Şirket Yönetimi İçin Kayyım Tayini – CMK 133. Madde

sirket yonetimi icin kayyim tayini

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu “Şirket yönetimi için kayyım tayini” konusunu 133. maddesinde düzenlemiştir. Bir koruma tedbiri olarak şirketlere kayyım tayini düzenlemesi oldukça sıkı şartlara bağlanmıştır. Şirket yönetimine kayyım tayini kurumu 2015 yılı itibariyle uygulanmaya başlanıp özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin sonrasında silahlı terör örgütlerine yönelik yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar kapsamında en çok kullanılan koruma tedbirlerinden biri haline gelmiştir.

Kayyım, hukuki açıdan, bir malın yönetilmesi veya bir işin yapılması için mahkeme ya da yetkili merciler tarafından görevlendirilen kişidir. Bu atama, malvarlığının veya işin usulüne uygun ve zarar görmeden yönetilmesini sağlamak amacıyla yapılır. Kayyım, görevinin ifasında, yürürlükteki ilgili mevzuat ve mahkeme kararlarına bağlıdır. Malvarlığını veya yönetimini üstlendiği işi, hukuk kuralları çerçevesinde, tarafların menfaatlerini gözeterek ve dürüstlük ilkesi doğrultusunda yönetmekle yükümlüdür. Bu bağlamda kayyım, malın değerinin korunması, gelirlerinin doğru şekilde yönetilmesi ve hukuka aykırı işlemlerden kaçınılması için gerekli önlemleri almak zorundadır. Ayrıca, kayyım, yönetimi altında bulunan malvarlığı veya işi hakkında düzenli olarak mahkemeye rapor sunmak, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri doğrultusunda hareket etmekle sorumludur.

Bu raporlar, malvarlığının durumu, yapılan işlemler ve karşılaşılan sorunlar hakkında mahkemeye bilgi verir. Kayyım atanması, genellikle iflas, haciz, malvarlığına el konulması, şirketlerin yönetiminin geçici olarak devralınması gibi durumlarda başvurulan bir hukuki mekanizmadır. Kayyım, malvarlığının kötüye kullanılmasını önleyerek, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların çözümüne ve hukuki sürecin sağlıklı yürütülmesine katkıda bulunur. Sonuç olarak, kayyımın görevi, hukuki ve etik sorumluluklar çerçevesinde malvarlığını veya işi koruyup yönetmek, ilgili tarafların haklarını güvence altına almak ve adaletin sağlanmasına yardımcı olmaktır.

İlgili Makale: İnfaz Hesaplama

Ceza Yargılaması Sürecinde Kayyım Atanma Nedenleri

Ceza yargılaması sürecinde, suçla bağlantılı olduğu düşünülen malvarlıklarına el konulması ve bu malvarlıklarının yönetimi amacıyla kayyım atanması mümkündür. Bu düzenleme, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesinde bir tedbir olarak açıkça yer almakta ve uygulamaya yönelik çerçeveyi belirlemektedir. Kayyım atanmasının temel hedefi, şüpheli malvarlığının değerinin korunması ve suçtan elde edilen gelirlerin hukuka aykırı şekilde üçüncü kişilere aktarılmasının önlenmesidir. Bu kapsamda, kayyım atanması sadece malvarlığının güvence altına alınmasını sağlamakla kalmaz; aynı zamanda ceza yargılamasının etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesine önemli katkılar sağlar. Bu tedbir, özellikle ticari şirketler bakımından ayrı bir önem taşır. Çünkü kayyım atanması, şirketin faaliyetlerinin tamamen durmasını engelleyerek ekonomik faaliyetin sürdürülmesine imkân tanır. Bu sayede, çalışanların iş güvencesi korunurken, şirketin sözleşmeli tarafları, alacaklıları ve diğer paydaşlarının hakları da güvence altına alınmış olur. Böylelikle, hukuki sürecin uzun sürmesi veya belirsizlikler nedeniyle yaşanabilecek zararların önüne geçilmiş olur.

