Hırsızlık Suçu ve Cezası (TCK 141-142. Madde)

hirsizlik sucu

Hırsızlık suçu, başkasının zilyedi olduğu taşınır bir malı zilyedin rızası dışında kendisine veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bulunduğu yerden alınmasına denir. TCK 141. madde ve devamında düzenlenmiştir. Nitelikli hırsızlık suçu ise, taşınır bir malın kanunda belirtilen belli kapalı yerlerde bulunması, özellikli fonksiyona sahip olması, özel beceriyle alınması, kamu malı olması, suçta teknolojinin kullanılması gibi nedenlerle işlenmesine denir. Nitelikli hırsızlık suçunda ceza basit haline göre daha fazladır. Hırsızlık suçu insanlığın en eski zamanlarından günümüze kadar işlenen bir suçtur. Ülkemizde de en çok işlenen suç tiplerinden biridir. Günümüzde hırsızlık suçunun işleniş şekli, suçun işlenmesinde kullanılan gereçler,  failin kişisel becerileri gibi etkenler çeşitlilik göstermektedir. Suçun işleniş şekli ve yapısında çağın değişmesiyle meydana gelen çeşitlilik karşısında, mahkeme kararlarında ve Yargıtay yaklaşımından farklılıklar meydana gelmiştir. Hırsızlık suçu TCK 141-147. maddeler arasında düzenlenmiştir.

  • 141. madde basit hırsızlık suçu,
  • 142. madde hırsızlık suçu nitelikli halleri,
  • 142. madde hırsızlık suçunda cezada arttırım nedeni,
  • 144. madde hırsızlık suçunda daha az cezayı gerektiren halleri,
  • 145. madde hırsızlık suçunda cezada indirim nedeni,
  • 146. madde kullanma hırsızlığını,
  • 147. madde hırsızlık suçunda zorunluluk halini düzenlemiştir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 141. maddede, hırsızlığı, bir kimsenin “zilyedinin rızası olmadan, başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla, bulunduğu yerden alması” olarak tanımlamaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının onuncu bölümünde, “Malvarlığına Karşı Suçlar” başlığı altında 141 ila 147. maddelerde hırsızlık suçunu tanımlamış, bu suçun unsurlarını, nitelikli hallerini, cezaya etki eden sebepler ile özel bazı konuları düzenlemiştir.

hirsizlik sucu nedir
hirsizlik sucu nedir

Hırsızlık Suçu Nedir?

Hırsızlık suçu; zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden almaya denir. Hırsızlık suçu, mal varlığına karşı işlenen suçlar Türk Ceza Kanunu’nun 2. kitabının 2. kısmının 10. bölümünde düzenlenmiştir. Hırsızlık suçu ve cezası TCK 141. madde ve devamında kaleme alınmıştır. Ekonomik ve parasal değere sahip olan bütün unsurlar malvarlığı kavramı kapsamına girmektedir. Belirtmek gerekir ki, malvarlığı kapsamına giren unsurların çoğu ekonomik değerlere sahip olsa da bazen korunan değer manevi değere de sahip olabilir. Kişinin çok sevdiği bir kişiye ait mektubu saklaması halinde, bu mektup da malvarlığı kapsamına girmektedir. Bu nedenle malvarlığı geniş bir kapsamda kullanılmıştır.

Kısaca malvarlığı kişinin egemenliği, iradi bir biçimde tasarruf edebilirliği bu suçun koruduğu değerlerdir. 5237 sayılı yasa bu suçları hırsızlık, yağma, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık adı altında toplamıştır. Malvarlığına karşı işlenen suçların en önemlisi hırsızlık suçudur. Diğer suçlar ise adeta, hırsızlık suçundan türemektedir. Deyim yerindeyse mal varlığına karşı işlenen diğer suçlar hırsızlık suçunun çocuğu gibidir.

Hırsızlık suçu da yukarıda belirtildiği üzere malvarlığına karşı işlenen suçlar arasındadır. Hırsızlık suçu, başkasına ait taşınır bir eşyayı, o kişinin rızası olmadan bir yarar sağlamak amacıyla alınması sonucunda ortaya çıkan bir suçtur. Söz konusu bu suç 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 141. maddesi ve devamında;

TCK 141. Madde

  1. Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Hırsızlık Suçu Şartları Nelerdir?

Hırsızlık suçuyla korunan hukuki yarar, özellikle TCK’nın 141. maddesinde “zilyedinin rızası olmadan” ibaresi konulduktan sonra, zilyetlik ve buna bağlı haklardır.” Zaten doktrinde hırsızlık suçuyla korunan hukuki yararın zilyetlik olduğunu ileri süren yazarlar da soyut olarak zilyetliği değil, zilyetliğin sağladığı korumayla birlikte zilyetlik haklarını ifade etmektedirler. Hırsızlık suçunda sadece zilyedin yahut münhasıran malikin haklarının korunduğunu ileri sürmek yerine, korunan hukuki değerin hem mülkiyet hakkı hem de zilyetlik olduğunu söylemek daha doğru olduğu da ifade edilmektedir.”

Zilyetlik, Türk Medeni Kanununun 973. maddesine göre, bir şey üzerine fiili hakimiyetin bulunmasıdır. Eşya üzerine fiilen egemen olan kimsenin malik olması gerekmez. Zilyet, malik olabileceği gibi, malikten başka kimseler de olabilir. Zilyetlik iradesi, bir eşyaya yararlanma amacıyla hâkim olma ve malik gibi davranma iradesidir. Zilyetlik, Türk Medeni Kanununa göre, sahibine savunma hakkı ve dava hakkı tanımaktadır. İşte hırsızlık suçuyla korunan hukuki yarar, zilyedin zilyetliği altındaki taşınır malı koruma, savunma ve ondan dilediği gibi faydalanma hakkıdır.

Madde de bahsedilen mal kavramı için belirtmek gerekir ki, bu mal taşınır bir mal olmalıdır. Ceza hukuku açısından bir malın hırsızlığa konu olabilmesi için, somut bir varlığa sahip olması gerekmektedir. Bu varlığın üzerinde egemenlik kurulabilmektedir ve bu kişilik dışında olmalıdır. Örneğin, bir fikir hırsızlığı, ceza hukuku açısından hırsızlığa konu olamamakla beraber başka bir hukuka konu oluşturur ama bir kitap hırsızlığı, kalem hırsızlığı ceza hukuku açısından hırsızlığa konu olabilmektedir. Bir alacak hırsızlığı olamayacakken alacak bir senede bağlanmışsa, bunda da hırsızlık söz konusu olabilir. Hırsızlık konusu, sıvılar ve gazlar içinde söz konusudur. Yani ayni haklara konu olan her şey, fizik açısından bir yer işgal ediyorsa hırsızlığın konusu olabilecektir. Hırsızlık suçunda, çalınan malın ceza hukukuna konu olabilecek bir değer taşıyıp taşımadığı somut olayın incelenmesi suretiyle çözülecek bir sorundur. Belirtmek gerekir ki, hırsızlık suçunun işlenmiş olması için çalınan malın mutlaka malvarlığı üzerinde bir etki yapması gerekir.

