Beraat ve derhal beraat kararları Ceza Muhakemesi Kanunumuzda aynı madde içerisinde farklı fıkralarda düzenlenmiştir. Beraat kararı, Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 223/2. maddesinde eylem ile sanık arasında adli sicil kayıtlarına geçecek bir cezalandırma ilişkisi kurulmadığını açıklayan karardır. Derhal beraat kararı ise, sanık hakkında yapılan yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle, ek bir delil toplanmasına veya araştırma yapılmasına gerek kalmadan sanığa isnat edilen fiilden dolayı beraat kararı verilmesidir. Derhal beraat kararı ise Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 223/9. Maddesinde “Derhal beraat kararı verilebilecek durumlarda, durma, düşme ya da ceza verilmesine yer olmadığı kararları verilemez” olarak düzenlenmiştir. Ancak derhal beraat verilmesi gereken durumlar kanunumuzda tahdidi olarak sayılmamıştır. Bu sebeple sınırlı sayıda ve belirli değildir.
Derhal beraat kararına örnek olarak verilebilecek durumlar; kişinin sanık sıfatı olmamasına rağmen iddianamede sanık olarak gösterilmesi, fiilin isnad edilen suça vücut vermemesi veyahut suç vasfı kanunlar ile ortadan kaldırılmış ise kişi hakkında derhal beraat kararına hükmedilebilir. Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 193/2. Maddesi gereğince derhal beraat durumunun oluşması halinde kişinin mahkeme huzurunda bulunmamasına rağmen veya ifadesi alınmadan dahi derhal beraat kararı verilebilmesi mümkündür. Bununla birlikte derhal beraat kararı mahkemenin her aşamasında verilebilen bir karardır.
Derhal beraat kararı, sanık hakkında yapılan yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle, ek bir delil toplanmasına veya araştırma yapılmasına gerek kalmadan sanığa isnat edilen fiilin suç olarak tanımlanmamış olması gerekçesiyle beraat kararı verilmesidir. Derhal beraat kararı, CMK 223/9 maddesinde “Duruşmanın Sona Ermesi ve Hüküm” başlığı altında düzenlenmiştir. Derhal beraat kararı, sadece yargılamanın başlangıcında değil, yargılamanın herhangi aşamasında verilebilecek bir karardır. Derhal kelimesinden kastedilen “yargılamanın bulunduğu aşama” itibariyle daha fazla araştırma yapılması veya delil toplanmasına gerek olmaması anlaşılmalıdır. Bu nedenle, mahkeme yargılamanın başında derhal beraat kararı verebileceği gibi yargılamanın ilerlediği herhangi bir evrede de derhal beraat kararı verilebilir.
Beraat Kararı Nedir?
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 223.maddesinin 2. fıkrasında hangi hallerde beraat kararı verilebileceği düzenlenmiştir. Bu maddeye göre;
- Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,
- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,
- Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,
- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,
- Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması,
Durumlarında beraat kararı verileceği düzenlenmiştir. Beraat kararı sanığın en lehine olan karar olmakla birlikte esasa ilişkin olarak verilir. Mahkemelerin beraat kararı verirken yukarıdaki hallerden hangilerine dayandığını kararlarında göstermeleri gerekmektedir. Bu hususun gerekçeli kararlarda gösterilmemesi de bir bozma nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Kavram kargaşasına yol açması sebebi ile “beraat” sözcüğü yerine, “aklama” ve benzeri sözcüklerin kullanılması Yargıtay kararlarında bozma nedeni olarak görülmektedir.
Bu husus Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.09.1979 Tarihli ve 7-283/331 numaralı ilamında “Duruşmanın sonunda verilecek kararlardan birinin ancak beraat biçiminde olması halinde, yasaya uygun bir hükmün varlığından söz edilebilir. Bunun yerine aklama sözünün kullanılması yasaya aykırıdır” olarak yer almıştır.
Beraat Kararı Verilmesi Gereken Haller
- Yüklenen Fiilin Kanunda Suç Olarak Tanımlanmamış Olması:
Türk Ceza Hukukunun en temel ilkelerinden birisi kanunilik ilkesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kanun gereğince kişilerin işlediği fiiller, fiilin işlendiği tarihte kanunda açık olarak suç nitelendirmesine sahip değil ise, kişi bu fiilden dolayı herhangi bir cezai durum ile karşı karşıya gelmeyecektir. Bu husus Türk Ceza Kanununun 2.maddesinde “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz” olarak açıklanmıştır. Bu sebeple fiil vücud bulduktan sonra yürürlüğe giren kanunlar ile kişi cezalandırılamayacaktır.