Kayyımın görevi, malvarlığının yönetimini devralmak, mevcut değerleri korumak ve gerektiğinde malvarlığına ilişkin işlemleri gerçekleştirmektir. Kayyım, görevi süresince mahkemeye karşı sorumludur ve yaptığı işlemlerle ilgili düzenli raporlar sunmak zorundadır. Bu raporlar, yargı makamlarının süreci yakından takip etmesine ve gerektiğinde müdahalede bulunmasına olanak tanır. Sonuç olarak, kayyım atanması, ceza yargılaması sürecinde malvarlığına ilişkin tedbirlerin etkin şekilde uygulanmasını sağlayan, hak ve menfaatlerin korunmasına yönelik hayati bir hukuki mekanizmadır. Bu mekanizma, suç gelirlerinin aklanmasını önleyerek hukuk devleti ilkesinin ve kamu düzeninin korunmasına hizmet etmektedir.

Ceza yargılaması sırasında, suçla bağlantılı olduğu düşünülen malvarlıklarına el konulabilir ve bu varlıkların yönetimi için kayyım atanabilir. Bu uygulama, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesinde bir tedbir olarak düzenlenmiştir. Bu tedbirin amacı, şüpheli malvarlığının değerini korumak ve suçtan elde edilen gelirlerin başka kişilere geçmesini engellemektir. Ayrıca, bu önlem sadece malvarlığını korumakla kalmaz, aynı zamanda soruşturmanın sağlıklı yürütülmesine ve kamu düzeninin korunmasına da yardımcı olur. Özellikle ticari şirketlerde kayyım atanması, şirketin faaliyetlerinin tamamen durmasını engeller ve böylece çalışanların, iş ortaklarının ve diğer ilgililerin hakları korunmuş olur.

CMK 133 kanun metni aşağıdaki gibidir:

Şirket Yönetimi İçin Kayyım Tayini – Madde 133

(1) Suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir. Atama kararında, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin ya da yönetim organının yetkileri ile birlikte ortaklık payları veya menkul kıymetler idare yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça belirtilir. Kayyım tayinine ilişkin karar, ticaret sicili gazetesinde ve diğer uygun vasıtalarla ilan olunur.

(2) Hakim veya mahkemenin kayyım hakkında takdir etmiş bulunduğu ücret, şirket bütçesinden karşılanır. Ancak, soruşturma veya kovuşturma konusu suçtan dolayı kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararının verilmesi halinde; ücret olarak şirket bütçesinden ödenen paranın tamamı, kanunî faiziyle birlikte Devlet Hazinesinden karşılanır.

(3) İlgililer, atanan kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29.6.1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilirler.

(4) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir.

a) Türk Ceza Kanununda yer alan,

  1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),
  2. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
  3. Parada sahtecilik (madde 197),
  4. Fuhuş (madde 227),
  5. Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (madde 228),
  6. Zimmet (madde 247),
  7. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),
  8. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),
  9. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337),

Suçları,

b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları,

c) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,

d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar,

e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.

(5) (Ek: 1/7/2016-6723/32 md.) Bu madde uyarınca atanan kayyımların görevleriyle ilgili iş ve işlemlerinden dolayı tazminat davaları, 142 ila 144 üncü maddeler uyarınca Devlet aleyhine açılır. Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan kayyımlara bir yıl içinde rücu eder.

sirkete kayyim nasil atanir
sirkete kayyim nasil atanir

CMK m. 133 Uyarınca Kayyım Atanma Şartları

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesi, suçla bağlantılı malvarlığı değerlerinin korunması ve yönetimi amacıyla şirket yönetimine kayyım atanmasını bir koruma tedbiri olarak düzenlemiştir. Bu tedbire başvurulabilmesi için belirli şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

