Güveni kötüye kullanma suçu, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanılması için kendisine zilyetliği devredilen taşınır veya taşınmaz malı devralan kişinin, zilyetliğin devri amacı dışında kendisinin veya başkasının yararına olarak malı kullanması veya zilyetliğin devri olgusunu inkar etmesine denir. Güveni kötüye kullanma suçuna, halk arasında emniyeti suiistimal suçu denilmektedir. Güveni kötüye kullanma suçu TCK 155. maddesi kapsamında beş farklı şekilde meydana gelebilir:
- Zilyetliği devralınan eşya üzerinde zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma yani basit güveni kötüye kullanma suçu (TCK 155/1. madde)
- Eşyanın zilyetliğinin devralındığı olgusunu inkar etme (TCK 155/1. madde)
- Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma (TCK 155/2. madde)
- Meslek veya sanat nedeniyle güveni kötüye kullanma (TCK 155/2. madde)
- Ticaret ilişki sebebiyle güveni kötüye kullanma (TCK 155/2. madde)
- Yönetmek amacıyla kendisine tevdi ve teslim edilen mallar ile ilgili güveni kötüye kullanma (TCK 155/2. madde)
Güveni kötüye kullanma suçunun konusu taşınır veya taşınma maldır. Güveni kötüye kullanma suçunun esasında zilyetliğin devri vardır. Mal üzerinde fail lehine zilyetlik tesis edilmiş olmalıdır. Güveni kötüye kullanma suçunda fail, suç konusu malın maliki değildir. Bu nedenle müşterek veya iştirak halinde mülkiyete konu olan mallarla ilgili olarak, müşterek veya iştirak halinde malik olanlar birbirlerine karşı güveni kötüye kullanma suçunu işleyemezler. Bu suç kapsamında el edilen hak, alacak ve diğer malvarlığına elkonulabilir. TCK 168 kapsamında zarar karşılanırsa etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu Nedir?
Türk Ceza Kanunu’nun 155. Maddesinde güveni kötüye kullanma suçu düzenlenmiştir. Maddeye göre, başkasına ait olup da muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde kendisinin yahut başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine cezalandırılır denmektedir. Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma, zilyetliği devreden ile devralan arasında mevcut olan hizmet ilişkisinin kötüye kullanılması suretiyle güveni kötüye kullanma suçu işlenmesi halinde meydana gelir. Güveni kötüye kullanma suçunda teslim edilen malla ilgili yapılabilecek fiiller;
- Kendisi veya başkası yararına kullanılması,
- Satılması,
- Rehin edilmesi,
- Değiştirilmesi,
- Bozulması
- Devir olgusunu inkar şeklinde işlenebilir.
Türk Ceza Kanunu madde 155’ de belirtilen bu suçun cezai boyutu olduğu kadar kanunun lafzından da anlaşılabileceği gibi, kişilerin birbirlerine güveninin olası durumlardan koruyan içeriğe sahiptir. İnsan ilişkileri her ne kadar güvene dayansa da bu güvenin, malik dışında olan kişilerin çıkarına olacak şekilde suistimal edilmesi ihtimalini bertaraf etmek ve olası suçları önleyebilmek adına kanun koyucunun işlediği bir alandır. Güveni kötüye kullanma suçu Türk Ceza Kanunu’muzun ‘’Kişilere Karşı Olan Suçlar’’ kısmının onuncu bölümünde 155. maddede düzenlenmiştir. TCK m.155 aynen şu şekildedir:
Madde 155
- Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
- Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
Görüldüğü üzere 155. maddenin birinci fıkrasında güveni kötüye kullanma suçunun ve cezasının temel hali düzenlenmiştir. İlgili hükme göre söz konusu fiillerin belirtilen araç fiillerle yapılması güveni kötüye kullanma suçunu oluşturur. Aynı maddenin ikinci fıkrasında mağdurun şikayetinin aranmayacağı haller düzenlenmiştir.
Güveni Kötüye Kullanma | |
Dayanak | 5237 sayılı TCK 155. madde |
Şikayet | TCK 155/1 madde şikayete tabidir. TCK 155/2 madde şikayete tabi değildir. Mağdur 6 ay içinde şikayet etmelidir. |
Zamanaşımı | 8 yıllık zamanaşımı süresi vardır. Şikayet süresi ise 6 aydır. |
Tutuklama ve Adli Kontrol | Basit halinde verilmez. Nitelikli halinde verilebilir. |
Uzlaşma | TCK 155. madde için uzlaşma hükümleri uygulanır. (CMK m.253/3) |
Etkin Pişmanlık | Güveni kötüye kullanma suçunda etkin pişmanlık söz konusu olabilir. |
İyi Hal İndirimi | Şartları oluşmuşsa cezada TCK 62’ye ⅙’ya kadar indirim yapılabilir. |
Memurluğa Etkisi | Bu suç memuriyete engel değildir. Ceza 1 yıldan fazla olursa engel olabilir. |
Görevli Mahkeme | TCK 155. madde asliye ceza mahkemesinde görülür. |
Cezası | TCK 155 basit halinin cezası 6 aydan 2 yıla, nitelikli halinin cezası 1 yıldan 7 yıla kadar. |
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Şartları Nelerdir?
