 tarihinde e tebligat marifetiyle gönderilen ve mevzuat gereği …/…/2024 tarihinde tebliğ edilmiş sayılan …/…/2024 tarihli bilirkişi raporuna karşı itirazlarımızı havidir.
Açıklamalar :
Yukarıda dosya numarası yazılı mahkemeniz dosyasında, dosyanın bilirkişiye tevdine karar verilmiş olup dosya kapsamında …/…/2024 tarihli bilirkişi raporu hazırlanmıştır. Söz konusu bilirkişi raporundaki aleyhe hususların tarafımızca kabulü mümkün değildir. Şöyle ki;
- Müvekkil, davalının sanık olarak yargılandığı Ankara … Ağır Ceza Mahkemesi’nin 20…/…E. 20…/…K. Sayılı dosyasında avukatlık görevini yerine getirmiştir. Davalı ödeme emrine itirazında müvekkilin, davalının avukatı olmadığını iddia etmiş ve müvekkilin dava dosyasında duruşmalar bitene kadar müdafilik yaptığını ve devamında temyiz dilekçesi verdiğini bu işlemlerin müvekkilin ücrete hak kazanması için yeterli olmadığını iddia etmiştir. Bilirkişi raporunda da davalının iddialarının mesnetsiz olduğu kanıtlanmıştır. Bilirkişi raporunda;
- (Bilirkişi raporunda incelenen ve değerlendirilen hususlar belirtilmelidir.) şeklinde incelemesiyle müvekkilin davalıyı vekil olarak temsil ettiğinin anlaşıldığı belirtilmiştir. Hal böyleyken müvekkilin vekil olarak ücret alacağına hak kazandığı aşikardır.
- Bilirkişi raporunda aleyhe olarak değerlendirilen hususlar ile ilgili itirazlara yer verilmelidir.
Netice ve Talep : Yukarıda arz ve izah olunduğu üzere; konusu müvekkilin haketmiş olduğu avukatlık ücretine takip başlatması sonucu takibe itiraz üzerine açılan itirazın iptali davası olan işbu davada eksik ve hatalı inceleme ve değerlendirme sonucu hazırlanan bilirkişi raporuna itirazlarımızın kabulüyle; ek rapor alınmasına karar verilmesini talep ederiz.
Davacı Vekili
Av. Umur YILDIRIM
Bilirkişi Raporuna Karşı Açılacak Sorumluluk Davası
Bilirkişi raporuna dava açmak için kişiler; bilirkişiye değil devlet aleyhine bu davayı açar. Devlet aleyhine açılan bu davaya doktrinde sorumluluk davası denilmektedir. devlet aleyhine açılan davada devlet mağdur olan kişiye tazminatı öder. Daha sonra da sorumluluğu olan bilirkişiye ödediği tazminat miktarını rücu eder. Rücu davası da tazminat davasında görevli ve yetkili olan mahkeme tarafından görülür. Sorumluluk davalarında görevli ve yetkili mahkeme bilirkişi raporunun hangi mahkemede esas alındığına göre değişiklik göstermektedir. Şöyle ki gerçeğe aykırı bilirkişi raporu;
- İlk derece mahkemesi tarafından hükme esas alınırsa; mahkemenin yargı çevresindeki Bölge Adliye Mahkemesi,
- Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) tarafından hükme esas alınırsa; Yargıtay tarafından görülecektir.
Sorumluluk davalarında herhangi bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Ancak bilirkişinin haksız fiilinden kaynaklı bir dava olduğu için sorumluluk davasının hukuki dayanağı haksız fiildir. Bu nedenle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. Maddesindeki ilgili zamanaşımı hükümleri burada da uygulanacaktır. Sorumluluk davalarından sonra devletin açacağı rücu davalarında ise sorumluluk davalarından farklı olarak zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Rücu davalarında devlet, mağdura ödemeyi yaptıktan sonraki 1 sene içinde ödediği tazminatı sorumlu bilirkişiye rücu edebilir. Ayrıca bilirkişi raporu kasten gerçeğe aykırı hazırlanmışsa ceza zamanaşımı süresi uygulanacaktır.
Bilimsel Mütalaa ve Bilirkişi Raporu Farkı
Bilirkişi; uzmanlığının gerektiği konularda özel ya da teknik bilgisi ile görüşlerini raporunda sunan kişidir. Genel olarak akademisyenlerden oluşan bilirkişiler mahkemece bulundukları listeden seçilerek atanırlar. Uzman mütalaası ise tarafların dava konusu hakkında, uzmanından bilimsel bir değerlendirme almasıdır. Uzman mütalaası; taraflar, Cumhuriyet savcısı ya da avukatın uzman bir kişiden görüş almasıdır. Taraflar genellikle bilirkişi raporunda iddia ettikleri husus desteklenmediği zaman uzman mütalaası alabilirler. Bilirkişi raporu ile bilimsel mütalaa çeliştiği zaman hangisine göre karar verileceği hususunda Yargıtay’ın net bir görüşü bulunmamaktadır.
