Yabancı devlet mahkemeleri tarafından verilen mahkeme kararları tanıma ve tenfiz sürecinden geçirilmek suretiyle bir başka ülkede kesin hüküm ve kesin delil etkisine sahip olur. Ancak yabancı mahkemede verilen kararın tanıma ve tenfiz sürecinde nitelendirilmesi önemlidir. Zira tanıma ve tenfiz davalarında yapılan yargılama faaliyetinde yargılamanın usulü, talebin çekişmeli yoksa çekişmesiz olarak mı ileri sürüleceği, tarafların mahkemeye katılımı, tanıma ve tenfiz isteminin kimler tarafından isteneceği, ispat ve delillerin ne şekilde mahkemede ileri sürüleceği ve nihayet verilen kararın kanun yolu bakımından değerlendirilmesi tanıma ve tenfiz taleplerinin niteliği ile doğrudan ilişkilidir.
- Tanıma davası: Yabancı bir ülkede verilen mahkeme kararının kesin hüküm veya kesin delil olarak ülkemizde kabul edilmesini sağlamaya yönelik açılan dava türüdür.
- Tenfiz Davası: Yabancı mahkemelerce kişilerin özel hukuk ilişkilerine ilişkin dava sonucunda verilen, icra nitelikli hükümler ihtiva eden kararlarının Türkiye’de de geçerli olmasını, Türkiye’de hüküm ve sonuçlarını doğurmasını sağlayan dava türüdür.
Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin temel hükümler 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (MÖHUK) 50-59. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra tanıma ve tenfiz davalarına ilişkin hükümleri barındıran şu kaynakları da sayabiliriz:
- 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu14 ile bu Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin tanıma ve tenfize ilişkin hükümleri.
- Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası I-M sayılı Genelgesi’nin16 Tenfize İlişkin 44. maddesi.
- 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun tenfiz davasında yetkili mahkemeye ilişkin 1360. maddesi.
- Uluslararası antlaşmalar.
Yabancı bir mahkeme kararının bu kararın verildiği ülke dışında hüküm ve sonuç doğurması ilgili kararın tanınmasına veya tenfiz edilmesine bağlıdır. Kural olarak tanıma ve tenfiz açılacak ayrı bir dava ile gerçekleştirilebilir. Bu davalar (tanıma veya tenfiz davası) sonucu tanıma veya tenfiz kararı verilmesiyle birlikte yabancı mahkeme kararı, mahalli mahkeme kararı kuvvet ve niteliğini kazanır. Tanıma veya tenfiz davalarından hangisinin açılacağı ise etki doğurması istenen kararın içeriğine göre belirlenir. Yabancı mahkeme kararının içeriğinde icra dairesine başvurulmasını gerektiren yani o devletin icra organlarının harekete geçmesini gerektiren bir durum varsa, açılacak dava tenfiz davası olacaktır. Ancak kararın böyle bir özelliği yoksa açılması gereken dava tanıma davasıdır.
Tanıma ve Tenfiz Davası Nedir?
Bir devlet mahkemesinden verilen kararın diğer bir devlet topraklarında doğrudan etki doğurması kural olarak mümkün değildir. Yabancı mahkemelerden verilen inşai ya da tespit edici nitelikteki kararların diğer devlet mahkemeleri önünde kesin hüküm ya da kesin delil etkisinden faydalanmak için bu kararların tanınması gerekmektedir. Tanıma tenfiz davasında amaç yabancı mahkeme kararlarının ülkemizde uygulanmasını sağlamaktır. Yabancı mahkemelerden verilen eda kararlarının icra edilebilmeleri ise bu kararların icralarının talep edildiği devlette tenfiz edilmelerine bağlıdır. Yabancı bir mahkeme kararının tanınması ya da tenfiz edilmesi, talebin yapıldığı mahkemenin hukukunun öngördüğü tanıma ya da tenfiz şartlarını sağlamasına bağlıdır. Tenfiz ne anlama gelir? Tanıma ne anlama gelir? Bunları açıklamak gerekirse;
- Tanıma davası, yabancı bir ülkede verilen mahkeme kararının kesin hüküm veya kesin delil olarak kabul edilmesini sağlamaya yönelik açılan dava türüdür. Tanıma davası, icrası gerekmeyen hükümleri ihtiva eden mahkeme kararları için gereklidir. Örneğin Almanya Mahkemelerince sadece boşanma kararı verilmiş ise boşanmanın yanında velayet, nafaka, tazminat gibi bir icrai nitelikli hüküm bulunmuyor ise tanıma davası açmak yeterlidir.