Hırsızlık Suç Davalarında Dikkat Edilmesi Gerekilen Hususlar

  • Bir çok suçta olduğu gibi bu suçta da müştekinin oluşa uygun be- yanları sübut ve özellikle suç vasfının belirlenmesinde öne çıkabilmektedir. Bu nedenle tüm soruşturma dosyalarında yeri geldiğinde olayın özelliği de gözetilerek şikayeçiye sorular sorulup açıklayıcı beyanların alınması önemli bir delil elde etme yöntemidir.
  • Olay yerinin kesin olarak tespit edilemediği durumlarda müştekinin ayrıntılı beyanları suç vasfının belirlenmesinde önem arz eder. Kovuşturma evresinde veya olağan kanun yolu incelemesinde aradan geçecek süre de nazara alındığında, bu beyanların soruşturma sırasında sıcağı sıcağına ayrıntılı bir şekilde alınması, maddi gerçeğin tespiti bakımından toplanması gerekli bir delil niteliğinde olup, usulen yerine getirilmesi gereken bir soruşturma işlemi olarak değerlendirilmemelidir.
  • Müşteki beyanları, özellikle suça konu eşyanın değerinin belirlenmesinde ve suçun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığının tespiti bakımından hükme esas delil mahiyetinde olabilecektir.
  • Şüpheli veya şüphelilerin olayın hemen akabinde veya suç eşyaları ile birlikte yakalanamadığı durumlarda, olayı aydınlatacak en önemli unsurlar, olay yerinden elde edilecek parmak izi ve/veya DNA incelemesine esas kan, kıl, sigara izmariti vb. somut delillerdir. Bu nedenle öncelikle olay yerinin korunması ve sonrasında olay yeri incelemesinin dikkatli bir şekilde yapılması çok önemlidir. Bazı durumlarda, şüphelilerin bu tür deliller bırakmamak için çorap gibi materyaller kullandığı bilinse de, bu tür materyallerden de özellikle DNA incelemesine esas bulgular elde edilebilebilmesi mümkündür. Olay yerinden elde edilen bu mahiyetteki deliller olayın bütün yönleriyle aydınlanmasını sağlayabileceği gibi, şüpheli veya sanığın soruşturma ve kovuşturma evrelerindeki olay tarihinde o il veya ilçede ya da olay mahallinde olmadığına ilişkin inkara dayalı savunmalarını da somut delillerle ortadan kaldırmış olacaktır.
  • “Hırsızlık” suçlarında “teşhis işlemi” önemli delil elde etme yöntemlerinden birisidir. Bu nedenle, yaptırılacak “teşhis” işlemine esas olmak üzere mağdurun ilk ifadelerinin ayrıntılı ve gerektiği takdirde “teşhis”i sağlamaya yönelik olacak biçimde alınması gerekir. Dolayısıyla şüpheli/şüphelilere ilişkin yaş, kilo, boy, kıyafet ve özellikle vücudun görünür yerlerine ait kesi, yara, dövme gibi ayırıcı hususların sorulup ifade tutanağına geçirilmesi önemlidir. Böylece suç şüphelisinin yakalanması kolaylaşacağı gibi, yakalandığında yapılacak “teşhis” işleminin doğruluğu da denetlenebilecektir.
  • Bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış eşyanın çalınmasından ibaret eylemlerde (hırsızlık, konut/işyeri dokunulmazlığını ihlal, TCK m. 142/2-h, 116/1-2); Yapının kanunun aradığı şekilde “bina” vasfına sahip olup olmadığı, eşyanın bulunduğu yerin binanın eklentisi olup olmadığı hususlarında kolluk görevlilerine günümüzün teknolojik imkanları da gözetilerek olay yerinin fotoğraflarının çektirilmesi, kroki ve tutanakların ise usulünce düzenlettirilmesi gerekir.
  • Yürütülen soruşturmalarda özellikle olay yerinde olmadığına veya olay gün ve saatinde olay yerinde olmadığına ilişkin şüpheli savunmaları önemsenmeli ve savunma doğrultusunda soruşturma genişletilerek gerçek faillerin tespitine çalışılmalıdır. Zira bu suçlarda olay mahalline ilgisi bulunmayan kişiler ile ilgili olarak delil bırakılmak veya uydurulmak suretiyle soruşturmaların zafiyete uğratılması yoluna gidilmektedir. Örneğin olay yerine veya civarına nüfus cüzdanı veya üçüncü kişilere aidiyeti tespit edilebilecek eşyaların bırakılması gibi.
  • “Hırsızlık” suçu ile birlikte “mala zarar verme” suçunun da işlenip işlenmediğinin tespiti için öncelikle müştekinin zarar iddiası var ise bu durumun tespiti ile tutanağa bağlanmalıdır.
  • Kilitlenmek suretiyle bırakılan eşyalar hakkındaki eylemlerde örneğin otomobilin çalınmasına ilişkin bir olayda, otomobilin kilitlenip kilitlenmediğinin müştekiden sorulması, suça konu eşya otomobil vb. – ele geçmiş ise kapısına veya kontağına anahtar uydurularak mı çalındığı (TCK.142/2-d), yoksa kapı kilidine zarar verilerek veya camı kırılarak mi çalındığı (TCK.142/2-h), kapısı kilitli olmayan aracın çalınması halinde (TCK.142/1-e), kontak anahtarının araç üzerinde bırakılıp bırakılmadığı (TCK 141/1) hususları kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmelidir.
  • Motosiklet hırsızlıklarında, motorsikletin sabit bir yere kilitlenmek suretiyle park edilip edilmediği tespit edilmeli, sabit bir yere kilitlenmiş ise TCK’nin 142/2-h, sabit bir yere kilitlenmeden park edilmiş ise TCK’nin 142/1-e maddelerinin uygulanacağı nazara alınıp, suç vasfının belirlenmesine ilişkin delillerin toplanmasına çalışılmalıdır.
  • Olay yerine ve/veya olay yeri civarına ait varsa mobese ve özel kişi veya işyerlerine ait güvenlik kamera kayıtları elde edilmeli, çözümleri yaptırılıp delil olarak dosya kapsamına alınmalıdır. Kamera kayıtlarının inkara konu olması halinde, kayıtlarında görülen kişinin şüpheli olup olmadığına dair ayrıca araştırma yapılması da gerekebilecektir.
hirsizlik sucu tck 141
hirsizlik sucu tck 141

