Vesayet davası, bazı ergin kişilerin veya velayet altında bulunmayan küçüklerin kişisel ve maddi menfaatlerini korumak amacıyla 4721 sayılı Medeni Kanun ile düzenlenmiş bir hukuk kurumudur. Vesayet altına alınma, kanuni bir zorunluluktan kaynaklanabileceği gibi kişinin kendisi de bazı durumlarda vesayet altına alınmasını mahkemeden talep edebilir. Vesayet davası, kanuni bir zorunluluktan açılabileceği gibi kişinin kendisi de bazı durumlarda vesayet davası açabilir. Medeni Kanuna göre vesayet aşağıdaki hallerde mümkündür;
- Yaş küçüklüğü,
- Kısıtlanma
- Hürriyeti bağlayıcı (hapis cezası) ceza alma,
- Kişinin kendi isteğiyle vesayet altına alınmayı talep etmesi.
Velayet altında olmayan küçükler ve kısıtlama hali olan erginler adına vasi atanmaktadır. Kendi haklarını ve mali menfaatlerini koruyamayacak durumda olmaları nedeniyle koruma altına almak adına vasi atanması kararı verilmektedir. Vesayete dair hükümler, Türk Medeni Kanunu’nun 396. maddesi ile 494. maddesi arasında yer almaktadır. Türk Medeni Kanun 404, 405, 406 ve 407 maddelerinde vesayeti gerektiren haller ve şartları tek tek sayılmıştır. 408. maddede ise kişinin kendi isteğiyle vesayet altına alınması düzenlenmiştir. Vesayet altına alınan herkese bir vasi tayin edilir. Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür (MK m.403).

Vesayet ve Vasi Nedir?
Reşit olan, ama belli sebeplerle kısıtlanması gereken kişilerin veya reşit olmayan, ama kendi anne ve babası ile aralarında velayet ilişkisi olmayan çocukların haklarının korunması için kurulan ilişkiye “vesayet” denmektedir. Bu hukuki ilişkiye “vasilik” de denir. Türk hukukunda vesayet kararı, sadece bir meseleden dolayı değil, pek çok ihtiyaçtan dolayı alınır. Birçok farklı konuda kişilere vasi atanması gündeme gelebilir. Tüm bu hususlar, temel olarak Türk Medeni Kanununun 396. maddesi ile devamında ve mevzuatımızın değişik yerlerinde dağınık olarak yer alır.
Vesayetten söz edilince, akla “vasi ne demektir” sorusu da gelmektedir. Hemen açıklayalım: Vesayet altına alınan kimsenin, haklarının korunması için görevlendirilen kişiye “vasi” denmektedir. Vasi, vesayet altına alınan kimsenin kişilik haklarını korur, onun malvarlığını yönetir. Aşağıdaki durumlarda kişiye vasi atanır.
Vesayet Davası Açılacak Haller
Vasinin atanmasını gerektiren haller, genel anlamda Medeni Kanunumuzun 404 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bunlar, farklı özelliklere sahip durumlardır. Genel olarak ifade edersek, küçüklük ve kısıtlanma durumlarında vesayet altına alınma bahis konusudur. Ama şunu da belirtelim ki, kısıtlama halleri çok geniş kapsamlıdır. Türk Medeni Kanun’a göre vesayeti gerektiren haller; küçüklük ve kısıtlanmadır. Vesayet davası şu hallerde açılır;
-
Küçüklük Nedeniyle Vesayet
Hukuk sistemimizde 18 yaşından küçük olanlar, reşit değildir. Bu kişilerin mahkemece ergin olduklarına karar verilmedikçe, bunlar hukukta “küçük” olarak nitelendirilir. Küçükler ise, kural olarak anne ve babasının velayeti altındadırlar. Ancak küçük olup da, bir şekilde anne veya babası ile arasında velayet bağı olmayanlara vasi tayin edilir. Bu kimselerin hukuki ilişkileri vasileri vasıtasıyla gerçekleştirilir. Küçüklere bu şekilde vasi tayini, vesayet davası yoluyla veya mahkeme, nüfus memuru, noter gibi resmi makamların durumu fark etmesi ve ilgili yere bildirmesi yoluyla olabilir. Ayrıca küçüklere “sırf belli işlemler için” vasi de atanabilir. Örneğin çocuğun soybağı davası açacağı durumda davayı vasinin açması gerekir. Çünkü, annenin soybağı davası açma imkanı hukuken yoktur. Bu nedenle, sırf soybağı davasını açması ve takip etmesi için, vasi atanması mahkemeden istenir.
-
Kısıtlanma Nedeniyle Vesayet
Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle vesayet
TMK’nın 405/1. maddesine göre; “Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.” denmektedir. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedenleriyle kısıtlamaya karar verilebilmesi için akıl hastalığı veya akıl zayıflığının resmi sağlık kurulu raporu kanıtlanmış olması koşuldur. Hâkim, kısıtlamaya ilişkin karar vermeden önce, kurul raporunu gözönünde tutarak kısıtlanması istenilen kişiyi dinleyebilir. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır. Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.
Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim nedeniyle vesayet
Türk Medeni Kanunu 406. maddesine göre savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşam tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır. Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanacaktır. Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu Madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kısıtlanmış olan kişinin vesayetin kaldırılmasını isteyebilmesi, en az bir yıldan beri vesayet altına alınmasını gerektiren sebeple ilgili olarak bir şikâyete meydan vermemiş olmasına bağlıdır.