- Yüklenen Suçun Sanık Tarafından İşlenmediğinin Sabit Olması:
Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olmasından dolayı beraat kararı, mahkeme huzurunda tarafların sundukları deliller ile işlendiği iddia olunan fiilin sanık tarafından işlenmediğinin kanıtlanmış olmasıdır. Suç vardır ancak sanık tarafından işlenmemiştir. Bu sebeple hakkında beraat kararı kurulması gerekmektedir. Bu hususa dayanarak verilen beraat kararı yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması ile birlikte sanığın en lehine olan kararlardır. Örnek vermek gerekir ise kişinin suçun işlendiği esnada orada olmadığının kanıtlanması durumunda bu sebebe dayanarak beraat kararı verilebilmesi mümkün olacaktır. Kanıtların suçun sanık tarafından işlenmediğine dair hiçbir şüphe bırakmayacak kadar kesin olması gerekmektedir.
- Yüklenen Suç Açısından Failin Kast Veya Taksirinin Bulunmaması:
Suçun unsurlarından biride manevi unsurdur. Manevi unsurlar kast ve taksir olarak karşımıza çıkmaktadır. Her suçun manevi unsurunu farklı olarak ele almak gerekmektedir. Sadece kast ile işlenebilen suçlar ve hem kast hem taksir ile işlenebilen suçlar olarak ikiye ayırmak gerekmektedir. Kişinin işlediği fiilde kastının olmaması sebebi ile fiil dolayısı ile cezai müeyyide ile karşı karşıya kalması mümkün olmayacaktır. Veyahut sadece kast ile işlenebilen bir suçu taksirli olarak işlemesi halinde yine bu suç bakımından cezai müeyyide ile karşı karşıya kalması mümkün olmayacaktır.
- Yüklenen Suçun Sanık Tarafından İşlenmesine Rağmen Olayda Bir Hukuka Uygunluk Nedeninin Bulunması:
Suçun genel unsurlarından birisi hukuka aykırılık unsurudur. Yani işlenen fiilin hukuk düzenine aykırılık ihtiva etmesi anlamına gelmektedir. Hukuka aykırılık unsurunun işlenen her suç bakımından mevcut olması gerekmektedir. Ancak bazı durumların varlığı bu hukuka aykırılığı ortadan kaldırarak hukuka uygun hale getirebilmektedir. Bu durumlar Türk Ceza Kanunumuzda düzenlenmiştir. TCK 24. Madde gereğince;
- Kanun hükmünü yerine getirme ve Hukuka uygun emrin ifası: Hiyerarşik yapı içerisinde amirin verdiği emrin hukuka uygun olması halinde, verilen bu emrin yerine getirilmesi de hukuka uygun olacaktır.
- Meşru Savunma: Meşru savunma en genel anlamı ile bir kimsenin kendisi veya üçüncü bir kimsenin uğradığı mevcut ve derhal def edildiğinde önemli bir zarara neden olabilecek haksız bir saldırı karşısındaki savunma durumunu ifade etmektedir.
- Hakkın Kullanılması ve İlgilinin Rızası: Hukuk düzenince kişilere tanınan ve başkalarına karşı ileri sürülebilme yetkisini içeren menfaati ifade etmektedir. hukuk düzeninin sağladığı koruma dolayısıyla hakkın sahibi, bunu kullanma veya başkalarına karşı ileri sürme yetkilerini elde etmektedir.
Hukuka uygunluk sebebidir. Bu hususların varlığı durumunda kişi hakkında beraat kararı verilmesi gerekecektir.
- Yüklenen Suçun Sanık Tarafından İşlendiğinin Sabit Olmaması:
Beraat kararı verilmesine sebep olan durumlardan sanığın en aleyhine olan husus Yüklenen Suçun Sanık Tarafından İşlendiğinin Sabit Olmaması durumudur. Burada toplanan deliller ve kanıtlar işlenen suçun sanık tarafından işlendiğini kesin olarak ispatlanamamıştır. Yani diğer bir değişle delil yetersizliği sebebi ile kişi hakkında beraat hükmü kurulmaktadır. Bu husus Ceza Hukuku ilkelerinden “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin bir sonucudur. Bazı durumlarda sanık hakkında bu sebeple beraat verilmesi halinde sanık tarafından daha lehe olan bir gerekçe ile beraat kararı verilmesi istemi ile istinaf ve temyiz sürecine gidilebilmektedir.