- Tenfiz davası, yabancı mahkemelerce kişilerin özel hukuk ilişkilerine ilişkin dava sonucunda verilen, icrai nitelikli hükümler ihtiva eden kararlarının Türkiye’de de geçerli olmasını, Türkiye’de hüküm ve sonuçlarını doğurmasını sağlayan dava türüdür. Tenfiz davasında, tanıma davasından farklı olarak kararda icrai nitelikli hüküm bulunmaktadır. Bu icrai nitelikli hükmün Türkiye’de de geçerli olmasını sağlamak için tenfiz davası açılmalıdır. Yukarıdaki örnekte de belirtildiği üzere boşanma kararında çocukların velayeti ve/veya nafakaya ilişkin hükümler de var ise bu durumda kararın tanınması yetmez; icra edilebilirlik açısından tenfiz kararı verilmesi gerekir.
Uygulamada tanıma ve tenfiz davaları en çok aile hukukunda, boşanma davalarının Türkiye’de hüküm doğurması amacıyla açılmaktadır. Bununla birlikte, yurtdışında görülmüş alacak davalarının ve diğer hukuk davalarının ülkemizde sonuç doğurması için de açılabilir.
Tanıma ve Tenfiz Davası Şartları
Bir devlet mahkemesinden verilen kararın diğer bir devlet topraklarında doğrudan etki doğurması kural olarak mümkün değildir. Yabancı mahkemelerde verilen inşai ya da tespit edici nitelikteki kararların diğer devlet mahkemeleri önünde kesin hüküm ya da kesin delil etkisinden faydalanmak için bu kararların tanınması gerekmektedir. Tanıma tenfiz davasında amaç yabancı mahkeme kararlarının ülkemizde uygulanmasını sağlamaktır. Yabancı mahkemelerden verilen eda kararlarının icra edilebilmeleri ise bu kararların icralarının talep edildiği devlette tenfiz edilmelerine bağlıdır. Yabancı bir mahkeme kararının tanınması ya da tenfiz edilmesi, talebin yapıldığı mahkemenin hukukunun öngördüğü tanıma ya da tenfiz şartlarını sağlamasına bağlıdır.
Tanıma ve tenfiz davasının şartları, “ön koşullar” ve “esasa ilişkin koşullar” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) m. 50’ye göre tanıma veya tenfiz kararının verilebilmesi için gerekli olan ön koşullar şunlardır:
- Yabancı bir mahkeme tarafından verilmiş ilamın bulunması
- Yabancı mahkeme kararının hukuk davalarına ilişkin olması
- Kararın kesinleşmiş olması.
Tanıma ve tenfiz talebinin kabul edilebilmesi için gereken esasa ilişkin şartlar ise MÖHUK m. 58’de düzenlenmiştir. Bunlar:
- Hükmün verildiği yer ile Türkiye arasında mütekabiliyetin bulunması (Bu şart tanımada aranmaz)
- İlamın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmemiş olması
- Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı olmaması
- Kararın davalının savunma haklarına riayet edilerek verilmiş olmasıdır.
Türk mahkemeleri, yabancı mahkeme kararlarının tanınması veya tenfizi davasında sadece tanıma veya tenfiz şartlarının bulunup bulunmadığı hususunda incelemede bulunabilir. Türk mahkemelerinde yabancı mahkeme kararında uygulanan usulün ya da kararda yer alan maddi ve hukuki tespitlerin doğruluğu incelenemez. Buna revizyon yasağı denir.
Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 2010/1E., 2012/1K. sayılı ve 10.02.2012 tarihli kararı da;
“Tenfiz hâkiminin yabancı mahkeme ilamının maddi hukuk bakımından doğruluğunu inceleme ve değerlendirme yetkisi yoktur. Bu yasak çerçevesinde, tenfiz hakiminin ilamda mevcut olan bir gerekçeyi inceleyip değerlendirmesi de söz konusu olamaz. İlamda bir gerekçenin bulunması veya bulunmaması ilamda yer alan hükmün kamu düzenine aykırılığını belirlemede önem taşımamaktadır. Anayasanın 141. maddesinin yargılama usulüne ilişkin olarak koyduğu ilkelerin, münhasıran Türk mahkemeleri için geçerli olacağı açık ve tartışmasızdır. Yabancı mahkeme ilamının hüküm fıkrasının uygulanmasıyla, kamu düzenine aykırı sonuçları doğuracak yabancı mahkeme kararlarının tenfizi olanaklı değildir. Yabancı mahkeme kararlarının salt gerekçesinin bulunmamasının kesinleşmiş yabancı mahkeme kararının tenfizine engel olmayacağı ve bu hususun 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 54/c maddesi anlamında kamu düzenine açıkça aykırılık sayılmayacağına karar verilmiştir.” şeklindedir.
Tanıma ve Tenfiz Davası İçin Gerekli Olan Belgeler Hangileridir?
Yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi için açılacak davalarda aşağıda yer alan belgeler gerekmektedir;
- Yabancı mahkemece verilen kararın aslı (ıslak imzalı, mühürlü)
- Yabancı mahkemenin kararının kesinleşmiş olduğunu gösterir şerh veya belge (ıslak imzalı, mühürlü)
- Apostil Şerhi: Apostil, bir ülkede resmi makamlarca düzenlenen resmi belgelerin, başka bir ülkede geçerli sayılması için yapılan onaylama işlemidir. Belgeyi düzenleyen ülke tarafından söz konusu resmi evrak üzerine “Apostil Şerhi” verilmek suretiyle, başkaca bir onaya gerek kalmaksızın başka bir ülkede geçerli sayılması amaçlanmaktadır. Bu itibarla; tanıma ya da tenfiz davası açısından, davaya konu edilen bir yabancı mahkeme kararının gerçekte bir mahkeme kararı olup olmadığı, hangi ülke ve hangi mahkemeden verildiği, hangi tarihte karar verildiği kim tarafından tasdik edildiği, evrak üzerinde mühür olup olmadığı hususlarının tespiti; kararı veren mahkemeye sormadan ve teyit ettirmeye gerek kalmadan apostil şerhi verilmek suretiyle sağlanabilmektedir. Bu nedenle tanıma ve tenfiz davasında apostil şerhi zorunlu bir unsurdur.
- Yabancı mahkemenin vermiş olduğu kararın Türkçeye yeminli tercüman tarafından tercüme edilmesi ve bu tercümenin Noter veya Konsolosluktan onaylatılması
- Pasaport ve nüfus cüzdanı fotokopisi
- Vekaletname (Vekaletnamede vesikalık fotoğraf olması gerektiği gibi vekaletname içerisinde “yurt dışında verilmiş boşanma kararına ilişkin tanıma ve tenfiz davası açmaya, açılan davayı kabule” yetkilerinin bulunması gerekmektedir.)
Tanıma ve Tenfiz Davası Yargılama Usulü
Tanıma ve tenfiz davaları basit yargılama usulüne göre görülür (MÖHUK m. 55/1). Yabancı mahkeme kararının tanınması talebi, Türk mahkemelerinde derdest olan bir davada da ileri sürülebilir ve bu ihtimalde asıl yargılamanın tabi olduğu usule göre tanıma işlemi yapılır (MÖHUK m. 58). Ancak burada önemle belirtilmesi gereken husus şudur: Her ne kadar tanıma talebi Türk mahkemelerinde derdest olan bir dava içinde istenebilse bile, tenfiz talebi mutlaka açılacak “ayrı bir dava ile” yapılmalıdır. Yargıtay 2002 yılında verdiği bir kararda tanıma talebinin “karşı dava açmak suretiyle de” istenebileceğine hükmetmiştir.
Türk hukukunda basit yargılama usulü, HMK m. 316 vd. maddelerde düzenlenmiştir. HMK m. 318 şu şekildedir: “Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır.” Dolayısıyla basit yargılama usulünde davanın tarafları, dilekçeleriyle birlikte tüm delillerini ve hangi olayın delili olduğunu belirtecek; ellerindeki delilleri dilekçelerine ekleyecek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayacak açıklamalara yer vereceklerdir.
