Ceza Muhakemesi Kanunu 1. Madde
Kanunun Kapsamı
Bu Kanun, ceza muhakemesinin nasıl yapılacağı hususundaki kurallar ile bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerini düzenler.
Ceza Muhakemesi Kanunu 1. Madde Gerekçesi
Maddenin 1 numaralı fıkrası Kanunun kapsamını göstermektedir. Bir suçun işlenmesiyle birlikte Devlet ile fail arasında, değişik evre ve aşamaları kapsayan, bir ilişkinin oluştuğu bilinmektedir. Bu ilişki suçun ve failinin saptanmasından başlayarak verilecek hükmün kesinleşmesine ve hatta bazı hallerde uygulanacak yaptırımların infazına kadar uzanmaktadır. Devletle fail arasında oluşan bu ilişkinin adil yargılama ilkesine tam uyularak sürdürülmesi, Anayasanın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme (kısaca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) ve diğer uluslararası hukuk metinlerinin gereğidir. Bu hususlara maddenin izleyen fıkralarında daha ayrıntılı olarak değinilecektir.
Ceza muhakemeleri usulü kanunları, suç işleyenle Devlet arasındaki bu ilişkinin adil yargılama esaslarına uygun olarak yürütülmesini sağlayan bağlayıcı hukuk kurallarını içermektedir, vurgulanması istenen esas da budur. Böylece Tasarı kamu davası bakımından Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun temel bir kanun olduğunu belirtmiş ve diğer kanunlarda yer yer alan özel usullerin ise saklı bulunduğunu açıklamıştır. O halde diğer kanunlarda yer alan del usuller yönünden de, Tasarımın hükümlerinin tamamlayıcı nitelik taşıyacağı böylece açıklanmak istenilmiştir.
Komisyon Gerekçesi Tasarının l. maddesinin birinci fıkrasının birinci paragrafı, kapsam bakımından hem yetersiz hem de karmaşık bulunmuş, bu yetersizliğin ve karmaşıklığın giderilmesi amacıyla, muhakeme sürecine katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerinin de bu Kanunda düzenleneceği ifadesine yer verilmiştir.
- İlgili Makale:
- 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Tam Metin:
Ceza Muhakemesi Kanunu 1. Madde Kanunun Kapsamı Emsal Kararlar
Yargıtay 5. Ceza Dairesi E: 2006/455, K: 2007/2634
- Ceza Muhakemesi Kanunu 1. Madde
- Kanunun Kapsamı
Kaçırma ve ırza geçmeye teşebbüs suçlarından sanık A… K…N bozma üzerine yapılan yargılanması sonunda; kişiyi hürriyetinden yoksun koma ile ırz ve namusa tasaddide bulunma suçunu oluşturduğunun kabulü ile mahkumiyetine dair …… Mahkemesinden verilen 28.10.2005 gün ve 2005/284 Esas, 2005/3 12 Karar sayılı hükümlerin süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak; Sanığın suç tarihindeki yaşı ve lehe kanun değerlendirmesinde 5237 sayılı TCK’nın 109/2 maddesinde öngörülen kişiyi hürriyetinden yoksun kuma ve 103/1. maddesinde yer alan cinsel istismar suçunda yer alan cezaların alt sınırı gözetilerek 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 24. maddesi uyarınca uzlaşma kapsamında kaldığı ve uzlaşmanın bir kovuşturma şartı olduğu, 5560 sayılı Kanunun 41. maddesi ile birlikte değerlendirilen 24. maddesi ile değişik CMK’nın 253. maddesinde cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda uzlaşma yoluna gidilemeyeceği belirtilmiş ise de, suç tarihindeki lehe yasa ve müktesep hak hükümleri nazara alınarak öncelikle uzlaştırma işlemi yapılması, sonuçsuz kalması duru 5560 sayılı Kanunun 40. maddesi ile değişik CMK’nun 23.uygulanıp uygulanamayacağının takdir ve değerlendirilmesinin yapılması gerektiğinin gözetilememesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1 maddesi gözetilerek CMUK’un 321.maddesi uyarınca bozulmasına, 05.04.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Yargıtay 14. Ceza Dairesi E: 2013/6322, K: 2013/8861
- Ceza Muhakemesi Kanunu 1. Madde
- Kanunun Kapsamı