Hürriyeti bağlayıcı ceza nedeniyle vesayet
Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olan her ergin kısıtlanır. Özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkumiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi üzerindeki vesayet, hapis halinin sonra ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür.
Kişinin kendi isteği üzerine vesayet altına alınması
İstek üzerine de vasi ataması yapılabilir. Yaşlılığı, engelliliği, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her ergin kısıtlanmasını isteyebilir.
Vesayet Kararının Alınması
Vesayet kararının alınması konusunda izlenecek yol, hangi sebeple alınacağına göre değişir. Öncelikle belirtelim ki, vasi atanması her durumda yargı kararı ile olur. Kişinin alkol yahut uyuşturucu madde bağımlılığı, savurganlığı, kötü yönetim sergilemesi, kötü yaşam sürmesi ya da kendi isteğiyle kısıtlanması hallerinde kısıtlanacak olan kimsenin dinlenmesi zorunludur.
Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle vesayet kararı verilecekse, resmî sağlık kuruluşundan rapor alınması lazımdır. Hakim, raporu da göz önünde bulundurarak gerekli görmesi halinde kısıtlanacak olan kimseyi dinler. Bir kimse hakkında mahkemece verilen kısıtlama kararı kesinleştiğinde, kısıtlanan kişinin yerleşim yeri ve nüfusa kayıtlı olduğu yerde anılan karar hemen ilan edilir. İlandan önceki hukuki ilişkilerde iyiniyetli olan üçüncü kişilerin hakları ise korunur. Bir kimsenin vesayet altına alınması farklı şekillerde olduğundan, farklı prosedürler söz konusudur. Bu nedenle, sürecin hukuka uygun biçimde işlemesi için hukukî yardım almak her zaman daha isabetli olacaktır.
Vesayet Davası Usulü
- İlgilinin Dinlenilmesi ve Bilirkişi Raporu
TMK’nın 409/1. maddesine göre savurganlık, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı ve kötü yönetimi veya isteği bağlı kısıtlama hallerinde, kısıtlanması söz konusu olan kişinin dinlenmesi zorunludur. İkinci fıkrasına göre ise, bir kişinin akıl hastalığı ve akıl zayıflığı sebepleriyle kısıtlanması için, resmi sağlık kurulu raporu alınmış olmalıdır. Hâkim, bu sebeplerle kısıtlama kararı vermeden önce, kısıtlanması istenen kişiyi dinleyebilir. Bir kimse dinlenilmeden savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetimi veya isteği sebebiyle kısıtlanamaz. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmî sağlık kurulu raporu üzerine karar verilir. Hâkim, karar vermeden önce, kurul raporunu göz önünde tutarak kısıtlanması istenen kişiyi dinleyebilir.
- İlan
TMK’nın 410. maddesinin birinci fıkrasına göre, kısıtlama kararı kesinleşince, kısıtlının hem nüfusa kayıtlı olduğu yerde, hem de yerleşim yerinde hemen ilan edilir. Kısıtlama kararı kesinleşince hemen kısıtlının yerleşim yeri ile nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilan olunur. Kısıtlama, iyiniyetli üçüncü kişileri ilandan önce etkilemez. Ayırt etme gücüne sahip olmamanın sonuçlarına ilişkin hükümler saklıdır.

Vesayet Davası Yetkili ve Görevli Mahkeme
Vesayet işlerinde yetkili mahkeme, küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki mahkemedir. Görevli mahkeme ise Sulh Hukuk Mahkemesi(vesayet makamı) olarak düzenlenmiştir. Vesayete ilişkin davalar, basit yargılama usulüne tabi olup hasımsız olarak açılmaktadır. Basit yargılama usulüne tabi olduğundan adli tatil boyunca süreler işleyecektir. Vasi tayin edilmesi ancak mahkeme kararı ile mümkündür. Yer bakımından yetkili ve görevli mahkeme tarafından küçük veya kısıtlılara vasi ataması yapılacaktır; noterden vasi tayin edilmesi mümkün değildir.
Vesayet davası, hukuka ve usulüne uygun açılmışsa, çok uzun sürmez. Ama kesin bir süre vermenin imkanı yoktur. Her somut olaya göre değişse de, dava doğru biçimde takip edilirse, hızlı sonuçlanacaktır. Mahkemenin iş yoğunluğu, adli takvim, tarafların durumu, delillerin durumu ve incelemeler gibi pekçok unsur, dava süresini uzatabilir veya kısaltabilir. Öte yandan hukuki yardım alınması, dava süresi bakımından olumlu sonuç doğurur.
Vesayet Altındaki Kişinin İkametgahını Değiştirmesi
Vesayet makamının izni olmadıkça vesayet altındaki kişi yerleşim yerini değiştiremez. Yerleşim yerinin değişmesi hâlinde yetki, yeni vesayet dairelerine geçer. Bu takdirde kısıtlama yeni yerleşim yerinde ilan olunur. Cezaevinde bulunan hükümlü kişinin ikametgah adresi ise cezaevidir. Vesayete ilişkin davalarda yetkili mahkemenin belirlenmesinde, hükümlünün mahkumiyetten önceki son adresi dikkate alınır. Cezaevinde bulunan hükümlünün mahkumiyetten önceki son adresi, mahkeme kararı ile de olsa sonradan değiştirilemez.