  1. Soruşturma veya Kovuşturma Sürecinin Devam Etmesi: Soruşturma veya Kovuşturma Sürecinin Devam Etmesi: Kayyım atanması kararı, yalnızca ceza muhakemesi sürecinin aktif olarak sürdüğü aşamalarda, yani soruşturma veya kovuşturma evrelerinde verilebilir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesi, bu tedbiri yargılamanın geçici ve koruyucu nitelikteki önlemleri arasında saymıştır. Dolayısıyla kayyım tayini, yalnızca somut bir ceza soruşturması veya açılmış bir dava mevcutsa gündeme gelebilecek, ihtiyati bir uygulamadır. Bu yönüyle, tedbirin keyfî biçimde uygulanmasının önüne geçilmek istenmiş, yargılama faaliyetinin varlığı bir ön koşul olarak öngörülmüştür.
  2. Kuvvetli Suç Şüphesi Sebeplerinin Varlığı: CMK m.133 kapsamında kayyım atanabilmesi için, isnat edilen suçun işlendiğine ve bu suçun şirketin faaliyetleriyle doğrudan bağlantılı olduğuna dair kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması gerekir. Bu şüphe, yalnızca soyut iddialara değil, somut delillerle desteklenmiş makul gerekçelere dayanmalıdır. Buradaki “kuvvetli şüphe” kavramı, ceza muhakemesinde koruma tedbirlerinin uygulanabilmesini sağlayan asgari eşiği ifade eder. Ancak CMK m.128’de öngörülen “somut delillere dayanan kuvvetli şüphe” şartından farklı olarak, CMK m.133’te somut delil aranması zorunlu değildir; iz, emare veya makul göstergeler yeterli kabul edilmektedir. Bu düzenleme, şirket faaliyetleri üzerinden işlenen suçlarda delillendirmenin güçlüğü dikkate alınarak uygulanabilirliği artırmayı hedeflemektedir.
  3. Suçun Şirket Faaliyeti Kapsamında İşlenmesi: Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesi uyarınca şirket yönetimine kayyım atanabilmesi için, isnat edilen suçun doğrudan şirket faaliyetleri çerçevesinde işlenmekte olduğuna dair kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması gerekmektedir. Bu kapsamda, suç ile şirket arasında yalnızca dolaylı bir ilişki değil, açık ve doğrudan bir illiyet bağı kurulmuş olmalıdır. Başka bir ifadeyle, şirketin tüzel kişiliği ya da ticari yapısı, suça aracılık eden veya suçu kolaylaştıran bir zemin teşkil etmelidir. İlliyet bağının kurulmasında; şirketin faaliyet alanı, suçun işlendiği araçlar, finansal akışlar ve şirket yöneticilerinin eylemleri gibi somut unsurlar dikkate alınmalıdır. Bu şart, ceza yargılamasında şirketin doğrudan suçla ilişkilendirilmesini sağlamakta; böylece kayyım atanması gibi ağır ve müdahaleci bir tedbirin keyfî veya öngörüsüz biçimde uygulanmasının önüne geçmektedir.
  4. Suçun İşlenmeye Devam Etmesi (CMK m.133/4): Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesinin 4. fıkrası uyarınca, şirket yönetimine kayyım atanabilmesi için isnat edilen suçun yalnızca işlenmiş olması yeterli değildir; suçun halen şirket faaliyeti çerçevesinde işlenmeye devam ediyor olması gerekir. Bu kapsamda, suç fiilinin süreklilik arz etmesi ve şirket bünyesinde aktif biçimde sürdürülüyor olması aranır. Şayet suç tamamlanmış ve faaliyeti sona ermişse, bu durumda kayyım atanması yoluna gidilemez; bunun yerine CMK m.123 veya m.128 hükümleri uyarınca el koyma gibi diğer koruma tedbirlerinin uygulanması gündeme gelir.
  5. Koruma Tedbirinin Gerekli ve Orantılı Olması: Kayyım atanması, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, suç delillerinin muhafazası ve suçtan elde edilen gelirlerin aklanmasının önlenmesi açısından zorunlu ve ölçülü bir müdahale niteliğinde olmalıdır. Bu tedbir, yalnızca daha hafif nitelikteki koruma önlemleriyle aynı sonuca ulaşılamayacağı durumlarda uygulanmalıdır. Dolayısıyla, kayyım tayini son çare (ultima ratio) olarak değerlendirilmelidir. Müdahalenin amacıyla kullanılan araç arasında ölçülülük ve gereklilik ilkesi gözetilmeli; temel hak ve özgürlükler üzerindeki sınırlamalar asgari düzeyde tutulmalıdır.
  6. Katalog Suçlardan Birine İlişkin Olması: Kayyım atanabilmesi için, yürütülen soruşturma veya kovuşturmanın, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesinin 4. fıkrasında açıkça belirtilmiş olan katalog suçlardan birine ilişkin olması gerekmektedir. Bu suçlar, genellikle ağır ve organize nitelikte olup ekonomik çıkar amacıyla işlenen suçlar arasında yer alır. Söz konusu katalog suçlar arasında TCK m.220, m.282, m.314, m.315 ve 6415 sayılı Kanun’un 4. maddesinde yer alan suçlar bulunmaktadır. Bu kapsam dışında kalan suçlar için bu tedbir uygulanamaz.