Güveni kötüye kullanma suçu kişilere karşı işlenebilen bir suç olduğu için suçun temel halinin oluştuğunun tespiti için şikayet müessesi işlemektedir. Özellikle TCK’ da düzenlenen malvarlığına karşı suçlar ile aralarındaki benzerlikten ötürü bu suçun şartlarını bilmek oldukça mühimdir. Zira birazdan sayacağımız şartların gerçekleşmemesi halinde güveni kötüye kullanma suçunun oluştuğu söylenemez. Bu şartlar;
- Suçun birinci fıkrada belirtilen unsurlarla işlenmesi, yani;
- Suça konu taşınır veya taşınmaz bir mal üzerinde,
- Suçu işleyen kişinin veya başkasının yararına olması,
- Zilyetliğin devri amacı dışında bir amaçla tasarrufta bulunarak veya bu devir olgusunu inkar etmek,
- Suçu işleyen kişilerin, bu suçu maddi bir menfaat veya yarar elde etmek amacıyla başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak işlemesi,
şeklindedir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu Bilgi Notları
- TCK 155. maddesinin 1. fıkrasındaki suçun takibi şikayete ve uzlaştırmaya tabidir.
- TCK 155. maddesinin 2. fıkrasındaki suçun takibi şikayete tabi değil. Fakat uzlaştırmaya tabidir.
- TCK 155. maddesinin 1. fıkrasındaki suç için CMK 100/4 uyarınca tutuklama kararı verilemez.
- TCK 155. maddesinin 2. fıkrasındaki suç için tutukluluk süresi CMK 102/1 uyarınca en fazla 1 yıldır. Zorunlu hallerde 6 ay uzatılabilir.
- Güveni kötü kullanma suçu kapsamında kişinin mal, hak ve alacaklarına elkonulabilir.
- TCK 155. maddesinin 1. fıkrasındaki suç için zamanaşımı 8 yıl, 2. fıkrasındaki için ise 15 yıldır.
- Bu suçla ilgili zincirleme suç hükümleri uygulanabilir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Unsurları
Fail
Kanunda suç olarak tanımlanan fiili işleyen kişi suçun failidir. Güveni kötüye kullanma suçu, muhafaza etmek veya belirli şekilde kullanmak üzere başkasına ait mala zilyet olan, lehine zilyetlik tesis edilen herhangi bir kimse tarafından işlenebilir. Fail, yabancı veya vatandaş olabilir. Yani bu suçun faili olabilmek için özel bir sıfatı taşımak gerekmemektedir.
Suçun faili, suçun konusu olan malın maliki değildir. Bir kimse kendi malına karşı bu suçu işleyemez. Malın zilyetliğinin faile devriyle sonuçlanan sözleşme ilişkisine taraf olmayan kişiler ancak, iştirak kuralları gereğince bu suçun faili olabilirler. Suçun failinin kamu görevlisi olduğu durumlarda, kamu görevlisinin eylemini ikiye ayırarak incelemek gerekir. Kamu görevlisine görevi nedeniyle zilyetliği devredilen veya koruma ve gözetimle yükümlü olduğu malı, kendisinin veya başkasının yararına olarak kullanan kamu görevlisinin eylemi güveni kötüye kullanma suçunu değil, TCK’ nın 247. Maddesinde düzenlenen zimmet suçunu oluşturacaktır. Kamu görevlisi görevi dışında bir nedenle kendisine teslim edilen malı sahiplendiğinde ise, görev sebebiyle zilyetliği kendisine devredilmiş bir eşya söz konusu olmadığından eylem, güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır. Bu halde suçun faili, suça konu eşyanın görevi nedeniyle kendisine teslim edildiği kamu görevlisi olamayacaktır.
Madde gerekçesinde “müşterek veya iştirak halinde mülkiyete konu olan mallarla ilgili olarak, müşterek veya iştirak halinde malik olanlar birbirlerine karşı güveni kötüye kullanma suçunu işleyemezler” açıklaması yer almaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 688. Maddesine göre, “paylı mülkiyette birden çok kimse maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir. Paylı mülkiyette, eşya henüz taksim edilmemiştir ve pay sahibinin payına düşen kısım da belli değildir. Sadece hangi payda malik olduğu bellidir. Elbirliği ile ortaklık ise, Türk Medeni Kanunu’nun 701 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliğiyle mülkiyettir. Paylı mülkiyette veya elbirliğiyle mülkiyette, diğer maliklerin tamamı anlaşarak malın zilyetliğini paydaşlardan birisine devredebilirler. Malın zilyetliğini devralan kimse, bu mal üzerinde zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunursa veya bu devir olgusunu inkar ederse, bu durumda da güveni kötüye kullanma suçunun oluştuğunu söyleyebiliriz.
Fail, meslek ve sanat ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da idare etmek yetkisinin gereği olarak kendisine mal tevdi ve teslim edilmiş olan kimse ise, bu durumda suçun basit şekli değil, nitelikli hali oluşacaktır.
Mağdur
Suçun mağduru, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere malı faile devretmiş olan maliktir. Her zaman zilyetliğin devrini malik gerçekleştirmez. Bazen de malın malik olmayan zilyet faile bu malı devredebilir. Bu durumda güveni kötüye kullanma suçunun mağdurunun hem malik hem de devri yapan zilyet olduğu kabul edilir.