Vesayet Organları ve Vesayet Makamı
Vesayet organları, vesayet daireleri (Sulh Hukuk ve Asliye Hukuk Mahkemesi) ile vasi ve kayyımlardır (TMK m. 396). Vasi ile kayyım atanmasının aynı anlama geldiği düşünülmekte ise de her iki kavram birbirinden farklıdır. Vasi, vesayet altına alınan küçük ya da kısıtlının malvarlığına dair bütün menfaatlerini korumakla yükümlüdür. Buna karşılık kayyım, yalnızca belirli işleri görmek veya malvarlığı yönetmekle yükümlüdür.
Kamu vesayeti, vesayet makamı ve denetim makamından oluşan vesayet daireleri tarafından yürütülür. Vesayet makamı, sulh hukuk mahkemesi; denetim makamı ise, asliye hukuk mahkemesidir.
Vasi Tayini (Atanması)
Vasi olacak kimsenin TMK m. 413/I uyarınca; ergin ve vesayet işlerini görmeye ehil olması gerekir. Bununla birlikte vasi olacak kimsede, vesayete engel sebeplerden birinin bulunmaması gerekir. Vasi atanacak kişinin, kısıtlanacak olan kimsenin mallarını idare edecek, onun bakım ve korunmasını sağlayabilecek güç ve yetenekte olması gerekir. Vasi olacak kişi aynı zamanda TMK m. 418’de sayılan olumsuz sebepleri de taşımamalıdır. Maddeye göre; “kısıtlılar, kamu hizmetinden yasaklılar veya haysiyetsiz hayat sürenler, menfaati kendisine vasi atanacak kişinin menfaati ile önemli ölçüde çatışanlar veya onunla aralarında düşmanlık bulunanlar, ilgili vesayet daireleri ve yargıçları’’ vasi olarak atanamazlar.
Hakim gerekli gördüğü hallerde birden fazla vasi atayabilir. Birlikte vasilerden birinin ihmali ile vesayet altındaki kimse zarar görürse diğerleri de müteselsilen sorumlu olur. Hakim haklı sebepler engellemedikçe vesayet altına alınacak kişinin öncelikle eşini veya yakın hısımlarından birini vasi olarak tayin eder. Yerleşim yerinin yakınlığı ve kişisel ilişkiler vasi tayininde göz önünde tutulur. Yine haklı sebepler engel olmadıkça vasiliğe, vesayet altına alınacak kişinin ya da ana babasının gösterdiği kimse atanır. Vesayet altına alınan kimsenin yerleşim yerinde oturanlardan vasiliğe atananlar, vasilik görevini kabul etmeye mecburdur.
TMK m.417’de ise vasilikten kaçınma sebepleri belirtilmiştir. Esasen vasi adayının ileri sürdüğü, vasiliğe yeterli ya da yetenekli olmadığı veya görevi sebebiyle çok meşgul olduğu gibi mazeretleri hâkim yerinde görmezse o kişiyi vasi tayin eder. Fakat TMK m. 417’de belirtilen 60 yaşını doldurmuş olmak, bedensel özür ya da sürekli hastalık sebebiyle bu görevi güçlükle yapabilecek olmak, dörtten çok çocuğun velisi olmak, üzerinde başka bir vasilik görevi olmak gibi sebepler ile vasilikten kaçınılabilir. Bu halde hâkimin takdir yetkisi yoktur.
Yine aynı madde, Cumhurbaşkanı, TBMM ve Bakanlar Kurulu üyeleri, Hakimlik ve Savcılık mesleği mensuplarının vasilik görevini kabul etmeyebilecekleri belirtilmiştir. Vasi tayini davasını yürüten ilgili daireler ve makamlar vesayet halinin gerekli olması halinde hiç vakit kaybetmeden bu işlemin yapılması konusunda yükümlü olmaktadırlar. Vasilik görevini üstlenmesi istenen veya bu görevin verileceği kişiye vasi tayini yapıldığına dair bir tebliğin yapılması gerekir. Karar, bu görevi üstlenecek kişinin ikametgahının bulunduğu yerdeki ilgili makamlarca açıklanır.
Vasi olarak atanmış ve sorumluluğu üstlenmiş olan kişi tebliğin kendisine ulaşmasından başlayarak on günlük bir süre boyunca kendisinde bu duruma itiraz etme hakkını tutabilir. Kanuna aykırı olması sebebi ile vasi duruma itiraz ettiği ve mahkeme tarafından bu konuda olumlu karar çıktığı takdirde yeni bir vasinin atanmasının gerçekleşmesi gerekmektedir. Yeni bir vasinin atanması için arada geçen süre boyunca daha önce vasiliği konusunda mahkemenin olumlu karar verdiği kişi bu karara rağmen vasilik görevini yerine getirmek zorundadır. Ancak yeni vasinin belirlenmesi sürecinin tamamlanması ile kişi vasilik görevlerini bırakabilmektedir.
Vasinin Görev ve Yetkileri
Vasinin görev ve yetkileri, Türk Medeni Kanununda ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Öte yandan, bunun uygulamaya nasıl yansıması gerektiği konusu da çok önemlidir. Yukarıda belirttiğimiz üzere, vasinin temel görevi, “vesayet altına alınan kimsenin kişilik haklarını korumak” ve “malvarlığını yönetmek”tir. Bunun dışında vasinin diğer önemli görevleri şunlardır:
- Vasiliğe atanma kararının kesinleşmesi üzerine vasi ile vesayet makamının görevlendireceği bir kişi tarafından, vakit geçirilmeksizin, yönetilecek malvarlığının defteri tutulur.
- Kıymetli evrak, değerli eşya, önemli belge ve benzerleri, malvarlığının yönetimi bakımından bir sakınca yoksa, vesayet makamının gözetimi altında güvenli bir yere konulur.