Yeni Kayyım Düzenlemesi

4 Şubat 2025 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan bir hükümle, yukarıda yer verdiğimiz 19. maddeye benzer bir düzenlemeye gidildiği görülmektedir. 31.01.2025 tarihinde kabul edilip, 04.02.2025 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 7539 sayılı Kanunun 7. maddesi ile 25.07.2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna eklenen geçici m.2’ye göre;

(1) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 282 nci, 314 üncü ve 315 inci maddelerinde veya 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinde düzenlenen suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi gereğince şirketlere veya 128 inci maddesinin onuncu fıkrası gereğince malvarlığı değerlerine kayyım atanmasına karar verildiği takdirde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süreyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kayyım olarak atanabilir. Bu halde kayyımlık hak ve yetkileri bakımından 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna verilen hak ve yetkiler kıyasen uygulanır. Şirketlerin genel kurul yetkileri, 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından kullanılır. Bu şirketler veya malvarlığı değerleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun gözetiminde, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun atadığı yöneticiler tarafından ticari teamüllere uygun olarak ve basiretli bir tacir gibi yönetilir. Bu şirketlerin veya malvarlığı değerlerinin mali durumu, ortaklık yapısı, piyasa koşulları veya diğer sorunları nedeniyle şirketin veya varlıklarının ya da malvarlığı değerlerinin kısmen veya tamamen satılmasına veya feshi ile tasfiyesine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından karar verilebilir. Satış ve tasfiye işlemleri, ilgili şirketin yönetim/müdürler kurulu veya malvarlığı değerleri kayyım temsilcileri ya da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yerine getirilir. Satış ve tasfiye işlemlerinde azınlık hisselerinin sahiplerinin rızası aranmaz. Satıştan elde edilen gelirden şirket veya malvarlığı değerlerinin borçları ödendikten sonra kalan tutar, şirket veya malvarlığı değerlerinin işlerinde kullanılabilir. Fesih ve tasfiye işlemleri sonunda borçlar ödendikten sonra kalan tutar, yargılamanın kesin hükümle sonuçlandırılmasına kadar açılan bir hesapta nemalandırılır. Şirketlerin tasfiye işlemlerini yürütmek üzere Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu tarafından görevlendirilen tasfiye komisyonu, adli işlemler veya davalar bakımından taraf ehliyetine sahiptir. Kayyımlık görevi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yürütülen şirketler, açtıkları davalarda harçtan muaftır. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atanmasına karar verilen şirket, taşınmaz, hak, varlık ve alacaklar hakkında Ceza Muhakemesi Kanununun 128 inci maddesi uyarınca verilen el koyma ve tedbir kararları, kayyım yetkisinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devriyle birlikte kendiliğinden kalkar. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı şirketleri veya malvarlığı değerlerini yönetmek ve temsil etmek üzere atananlar veya görevlendirilenler ya da atananlar tarafından temsil yetkisini haiz olmak üzere görevlendirilenler ile bu kapsamda yapılan işlemler hakkında 5411 sayılı Kanunun 127 nci maddesi uygulanır.