Kanunun 167. Maddesine göre güveni kötüye kullanma suçunun mağduru, hakkında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden biri, üstsoy veya altsoy, evlat edinen veya evlatlık veya aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden biri ise, faile ceza verilmez. Aynı maddeye göre güveni kötüye kullanma suçu, haklarında ayrılık kararı verilmiş eşlerden biri, aynı konutta yaşamayan kardeşlerden biri, aynı konutta yaşayan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarından biri hakkında işlenirse de, suçun takibi şikayete bağlı olup, verilecek ceza yarı oranında indirilecektir.
Suçun Hukuki Konusu
Türk Ceza Kanunu’nun 155. Maddesine göre güveni kötüye kullanma suçunun konusu, başkasına ait olup da muhafaza etmek veya belirli şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan maldır.
- Mal
Bir şeyin güveni kötüye kullanma suçunun konusu olabilmesi için, mal niteliğinde olması gerekir. Yargıtay da esrar, kokain, eroin, hint keneviri gibi uyuşturucu maddelerin Türk Medeni Kanunu’na göre mal olarakkabul edilemeyecekleri ifade edilmiştir. Güveni kötüye kullanma suçunda mal, günlük yaşamda herhangi bir ihtiyacı karşılamak için kullanılan şeyler anlamına gelmektedir. Mal, malvarlığı haklarının konusunu ve dış dünyada var olan nesneler anlamına da gelmektedir. Malın ekonomik değerinin çok az olması durumunda da, güveni kötüye kullanma suçu oluşacaktır. Ancak bu durum, temel cezanın belirlenmesinde nazara alınacaktır.
Ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji de, bu suçun konusunu oluşturacaktır. Buna göre, elektrik enerjisi, gazlar, tabii veya suni buharlar güveni kötüye kullanma suçunun konusunu oluşturabilecektir. Bir kimse komşusuna bir ampul takıp kullanması için elektrik hattı çekmesi konusunda izin verir de, komşu bir ampullük rızaya aykırı olarak televizyonunu, buzdolabını, klimasını bu elektrikten kullanırsa, bu durumda güveni kötüye kullanma suçu oluşacaktır.
İnsan bedeni hukuki anlamda mal sayılmayacağı için, bu suçun konusu olamaz. İnsan bedeninden ayrılan organlar da bu suçun konusunu oluşturabilecektir. Bir kimse kardeşine verilmek üzere böbreğini özel bir hastanede doktora teslim eder de, o da bu böbreğini hasta olan babasına naklederse bu suç oluşturacaktır.
Kanunun 155/1. Maddesinde, zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde bu suçun işleneceği belirtilmiş ancak, bu malın taşınır nitelikte bir mal mı yoksa aynı zamanda taşınmaz nitelikte bir malı mı ifade ettiği konusunda bir açıklığa yer verilmemiştir. Böyle bir açıklığın yer almaması, doktrinde değişik görüşlere neden olmuştur. Bir görüşe göre, gerek güveni kötüye kullanma suçunun gerek geleneksel anlaşılış biçimi, gerçek anlamda zilyetlik devrinin ancak taşınır mallarda söz konusu olabileceği ve bu suçla ilgili fiillerden taşınmaz mülkiyetinin ciddi bir zarar görmesinin imkansızlığı nedenleriyle güveni kötüye kullanma suçunun da hırsızlık suçu gibi ancak taşınır mallar üzerinde işlenebilecektir. Fakat, kanunun 155.maddesi gerekçesinde, güveni kötüye kullanma suçunun konusunun taşınır veya taşınmaz mallar olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle, maddede bir ayrım yapılmadığından, taşınmaz mallar da bu suçun konusunu oluşturabilecektir.
- Malın Muhafaza Etmek veya Belirli Şekilde Kullanılmak Üzere Zilyetliği Faile Devredilmiş Olması
Bu husus, suçun ön şartı olarak da kabul edilmektedir. Rızaen zilyetliğin devri olmadan, güveni kötüye kullanma suçunun işlenmesi mümkün değildir. Kanunun 155. maddesine göre, fail zilyetliği kendisine devredilmiş mal üzerinde bu suçu işleyebilir. Burada mağdur, faile malın yalnızca zilyetliğini devretmekte, malın mülkiyeti ise kendisinde kalmaktadır. Bu suça fail lehine, mal üzerinde zilyetlik kurulmuş olmaktadır. Ancak kurulan zilyetlik, malik sıfatıyla asli bir zilyetlik olmamalıdır.