Basit yargılama usulüne göre hâkim ön inceleme aşamasında ilk itirazlar ve dava şartlarını inceleyip karara bağlar. Ön inceleme aşamasında tanıma ve tenfiz davaları açısından önem arz edebilecek husus, MÖHUK m. 50 ve 54’te yer alan koşulların HMK m. 138 anlamında bir dava şartı veya ilk itiraz olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğidir. Kanunun lafzı buna olanak tanımamaktadır. Ancak basit yargılama usulünün getiriliş amacı olan hızlı biçimde yargılamayı sonuçlandırma dikkate alınarak, MÖHUK’a getirilecek bir hükümle esasa ilişkin detaylı değerlendirme gerektirmeyen karşılıklılık, yabancı mahkemede verilmiş olan kararın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen konuda verilmiş olması gibi şartların ön inceleme aşamasında değerlendirilmesine olanak tanınması yerinde düzenleme olacaktır. Bu sayede, bu şartları sağlamayan yabancı mahkeme kararlarının tanınması veya tenfizi, diğer tanıma tenfiz şartlarını incelemeye gerek kalmadan reddedilecektir ve yargılamanın boş yere uzaması engellenecektir.
Öte yandan, HMK’nın hızlı bir yargılama usulü olan basit yargılama usulünü kabul etmesi ve MÖHUK’un tanıma ve tenfiz davalarının bu usule göre görüleceğini düzenlemesi, yabancı mahkemede karar alırken zaten zaman kaybetmiş olan tarafların çıkarlarına uygun bir düzenleme olmuştur. Çünkü HMK m. 320/3 uyarınca; “Mahkeme, tarafların dinlenmesi, delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemlerinin yapılmasını yukarıdaki fıkrada belirtilen duruşma hariç, iki duruşmada tamamlar. Duruşmalar arasındaki süre bir aydan daha uzun olamaz.” Böylece basit yargılama usulüne göre kural olarak esasa ilişkin işlemler, en fazla iki duruşmada bitirilir. Bu duruşmalar arasında da bir aydan fazla süre olmaz.
Tanıma ve Tenfiz Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Tanıma ve tenfiz davalarında görevli mahkeme MÖHUK m. 51’de düzenlenmiştir. Bu madde şu şekildedir:
- Madde 51/1
- Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme asliye mahkemesidir.
- Bu kararlar kendisine karşı tenfiz istenen kişinin Türkiye’deki yerleşim yeri, yoksa sakin olduğu yer mahkemesinden, Türkiye’de yerleşim yeri veya sakin olduğu bir yer mevcut değilse Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinden istenebilir.
Anılan maddede tanıma ve tenfiz talepleri için görevli mahkemenin açıkça Asliye Mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Ancak “aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararları”nın tanıma ve tenfiz taleplerinin aile mahkemelerinde yapılacağına ilişkin 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunda hüküm vardır.
Tanıma ve tenfiz davalarında yetkili mahkeme MÖHUK m. 51/2’de düzenlenmiştir. Bu fıkra şu şekildedir:
- Madde 51
- Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme asliye mahkemesidir.
- Bu kararlar kendisine karşı tenfiz istenen kişinin Türkiye’deki yerleşim yeri, yoksa sakin olduğu yer mahkemesinden, Türkiye’de yerleşim yeri veya sakin olduğu bir yer mevcut değilse Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinden istenebilir.
Anılan fıkraya göre, bu kararlar kendisine karşı tanıma veya tenfiz istenen kişinin Türkiye’deki yerleşim yerinde, o yoksa sakin olduğu yerde, Türkiye’de yerleşim yeri veya sakin olduğu yer de yoksa Ankara, İstanbul veya İzmir’deki mahkemelerden birinden istenebilecektir.