Hırsızlık Suçu Unsurları

  • Fail

Herhangi bir gerçek kişi bu suçun faili olabilir. Tüzel kişiler bu suçun faili olamamakla birlikte, TCK’nin 169. maddesine göre, hırsızlık suçunun işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında, bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır. Hırsızlık suçuna konu eşyaya zilyet olan kimse dışındaki herkes bu suçun faili olabilecektir. Yargıtay mülkiyet ve zilyetliğin farklı kişilerde olduğu ve bu kişilerin karşı karşıya geldiği bir durumda mülkiyet hakkına üstünlük tanımış ve kişinin kendi malının hırsızı olmayacağını belirtmiştir. Burada iki hususun ele alınarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Bunlardan birisi, malın sahibi olan failin, haklı nedenle mal üzerinde zilyet olan kimsenin rızası olmaksızın faydalanmak amacıyla bu malı bulunduğu yerden alması; bir diğeri ise, hırsızlık konusu mala, malikin veya meşru zilyedin rızası olmaksızın zilyet olan kimseden bu malın alınması hususlarıdır.

  • İlk duruma şu örnek verilebilir: A sahibi olduğu arabayı B’ye bırakarak tatile gitmiş, tatil boyunca B’nin kullanmasını istemiştir, tatilin istediği gibi geçmemesi nedeniyle tatilini yarıda kesmiş, gelip B’nin haberi ve rızası olmadan kapısının önünden gece vakti arabayı alarak gitmiştir. Bu durumda A hırsızlık suçundan cezalandırılacak mıdır? Burada bizim de katıldığımız görüşe göre, suçun bir baş- kasına ait bir mal üzerinde işlenmesi gerekmesine göre, burada da anılan unsur gerçekleşmediğinden, malik A’da hırsızlık suçunu işlemiş sayılmayacaktır.
  • Diğer hususta ise şu örnek üzerinden gitmekte fayda vardır: B, malik A’dan arabasını çalmıştır, daha sonra bu arabayı C, B’den çalmış, arabanın C’de olduğunu öğrenen malik A’da gidip C’nin rızası olmadan bu arabayı kapısının önünden almıştır. Bu durumda C’nin ve malik A’nın hukuki durumu ne olacaktır? Bir kimsenin bir malı çalarak, o mal üzerinde tesis ettiği zilyetlik kural olarak üçüncü kişilere karşı korunur, bu nedenle hırsızdan çalmış olduğu malin 22 çalınması durumunda da hırsızlık suçu oluşabilir. Ancak hırsızdan, bu mali alan kimse suça konu malın maliki ise, artık hırsızın hakkı, malike karşı korunamayacaktır. Bu ilkeyi örneğimize uygularsak B’den bu arabayı çalan C. hırsızlık suçundan sorumlu olacak, C’den çalan malik A ise, hırsızlık suçundan sorumlu tutulamayacaktır.
  • Mağdur

Hırsızlık suçunda suçun mağduru, zilyetliğinden mal alınan kimsedir, hırsızlığın takibinin şikayete bağlı olduğu nevilerinde de şikayet hakkına sahip olan kimse bu kişidir. Burada zilyetliğin hukuka uygun veya aykırı bir şekilde tesis edilmiş olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan, zilyetliğin tesis edilmiş olmasıdır. Zilyetliği tesis ettikten sonra olmak kaydıyla, malı çalan kimseye karşı da, bu suçun işlenmesi mümkündür.

Hırsızlık suçunun mağduru, başkası nam ve hesabına o eşyayı elinde bulunduran zilyet yardımcıları olamaz. Bu durumda da, suçun mağduru zilyettir. Örneğin, bir arabanın şofördeyken çalınması durumunda mağdur, şoför değil, aracın sahibidir. Hırsızlık suçundaki mağdur bazen malik olabileceği gibi, bazen de olmayabilir. Mülkiyet ile zilyetlik aynı kişiye ait olduğu zaman mağdur malik iken, ayrıldığı durumlarda mağdur malik değil, zilyettir. Ölü olan kimsenin eşyasının çalınması halinde, ölünün zilyetliği söz konusu olmadığından, ölmekle zilyetlik ölünün mirasçılarına geçtiğinden, ölünün eşyasının çalınması suçunun mağduru, ölenin mirasçılarıdır. Bir tüzel kişiye, örneğin bir şirkete ait aracın çalınması durumunda, tüzel kişi suçun mağduru değil, suçtan zarar görenidir.

TCK’nın 167. maddesine göre hırsızlık suçunun mağduru, haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden biri, üstsoy veya altsoy, evlat edinen veya evlatlık veya aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden biri ise, faile ceza verilmez. Aynı maddeye göre hırsızlık suçu, haklarında ayrılık kararı verilmiş eşlerden biri, aynı konutta yaşamayan kardeşlerden biri, aynı konutta yaşayan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlardan biri hakkında işlenirse de, suçun takibi şikâyete bağlı olup, verilecek cezada yarı oranında indirilecektir.

  • Suçun Hukuki Konusu

Suçun hukuki konusu, hukuk tarafından korunan ve hukuki değer ya da hukuki menfaat olarak nitelendirilen; ceza normları ile de koruma altına alınan menfaat ve değerlerdir. Hırsızlık suçunun işlenmesi karşısında hukuk tarafından korunan değer, mülkiyet hakkı ve zilyedin malı elinde bulundurma hakkıdır.

  • Hırsızlık Suçunda Fiil

TCK’nın 141. maddesine göre hırsızlık suçunun konusu, “başkasına ait taşınır bir maldır.” Şu halde bir şeyin hırsızlık konusu olabilmesi için, mal olması, taşınır olması ve başkasına ait olması gerekir. Bu üç hususu açıklamak gerekirse;