Zilyetlik Türk Medeni Kanunu’nun 973. maddesinde “bir şey üzerinde fiili hakimiyet olarak” tanımlanmıştır. Zilyetlik, konu teşkil edecek eşya üzerinde iradi şekilde hakimiyetin ele geçirilmesiyle doğan ve bu hakimiyetin iradi olarak terkine veya başkası tarafından gasbına veya başka sebeplerle sona ermesine kadar devam eden hukuki durumdur. Zilyetlik de malik sıfatıyla zilyetlik başka sıfatla zilyetlik, asli zilyetlik, fer’i zilyetlik olarak çeşitlere ayrılır. Zilyet, bir sınırlı ayni hak veya bir kişisel hakkın kurulmasını ya da kullanılmasını sağlamak için şeyi başkasına teslim ederse, bunların ikisi de zilyet olur. Güveni kötüye kullanma suçu yönünden failin mala fer’i zilyet olarak zilyet olmasının zorunlu olduğu söylenebilir. Zilyetliğin faile, zilyetliğin devri şekillerinden hangisiyle devredilmiş olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Bu nedenle, güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, zilyetliğin devrine hukuken geçerli bir sözleşme ilişkisinin dayanak yapılması gerekir. Bu sözleşme ilişkisi hukuken geçerli olmalıdır.
Fiil
Türk Ceza Kanunu’nun 155. maddesi düzenlemesinden suçun hareket unsuru olarak “zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmak veya bu devir olgusunu inkar etmek” terimlerine yer verilmiştir.
Suçun ön şartı, suça konu malın zilyetliğinin mağdurun geçerli ve sakatlanmamış rızası ile ve herhangi bir hukuki sebeple faile devretmiş olması, ancak bu devrin mülkiyetin geçirilmesine yönelik bulunmamasıdır. Mağdurun, herhangi bir rızası olmadan eşyanın zilyetliğinin faile geçmesi veya mağdurun rızası sakatlanarak failin zilyetliğini ele geçirmesi durumunda, güveni kötüye kullanma suçu değil, hırsızlık veya dolandırıcılık suçu gündeme gelecektir.
Failin zilyetliği devir amacı dışında tasarrufta bulunup bulunmadığını belirlemek için öncelikle, zilyetliğin devir amacının açıklığa kavuşturulmuş olması gerekir. Zilyetliğin devri bir sözleşmeye dayanıyorsa devir amacı sözleşme hükümlerine göre belirlenecektir.
Bir eşya üzerinde malik olmanın verdiği yetkilere gelince, TMK’nın 683. Maddesine göre, “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir.” Bu yetki malın fiilen kullanılması, ürünlerin ve semerelerin toplanması, malda değişiklik yapılması, malın tahrip ve tağyir edilmesi gibi fiili nitelikteki tasarrufları içine aldığı gibi, malı başkasına devretme, üzerinde hak kurma gibi hukuki tasarrufları da kapsar. Bu durumda fail, zilyetliğin devri işleminde belirlenen amacın dışında olarak, mülkiyetin sahibine tanıdığı işlemlerde bulunması eylemi, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma olarak anlaşılacaktır.
Güveni kötüye kullanma suçunun hareket unsurlarından birisi olan devir olgusunun inkarı ise, failin mağdurla aralarında bulunan ve malın verilmesi sonucunu doğuran sözleşmenin varlığını kabul etmemesi, malın kendisine teslim edilmediğini iddia etmesi, teslim edildiğini yalanlaması ve bu yönde beyanda bulunmasıdır. Fail, zilyetliği kendisine bırakılan eşyanın teslimini inkar etmemesine karşın, iade etmesi için gereken süre geçtikten sonra, geri vermez ve uhdesinde tutarsa bu durumda da, bu davranış inkar eylemi kapsamında değerlendirilecektir. Faile eşyanın zilyetliğinin birkaç kişi tarafından devredilmesi halinde, failin aldığı eşyayı devredenlerin tamamına iade edeceğini söylemesi, tek tek gelenlere eşyayı devretmesi devir olgusunun inkarı içinde değerlendirilmez.
Güveni kötüye kullanma suçu, serbest hareketli bir suçtur. Kanun koyucu, suçun hangi hareketlerle işleneceğini göstermemiştir. Bu suç icrai bir davranışla işlenebileceği gibi, ihmali bir davranışla da işlenebilir. Güveni kötüye kullanma suçu aynı zamanda seçimlik hareketli bir suçtur, failin suça konu malı zilyetliğin devri amacı dışında kullanılması veya devir olgusunu inkar etmesi ile oluşur. Bunlardan birisinin gerçekleşmesi suçun oluşması için yeterlidir.
Güveni kötüye kullanma suçu, malın mağdur tarafından faile zilyetliğinin devredildiğinde değil, failin zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunduğu veya zilyetliğin devri olgusunu inkar ettiği anda tamamlanmış olacaktır.
Suçun Manevi Unsuru
Ceza hukukunda manevi unsur, işlenen fiil ile fail arasındaki bağı ifade eder. Dolayısıyla suçun kastla mı yoksa taksirle mi işlendiğini belirtir. Güveni kötüye kullanma suçunun oluşması için genel kast yeterlidir. Taksirle işlenmesi mümkün değildir. Kanun koyucu failin belli saiklerle yani nedenlerle davranmasını aramadığından genel kasta tabi bir suç türüdür. Bu hususlar maddede sayıldığı gibi şu şekildedir:
- Zilyetliğin devri; kastın varlığı için de failin mala zilyet olduğunu, bu malın başkasına ait olduğunu ve kendisine bu malı devreden kimsenin muhafaza etmek veya belirli şekilde kullanmak için devrettiğini bilmesi gerekir.