- Vesayet altındaki kişinin menfaati gerektirirse değerli şeylerin dışındaki taşınırlar, vesayet makamının vereceği talimat uyarınca, açık artırma ile satılır. Hâkim, özel durumları, taşınırın niteliğini veya değerinin azlığını göz önüne alarak pazarlıkla satışa da karar verebilir. Vesayet altındaki kişinin kendisi veya ailesi için özel bir değer taşıyan şeyler, zorunluluk olmadıkça satılamaz.
- Vesayet altındaki kişinin kendisi veya malvarlığının yönetimi için gerekli olmayan paralar, faiz getirmek üzere, vesayet makamı tarafından belirlenen milli bir bankaya yatırılır veya Hazine tarafından çıkarılan menkul kıymetlere çevrilir. Paranın yatırılmasını bir aydan fazla geciktiren vasi, faiz kaybını ödemekle yükümlüdür.
- Vesayet altındaki kişinin malvarlığı içinde ticari, sınai veya benzeri bir işletme varsa; vesayet makamı, bunların işletilmesinin devamı veya tasfiyesi için gerekli talimatı verir.
- Taşınmazların satışı, vesayet makamının talimatı uyarınca ve ancak vesayet altındaki kişinin menfaati gerekli kıldığı hallerde mümkündür. Satış, vesayet makamının bu iş için görevlendireceği bir kişi tarafından vasi de hazır olduğu hâlde açık artırmayla yapılır ve ihale vesayet makamının onamasıyla tamam olur; onamaya ilişkin kararın ihale gününden başlayarak on gün içinde verilmesi gerekir. Ancak denetim makamı, istisnai olarak özel durumları, taşınmazın niteliğini veya değerinin azlığını göz önüne alarak pazarlıkla satışa da karar verebilir.
- Vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla vasi, vesayet altındaki kişiyi bütün hukuki işlemlerinde temsil eder. Fakat vasi olan kişi kefil olma, yeni bir vakıf kurma ya da vesayet altında bulunan kişinin adına bağışta bulunmaya yetkili değildir.
- Vesayet altındaki kişi görüşlerini oluşturma ve açıklama yeteneğine sahipse, vasi önemli işlerde karar vermeden önce olanak ölçüsünde, onun görüşünü almakla yükümlüdür; ancak vesayet altındaki kişinin işi uygun bulmuş olması vasiyi sorumluluktan kurtarmaz.
- Vesayet altındaki kişiye vesayet makamı tarafından bir meslek veya sanatın yürütülmesi için izin verilmiş ise, o kişi bununla ilgili her türlü olağan işlemleri yapmaya yetkilidir ve bu tür işlemlerden dolayı bütün malvarlığı ile sorumludur. Vesayet altındaki kişi, kendi tasarrufuna bırakılmış olan mallar ile vasinin izniyle çalışarak kazandığı malları serbestçe yönetir ve kullanır.
- Vasi, vesayet altındaki kişinin malvarlığını iyi bir yönetici gibi özenle yönetmek zorundadır. Vasi, yönetimle ilgili hesap tutmak ve vesayet makamının belirlediği tarihlerde ve her hâlde yılda bir defa hesabı onun incelemesine sunmakla yükümlüdür.
- Yasalar çerçevesinde vasi tayini sonucu görev alan kişinin bu görev süresi iki yıldır. Makamlar gerekli ve uygun gördüğü takdirde bu süreyi her seferinde iki yıl uzatmak üzere genişletebilmektedir. Vasi görevini yürüten kişi dört senelik görevinin sonunda vasilik görevinden kaçınma hakkını kullanma özgürlüğüne sahip olmaktadır.
- Vesayet altında bulunan kişi vasinin isteğinin bulunması durumunda ücret ödemekle yükümlü olmaktadır. Eğer bu yükümlülüğü yerine getirebilecek bir duruma sahip değilse bu durumda Hazine tarafından vasiye ödeme yapılmaktadır. Ücretin belirlenmesinde ise vasinin ortaya koyduğu emek ve üzerinde sorumlu olduğu malvarlığına bağlı olarak esaslar belirlenerek bir değerin belirlenmesi gerçekleştirilir.
Vesayet Makamından İzin Alınması Gereken Durumlar
Aşağıdaki hallerde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesinin izni gereklidir:
- Taşınmazların alımı, satımı, rehin edilmesi ve bunlar üzerinde başka bir ayni hak kurulması,
- Olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı, satımı, devri ve rehnedilmesi,
- Olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri,
- Ödünç verme ve alma,
- Kambiyo taahhüdü altına girme,
- Bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz kirası sözleşmeleri yapılması,
- Vesayet altındaki kişinin bir sanat veya meslekle uğraşması,
- Acele hâllerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması,
- Mal rejimi sözleşmeleri, mirasın paylaştırılması ve miras payının devri sözleşmeleri yapılması,
- Borç ödemeden aciz beyanı,
- Vesayet altındaki kişi hakkında hayat sigortası yapılması,
- Çıraklık sözleşmesi yapılması,
- Vesayet altındaki kişinin bir eğitim, bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi,
- Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi.
Denetim Makamından İzin Alınması Gereken Durumlar
Aşağıdaki hallerde vesayet makamının izninden sonra denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesinin da izni gereklidir:
- Vesayet altındaki kişinin evlât edinmesi veya evlât edinilmesi,
- Vesayet altındaki kişinin vatandaşlığa girmesi veya çıkması,
- Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi, kişisel sorumluluğu gerektiren bir ortaklığa girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması,
- Ömür boyu aylık veya gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması,
- Mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması,
- Küçüğün ergin kılınması,
- Vesayet altındaki kişi ile vasi arasında sözleşme yapılması.