Beraat Kararına Karşı Kanun Yolları
Pek tabi ki tarafların verilen beraat kararına karşı istinaf ve temyiz yollarına başvurabilmesi mümkündür. Ancak burada verilen beraat kararının üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adli para cezasını gerektiren suçlardan kaynaklı olarak verilmesi ve kanunda kesin hüküm teşkil eden kararların istinafa taşınması mümkün değildir. Bunlar dışında kalan beraat kararları için hem davanın tarafları hem de cumhuriyet savcısınca bizzat kanun yollarına başvurulabilir. Yukarıda ayrıntılı olarak anlattığımız gerekçelerden sanığın daha aleyhine olanı temel alınarak bir beraat hükmü kurulması durumunda, sanık da bu kararı daha lehe olan bir gerekçe ile kurulması istemi ile istinaf ve temyize götürebilmektedir. On yılın altında hapis cezası öngören suçlarda, istinafı esastan reddolunan kararlar dışında temyiz yoluna başvurulabilmektedir.
Beraat Kararı Adli Sicil Kaydına İşler mi?
Adli sicil bir diğer adı ile sabıka kaydında kişiler hakkında verilen mahkûmiyet ve güvenlik tedbiri kararları yer almaktadır. Bu sebeple kişiler hakkında verilen beraat kararları adli sicil kaydında yer almayacaktır.
Derhal Beraat Kararı Nedir?
Ceza muhakemesi kanunumuzun 223.maddesinin 9.fıkrasında derhal beraat kararı düzenlenmiştir. İlgili düzenlemede “derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.” Hükmü yer almaktadır. Bu hükümle kast edilmek istenen birden fazla kararın verilme olanağının olduğu hallerde sanığın en lehine olan kararın tercih edilmesi gerekliliğidir. İlgili madde hükmünde “ Derhal beraat kararı verilmesi gereken haller…” hükmünün detaylıca incelenmesi gerekmektedir çünkü bu haller kanunda açıkça belirtilmemiştir. Bu hususta farklı görüşler mevcuttur.
İlk görüş sanık hakkında yargılamanın en başında her hangi bir yargılama süreci başlamadan açıkça beraat kararı verileceğinin belli olduğu konulardır. Bu görüş sanık hakkında düzenlenene iddianamenin iadesi mümkünken, iddianameyi kabul eden mahkemenin derhal beraat kararı vermesinin mümkün olmadığı konusunda eleştirilmektedir. Kabul edilen genel görüşe göre, beraat kararının “Yüklenen Fiilin Kanunda Suç Olarak Tanımlanmamış Olması” halinde düşme, durma veya ceza verilmesine yer olmadığı kararlarının değil; Derhal beraat kararı verilebileceği olarak kabul edilmektedir. Burada ihtimalin varlığı önemlidir. Kişi hakkında mahkûmiyete ilişkin bir kararın ortaya çıkma ihtimalinin varlığı halinde derhal beraat kararı verilebilmesi mümkün değildir. Ancak bizim kanunun lafzı gereği bu görüşe katılmamız mümkün değildir. Çünkü kanunun 2. Fıkrasında düzenlenen hususlar hakkında 9. Fıkra hükümlerinin uygulanması doğru olmayacaktır.
Derhal Beraat Kararı Verilen Haller Nelerdir?
Derhal beraat kararından anlaşılması gereken, CMK m.190/1’e göre yapılan ve m.191’e göre başlayan duruşmanın ilk celsesinde sanığın derhal beraatına karar verilmesi demek değildir. Sanığın duruşmanın geldiği aşamada, celse hangi sayıda olursa olsun, yasal şartları oluşan durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığına dair bir kararın verilmesi gerektiği tespit edilmekle birlikte, bu tespite varıldığı anda yapılan incelemeye göre sanığın CMK m.223/2’de sayılan sebeplerden birisi ile beraatına karar verilmesi sonucuna varılabilmekte ise, mahkeme tereddütsüz bir şekilde sanığın aklanması anlamına gelen beraat kararına, m.223/2’de gösterilen hangi sebeple ve sonuçla beraat kararı verilecekse, bunu da belirterek hükmetmeli ve bundan kaçınmamalıdır. Örneğin; takip şartı gerçekleşmediğinden bahisle durma, dava zamanaşımı dolduğundan bahisle düşme veya etkin pişmanlık sebebiyle ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiğine dair mahkemece tespit yapılmakla birlikte, esasen dava dosyasında sanığın CMK m.223/2-a,b veya e bentleri uyarınca beraatına karar verilmesi gerektiği anlaşılmakta ise, elbette üstünlük aklanma anlamına gelen beraat kararından yana kullanılmalıdır.