- Tasarrufta bulunmak; yani zilyetliğin devri amacı dışında failin kendisine veya başkasının yararına olarak hareket etmesi gerekmektedir.
- Devir olgusunu inkar etmek; suçun tamamlanması için son hareket olacaktır.
Failin, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmayı veya devir olgusunu inkar etmeyi de istemesi gerekir. Failin bilme ve isteme hususundaki hatası, TCK’nın 30. maddesi kapsamında değerlendirilecektir.
Nitelikli Unsurlar
Suçun temel şekline ilave edilen ve cezanın artırılmasını veya indirilmesini gerektiren hallere, suçun nitelikli halleri denmektedir. Böyle durumlarda kanunda belirtilen suçun basit halinin yanında ek bir hareket, bir unsur ortaya çıkacaktır. TCK’nın 155/2. maddesine göre, güveni kötüye kullanma suçunun “meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevi ve teslim edilmiş eşya üzerinde işlenmesi” suçun nitelikli halini oluşturacaktır. Nitelikli halin öngörülmesinin sebebi, belli sıfata sahip kişiler toplumda daha fazla güven duyulmasıdır. Faille mağdur arasında, güven ilişkisi daha yoğundur. Bu ağırlaştırıcı nedenler failin şahsından kaynaklanmaktadır.
Nitelikli halin uygulanabilmesi için, failin işi, mesleği, eşyanın hangi amaçla faile verildiği araştırılmalıdır. Failin meslek ve sanatı ile ilgili olmayan bir nedenle malın verilmesinde, nitelikli halden söz edilmeyecek basit güveni kötüye kullanma suçu oluşacaktır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Cezası Nedir?
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Temel Halinin Cezası
TCK’da güveni kötüye kullanma suçunun temel halinin cezası altı aydan iki yıla kadar hapis ve adli para cezası olarak belirlenmiştir. Adli para cezasının TCK’nın 52. Maddesine göre alt sınırı 5 gün, üst sınırı 730 gündür.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Nitelikli Hallerinin Cezası
Güveni kötüye kullanma suçunun kanunun 155/2. Fıkrasında belirtilmiş olup, bu fıkra gereğince verilecek ceza, 1 yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adli para cezasıdır. Faile verilecek adli para cezasının alt sınırı 5 gündür. Hakim meydana gelen zarar ve sağlanan haksız menfaati dikkate alarak temel cezayı belirleyecektir.
İndirim Halleri
Güveni kötüye kullanma suçu haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin üstsoy ve altsoyu veya bu derece kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın ya da aynı konutta yaşayan kardeşlerden birinin zararına olarak işlenmesi halinde fail hakkında TCK’ nın 167/1. maddesi uyarınca, cezaya hükmolunmaz. Bu durumda, CMK’nın 223/4/b maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilir.
Bu suç, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde, mağdurun şikayeti üzerine yapılacak takibat sonucu verilecek ceza TCK’nın 167/2. maddesi uyarınca yarısı oranında indirilir. İndirim oranı konusunda hakime bir takdir yetkisi tanınmamıştır. Uygulanacak indirim oranı 1/2’dir. Fail kovuşturma başlamadan önce, malın bedelini tazmin ederse, TCK’nın 168/3. maddesi uyarınca verilecek ceza ½ oranında, bedelin ödenmesi kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmeden evvel gerçekleştirilirse, verilecek cezadan 1/3’ e kadar indirilecektir.
Suçun Özel Görünüşleri
Teşebbüs
TCK m.35 teşebbüsü kişinin işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması hali olarak düzenlenmiştir. Suça teşebbüste fail suçu tamamlamak amacıyla hareket etmesine rağmen, elinde olmayan nedenlerden dolayı bunu gerçekleştirememektedir. Bu durumda ise kişiye tamamlanmış suça oranla daha az bir ceza verilmektedir.
Sırf hareket suçu olan güveni kötüye kullanma suçunun oluşması için herhangi bir zararın doğmasına gerek yoktur. Hareketin yapılmasıyla, yani zilyetliğin devri dışında tasarrufta bulunmayla veya zilyetliğin devri olgusunu inkar etmekle suç tamamlanır. Zilyetliğin devir olgusunun inkar edilmesi halinde inkar etmekle suç tamamlanacağından teşebbüs mümkün görülmemektedir. Fakat, suçun hareket unsurlarından birisi olan mal üzerinde devir amacı dışında tasarruf hali ise, teşebbüse elverişli gözükmektedir.
İştirak
TCK m.37 gereği iştirak, bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla kişi tarafından fikir ve eylem birliği içinde birlikte suç işlenmesidir. Bu suça iştirak her hali ile mümkündür.
İçtima
Suçların içtimai, bir kişinin birden fazla ceza kanunu hükmünü ihlal etmesi ve bu sebepten de birden fazla suçtan sorumluluk doğması halinde oluşmaktadır. Suçların içtimai kurumu ceza sorumluluğunun sınırlarını daraltıcı niteliktedir. İçtimai hükümlerine göre kişinin bir veya birden çok fiille, ceza kanununun aynı hükmünü veya farklı hükümlerini bir veya birden çok kez ihlal etmesi, dolayısı ile failin birden çok suçtan değil yalnızca tek bir suça göre cezalandırılmasıdır. TCK m.44 fikri içtimai şöyle tanımlamaktadır: ‘’İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşumuna sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.’’