5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9/1. maddesinde 01.06.2005 tarihinden önce kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak Türk Ceza Kanununun lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde duruşma yapılmaksızın da karar verilebileceğini öngörmüşse de; sonradan yürürlüğe giren kanunla suçun unsurlarında, sair cezalandırılabilme şartlarında, suçun karşılığında öngörülen ceza yaptırımlarında ve bir cezaya mahkûm olmaya bağlı kanunî neticelerindeki değişikliklerin ve bunların uygulama olanaklarının değerlendirilebilmesi, olaya tatbik imkânı bulunan kanunun belirlenebilmesi, değişen temel ceza ve artırım indirim oranları belirlenirken takdir hakkının isabetli kullanılabilmesi, her iki kanunla ilgili değerlendirme sonuçlarının denetime olanak verecek şekilde kararda gösterilmesi ve gerektiğinde kesinleşen önceki hükümde değişiklik yapılabilmesi için duruşma açılıp tüm bunların neden ve gerekçeleri de gösterilerek hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden dosya üzerinden yazılı şekilde karar verilmesinde,
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 26/2. maddesinin “kişinin üzerine mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez” hükmü karşısında, mağdureyi rızasıyla kaçırıp alıkoyduğu kabul edilen sanığın aynı Kanunun 109. maddesi anlamında hukuka aykırı bir davranışından söz edilemeyeceği, rızanın fiili hukuka uygun hale getirdiği ve anılan Kanunun 7/1. maddesi de dikkate alınarak sanığın kaçırıp alıkoyma suçundan beraatı yerine yazılı şekilde karar verilmesinde,
Doğum tarihi 23.03.1987 olarak düzeltilen mağdurenin, suç tarihi olan 16.02.2003 tarihinde 15-18 yaş grubu içinde bulunduğu, bu sebeple sanığın eyleminin 765 sayılı Kanunun 416/son maddesinde tanımlanan suçu oluşturduğu, Anayasa Mahkemesinin 23.11.2005 tarihli, 2005/103 Esas, 2005/89 sayılı Kararı ile 5237 sayılı Kanunun 104/2. maddesini iptal etmesi nedeniyle eylemin 5237 sayılı Kanunun 104/1. maddesine uyduğu ve anılan suçun takibinin şikâyete bağlı bulunduğu, uzlaşma hükümlerinin düzenlendiği 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.” şeklindeki düzenlemenin ise karar tarihinde yürürlükte olmadığı gözetilmeden uzlaşma yoluna başvurulmadan karar verilmesinde, isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 24.04.2013 gün ve 94660652-105-76-2949-2013/6737/26987 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:
Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarname içeriğinin yerinde olduğu görülmekle, Iğdır Ağır Ceza Mahkemesinin 28.06.2005 gün, 2013/25 Esas ve 2003/285 Karar sayılı Ek Kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca bozulmasına ve müteakip işlemlerin yapılması için dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 10.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 7. Ceza Dairesi E: 2021/20388, K: 2021/16924
- Ceza Muhakemesi Kanunu 1. Madde
- Kanunun Kapsamı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ihbarnamesiyle, Menderes 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Aile mahkemesi sıfatıyla) 10.07.2020 tarih ve 2020/234 Esas sayılı, 6284 sayılı Yasanın 13/2. maddesi uyarınca, tedbire aykırılık nedeniyle verilen disiplin hapsi kararına karşı, aynı yasanın 9. maddesi uyarınca yapılan itirazın reddine dair Menderes 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 11.08.2020 tarih ve 2020/73 D.İş sayılı kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istendiği,
Kanun yararına bozma istemine konu karara dayanak teşkil eden 6284 sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Yasanın 2/1-c maddesinde bu yasanın uygulanmasında, hâkim deyiminden aile mahkemesi hâkiminin anlaşılacağının belirtildiği, 5, 9 ve 13. maddelerinde düzenlenen önleyici tedbir kararı verilmesi, tedbir kararına aykırılık halinde zorlama hapsi verilmesi ve bu kararlara itirazların da aile mahkemesi hakimlerince inceleneceğinin düzenlendiği,