(2) Bu şirketlerin veya malvarlığı değerlerinin müsaderesine karar verilmesi halinde müsadere kararı; şirketlerin veya malvarlığı değerlerinin, bunların yönetim/müdürler kurulları veya kayyım temsilcilikleri ya da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından satışı veya tasfiye edilmesi suretiyle yerine getirilir. Bu süreçte şirket ya da malvarlığı değerlerinin yönetimine birinci fıkra kapsamında devam edilir. Şirket veya malvarlığı değerlerinin satış veya tasfiyeleri veya ticari ve iktisadi bütünlük satışları 5411 sayılı Kanun ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna verilen yetkiler çerçevesinde yapılır. Satıştan elde edilen gelirden şirket veya malvarlığı değerlerinin borçları ödendikten sonra kalan tutar şirket veya malvarlığı değerlerinin işlerinde kullanılabilir. Tasfiyeye karar verilmesi halinde işlemler tasfiye komisyonlarınca yerine getirilir. Tasfiye sonunda bakiye kalması halinde Hazineye irat kaydedilir.

(3) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyımlık görevi kapsamındaki karar ve işlemlerine karşı açılan davalar, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun merkezinin bulunduğu yer idare mahkemelerinde görülür.

Bu yeni düzenleme; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 282 (suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama), 314 (silahlı örgüt) ve 315. (silah sağlama) maddelerinde veya 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun’un 4. maddesinde yer alan suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, CMK m.133 gereğince şirketlere veya CMK m.128/10 gereğince malvarlığı değerlerine kayyım atanmasına karar verilmesi halinde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) kayyım olarak atanabileceğini öngörmektedir.

CMK m. 133 Kapsamında Kayyım Türleri ve Özellikleri

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesi, şirket yönetimi için kayyım atanmasına ilişkin iki temel türü düzenlemektedir. Bu türler, kayyımın şirkette sahip olacağı yetki ve sorumlulukların kapsamı bakımından farklılık gösterir:

1. Denetim Kayyımlığı (Kontrol Yetkisi)

Denetim kayyımı, şirketin mevcut yönetim organının görevine devam ettiği, ancak yönetim kurulunun aldığı kararların ve yaptığı işlemlerin kayyımın onayına tabi olduğu bir uygulamadır. Bu tür kayyımlığın temel amacı, şirketin yönetim sürecinde olası suiistimalleri önlemek ve şirket ile alacaklıların çıkarlarını korumaktır.

  • Yetki ve Sorumluluklar: Kayyım, yönetim kurulu kararlarının geçerliliğini denetler ve bu kararları onaylamak veya reddetmek suretiyle şirketin faaliyetlerinin hukuka uygun ve şirket yararına olmasını sağlar. Ancak şirketin günlük yönetiminde doğrudan görev almaz; mevcut yönetime müdahalesi sınırlıdır.
  • Uygulama Alanları: Denetim kayyımı, şirket faaliyetlerinin tamamen durmasını önlemek amacıyla tercih edilir. Özellikle iflas erteleme gibi durumlarda, alacaklıların haklarını korumak ve şirket faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak için kullanılır.
  • Avantajları: Bu tür kayyımlık, şirketin yönetim organını tamamen devre dışı bırakmadığı için, şirketin işleyişinde ani ve sert kesintiler yaşanmaz. Yönetim kurulunun bilgi ve tecrübesinden faydalanılırken, olası kötü yönetim veya suistimaller kayyım aracılığıyla engellenmiş olur.
  • Sorumlulukları: Kayyım, denetim yetkisini tarafsızlık ve basiretle kullanmakla yükümlüdür. Denetim sırasında hukuka aykırı veya şirket zararına olabilecek işlemlere onay vermez.

2. Yönetim Kayyımlığı (İdari Yetki Devri): Yönetim kayyımlığı ise, şirketin mevcut yönetim organının tüm yetkilerinin tamamen kayyıma devredilmesini ifade eder. Bu durumda kayyım, şirketin hem idari hem mali yönetimini üstlenir.