  • Mal: Bir şeyin hırsızlık suçunun konusu olabilmesi için, mal niteliğinde olması gerekir. Hırsızlık suçunda mal, günlük yaşamda herhangi bir ihtiyacı karşılamak için kullanılan taşınır şeyler anlamına gelmektedir.” Mal, malvarlığı haklarının konusunu oluşturan ve dış dünyada var olan nesneler anlamına da gelmektedir. Ceza hukuku anlamında yalnızca ekonomik değeri olan şeyler değil, aynı zamanda duygusal veya manevi değer taşıyan şeyler de mal kavramı içerisinde saymak gerekir.” Örneğin, bir kimsenin sevgilisinin verdiği bir tutam saç, bir fotoğraf da hırsızlık suçunun konusu olabilir. Ancak, Yargıtay’ın bazen ekonomik değere vurgu yaptığı kararlarına da rastlanmaktadır. Kanunda kullanılan “mal” terimi genel ve kapsayıcı bir manaya sahip, her türlü “eşya” olarak anlaşılmalıdır. Malın ekonomik değerinin çok az olması durumunda da, hırsızlık suçu oluşacaktır. Ancak bu durum, TCK’nın 145. maddesine göre indirim veya ceza vermeme nedeni olarak kabul edilecektir.
  • Malın Taşınabilir Nitelikte Olması: Taşınır mal; sabit olmayan, bir yerden diğer yere götürülebilen mal anlamına gelmektedir. Hukuki anlamda taşınır mal ile, ceza hukuku anlamında taşınır mal birbirinden farklıdır. Örneğin, İcra İflas Hukuku anlamında gemi taşınmaz mal niteliğindeyken veya özel hukuk anlamında tarladaki bir ağaç taşınmaz nitelikte iken, cezai anlamda hem geminin alınması, hem de tarladaki ağacın kesilip götürülmesi veya ocaktan madenin alınması, kum ocağından kum ve çakılın çalınması durumunda, bunlar taşınır nitelikte sayılarak hırsızlık suçuna konu olabileceklerdir. Ceza hukuku anlamında fiili bir taşınma malı taşınabilir hale getirir. Hırsızlık, kavramı bakımından bulunduğu yerden alınması mümkün veya mümkün hale gelmiş veya gelebilen örneğin taşınmazdan sökülmüş veya sökülebilen her şey, taşınır mal olarak kabul edilir. Taşınmaz mallar, hırsızlık suçunun konusunu oluşturmayacaktır. Örneğin, bir binanın yıkılması halinde, mala zarar verme suçu oluşabilecektir ama hırsızlık suçu oluşmayacaktır. Ancak taşınmaz maldan ayrılabilen veya ayrılarak taşınır hale gelen mallar da hırsızlık suçunun konusunu oluşturabilirler. Örneğin bir evin kapısı sökülüp götürüldüğünde, bu kapı hırsızlık suçuna konu olabilecektir.
  • Malın Başkasına Ait Olması: TCK’nın 141. maddesine göre hırsızlık suçunun konusu, “başkasına ait taşınır bir maldır. Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın, fail dışında bir başka kişiye ait olması gerekir. Çünkü hiç kimse kendisinin sahip olduğu bir mali  çalamaz. Fail mal sahibi ise, zilyede karşı hırsızlık söz konusu olamaz. Kendisine ait bir malın başkasına ait olduğunu sanarak alınmış olması durumunda da, mefruz suç hükümleri uygulanır ve hırsızlık suçu gerçekleşmez. Bir malın başkasına ait olup olmadığı konusu, özel hukuk hükümlerine göre belirlenir. Örneğin, mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya rehin olarak bir başkasına verilmiş mallar da artık zilyet değişmiş olduğundan, malikin bu malları alması durumunda da hırsızlık suçu oluşacaktır.

  • Manevi Unsur

Hırsızlık suçu, genel kastla işlenebilen bir suçtur. TCK’nın 141. maddesine göre, hırsızlık suçunun oluşması için aranacak genel kast, failin malın başkasına ait olduğunu ve malın alınmasına zilyedin rızasının bulunmadığını bilmeyi ve malın bulunduğu yerden almayı istemeyi kapsar.  Hırsızlık suçunun oluşması için, failin aldığı malın başkasına ait olduğunu bilmesi gerekir. Fail, bu malı kendisine ait diye veya sahipsiz olduğunu zannederek alırsa, suçun maddi unsurlarına ilişkin hataya düşmüş sayılacak ve TCK’nın 30. maddesine göre işlem yapılacaktır. Failin aldığı malın kime ait olduğu konusunda hataya düşmesi nazara alınmaz. Önemli olan failin bu malın başkasına ait olduğunu bilmesidir. Fail, bir arabayı Mehmet’e ait olduğu düşüncesiyle bulunduğu yerden alır, ancak eşya Ahmet’e ait olursa, bu hata suçun oluşmasını engellemez.

Failin kastı aynı zamanda mağdurun rızasının bulunmadığını bilmesine yönelik de olmalıdır. Fail, mağdurun rızası olduğunu düşünerek hırsızlığa konu malı bulunduğu yerden alırsa, hatası esaslı hata sayılacaktır. Ancak fail, mağdurun rızası olduğu halde, rızası olmadığını düşünerek malı bulunduğu yerden alırsa, tipiklik gerçekleşmiş sayılmayacağından hırsızlık suçu da oluşmaz. Fail, suça konu malı bulunduğu yerden almayı da istemesi gerekir. Örneğin fail, bir eve gidip çantasında bulunan mıknatıs nedeniyle çantaya yapışmış olan kaşığı da dışarı çıkarırsa, kastı malı almaya yönelik olmadığından hırsızlık suçu oluşmayacaktır. Hırsızlık suçunun olası kastla işlenmesi mümkündür. Ancak, bu suçun taksirli hali kanunda düzenlenmediğinden taksirli olarak hırsızlık suçu işlenemeyecektir.

hirsizlik sucu cezasi
hirsizlik sucu cezasi

Hırsızlık Suçunun Cezası Nedir?

  • Suçun Temel Hali

Hırsızlık suçunun temel halinin cezası, Türk Ceza Kanunu’nun 141. maddesinin 1. fıkrasında da belirtildiği üzere, zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

  • TCK m. 141 hükmünde hırsızlık cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır.
  • TCK m. 142/f.1 hükmünde nitelikli hırsızlık cezası 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasıdır.
  • TCK m. 142/f.2 hükmünde nitelikli hırsızlık cezası 1/3 oranında arttırılır.
  • TCK m. 142/f.3 hükmünde nitelikli hırsızlık cezası ½ oranında arttırılır ve 10.000 güne kadar adli para cezası öngörülür.
  • TCK m. 142/f.5 hükmünde nitelikli hırsızlık cezası ½ oranından 2 katına kadar arttırılır.
  • TCK m. 143 hükmünde nitelikli hırsızlık cezası ½ oranında arttırılır.
  • TCK m. 144 hükmünde basit hırsızlık cezası 2 aydan 1 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası olarak öngörülür.
  • TCK m. 145 hükmünde basit hırsızlık cezası indirim hali sayılmakta ve ceza verilmekten vazgeçilebileceği düzenlenir.
  • TCK m. 146 hükmünde basit hırsızlık cezası ½ oranında indirilir.
  • Nitelikli Hırsızlık Halleri

a. Hırsızlık suçu;