Uzman mütalaası diğer adıyla bilimsel mütalaa 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmiştir. Kanunun 67. Maddesine göre; ‘’Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii veya kanunî temsilci, yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler.’’ Yani taraflar dava hakkında uzmanından bilimsel bir mütalaa alabilir. Bu rapor için süre istenmez ve hâkim rapor alınan uzmanın duruşmada dinlenmesine de karar verebilir. Bu kararı resen alabileceği gibi taraflar da talep edebilir. ayrıca taraflar ve hakim uzmana çağırıldığı duruşmada soru sorabilir. Eğer uzman duruşmaya gelmezse hazırladığı rapor, değerlendirilmez.
Bilirkişi tarafından hazırlanan rapor mahkemeye sunulduktan sonra dava dosyasının taraflarına tebliğ edilir. Taraflar raporun tebliğinden sonra kanunda ön görülen süreler dahilinde rapora karşı beyanlarını ve itirazlarını dosyaya sunarak eksik olan kısımları belirtir ve ek rapor hazırlanmasını da talep edebilirler. Bilirkişi raporuna itirazda özel bir şekil şartı bulunmamaktadır. Bilirkişi raporunun tebliğden itibaren taraflar iki hafta içerisinde rapora karşı itirazlarını ve beyanlarını dosyaya sunabilirler. Bu süre hak düşürücü süre olup bu süre içerisinde rapora karşı itiraz edilmemesi halinde itiraz hakkı ortadan kalkar. Taraflar bilirkişi raporunun tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. Bilirkişi raporuna itiraz kanun gereği üç temele dayandırılabilir;
- Rapordaki eksikliklerin tamamlattırılması,
- Raporda belirsizlik gösteren hususlar hakkında açıklama yapılması,
- Yeni bir bilirkişi atanması
Bu temeller dışında rapora itirazda maddi hatalardan da bahsedilebilir ve düzeltilmesi talep edilebilir.
Bilirkişinin Yetkileri Nelerdir?
Bilirkişi raporunu hazırlayabilmek için sahip olduğu yetkiler şu şekildedir:
- Tedbir alınmasını isteme: Bilirkişi, görevini, kendisini atamış olan merci ile ilişki içinde yerine getirir, gerektiğinde bu mercie incelemelerindeki gelişmeler hakkında bilgi verir, yararlı görülecek tedbirlerin alınmasını isteyebilir.
- Dosyayı inceleme: Bilirkişi, mütalaası için gerekli olduğu ölçüde dava dosyasını inceleyebilir.
- Şüpheli, sanık veya diğer ilgililerin bilgisine başvurma: Bilirkişi, görevini yerine getirmek amacıyla bilgi edinmek için şüpheli veya sanık dışındaki kimselerin de bilgilerine başvurabilir.
- Uzmanlık alanına girmeyen konularda ek yardım alma: Bilirkişi, uzmanlık alanına girmeyen bir sorun bakımından aydınlatılmasını isteyecek olursa; hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı, nitelikli ve konusunda bilgisiyle tanınmış kişilerle bir araya gelmesine izin verebilir. Bu şekilde çağrılan kişiler yemin eder ve verecekleri raporlar, bilirkişi raporunun tamamlayıcı bir bölümü olarak dosyaya konulur.
- Doğrudan veya dolaylı olarak şüpheli veya sanığa soru sorma: Gerekli olması halinde, bilirkişi, mağdur, şüpheli veya sanığa mahkeme başkanı, hâkim veya Cumhuriyet savcısı aracılığı ile soru sorabilir. Ancak, mahkeme başkanı, hâkim veya Cumhuriyet savcısı, bilirkişinin doğrudan soru sormasına da izin verebilir. Muayene ile görevlendirilen hekim bilirkişi, görevini yerine getirirken zorunlu saydığı soruları, hâkim, Cumhuriyet savcısı ve müdafi bulunmadan da mağdur, şüpheli veya sanığa doğrudan doğruya yöneltebilir.