Vesayet Makamının Rapor ve Hesapları İncelemesi
Vesayet makamı, vasinin belli dönemlerde vereceği rapor ve hesapları inceler; gerekli gördüğü hâllerde bunların tamamlanması veya düzeltilmesini ister.
Vesayet makamı, rapor ve hesapları kabul veya reddeder; gerektiğinde vesayet altındaki kişinin menfaatini korumak için uygun önlemleri alır.
Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi ve her ilgili, vasinin eylem ve işlemlerine karşı vesayet makamına şikayette bulunabilir. Vesayet makamının kararlarına karşı tebliğ gününden başlayarak on gün içinde denetim makamına itiraz edilebilir.
Vesayet Dairelerinden İzin Alınmadan Yapılan İşlemler
Kanunen gerektiği hâlde vasinin yetkili vesayet dairelerinin iznini almadan yapmış olduğu işlemler, vesayet altındaki kişinin vasinin izni olmaksızın yaptığı işlem hükmündedir.
Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi, vasinin açık veya örtülü izni veya sonraki onamasıyla yükümlülük altına girebilir veya bir haktan vazgeçebilir. Yapılan işlem diğer tarafın belirlediği veya başvurusu üzerine hâkimin belirleyeceği uygun bir süre içinde onanmazsa, diğer taraf bununla bağlı olmaktan kurtulur. Vasinin onamadığı işlemlerde taraflardan her biri verdiğini geri isteyebilir. Ancak, vesayet altındaki kişi, sadece kendi menfaatine harcanan veya geri isteme zamanında malvarlığında mevcut olan zenginleşme tutarıyla ya da iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmış olduğu miktarla sorumludur. Vesayet altındaki kişi, fiil ehliyetine sahip olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış ise, onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olur.
Vesayet altındaki kişinin vasi veya Devlete karşı alacakları imtiyazlı alacaktır.
Vasinin ve Vesayet Dairelerinin Sorumlulukları
Vesayet organları ve vesayet işleriyle görevlendirilmiş olan diğer kişiler, bu görevlerini yerine getirirlerken iyi bir yönetimin gerektirdiği özeni göstermekle yükümlüdürler.
- Vasinin Sorumluluğu
Vasi, görevini yerine getirirken kusurlu davranışıyla vesayet altındaki kişiye verdiği zarardan sorumludur. Kayyım ve yasal danışmanlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
- Devletin Sorumluluğu
Devlet, vesayet dairelerinde görevli olanların hukuka aykırı olarak sebebiyet verdikleri zararlardan doğrudan doğruya sorumlu olduğu gibi; vasi, kayyım ve yasal danışmanlara tazmin ettirilemeyen zararlardan da sorumludur.
Zararı tazmin eden Devlet, zararın meydana gelmesinde kusurlu olanlara rücu eder. Zararın doğmasına kusurları ile sebep olanlar, rücu hakkını kullanan Devlete karşı müteselsilen sorumludurlar.
Devletin vesayet dairelerinde görevli kişilere karşı rücu davasına bakmaya, vesayet dairelerinin bulunduğu yere en yakın asliye mahkemesi yetkilidir. Vesayetle ilgili tazminat ve diğer rücu davaları vesayet dairelerinin bulunduğu yer asliye mahkemesinde görülür.
Vesayeti Gerektiren Hallerin Sona Ermesi
- Küçüklerde Vesayeti Gerektiren Hallerin Sona Ermesi
Küçük üzerindeki vesayet, onun ergin olmasıyla kendiliğinden sona erer.
Erginliğe mahkemece karar verilmiş ise, mahkeme aynı zamanda küçüğün hangi tarihte ergin olacağını tespit ve ilân eder.
- Kısıtlılarda Vesayeti Gerektiren Hallerin Sona Ermesi
Özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûmiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi üzerindeki vesayet, hapis halinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkar.
Diğer kısıtlılar üzerindeki vesayet, yetkili vesayet makamının kararıyla sona erer. Vesayeti gerektiren sebebin ortadan kalkması üzerine vesayet makamı vesayetin sona ermesine karar verir.
Kısıtlı ve ilgililerden her biri, vesayetin kaldırılması isteminde bulunabilir. Kısıtlama ilan edilmişse, kaldırılması da ilan olunur. Fiil ehliyetinin yeniden kazanılması ise, ilanın yapılmasına bağlı değildir.
Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı yüzünden kısıtlanmış olan kişi üzerindeki vesayetin kaldırılmasına, ancak kısıtlama sebebinin ortadan kalkmış olduğunun resmî sağlık kurulu raporu ile belirlenmesi hâlinde karar verilebilir.
Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kısıtlanmış olan kişinin vesayetin kaldırılmasını isteyebilmesi, en az bir yıldan beri vesayet altına alınmasını gerektiren sebeple ilgili olarak bir şikâyete meydan vermemiş olmasına bağlıdır.
Kendi isteğiyle kısıtlanmış olan kişi üzerindeki vesayetin kaldırılması, kısıtlamayı gerektiren sebebin ortadan kalkmasına bağlıdır.
Vasilik Görevinin Sona Ermesi
- Fiil Ehliyetinin Yitirilmesi ve Ölüm
Vasi konumunda bulunan kişinin fiil ehliyetini kaybetmesi veya yaşamının sonlanması sonucu fiziki olarak vasilik görevinin bitmesine sebep olan şartlar sağlanmış olur.