  • Kamu kurumlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan herhangi bir kimseye ait eşya hakkında veya kamu hizmetine özgülenmiş mallar hakkında (142/1-a madde),
  • Toplu taşıma araçlarında veya bunların duraklarında, varış veya kalkış yerlerinde (142/1-c madde),
  • Afet veya genel bir felaketin etkilerini önlemek veya azaltmak amacıyla hazırlanan mal hakkında (142/1-d madde),
  • Gelenek veya özgülenme veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında (142/1-e madde),

işlenirse fail 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

b. Hırsızlık suçu;

  • Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak (142/2-a madde),
  • Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle (142/2-b madde),
  • Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak (142/2-c madde),
  • Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak “veya kilitlenmesini engellemek” suretiyle (142/2-d madde),
  • Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle (142/2-e madde),
  • Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak (142/2-f madde),
  • Büyük veya küçük baş hayvan hakkında (142/2-g madde),
  • Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında (142/2-h madde),

işlenirse fail hakkında 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Hırsızlık suçunun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.

  • Hırsızlık suçunun sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, “5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasına” hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, “ceza yarı oranında artırılır” ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur (142/3 madde).
  • Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır. (142/5madde)

Gece vakti, Türk Ceza Kanunu’nda yer aldığı üzere “Güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi” olarak anlaşılmalıdır.

  • Daha Az Cezayı Gerektiren Haller

Hırsızlık suçunun;

  • Paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde,
  • Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla,

işlenmesi halinde, şikâyet üzerine, fail hakkında iki aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

  • Özel Görünüş

TCK’nın 146.maddesinde “Kullanma Hırsızlığı Suçu” başlığı altında hırsızlık suçunun özel görünüş biçimi düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi halinde, şikayet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Ancak malın suç işlemek için kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz.

  • Hırsızlık Suçunda İndirim Halleri

Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

Hırsızlık Suçunun Özel Görünüşleri

  • Teşebbüs

Hırsızlık suçu teşebbüse elverişli bir suç türüdür. Ancak, teşebbüs halleri açısından bir takım tartışmalar mevcuttur ki, bu nedenle somut olay nezdinde incelenmesi ve karar verilmesi gereken bir durumdur. Hırsızlık suçu, yukarıda da bahsedildiği üzere başkasına ait bir malı kişinin rızası dışında alması ile işlenen, salt bir davranış suçudur. Kimi hallerde suçun tamamlanması ve sona ermesi arasında farklılıklar bulunabilir. Bu noktada Yargıtay kararlarında hırsızlık suçunda failin kesintisiz takip sonucu yakalanması halinde, suçun teşebbüs halinde kaldığına ve teşebbüs hükümlerine gidilmesi gerektiğine karar verilmiştir. Bu durumu örneklendirecek olursak, failin kişinin cüzdanını çalması ve koşmaya başlaması sonucunda kişinin kendisini takip ederken gözden kaçırması sonucunda hırsızlık suçu tamamlanmış sayılmaktadır. Ancak, aynı örnekte güvenlik güçleri yahut kişinin kesintisiz takibi sonucunda failin yakalanması durumunda Yargıtay kararlarınca teşebbüs hükümleri uygulanmaktadır.

TCK’nın 141 ve devamı maddelerinde düzenlenen hırsızlık suçu, neticesi harekete bitişik suçlardandır. 1Hırsızlık suçu, failin malı bulunduğu yerden almasıyla tamamlanır. Alma eylemi de, failin mağdurun eşya üzerindeki hakimiyetine son vererek, kendi nüfuz ve egemenliğini kurmasıyla tamamlanır. Failin, bir eşya çalacağının anlaşıldığı icra hareketlerine başlayıp, hırsızlık konusu taşınır malı kendi egemenlik alanına geçirmesine kadar, bu eşya üzerinde kendisinin zilyetliğini tesise kadar geçen aşamada eylem, teşebbüs aşamasında kalmış sayılacaktır. Taşınır eşya bir evden alınıyorsa 1evin, bahçeden alınıyorsa bahçenin dışına çıkarıldığı anda suç tamamlanacaktır. Sürekli ve kesintisiz bir takip olmadığı sürece ev veya bahçeden veya işyerinden çıkıldığı anda, eylem tamamlanmış olacaktır.

Failin icra hareketlerine başlayıp eşyayı kendi hâkimiyet alanına geçirinceye kadar olan zaman zarfında, gönüllü olarak, dışardan herhangi bir etki olmadan hareketlerini tamamlamaz ise, bu durumda TCK’nın 36. maddesi uygulanır ve gönüllü vazgeçme anına kadar geçen aşamada eylem suç oluşturuyorsa, sadece o suça ait cezayla cezalandırılır. Ancak vazgeçme tamamen failin iradesi ile olmalıdır, dışarıdan yapılan bir etki sonucu veya olay yerine bir gelen olması nedeniyle failin hırsızlıktan vazgeçmesi durumunda gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanamaz. İştirak halinde işlenen suçlarda, hangi fail isteğiyle suçtan vazgeçerse, yalnızca o gönüllü vazgeçmeden faydalanır. İcra hareketleri başlamamışsa suça teşebbüs sözkonusu olmayacaktır

  • İştirak

Hırsızlık suçuna iştirakın her türlüsü mümkündür. Bu suçta iştirakla ilgili herhangi bir özelik yer almamaktadır. İştirak bir tek kişi tarafından işlenebilen bir suçun, yapılan işbirliği sonucu birden fazla kimse tarafından gerçekleştirmesi halini ifade etmektedir. İştiraktan söz edebilmek için, faillerin suçun icra hareketlerine katılması veya icra hareketlerini gerçekleştiren kişiye bu kararı verdirmesi veya icra hareketlerini yapan kişiye yardım etmesi ya da o suça yönelik olarak katılma iradesini taşıması gerekir.

Suça iştirak TCK’nın 37 ile 41. maddeleri arasında düzenlenmiştir. TCK’nın 37/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri fail olarak sorumludur. Örneğin, iki sanık birlikte anlaşıp eve girip televizyonu çalmaları, dükkâna girip birisinin patronu oyalarken diğerinin malzeme çalması, birlikte arabanın başına gidip birisinin camı kırıp, diğerinin arabayı kullanarak olay yerinden uzaklaşmaları halinde, müşterek faillik söz konusu olacaktır. TCK’nın 37/2. maddesinde de dolaylı faillik kurumu düzenlenmiştir. Bir kişi suçu işlemek için başkasını araç olarak kullanırsa, dolaylı faillikten söze edilecektir. Dolaylı faillik de arka plandaki kişi, suçun icrai hareketlerini bizzat gerçekleştiren şahsın ve hareke- tinin üzerinde hâkimiyet kurmaktadır. Örneğin, dokuz yaşındaki bir çocuğu markete göndererek oradan hırsızlık yapmasına sağlama, aslında akıl hastası olan ve ayırt etme gücü bulunmayan bir şahsa araba çaldırma durumlarında, dolaylı faillikten söz edilir. Müşterek fail ve dolaylı fail, suçun kanunda öngörülen cezasıyla cezalandırılacaktır. Ancak, kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesine araç olarak kullanan kişiye verilecek ceza TCK’nın 37/2. maddesi uyarınca artırılacaktır.