CMK 223/9.maddedeki düzenlemedeki derhal beraat kararının verilebileceği haller delil araştırmasına dahi gerek olmaksızın beraat kararı verilebilecek haller olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada amaç kişi hakkında daha aleyhe olan durma, düşme kararlarının bile verilebileceği durumlarda bu kararların verilmesinin önüne geçilerek kişi hakkında en lehe olan beraat kararının verilmesini sağlamaktır. Anlaşılacağı üzere derhal beraat kararı verilmesi daha çok meydana gelen olayın özü ve sanığın bu olay ile bağlantısı ile alakalıdır.
Beraat kararı defaatle belirttiğimiz gibi daha durma ve düşme kararlarına daha güvenceli ve öncelikli bir karardır. Bu konuda Ceza Genel Kurulunun 8.4.2003 tarihli, 9-84/85 numaralı kararında önödemeye tabi bir suç ile alakalı olarak önödeme ihtarı yapılmadan kişi hakkında beraat kararı verilmesinin nedeni de şöyle açıklanmıştır “…kural olarak düşme nedenleri bulunduğunda hakim, başka hususları araştırmadan düşme nedeninin uygulanma olanağı olup olmadığını araştırır. Önödeme de düşme nedenlerinden biridir. CMUK’un derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma veya düşme kararı verilemeyeceğine ilişkin hükmü ise bu kuralın istisnalarındandır. Durma ve düşme nedenleri mahkumiyeti engellemek amacıyla kabul edilmiş olup, beraat kararı durma ve düşme kararlarından daha güvenceli ve önceliklidir.”
Derhal Beraat Kararı Hakkında Yargıtay Kararı
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 9.2.1987 T., 4/384-43 E.
İftira ve efrada suimuamelede bulunmaktan sanığın beraatına ilişkin kararın katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine, Özel Dairece incelenerek, (müdahilin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının ve idare kurulundan lüzumu muhakeme kararı alınmadan iddianameye istinaden hüküm tesisi dosya kapsamına göre sonuca etkili görülmediğinden, tebliğnamedeki bozma isteyen düşüncenin reddiyle hükmün onanmasına) karar verilmiştir.
Özel Daire kararına karşı itiraz yoluna başvuran C. Başsavcılığı, özetle, (sanığın kendisine verilen idari görevi sırasında müsnet suçu işlediği iddia olunmasına ve mahkemece de bu şekilde kabul edilmesine göre, evvelemirde idare kurulundan bir karar alınmadan iddianame ile açılan davaya bakılarak yazılı şekilde hüküm kurulması) biçimindeki gerekçesiyle onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
Memurin Muhakematı Hakkında Kanun, memurların görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçlar üzerine yapılacak soruşturmayı ayrı bir usule (idare kurullarının lüzumu muhakeme kararı koşuluna) tabı tutmuştur. Bu hüküm memurlar için bir teminat ve yargılama şartıdır. Nitekim CMUK’un 253. maddesinin 4. fıkrası hükmü ile bu teminat korunmuştur. Ancak, aynı maddenin son fıkrası ile bu kurala “derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma veya düşme kararı verilemez” hükmü ile bir istisna getirmiş bulunmaktadır.
Dosyaya göre, yerel mahkemenin, sanığı sorguya çektikten, müşteki ve tanıkları dinledikten ve tüm delilleri topladıktan sonra, yargılama koşulunu aramadan beraata karar verdiği, Özel Dairenin ise idare kurulundan lüzumu muhakeme kararı alınmamasının sonuca etkili olmayacağı gerekçesiyle katılanın temyiz itirazlarının reddiyle yerel mahkeme hükmünü onadığı anlaşılmaktadır.
CMUK’un 253/son maddesinin “derhal beraat kararı verilebilecek hallerde dur veya düşünme kararı verilemez” hükmüne, yargılamayı ulaştığı aşamada geriye götürmenin, gerek usul hukuku açısından, gerekse beraat eden sanık yönünden bir yararı ya da gereği bulunmamasına göre, beraate ilişkin mahkeme hükmünü onayan Özel Daire kararı yerinde görülmekle C. Başsavcılığının itirazının reddine, karar verilmiştir.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 5.12.2022, 13384/16892
CMK 223/9’da yer alan “derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez” hükmünden anlaşılan, yargılamanın geldiği aşama itibariyle ilave bir delil toplanmasına ya da araştırma yapılmasına gerek olmadan beraat kararı verilebilecek olmasıdır. Böylece artık örneğin zamanaşımı dolduğundan bahisle düşme değil, beraat kararı verilmelidir. Somut olayda da, temyiz incelemesine kadar zamanaşımının dolduğu anlaşılmakta ise de, sanığın lekelenmeme hakkı yönünden kararı bozup düşme kararı vermek yerine, usul ve yasaya uygun beraat kararının onanmasına karar verilmiştir.