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Daire Yasanın “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1/2. maddesindeki “Bu Kanun, aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek üzere kurulan aile mahkemelerine dair hükümleri kapsar.” şeklindeki, “Aile Mahkemelerinin Kuruluşu” başlıklı 2/2. maddesindeki “Aile mahkemesi kurulamayan yerlerde bu Kanun kapsamına giren dava ve işlere, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemesince bakılır.” şeklindeki ve “Usul Hükümleri” başlıklı 7/2. maddesinin “Özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunda hüküm bulunmayan konularda Türk Medeni Kanununun aile hukukuna ilişkin usul hükümleri ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenlemeler ile yine 5235 sayılı Yasanın 4, 5, 6 ve 36. maddelerindeki düzenlemeler göz önüne alındığında Aile Mahkemelerinin hukuk mahkemeleri olduğu ve hukuk yargılaması yaptıklarında tereddüt bulunmadığı,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının “Kanunun Kapsamı” başlıklı 1. maddesinin “Bu Kanun, ceza muhakemesinin nasıl yapılacağı hususundaki kurallar ile bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerini düzenler.” şeklinde olup, açıkça bu yasanın uygulama alanının ceza yargılamaları olduğunun belirtildiği, 6284 ve 4787 sayılı Yasalarda bu anlamda 5271 sayılı Yasaya bir atıf da bulunmadığı cihetle, hukuk mahkemesi olan asliye hukuk mahkemesi tarafından, aile mahkemesi sıfatıyla, hukuk yargılaması sonucunda verilen kararların, uygulama alanı ceza muhakemesi olan 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması mümkün olmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına kararın bozulmasına dair talebinin reddine, 08.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 7. Ceza Dairesi E: 2021/20286, K: 2021/16925
- Ceza Muhakemesi Kanunu 1. Madde
- Kanunun Kapsamı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ihbarnamesiyle, İstanbul 14. Aile Mahkemesi’nin 29.06.2020 tarih ve 2020/222 Esas sayılı, 6284 sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca tedbire aykırılık nedeniyle verilen disiplin hapsi kararına karşı, aynı Yasanın 9. maddesi uyarınca yapılan itirazın reddine dair İstanbul 15. Aile Mahkemesi’nin 21.07.2020 tarih ve 2020/76 D.İş sayılı kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istendiği,
Kanun yararına bozma istemine konu karara dayanak teşkil eden 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Yasanın 2/1-c maddesinde bu Yasanın uygulanmasında, hâkim deyiminden aile mahkemesi hakiminin anlaşılacağının belirtildiği, 5, 9 ve 13. maddelerinde düzenlenen önleyici tedbir kararı verilmesi, tedbir kararına aykırılık halinde zorlama hapsi verilmesi ve bu kararlara itirazların da aile mahkemesi hakimlerince inceleneceğinin düzenlendiği,
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Daire Yasanın “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1/2. maddesindeki “Bu Kanun, aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek üzere kurulan aile mahkemelerine dair hükümleri kapsar.” şeklindeki, “Aile Mahkemelerinin Kuruluşu” başlıklı 2/2. maddesindeki “Aile mahkemesi kurulamayan yerlerde bu Kanun kapsamına giren dava ve işlere, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemesince bakılır.” şeklindeki ve “Usul Hükümleri” başlıklı 7/2. maddesinin “Özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunda hüküm bulunmayan konularda Türk Medeni Kanunu’nun aile hukukuna ilişkin usul hükümleri ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenlemeler ile yine 5235 sayılı Yasanın 4, 5, 6 ve 36. maddelerindeki düzenlemeler göz önüne alındığında Aile Mahkemelerinin hukuk mahkemeleri olduğu ve hukuk yargılaması yaptıklarında tereddüt bulunmadığı,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası’nın “Kanunun Kapsamı” başlıklı 1. maddesinin “Bu Kanun, ceza muhakemesinin nasıl yapılacağı hususundaki kurallar ile bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerini düzenler.” şeklinde olup açıkça bu Yasanın ceza yargılamalarında uygulanacağının belirtildiği, 6284 ve 4787 sayılı Yasalarda bu anlamda 5271 sayılı Yasaya bir atıf da bulunmadığı cihetle, hukuk mahkemesi olan aile mahkemesi tarafından, hukuk yargılaması sonucunda verilen kararların, uygulama alanı ceza muhakemesi olan 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması mümkün olmadığından,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına kararın bozulmasına dair talebinin reddine, 08.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.