TCK’nın 38. maddesinde de suça azmettirme düzenlenmiştir. Hiç suç işleme kararı olmayan failde hırsızlık düşüncesini oluşturan kimse, faili azmettirmiş sayılacaktır. Burada önemli olan suçun işlenmesinden önce failde düşüncenin oluşmasını sağlamaktır. Failin azmettirdiği kişilerle birlikte suçu işlemesi halinde azmettirme hükümleri uygulanmaz. Suç işlendikten sonra failin çaldığı malı almak bu kapsamda değerlendirilmeyecek, TCK’nın 165. maddesinde düzenlenen suç eşyasını satın almak veya kabul etmek ya da aynı Yasanın 281.maddesinde düzenlenen suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarını oluşturabilecektir. Tamamlanmış suça iştirak olmaz.

TCK’nın 39. maddesinde de, yardım etme eylemi düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, yardım etme failde mevcut olan suç işleme kararını güçlendirme anlamında teşvik etme, fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağı konusunda fiil işlenmeden önce vaatte bulunma, suçun nasıl işleneceği konusunda yol gösterme, fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlama, suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunma eylemleri, yardım etme olarak kabul edilmelidir. Burada fail, hırsızlık suçunun işleneceği zaman, asıl faile merdiven, araba gibi şeyleri temin etmek suretiyle ona yardım etmektedir veya fail uzaktan uzağa bir kimsenin gelip gelmediğini denetlemektedir. Ancak, hırsızlık suçunda bizzat olay yerinde bulunan failin, evden verdiği eşyaları alan, araca yükleyen veya arabasıyla faili hırsızlık mahalline götürüp, daha sonra da orda gözcülük yapıp olay yerinden uzaklaştıran kimsenin eylemi yardım etme değildir.

  • İçtimaı

Aynı fail tarafından işlenmiş birden çok suç bulunmasına rağmen, çeşitli nedenlerle faile tek cezanın verildiği kuruma Türk ceza hukukunda “suçların içtimaı” denmektedir. Hırsızlık suçu ile gerekli şartların oluştuğu takdirde suçların içtimai kurumunun oluşması mümkündür. hırsızın eve girerek, evdeki birden çok eşyayı teker teker alıp dışarıdaki aracına taşıması halinde de tüm bu hareketler hukuki bakımdan tek fiil olarak kabul edilmelidir.2 Hırsızlığa konu eşyaların evde bulunan farklı kişilere ait olması fiil tekliği bağlamında yapılacak değerlendirme üzerine etkili değildir. Zira bu durumda fiil, evdeki eşyalar üzerinde müşterek zilyet durumunda olan kişilere karşı işlenmektedir.

Buna karşılık farklı zilyetlere ait şeylerin çalınması halinde birden fazla hırsızlık suçu oluşmaktadır. Bunun için çalma eylemini gerçekleştiren kişinin aldığı şeylerin farklı kişilere ait olduğunu bilmesi gerekmektedir, aksi halde tek suç olacaktır. Yargıtay da farklı kişilere ait şeylerin çalındığı ve bulunun failce bilindiği hallerde hukuki anlamda birden fazla fiilin varlığını kabul etmektedir Yerleşmiş uygulama bu yöndedir. Hırsızlık suçuna konu eşya birden fazla kimsenin ortak olduğu eşya olsa bile, fail zincirleme suçtan sorumlu tutulamaz, tek bir suç işlemiş olur.

nitelikli hirsizlik sucu
nitelikli hirsizlik sucu

Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı

  • Hırsızlık Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezası, yargılamayı gerçekleştiren mahkeme tarafından, hükümlünün bir miktar parayı devlet hazinesine ödemesine karar verilmesidir. Hırsızlık suçu nedeniyle ceza mahkemesi tarafından verilen hapis cezası, somut olayın koşullarının değerlendirilmesi sonucu adli para cezasına çevrilebilir. Hırsızlık suçunun ilgili hükümlerinde de hırsızlık suçunun işlenmesi halinde adli para cezasına hükmedilebileceği ifadesi açıkça yer almaktadır. Ancak, belirtmek gerekir ki hırsızlık suçunun temel hali suçun cezasının 1 yılı aşmaması durumunda para cezasına çevrilebilir. Ancak, nitelikli hallerinde ise suçun cezasının adli para cezasına çevrilebilmesi için teşebbüs, etkin pişmanlık gibi nedenlerden dolayı cezai indirim yapılmış olması gereklidir.

  • Hırsızlık Suçunda Erteleme

Erteleme kararında, mahkemece yargılanan kişinin suçlu olduğu tespit edilmiş ve kişi hakkında hapis cezası hükmedilmiştir. Ancak, mahkeme tarafından kişiye verilen hapis cezasının, cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi halinde erteleme kararı verilmiş olacaktır. Hırsızlık suçunun cezalandırılmasında, bahsedilen erteleme kararının verilmesi mümkündür.

  • Hırsızlık Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Kararı

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi boyunca kasıtlı bir suç işlenmez ve yükümlülüklere uygun davranılırsa ceza kararının ortadan kaldırılması ve davanın düşmesine yol açan, CMK’nın 231. Maddesinde düzenlenen bir cezanın bireyselleştirilmesi kurumudur. Hırsızlık suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası miktarının 2 yıl veya daha az olması halinde suçu işleyen hakkında hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı verilebilir. Erteleme kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı (HAGB) ile aralarındaki en büyük fark; erteleme kararı hukuk dünyasında bir sonuç doğururken hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile kurulan hüküm hiç var olmamış gibi sonuç doğuracak olmasıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile hakim hükme karar vermiş ancak belirli şartların gerçekleşmesi halinde hükmü açıklamaktan vazgeçmesi durumu mevcuttur.