- Sürenin Sona Ermesi ve Uzatılmaması Nedeniyle Vasilik Görevinin Sona Ermesi
Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.
- Engelin veya Kaçınma Sebebinin Ortaya Çıkması
Vasi, vasiliğe engel bir sebebin ortaya çıkması hâlinde görevinden çekilmek zorundadır.
Vasi, bir kaçınma sebebi ortaya çıktığı takdirde sürenin bitiminden önce görevinden alınmasını isteyebilir; ancak, önemli sebeplerin varlığı hâlinde görevine devam etmek zorundadır.
- Göreve Devam Zorunluluğu
Görevi sona eren vasi, yenisi göreve başlayıncaya kadar zorunlu işleri yapmakla yükümlüdür.
Vasilik Görevinden Alınma
Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi veya her ilgili, vasinin görevden alınmasını isteyebilir. Vasi atamada olduğu gibi vasinin görevden alınması görevi vesayet makamına aittir. Vasinin görevini yapmakta yetersizliği sebebiyle vesayet altındaki kişinin menfaatleri tehlikeye düşerse, vesayet makamı kusuru olmasa bile vasiyi görevden alabilir. Görevden alınmayı gerektiren sebebin varlığını başka bir yoldan öğrenen vesayet makamı, vasiyi re’sen görevden almakla yükümlüdür. TMK’nın 483.maddesine göre vasinin görevden alınma nedenleri;
- Görevini ağır surette savsaklaması,
- Yetkilerini kötüye kullanması,
- Güveni sarsıcı davranışlarda bulunması,
- Borç ödemede acze düşmesi
- Araştırma ve uyarı
Başvuru üzerine veya resen harekete geçen vesayet makamı TMK’nın 484. maddesine göre görevden alma işleminden önce, gerekli araştırmayı yapmalı ve vasiyi dinlemelidir. Ancak yaptığı araştırmadan sonra ağır olmayan hallerde görevden almak yerine vasiye görevden alınacağı konusunda uyarıda bulunulur. Gecikmesinde tehlike bulunan hallerde vasiye geçici olarak işten el çektirilip bir kayyım atanabileceği gibi; gerekirse muhtemel zararı göz önünde bulundurarak vasinin mallarına ihtiyati haciz koyabilir ve tutuklanması da istenebilir. Görevden almak ve uyarıda bulunmanın tanı sıra, vesayet altındaki kişinin korunması için gerekli diğer önlemler de alınmaktadır.
- İtiraz
İlgililer, vesayet makamının kararlarına karşı, tebliğ gününden başlayarak on gün içinde denetim makamına itiraz edebilirler. Denetim makamı, gerektiğinde duruşma da yaparak bu itirazı kesin karara bağlar.
- Vasinin Kesin Hesap ve Malvarlığını Teslim Zorunluluğu
Görevi sona eren vasi, yönetimle ilgili son raporu ve kesin hesabı vesayet makamına vermekle yükümlü olduğu gibi; malvarlığını vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye teslim edilmek üzere hazır bulundurmak zorundadır. Son rapor ve kesin hesap belli zamanlarda verilen rapor ve hesaplar gibi vesayet makamı tarafından incelenir ve onaylanır.
- Vasinin Görevine Son Verilmesi
Son rapor ve kesin hesap onaylandıktan ve malvarlığı vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye teslim edildikten sonra, vesayet makamı vasinin görevinin sona erdiğine karar verir. Vesayet makamı, son rapor ve kesin hesabın onaylanması veya reddi konusundaki kararı ile birlikte kesin hesabı vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye, tazminat davası açma hakları bulunduğunu da belirtmek suretiyle tebliğ eder. Bu tebliğde vasinin görevine son verildiği de belirtilir.
Sorumluluk Davasında Zamanaşımı
Vasi, TMK’nın 467/1. maddesine göre, görevini yerine getirirken, kusurlu davranışı ile yaptığı işlemlerden doğan zararlardan tek başına sorumlu olur. Bu kural, TMK’nın 467/2. maddesine göre, kayyım ve kanuni danışmanlar için de geçerlidir.