Bilirkişinin Reddi
Ceza Muhakemesi Kanunu ve Huku Muhakemeleri Kanunundan bilirkişinin reddi konusunda “hakimin reddi” nedenlerine yollamada bulunmaktadır. Bilirkişinin reddini şu kimseler talep edebilmektedir:
- Cumhuriyet savcısı,
- Katılan,
- Katılan vekili,
- Şüpheli veya sanık,
- Müdafii,
- Kanuni temsilci
ret hakkını kullanabilirler. Hâkim veya mahkeme tarafından atanan bilirkişinin adı ve soyadı, engel sebepler olmadıkça ret hakkına sahip olanlara bildirilir. Ret istemini davayı görmekte olan hâkim veya mahkeme inceler. Soruşturma evresinde, Cumhuriyet savcısınca kabul edilmeyen ret istemi sulh ceza hâkimince incelenir. Reddi isteyen kişi, bunun nedenini, dayandığı olguları göstererek açıklamakla yükümlüdür. Yemin kanıt olmaz.
Uzman Mütalaası
Yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alınabilir. Örneğin, bir cinayet davasında ceza hukuku ya da adli tıp profesöründen alınan mütalaa gibi. Ancak, yalnızca bu nedenle ayrıca süre istenemez. Uygulamada bu mütalaayı hazırlayan kişilere teknik müşavir de denilmektedir. Bilimsel mütalaa alabilecek olanlar şunlardır:
- Cumhuriyet savcısı,
- Katılan,
- Katılan vekili,
- Şüpheli veya sanık,
- Sanık müdafii,
- Kanuni temsilci.
Bilirkişi Raporu Hakkında Mahkeme Kararları
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/10485 E. 2019/1231 K. ve 18.02.2019 Tarihli Kararı
6100 sayılı HMK’nun 266.maddesi hükmü uyarınca; çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Aynı yasanın 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2017/17469 E. 2018/24284 K. ve 13.11.2018 Tarihli Kararı
Somut olay bakımından değerlendirme yapıldığında, davacı tarafın kök bilirkişi raporunun tebliğe üzerine rapora karşı olumlu veya olumsuz herhangi beyanda bulunmaksızın davayı ıslah ettiği, ayrıca 07.11.2014 tarihli duruşmada da “ bilirkişi raporuna yönelik davalı yanın itirazları yerinde değildir. Bilirkişi raporu işveren kayıtlarına dayalı olarak düzenlenmiştir. Bu itibarla davanın taleplerimiz gibi kabulüne karar verilmesini talep ederiz” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı tarafın itirazlarının değerlendirilmesi için dosya yeniden bilirkişiye tevdi edilmiş olup, bilirkişi ek raporunda belirlenen alacak miktarı, kök raporda belirlenen miktardan daha fazla olmuştur.
Dosya kapsamına göre davacı taraf, birleşen dava açmak suretiyle ek raporda belirlenen alacağın tamamının hüküm altına alınmasını talep etmiş ve mahkemece bu doğrultuda gerek asıl dava gerekse birleşen davadaki talepler birlikte dikkate alınarak karar verilmiş ise de, davacının önceki açık beyanı karşısında, ek rapor ile hesaplanan tutarı talep etmesi mümkün bulunmamaktadır. Davacı vekili duruşmada açıkça davalının itirazının dikkate alınmamasını ve mevcut bilirkişi raporuna göre talebi gibi karar verilmesi gerektiğini ifade etmiş olup, bu beyan ile yukarıda açıklanan yasal düzenleme birlikte değerlendirildiğinde, davacının kök raporda belirlenen alacak miktarından fazlasını isteyemeyeceği açıktır. Mahkemece hatalı hukuki değerlendirme yapılarak, ek raporda hesaplanan alacağın tamamına hükmedilmesi yerinde görülmemiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/2088 E. 2020/2472 K. ve 01.06.2020 Tarihli Kararı
Somut olayda mahkemece yeniden rapor alınmış ise de; tanzim edilen bu raporun, davacının dosyaya sunduğu davalıya ait hesap bildirim cetvellerinde belirlenen miktarların toplanması ve önceki bilirkişi raporu tekrar edilmek suretiyle, başkaca hiçbir açıklamaya ve gerekçeye yer verilmeksizin düzenlendiği, Mahkemece de mevzuata uygun teknik bir inceleme ve hesaplama içermeyen, eksik, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli olmayan bu bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle karar verildiği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca mahkemece; öncelikle abonelik sözleşmesi ve borca ilişkin tüm belgelerin ilgili yerlerden temini sağlandıktan sonra, öncekinden farklı konusunda uzman (makina mühendisi) bilirkişiden, denetime elverişli yeni bir rapor alınarak, borcun tahakkuk ettiği tarihler itibariyle yürürlükte olan … Tarifeler Yönetmeliğinin ilgili maddeleri çerçevesinde yapılacak değerlendirmeleri içeren, açık, anlaşılır ve gerekçeli hesaplamalar ile borç miktarının net bir şekilde belirlenmesi ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli olmayan bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.