Hırsızlık Suçu Soruşturma ve Kovuşturma Aşaması

Türk ceza hukukunda suçu şikayet etmek ya da ihbar etmek suretiyle ya da Cumhuriyet savcının suçun işlendiğini düşünmesi üzerine yine Cumhuriyet Savcısının yaptığı araştırmaya ceza yargılamasında soruşturma denmektedir. Bu aşamada savcı, kovuşturma aşamasına geçip geçmeye yer olup olmadığına karar vermek üzere araştırmak üzere soruşturma başlatır. Türk Ceza Muhakemesi Kanunu’nda soruşturma aşaması 160.maddede düzenlenmiştir. Hırsızlık suçuna ilişkin olarak aşağıda daha detaylı izah edileceği üzere şikayete tabi bir suç olmadığı için hem şikayet üzerine hem de savcının re-sen araştırması üzerine soruşturma başlatılabilir.

Hırsızlık suçuna ilişkin olarak, Cumhuriyet Savcısı ilk ihtimal olarak şüpheli hakkındaki soruşturmanın sonucunda suçu işlediğine dair yeterli şüphe oluşmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vererek soruşturma aşamasını sonlandırabilir.  Ya da ikinci ihtimal olarak şüpheli hakkında iddianame düzenler. Ceza Mahkemesi savcı tarafından düzenlenen iddianameyi kabul ederse kovuşturma aşamasına geçilmiş olur. İşte bu yargılama süreci CMK’da kovuşturma olarak adlandırılmıştır ve CMK’nın 175. Maddesinde düzenlenmiştir. Kovuşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısı tarafından hazırlanan iddianamedeki eylem ve şüpheli hakkında yargılama yapılır ve şüpheli artık sanık durumuna geçer.

Hırsızlık Suçu Gözaltı ve Tutukluluk Hali

Kişilerin  savcılık kararı ile kolluk tarafından (polis, jandarma) belirli bir yerde tutularak serbest hareket etme özgürlüğünün kısıtlanmasına gözaltı denmektedir. Gözaltına alınma için illa hakim kararı gerekmez. CMK’ya göre gözaltı şüphelinin/kişinin hakkındaki işlemlerin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi ve tamamlanması adına kişiyi hürriyetinden alıkoyarak,  kısıtlanmasıdır. Hırsızlık suçu ile yakalanan şüpheli de gözaltına alınabilir. Gözaltı kararı adli sicil kaydına (sabıka kaydı) işlemez.

Tutuklama da yine aynı şekilde geçici olarak başvurulan bir koruma tedbiridir. Tutuklama kararı ile kişinin yine özgürlüğü kısıtlanmaktadır ancak gözaltı kararından farkı  ister soruşturma ister kovuşturma aşamasında olsun mutlaka bir hakim tarafından verilmelidir. Dolayısıyla Cumhuriyet Savcısı şüpheli hakkında tutuklama kararı veremez. Tutuklama hükümlerinin uygulanabilmesi için, şüphelinin hırsızlık suçunu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesinin ve CMK’nın 100. maddesindeki koşulların bulunması gerekir. Bu koşulların varlığı halinde tutuklama hükümleri uygulanabilecektir.

Hırsızlık Suçunda Şikayet Süresi, Zamanaşımı, Uzlaşma, Etkin Pişmanlık ve Görevli Mahkeme

  • Hırsızlık Suçunda Şikayet Süresi

Hırsızlık suçu resen soruşturulan ve kovuşturulan bir suç tipidir. Fakat bunun istisnalarını; TCK’nin 144. maddesinde düzenlenen suçun hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla ya da paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde işlenmesi halleri ile 5237 sayılı TCK’nın 146. maddesinde düzenlenen kullanma hırsızlığı ve TCK’nın 167/2’nci maddesinde düzenlenen haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden biri hakkında, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden biri hakkında, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala teyze yeğen veya ikinci derecede kayın hısımları hakkında zararlarına olacak şekilde hırsızlık suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabidir. Örneğin, kanunda da açıkça belirtildiği üzere, hırsızlık suçunun paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde veya bir hukukî ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla, işlenmesi hallerinde ya da malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi halinde söz konusu suç şikâyet üzerine soruşturulmakta ve kovuşturulmaktadır.

  • Hırsızlık Suçunda Zamanaşımı

Zamanaşımı, suçun varlığı devam etmesine rağmen devletin faile yargılama yapamaması ve cezalandıramamasına denir. Zamanaşımı ceza hakimi tarafından resen gözetilir ve talebe bağlı olmadan uygulanır. Zamanaşımı TCK’nın 66. maddesinde dava zamanaşımı ve 68. maddesinde ceza zamanaşımı olarak düzenlenmiştir. Dava zamanaşımı kanunda belirtilen sürelerin geçmesini nedeniyle kamu davasının açılamaması, açılması halinde ise davaya devam olunamayarak kamu davasının düşmesi sonucunu doğurur. Beş yıldan fazla yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren hırsızlık suçlarında dava zamanaşımı süresi 15 yıl, 5 yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren hırsızlık suçlarında dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Hırsızlık suçu resen soruşturulan ve kovuşturulan bir suç olması nedeniyle şikayetten vazgeçilmesi halinde, hırsızlık suçundan dolayı açılmış olan davanın düşmesi durumu gerçekleşmeyecektir. Bu nedenle, dava zamanaşımı olan 8 sene içerisinde mağdur tarafından bildirilmesi halinde soruşturma evresi ve ardından kovuşturma evresi başlayacaktır.

  • Hırsızlık Suçunda Uzlaşma

Uzlaşma, suçtan mağdur olan kişinin suç şüphelisi ile anlaşması sonucunda ceza yargılamasının sona ermesidir. Uzlaşma şikayetten vazgeçme değildir. Hırsızlık suçunun temel hali ve paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde veya bir hukukî ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla, işlenmesi halleri uzlaşma kapsamına giren suçlardandır. Uzlaştırma kapsamında olduğu belirlenen hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi durumunda uzlaştırma hükümlerinin uygulanmaz. Bu hususunda Yargıtay uzlaştırma hükümlerinin uygulanmayacağını belirtmiştir.

  • Hırsızlık Suçunda Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık, kişilerin işledikleri suçtan sonra kendi iradeleri ile pişman olması, suçtan dolayı meydana gelen olumsuzlukların giderilmesi ve adalete katkı sunması ile bazı ceza indirimleri öngören bir kurumdur. TCK 168. maddenin birinci fıkrasına giren hallerde diğer bir ifadeyle soruşturma aşamasında  pişmanlık gösterilerek zararın giderilmesi durumunda hırsızlık suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabileceğini belirtilmiştir.