  • Yetki ve Sorumluluklar: Kayyım, şirketin icra organı olarak görev yapar; şirketin günlük operasyonlarını yönetir, ticari kararları alır, sözleşmeleri yapar veya iptal eder ve şirketin mali kaynaklarını idare eder. Yönetim organının yetkilerinin tamamını devraldığı için, kayyımın sorumluluğu denetim kayyımına göre çok daha geniştir.
  • Uygulama Alanları: Bu tür kayyımlık, şirketin suç faaliyeti kapsamında doğrudan kullanıldığı veya mevcut yönetimin suça karıştığı, dolayısıyla şirket yönetiminin tamamen değiştirilmesinin gerektiği durumlarda uygulanır. Böylece şirketin suçtan arındırılması, malvarlığının korunması ve faaliyetlerinin usulüne uygun devamı sağlanır.
  • Avantajları: Kayyım, şirketi hukuka uygun şekilde yönetmek ve şirketin menfaatlerini korumakla yükümlüdür. Şirketin faaliyetlerinin durmasına engel olur, çalışanların işlerini kaybetmesini önler, alacaklıların ve ortakların haklarını korur.
  • Sorumluluk: Yönetim kayyımı, şirketi basiretli bir tacir gibi yönetmek zorundadır. Aksi davranışlar halinde hukuki ve cezai sorumluluk doğabilir. Kayyımın şirketin ticari itibarını zedeleyecek veya zarara uğratacak hareketlerde bulunması kabul edilemez.
kayyim suresi ve kaldirma
kayyim suresi ve kaldirma

Kayyımın Tarafsızlığı ve Ehliyeti

Kayyım olarak atanacak kişinin tarafsız, dürüst, ehil ve basiretli olması gerekir. Şirket faaliyetlerini yürütebilme kapasitesi ve çıkar çatışmasına düşmeme şartı aranır. Mahkeme, kayyım adayının şirkete veya taraflardan birine maddi veya kişisel çıkar ilişkisi olup olmadığını titizlikle araştırır. Bu nedenle, kayyım adaylarının geçmişi, mesleki deneyimi ve şirketle ilişkileri atama kararında önemli rol oynar.

Kayyımın şirkete veya şirket ortaklarına zarar verecek, çıkar çatışmasına sebep olacak durumlar, atama kararının iptali veya kayyımın görevden alınması sebebi olur. Kayyım, şirket varlıklarını koruma ve yönetme görevini basiretli tacir gibi yerine getirmekle yükümlüdür; aksi halde hukuki ve cezai sorumlulukları doğar.

Kayyım Atama Kararı ve Yetki Sınırları

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesi uyarınca, mahkeme veya hakim tarafından kayyım atanması kararı verilirken, kayyımın sahip olacağı yetkiler açık ve net şekilde belirtilmelidir. Atama kararı, kayyımın yetki sınırlarını çizmek ve görev alanını netleştirmek bakımından hukuki açıdan bağlayıcıdır. Bu kapsamda kayyımın şirket üzerindeki yetkileri, yönetim kurulu kararlarının onayına tabi olması veya yönetim yetkilerinin tümüyle devredilmesi gibi farklı şekillerde belirlenebilir.

Kayyımın yetkileri atama kararında yazılı olarak açıklanmalı, belirsiz ifadelerden kaçınılmalıdır. Böylece kayyımın hangi işlemleri yapabileceği, hangi kararları alabileceği veya hangi faaliyetlere müdahale edebileceği hususunda hukuki bir çerçeve çizilmiş olur. Ayrıca, atama kararı kayyımın görev süresi, yetki sınırları ve görevden alınma koşullarını da içerebilir.

Kayyımın Süresi ve Kaldırılması

Kayyım atanması geçici bir tedbirdir ve kayyımın görevi, suçun soruşturma veya kovuşturma sürecinde gerekli olduğu sürece devam eder. Suçun aydınlatılması, delillerin korunması ve şirket malvarlığının güvence altına alınması amaçları doğrultusunda kayyımın yetkileri ve görevi devam eder. Soruşturma veya kovuşturma süreci sona erdiğinde, kayyımın ataması kaldırılır.

Ayrıca, kayyım görevini kötüye kullandığında, ehliyetsiz veya taraflı davrandığında, mahkeme kararıyla görevden alınabilir. Görevden alma kararları da hukuka uygunluk ve orantılılık ilkeleri gözetilerek verilir. Kayyımın görev süresinin ve kaldırılma koşullarının atama kararında açıkça belirtilmesi, şirket yönetimi açısından belirsizliği azaltır ve hukuki güvenliği artırır.

X
kadim hukuk ve danışmanlık