Güveni kötüye kullanma suçu işleme kararının icrası kapsamında olmak üzere bir kişiye ait birden fazla defa işlenirse, zincirleme suç hükümleri uygulanır. Fail, kendisine bırakılan birden fazla kişiye ait birden fazla eşyayı, bu kimseler aynı tarihte bırakmış ve fail tek bir hareketle elden çıkarmış olsa bile, tek bir eylemle birden fazla kişiye karşı güveni kötüye kullanma suçunu işlemiş sayılacağını kabul ederek zincirleme suç hükümleri uygulanmayacak, mağdur sayısınca suç oluşacaktır.
Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı
Adli Para Cezası
Yargılamayı gerçekleştiren mahkeme tarafından, hükümlünün bir miktar parayı devlet hazinesine ödemesine karar verilmesidir. İnsan ticareti suçunun cezası olarak hapis cezası ve adli para cezası beraber düzenlenmiştir.
Güveni kötüye kullanma suçunun cezası olarak halihazırda adli para cezasının düzenlenmesinden ötürü zaten adli para cezasına hükmolunacaktır. Bu sebeple ayrıca hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi mümkün değildir.
Erteleme
Mahkemece yargılanan kişinin suçlu olduğu tespit edilmiş ve kişi hakkında hapis cezası hükmedilmiştir. Ancak, mahkeme tarafından kişiye verilen hapis cezasının, cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi halinde erteleme kararı verilmiş olacaktır.
TCK’nın 155/1. Maddesi cezası olarak altı ay ila iki yıl ve aynı maddesin ikinci fıkrasında belirlenen ceza olarak bir yıl ila yedi yıl belirlenmiştir. Erteleme kararının şartlarından olan hükmedilen cezanın 2 yıl ve daha az olması şartının gerçekleşmesi güveni kötüye kullanma suçu açısından mümkün gözükmektedir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
Sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi boyunca kasıtlı bir suç işlenmez ve yükümlülüklere uygun davranılırsa ceza kararının ortadan kaldırılması ve davanın düşmesine yol açan bir cezanın bireyselleştirilmesi kurumudur. Güveni kötüye kullanma suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezasının miktarı 2 yıl ve daha altı olabileceği için suçu işleyen hakkında Hagb kararı verilmesi somut olaya göre mümkün olabilecektir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Soruşturma ve Kovuşturma Aşaması
Soruşturma Aşaması
Güveni kötüye kullanma suçunun basit hali şikayete tabi bir suç olduğundan yani re’sen takip edilmeyecek bir suç olduğundan dolayı savcılık ihbar üzerine veya kendiliğinden soruşturma aşamasını başlatmayacaktır. Kanunun 155. Maddesinin birinci fıkrasında şikayet üzerine gerçekleştirilecek olan takipte, işlendiği iddia edilen suça dair deliller toplanmaya çalışılacaktır. Güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli halinin düzenlendiği kanun maddesinin ikinci fıkrasında ise, bu suçun takibi için şikayete gerek olmadığı düzenlenmiştir. Bu sebeple, savcılık ihbar üzerine veya kendiliğinden soruşturma aşamasını başlatacaktır.
Eğer savcı, yeterli delilin var olduğuna kanaat getirirse iddianame düzenleyecektir. Aksi halde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verecektir. Halk arasında bu karara takipsizlik kararı da denmektedir. Savcının iddianame düzenleyebilmesi için, suçun işlendiği yönünde yeterli şüphe söz konusu olmalıdır. Böyle bir şüphe şartının şart koşulmasının nedeni, yargının iş yükünün gereksiz davalarla artırılmaması ve insanların gereksiz yere yargılanmamasıdır.
Kovuşturma Aşaması
Kovuşturma aşamasında; suç üzerine soruşturma aşaması tamamlanmıştır. Artık bir ceza mahkemesinde dava açılmış demektir. Kovuşturma aşamasında; yargılama makamı, savcılık makamı ve savunma makamının işbirliği söz konusudur. Savcının düzenlediği iddianamenin Mahkeme tarafından kabul edilmesi ile kovuşturma aşamasına geçilmiştir.
Kovuşturma aşamasında ceza mahkemeleri görevli olacaktır. Kovuşturma evresi son evredir. Kovuşturma aşamasının sonunda faile verilecek cezaya hükmolunur. Eğer sanık suçsuz bulunursa beraatine hükmedilecektir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Gözaltı ve Tutukluluk Hali
Gözaltı kararı savcının kararı ile şüphelinin polis ya da jandarma tarafından özgürlüğünün geçici bir süreliğine sınırlanmasını sağlayan karardır. Gözaltına alma kararı için hakim kararı aranmamaktadır. Gözaltı kişinin özgürlüğünün sınırlandığı anda başlamaktadır. Dolayısıyla aslında şüphelinin yakalandığı anda gözaltı süresi başlamaktadır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 91. maddesinde gözaltına ilişkin düzenlemeler mevcuttur. İlgili maddeye göre gözaltı süresi yakalama anından itibaren 24 saati geçemez. Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünde zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan bu düzenlemeye göre Güveni Kötüye Kullanma suçunda Cumhuriyet savcısının vereceği kararla şüpheli gözaltına alınabilecektir.