  • Hırsızlık Suçunda Görevli Mahkeme

TCK’nın 141 ve 142. maddelerinde düzenlenen hırsızlık suçlarında görevli mahkeme, Asliye Ceza Mahkemesidir. Ancak, hırsızlık suçunun sıvı veya gaz halindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde Ağır ceza mahkemesi görevli olacaktır. Hırsızlık suçunda yetkili yargı merci, taşınır malın bulunduğu yerden alındığı başka bir deyişle çalındığı yerdeki yetkili mercidir.

Hırsızlık Suçu Mahkeme Kararları

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 29.03.2016 Tarihli Kararı, 2015/13-280 Esas, 2016/147 Karar Sayılı Kararı.

  • Yağma ile hırsızlık arasındaki farka dair
  • Hırsızlık suçu ve cezası

Yağma gibi mal aleyhine işlenen suçlardan olan hırsızlıkta ise; taşınır mal, sahibinin rıza ve hatta çoğu zaman haberi olmaksızın bulunduğu yerden alındığı halde, yağmada fail, mağdura karşı cebir veya tehdit kullanarak malı bulunduğu yerden almaktadır. Bu nedenle hırsızlık suçunda korunan hukuki yarar zilyetlik hakları iken, yağmada zilyetlik haklarının yanında, aynı zamanda kişi özgürlüğü de korunmaktadır.


Yargıtay 2. Ceza Dairesi 17.06.2019, 600/10724 Sayılı Kararı

  • Hırsızlık suçu ve cezası
  • TCK 141. madde

Suça konu eşyaların (iki adet bayan el cüzdanı, bir adet saç tarağı ve bir adet oyuncak) değer tespitinin yapılmadığının anlaşılması karşısında, suça konu eşyalar için değer tespiti yaptırılarak sanık hakkında TCK’nın 145. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması…


Yargıtay 13. Ceza Dairesi 02.07.2019, 1026/11610 Sayılı Kararı

  • Hırsızlık suçu ve cezası
  • TCK 141. madde

Suça konu ayakkabıların değer tespiti yapılarak değerinin az olması halinde suçun işleniş şekli ve özellikleri itibariyle ceza vermekten vazgeçilemeyecek ise de, hırsızlık konusunu oluşturan malın değerinin az olması nedeniyle TCK’nın 145. maddesi gereğince hırsızlık suçundan verilen cezadan belirlenecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi…


Yargıtay 2. Ceza Dairesi 18.02.2019, 58/2850 Sayılı Kararı

  • Hırsızlık suçu ve cezası
  • TCK 141. madde

Sanığın suça konu motosiklete zarar verme eyleminin, hırsızlık suçunun konusu ile mala zarar verme suçunun konusunun ve korunan hukuki yararı aynı olması nedeniyle, ayrıca mala zarar verme suçunu oluşturmayacağı gözetilmeden, bu suçtan da hükümlülük kararı verilmesi hususunda mahallince kanun yararına bozma yoluna gidilebileceği mümkün görülmüştür.


Yargıtay 17. Ceza Dairesi 04.03.2019, 328/2709 Sayılı Kararı

  • Hırsızlık suçu ve cezası
  • TCK 141. madde

Suça sürüklenen çocukların hırsızlık amacıyla telefon kablolarım kesmesi şeklindeki eylemlerinin bir bütün halinde hırsızlık suçunu oluşturduğu somut olayda, hırsızlık suçunun konusu ile mala zarar verme suçunun konusunun aynı olması ve korunan hukuki yararın tek olması karşısında; ayrıca mala zarar verme suçunun oluşmayacağı gözetilmeden, suça sürüklenen çocukların TCK’nin 151/1. maddesi uyarınca mala zarar verme suçundan da cezalandırılmalarına karar verilmesi…

Hırsızlık suçuna dair emsal kararları Yargıtay’ın sitesinde ulaşabilirsiniz. https://www.yargitay.gov.tr/

Hırsızlık Suçu Şikayet Dilekçesi

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

MÜŞTEKİ: İsim Soyisim (TC Kimlik No) Adres Bilgileri

VEKİLİ     : Av. Umur YILDIRIM – Söğütözü Mah. Söğütözü Cad. No:2 Koç İkiz Kuleleri B Blok Kat:4 Daire:7  0 6530 Çankaya

ŞÜPHELİ : İsim Soyisim (TC Kimlik No) – Adres Bilgileri

SUÇ           : Hırsızlık (TCK Madde 141),

SUÇ TARİHİ VE YERİ : …/…/…

KONU      : Şüpheli hakkında işlediği suç nedeniyle soruşturma başlatılmasını, soruşturma sonucunda kamu davası açılması talepli şikâyet dilekçesidir.

AÇIKLAMALAR

  1. Burada müvekkil hakkında kim olduğu, şüphelinin kim olduğu, şüphelinin hangi vasıta ile ne şekilde hırsızlık suçunu işlediği, bu durumun müvekkili nasıl etkilediğine ve nasıl zarara uğradığına, ilişkin bilgilere yer verilmelidir.
  2. Burada ise, yaşanılan olaya ilişkin hangi delillerin olduğundan bahsedilmelidir.
  3. Dilekçenin ekinde verilecek delillerin neler olduğu belirtilmelidir.

HUKUKİ SEBEPLER: TCK ve ilgili her türlü yasal mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER: Tanık, yemin, sözleşmeler, fotoğraf görüntüleri ve  ilgili her türlü yasal delil.

SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle şüpheli hakkında soruşturma başlatılmasını, soruşturma sonucunda kamu davası açılması yönünde karar verilmesini saygılarımla vekâleten arz ve talep ederiz.

          Müşteki Vekili

       Av. Umur YILDIRIM

Hırsızlık Suçu Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Evime Hırsız Girdi. Ne yapmalıyım?

Konutunuza hırsız girdikten sonra hemen Polise haber vermelisiniz. Polis evinizde gerekli incelemeyi yaptıktan sonra durumu Cumhuriyet Başsavcılığına bildirir. Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı başlatır. Bu noktada evin/apartmanın varsa kamera görüntüleri şüphelilerin bulunabilmesi adına önem teşkil edecektir.

Hırsızlık Şikayet Nereye Yapmalıyım?

Suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığı’na veya kolluk makamlarına yapılabilir. İhbar veya şikayet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir.

Hırsızlıkta Çalınan Mallarımı Alabilir Miyim?

Suçun failini tespit edebilmek çalınan malların geri alınabilmesi adına önem arz etmektedir. Bu noktada Cumhuriyet Savcısı tarafında yürütülen soruşturmanın detaylıca yapılması önemli olacaktır. Suçun failinin tespiti ardından fail yakalanırsa çalınan malların geri alınabilme ihtimali tabi ki de ortaya çıkabilecektir.

X
kadim hukuk ve danışmanlık