- Olağan zamanaşımı
Sorumlu vasi ve kayyıma karşı açılacak tazminat davası kesin hesabın tebliğ edildiği tarihten başlayarak bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Tazmin ettirilemeyen zararlar için Devlete karşı açılacak tazminat davasının zamanaşımı süresi, zararın vasi, kayyım ve yasal danışmana tazmin ettirilemeyeceğinin anlaşılmasından başlayarak bir yıldır. Vesayet dairelerinde görevli olanların sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı Devlete karşı açılacak davaların zamanaşımı genel hükümlere tâbidir. Devletin rücu davası, rücu hakkının doğumunun üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
- Olağanüstü zamanaşımı
Olağan zamanaşımı süresi işlemeye başlamadan önce zarar gören tarafından bilinmesi veya anlaşılması olanağı bulunmayan bir hesap yanlışlığına veya bir sorumluluk sebebine dayanan tazminat davası, hesap yanlışlığının veya sorumluluk sebebinin öğrenilmesinden başlayarak bir yıl içinde açılabilir. Vesayetten doğan tazminat davaları, her hâlde kesin hesabın tebliğinin üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Vesayet Davası ve Vasi Tayini (Atanması) Yargıtay Kararları
Yargıtay 2. HD Karar: 2015/11223
- Medeni Kanunun 404. Madde ve Devamı
- Vesayet Davası – Vasi Tayini
Davacı, hükümlü olması nedeniyle vasisi aracılığıyla açtığı boşanma davasında eşinin de boşanma talebini kabul ettiğini beyan etmiş, davalı eş de cevap dilekçesi ve duruşmadaki beyanında boşanmayı kabul ettiğini bildirmiştir. Mahkemece, davacının hükümlü olması nedeniyle anlaşmalı boşanmanın mümkün olmadığı belirtilerek davaya çekişmeli olarak devam edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Davacı almış olduğu kesinleşmiş hapis cezası nedeniyle kısıtlanmıştır. O halde sınırlı ehliyetsiz olan davacı, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarını yasal temsilcisinin rızası olmadan kullanabilir (TMK.m.16). Davacının talebi Türk Medeni Kanununun 166/3 maddesinde düzenlenen “anlaşmalı boşanmaya” yöneliktir. Mahkemece, davacı bulunduğu cezaevinden getirtilerek, davalı da davet edildikten sonra beyanlarının alınması ve şartları oluştuğu takdirde “anlaşmalı olarak” boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yargıtay 2. HD Karar: 2019/12487
- Medeni Kanunun 404. Madde ve Devamı
- Vesayet Davası – Vasi Tayini
Davacı tarafından aile mahkemesinde evlenmenin iptali davası açılmıştır. Davacı erkek, davalıyla yapmış olduğu evliliğini davalının akıl hastalığına dayalı mutlak butlan sebebini ileri sürerek evlenmenin iptalini istemiştir. Mahkeme davalı kadın hakkında rapor düzenlenmesini istemiş ve Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu tarafından verilen raporda, davalı kadın olayları kavrayıp sağlıklı sonuca varabilme yeteneğini ortadan kaldıracak derecede psikotik bozukluk denilen hastalık olduğu saptanmıştır. Davalı kadının bu hastalığının geçici olmadığı, sürekli olduğu ve belirtilerinin devam etmesi ile ayırt etme gücünü kazanmadığı belirtilmiştir. Mahkeme, ilgili raporu gerekçe göstererek kurmuş olduğu davanın kabulüne karşılık davalı kadın tarafından temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde dava şartının dava ehliyetine sahip olması konusunun kamu düzeniyle ilgili olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle mahkeme tarafından davalı kadın hakkında sulh hukuk mahkemesine ihbarda bulunarak davalı için vasi tayini atanmasını sağlayarak ihbarda bulunulması vasi atanmasının sağlanması, vasiye yöneltilmesi ve tüm deliller ile birlikte karar verilmesi gerekmektedir. Davalının taraf teşkili sağlanmadan, savunma hakkı kısıtlanmış olduğundan kanuna aykırı kurulan hüküm karşısında bozma kararı verilmiştir.
Yargıtay 2. HD Karar: 2018/5489
- Medeni Kanunun 404. Madde ve Devamı
- Vesayet Davası – Vasi Tayini
Mahkeme tarafından davalı K. davacı kadına vasi atanmasının gerekip gerekmediği konusunda ilgili üniversiteye sevk etmiş ve kadının akıl zayıflığı bulunduğu, iyileşmenin de mümkün olmaması nedeniyle vasi atanması gerektiğini belirtmiştir. Ancak … Sulh Hukuk Mahkemesinin vesayet dosyasında, davalı kadının duygu durum bozukluğu olduğuna dair tanı konularak vasi tayini atanmasına ihtiyaç olmadığını belirtmiştir. Taraflar arasında aile mahkemesinde boşanma davası görülmüş, mahkemenin kurmuş olduğu hükme karşılık temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Yargıtay, dosya incelemesinde her iki raporun çelişkili olduğunu, çelişkinin giderilmesi adına mahkeme tarafından Adli Tıp Kurumuna davalı kadının tekrardan sevk edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Tüm bu nedenlerle mahkeme tarafından kurulan hüküm kanuna aykırı olduğundan bozma yönünde karar verilmiştir.
Yargıtay 2. HD Karar: 2017/13790
- Medeni Kanunun 404. Madde ve Devamı
- Vesayet Davası – Vasi Tayini
Aile mahkemesi sıfatıyla görülen boşanma davasında karar verilmiş, hüküm davalı erkek tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay tarafından gerçekleştirilen dosya incelemesinde davalının ağır ceza mahkemesinde uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan 8 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini tespit etmiştir. İlgili karar kesinleşmiş olduğundan cezaevinde hükümlü olduğu anlaşılmıştır. Türk Medeni Kanunu’nun 407. maddesine göre 1 yıl veya uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkum olan erginin kısıtlanır hükmünü haiz olduğundan davalıyı temsil etmek üzere vasi atanması için vesayet makamına ihbarda bulunulması gerektiği belirtilmiştir. Mahkemenin usule aykırı olması nedeniyle bozma yönünde karar verilmiştir.
Yargıtay 2. HD Karar: 2017/6592
- Medeni Kanunun 404. Madde ve Devamı
- Vesayet Davası – Vasi Tayini
Çocuğun babaannesi, annesinin çocuğu uzun zaman önce bıraktığını ve bu nedenle başka bir ailenin yanında büyüdüğünü ve annesine alışkın olmadığını belirterek çocuğun velayet hakkının kaldırılmasına, kendisinin vasi olarak atanmasını talep etmiştir. Mahkeme tarafından çocuğun velayetine ilişkin davalı anneden kaldırılması yönünde karar verilmiştir.