Tutuklama kararı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda en ağır koruma tedbiri olarak düzenlenmiştir. Tutuklama kararı da gözaltı kararı gibi geçici bir koruma tedbiridir. CMK’nın 100. maddesinde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, soruşturma ya da kovuşturma evresinde şüpheli ve sanık için tutuklama kararı verilebilir. Ancak verilecek olan tutuklama kararı verilmesi beklenen ceza ve işin önemi ile ölçülü olmalıdır. Ceza yargılamasında aslolan sanık ya da şüphelinin tutuksuz bir biçimde soruşturma ya da kovuşturmasına devam edilmesidir. Dolayısıyla tutuklama hali her zaman istisnai bir nitelikte olan koruma tedbiridir. Sadece adli para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez. Dolayısıyla güveni kötüye kullanma suçunun işlendiğine dair kuvvetli şüphe uyandıracak somut deliller mevcutsa, fail hakkında tutuklama kararı verilebilir.
Şikayet Süresi, Zamanaşımı, Uzlaşma, Etkin Pişmanlık ve Görevli Mahkeme
Şikayet Süresi ve Zamanaşımı
Güveni kötüye kullanma suçunun basit hali şikayete tabi olan suçlardan olduğu için altı ay şikayet süresi bulunmaktadır. Zaten aslında savcılığa, polise veya jandarmaya bulunduğunuz suç duyurusunun niteliği ihbar şeklindedir. Nitelikli halinin ihbarın da herhangi bir süresi olmamasına rağmen güveni kötüye kullanma suçunun dava zamanaşımı süresince yapılması gerekmektedir. Aksi halde fail hakkında herhangi bir ceza davası açılamaz. Söz konusu zamanaşımı süresi güveni kötüye kullanma suçu için 15 yıldır.
Uzlaşma
Ceza hukukunda uzlaşma Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. ve 254. maddelerinde düzenlenmiştir. Suçtan mağdur olan kişinin suç şüphelisi ile anlaşması sonucunda ceza yargılamasının sona ermesidir. Uzlaşma müzakereleri ve uzlaşma anlaşması, şartları varsa hem soruşturma aşamasında hem de kovuşturma aşamasında yapılabilir. Uzlaşma şikayetten vazgeçme değildir. Güveni kötüye kullanma suçu uzlaşma kapsamında düzenlenen suçlardan biri olduğu için uzlaşmaya tabidir.
Etkin Pişmanlık
Etkin pişmanlık Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş bir kişisel cezasızlık ya da cezada indirime sebep olan kurumdur. Etkin pişmanlık hükümleri, Türk Ceza Kanunu’nda her suç tipi için düzenlenmemiştir. Kimi suç tipleri için öngörülen etkin pişmanlık hükümleri, kanunilik ilkesi gereğince yalnızca düzenlenmiş olduğu suç tipleri bakımından uygulanabilecek bir hukuki müessesedir. Türk Ceza Kanunu’nun 168. maddesinin birinci fıkrasında güveni kötüye kullanma suçunda etkin pişmanlık hükümleri uygulanabileceği belirtilmiştir. Fail, mağdura yönelik olarak vermiş olduğu maddi zararı önlemek ister ise etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilecektir. Güveni kötüye kullanma suçundan soruşturma açılan fail, soruşturma aşamasında etkin pişmanlık hükümleri uygulanacak ise hakkında verilecek ceza 2/3 oranına kadar indirilebilecektir. Ancak fail hakkında mahkeme aşamasına gelir ve dava açılır ise etkin pişmanlık hükümlerinden faile verilecek olan cezadan ½ oranında indirim yapılabilecektir.