Yargıtay, velayetin kamu düzenine ilişkin olduğunu ve re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğunu belirtmiştir. Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 4. maddesine göre çocuklarla velayet sorumluluğuna sahip kişiler arasında çıkar çatışmasının olması halinde adli merci önünde kendisini ilgilendiren davalarda temsilci atanmasını ön sorun olarak görmektedir. Ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 426. maddesinin ikinci fıkrasında, çocukları davada temsil etmek üzere kayyım atanması için vesayet makamına ihbarda bulunulması, kayyımın duruşmaya çağrılması ve tüm delillerle değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkeme eksik hasım ve eksik inceleme ile hüküm kurmuş olduğundan bozma yönünde karar verilmiştir.
Yargıtay 2. HD Karar: 2019/4033
- Medeni Kanunun 404. Madde ve Devamı
- Vesayet Davası – Vasi Tayini
…Davacılardan …, 08.05.2001 doğumlu olup 08.05.2019 tarihinde ergin olacaktır. …’ın annesi ve babasının boşanmasından sonra velayetinin mirasbırakanı annesi …’ye verilmiş olduğu nüfus kaydından anlaşılmaktadır. Boşanma kararıyla velayet kendisine verilen tarafın ölümü halinde velayet, sağ kalan ebeveyne kendiliğinden geçmez. Velayet sahibi anne öldüğüne göre çocuk yasal temsilciden yoksun haldedir. Bu durumda, davada çocuğu temsil etmek, hak ve menfaatlerini korumak için çocuğa temsilci atanması gereklidir. (Çocuk Haklarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi m. 4/1). O halde, çocuğun haklarının gözetilip korunması ve temsili için Türk Medeni Kanununun 426. maddesi gereğince kayyım tayini için ihbarda bulunup, atanan kayyımın davaya dahil edilmesi, gösterdiği takdirde delilleri toplanıp, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekir, eksik hasım ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ancak …’ın 08.05.2019 tarihinde ergin olacağı dikkate alınarak bu tarihten sonra, davacı …’ın kendi katılımı ve davaya muvafakati olup olmadığı araştırılmalı, göstermesi halinde delilleri toplanmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.
Öte yandan, … . Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/1663 Esas, 2015/1650 Karar ve 19.11.2015 tarihli kararı ile, davacılardan … ’ın 1 yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olması nedeni ile Türk Medeni Kanunu madde 407 gereğince 19.11.2015 tarihinde kısıtlandığı ve kendisine kardeşi diğer davacı …’ın vasi olarak atandığı anlaşılmıştır. TMK’nın 426/2 maddesine göre bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışırsa vesayet makamının ilgilisinin isteği üzerine veya resen temsil kayyımı ataması gerekmektedir. Mahkemece, mirasın reddinde davacı …’ın hukuki yararı ile kısıtlı …’ın hukuki yararı çatıştığından, kısıtlıya kayyım tayin ettirilmesi, husumetin kayyıma yöneltilmesi, kayyım gösterdiği takdirde delillerin toplanması gerekirken kısıtlı …’a kayyım tayin ettirilmeden karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Eksiklikler giderilmeden karar verilmiş olması nedeni ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Vasi Tayini (Atanması) Davası Dilekçe Örneği
………………………… NÖBETÇİ SULH HUKUK MAHKEMESİ’NE
Davacı : Ad Soyad (TCKN: ……) Adres
Vekili : Av. Umur YILDIRIM
Davalı :Hasımsız
Konu : Vasi Atanması İstemi.
Kendisine Vasi Tayini İstenilen: Ad Soyad (TCKN: …) Adres
AÇIKLAMALAR :
Davacı müvekkil geçirdiği trafik kazası sonucu felç geçirmiş ve yatağa bağımlı hale gelmiştir. Bu nedenle adına kayıtlı taşınmazların kiralanması işlemleri ile ilgilenememekte, kira paralarının yatırılıp yatırılmadığını takip edememekte, büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Kendisine eşi …. bakmakta olup, işleriyle eşi ilgilenmekte ancak davacının imzasının gerekli olması halinde davacının bu haliyle taşınması gerekmektedir.
Bilindiği üzere TMK’nın 408. maddesine göre, “Yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her ergin kısıtlanmasını isteyebilir.”
Açıklanan nedenlerle davacının kısıtlanması ve kendisine eşinin vasi atanması istemli bu davanın açılması zorunlu hale gelmiştir.
(Kendisine vasi tayini istenilen kişinin Engelli, Alzheimer Hastası, Zihinsel Engelli, Hükümlü olması yahut kendisine vasi tayin edilmesi gereken diğer hususlardan birinin varlığı halinde AÇIKLAMALAR kısmında bu sebep ayrıntılı olarak izah edilmelidir.)
HUKUKİ SEBEPLER : TMK ve diğer ilgili sair mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER : Nüfus Kaydı, Sağlık Kurulu Raporu, Tanık ve Her türlü yasal delil.
SONUÇ ve İSTEM:
Yukarıda kısaca açıklanan nedenlerle; davacının TMK’nın 408. maddesi gereği kısıtlanmasına ve davacıya eşi …. TC kimlik nolu …’nın vasi olarak atanmasına karar verilmesini arz ve talep ederim. ../../202..
Davacı Vekili
Av. Umur YILDIRIM
İmza
Ekler:
- Sağlık Kurulu Raporu
- Kimlik Fotokopisi
- Vekaletname Örneği
Vesayet davası açmak için Kadim Hukuk ve Danışmanlık ile iletişime geçebilirsiniz.