Görevli Mahkeme
Güveni kötüye kullanma suçuna bakmakla görevli mahkeme, 5235 sayılı Kanun’un 12. maddesi gereğince suç için kanunda öngörülen cezanın üst sınırı itibariyle Asliye Ceza Mahkemesidir. Bu suçun maddenin ikinci fıkrasına göre nitelikli halinin vuku bulması neticesinde ise bu durumda da görevli mahkeme yine Asliye Ceza Mahkemesidir. Söz konusu dava suçun işlendiği yerin Asliye Ceza Mahkemesinde görülecektir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçuna İlişkin Örnek Yargıtay Kararları
Yargıtay 15. Ceza Dairesi, Tarih 04/11/2019, 2019/8684 Esas, 2019/10623 Karar
- Güveni Kötüye Kullanma Suçu
- Türk Ceza Kanunu 155. Madde
Sanığın, şikayetçiye ait aracı tamir etmek amacıyla 2012 yılında aldığı ancak şikayet tarihi olan30/11/2014 tarihine kadar aracı teslim etmediği, bu suretle sanığın güveni kötüye kullanma suçunu işlediği iddia edildiği olayda;
Sanığın üzerine atılı suçun meslek, ticaret ve hizmet ilişkisinin gereği olarak gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında, 24.10.2019 tarih ve 30928 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun’un 26. Maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. Ve 254. Maddeleri gereğince uzlaştırma işlemleri kapsamında olan 5237 sayılı TCK’nın 155/2 maddesi gereğince yargılama yapılması gerektiği gözetilmeksizin, suç vasfında hataya düşülerek şikayet yokluğundan düşme hükmü verilmesi…
Yargıtay 15. Ceza Dairesi, Tarih 23/10/2019, 2017/27806 Esas, 2019/10404 Karar
- Güveni Kötüye Kullanma Suçu
- Türk Ceza Kanunu 155. Madde
Sanığın, kendisi gibi mücevherat işi yapan katılana ait Te… Mücevherat isimli işyerinden, müşterilerine gösterip iade etmek üzere toplam değeri 25.000 ABD doları olan ziynet eşyalarını tutanak karşılığında alarak götürdüğü ve daha sonra işyerini de kapatıp ortadan kaybolduğu, mücevherleri iade etmediği anlaşılmakla, eylemin TCK’nın 155/1 maddesinde düzenlenen ve uzlaşma kapsamına alınan güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde sanığın beraatına hükmedilmesi…
Yargıtay 15. Ceza Dairesi, Tarih 28/02/2019, 2017/3630 Esas, 2019/1550 Karar
- Güveni Kötüye Kullanma Suçu
- Türk Ceza Kanunu 155. Madde
Sanığın, katılana ait toplam 15,62 gram altını yeni bir yüzük ve kolye ucu yapmak üzere katılandan teslim aldığı halde, katılana verdiği yeni ürünün ağırlığının 8,82 gram olduğu, buna göre sanığın 6,80 gram altını uhdesinde tutarak haksız yarar sağladığı, bu suretle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
Sanığın, katılan tarafından kendisine teslim edilen 15,62 gram altınla yüzük ve kolye ucu yaptığı, katılanın bırakmış olduğu iki adet değerli taştan birini yüzüğe taktığı, diğer taşı kolye ucuna takmaya çalışırken bu taşın kırılarak zarar gördüğü, katılanın söz konusu ürünleri kuyumcuya göstereceğini söyleyerek işçilikten arta kalan 6,80 gram altını almadan ve sanığa bırakmış olduğu kaparo dışında işçilik bedeli olarak başkaca ödeme de yapmadan sanığın yanından ayrılıp geri dönmediği dikkate alınarak, sanık savunması, katılan beyanı ile oluşan ve tüm dosya kapsamından; devir olgusunu inkar etmeyen sanığın suç işleme kastıyla hareket edip etmediği karar yerinde tartışılmadan yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi…
Yargıtay 15. Ceza Dairesi, Tarih 28/02/2019, 2017/10027 Esas, 2019/1496 Karar
- Güveni Kötüye Kullanma Suçu
- Türk Ceza Kanunu 155. Madde
Katılanın, telefonunu iade almak için suça sürüklenen çocuğa cebinden çıkararak para verdiği, suça sürüklenen çocuğun ise telefonu iade etmeksizin parayı alıp kaçarak uzaklaştığı olayda, eylem TCK’nin 141/1. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçuna uymakta olup bu suç nedeniyle, hükümden sonra 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. ve 254. madde fıkraları gereğince uzlaştırma işlemleri için gereği yapılarak sonucuna göre suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun takdir ve tayini zorunluluğu…
Güveni Kötüye Kullanma Suçu Örnek Suç Duyurusu
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına
Mağdur Müşteki : Adı ve Soyadı (T.C. Kimlik No)
Adresi
Vekili : Av. Umur YILDIRIM Söğütözü Mah. Söğütözü Cad. Koç İkiz Kuleleri B Blok Kat: 4 No: 7, 06530 Çankaya/ANKARA
Şüpheli : Adı ve Soyadı (T.C. Kimlik No)
Suç : Güveni Kötüye Kullanma (TCK m.155)
Suç Tarihi : …/…/….
Konu : Şüpheli hakkında işlediği suç nedeniyle soruşturma başlatılması ve soruşturma sonucunda kamu davası açılması talepli şikayet dilekçesidir.
Açıklamalar :
- Burada müvekkil hakkında, kim olduğuna ve şüpheli tarafından güveni kötüye kullanma suçunun nasıl konu edildiğine ilişkin bilgilere yer verilmelidir.
- Yaşanılan olay ayrıntılı bir biçimde izah edilmelidir.
- Burada ise, yaşanılan olaya ilişkin hangi delillerin olduğundan bahsedilmelidir.
- Dilekçenin ekinde yer verilecek delillerin neler olduğu belirtilmelidir.
Hukuki Sebepler : TCK ve ilgili her türlü yasal mevzuat.
Hukuki Deliller : Tanık, yemin, video kaydı, fotoğraf görüntüleri, mesajlar ve ilgili her türlü yasal delil.
Sonuç ve İstem : Yukarıda açıklanan nedenlerle şüpheli hakkında soruşturma başlatılmasını, soruşturma sonucunda kamu davası açılması yönünde karar verilmesini saygılarımla vekaleten arz ve talep ederiz.
Müşteki Vekili
Av. Umur YILDIRIM
Güveni kötüye kullanma suçunda ceza avukatı ile hukuki sürecinizi yürütmeniz sizlerin faydasına olacaktır.