Tanıma ve Tenfiz Davasında Masraf ve Ücret
Tanıma ve tenfiz davaları için ödenecek harçlar, Harçlar Kanunu m. 4’de düzenlenmiştir. Yabancı bir mahkeme tarafından verilen ilamların tenfizi için açılacak davalardan, bu ilamlarda hükmolunmuş şeyin değeri, nevi ve mahiyetine göre (1) sayılı tarife gereğince harç alınır (HK m. 4). İlgili tarifeye göre konusu belli bir değerle ilgili bulunan uyuşmazlıklarda ise nisbî (orantılı) harç alınır. Konusu belli bir değerle ilgili olmayan davalarda ise maktu (değişmeyen, sabit) harç alınır. Dava masraflarına, dava açılırken yatırılması gereken gider avansının da eklenmesi gerekir. Taraflardan birisinin yurtdışında ikamet etmesi ve avukatla temsil edilmemesi durumunda dava süresi uzayacağı gibi, dava masrafı da artacaktır. Tanıma ve tenfiz davasında vekalet ücreti ise her avukatın serbestce belirleyeceği bir alandır. Bunun için Adalet bakanlığı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi baz alınabileceği gibi, bağlı bulunulan baronun yayınladığı tavsiye niteliğindeki Avukatlık Ücret Tarifesi de temel alınabilecek veya Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin altında olmayacak şekilde, bunlardan tamamen farklı bir vekalet ücreti de belirlenebilecektir.
Türk hukukunda teminat konusu hem HMK’da hem de MÖHUK’ta düzenlenmiştir. Türk vatandaşlarının davada teminat yükümlülüğüne ilişkin hükümler HMK’da düzenlenmişken, yabancıların dava açarken teminat göstermesine ilişkin hususlar MÖHUK m. 48 ve uluslararası antlaşmalarda düzenlenmiştir. Türk mahkemelerinde dava açan veya davaya müdahil olan yabancının teminat gösterme yükümlülüğü ise MÖHUK’un 48. maddesinde ve uluslararası sözleşmelerde düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre Türk mahkemelerinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan kişiler, yargılama ve takip giderleri ile karşı tarafın zararını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır. Ancak maddenin 2. fıkrasında mahkemenin dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutacağını belirtilmiştir. Bu karşılıklılık esası, uluslararası sözleşme ile sağlanır. Teminata ilişkin uluslararası sözleşmelerle davayı açan yabancı kişi teminattan muaf tutulabileceği gibi, uluslararası alanda yapılmış adli yardım antlaşmaları çerçevesinde de teminattan muaf tutulabilir. Türk mahkemelerinde tanıma ve tenfiz davası açan Türk vatandaşları için ise HMK’nun 84. ve 85 maddeleri uygulanır. İlgili maddelerde öngörülen hallerde davalı taraf, muhtemel yargılama giderlerini karşılayacak uygun bir teminat gösterir.
Tanıma ve Tenfiz Davasında Tebligat ve Davaya Katılmak
Davalarda en önemli hususlardan biri tebligattır. Tebligat ilgililere tebligatın yapılmasına ilişkin usuli bir işlemdir. Tanıma ve tenfiz davalarında tebligat konusunda uygulamada sorunlarla karşılaşılabilmektedir. Öncelikle tebligat, tebliğ edilecek kimsenin yabancı uyruklu ya da Türk vatandaşı olmasına göre değişmektedir. Türk vatandaşı olana siyasi temsilcilik aracılığıyla tebligat yapılır. Yani Türk vatandaşına “Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğu tarafından” tebligat yapılır. İlgili kişiye gerekli bildirim siyasi temsilciliğin görevlendireceği bir memur tarafından yapılır. Bildirim içerisinde, tebligatın konusu ile otuz gün içerisinde başvurunun yapılmaması halinde tebliğin yapılmış olacağı ihtarı belirtilir.
Diğer bir husus ise, yabancı uyruklu kişilere yapılacak olan tebligattır. Yabancı uyruklu kişilere tebligat, “Adalet Bakanlığı aracılığıyla” yapılır. Duruşma gününü bildirir tebligatın ise üç ay önceden gönderilmesi gerekir. Öte yandan bu noktada sık karşılaşılan durumlardan biri de, diğer tarafın adresinin bilinmemesi yahut kendisine ulaşılamamasıdır. Böyle bir durumla karşılaşınca ne yapılmalıdır? Yukarıda açıkladığımız üzere, davaya ilişkin tebligatların davalıya da tebliğ edilmesi gerekir. Davalının adresinin bilinmemesi yahut kendisine ulaşılamaması halinde yurtdışı bağlantılar vasıtasıyla yabancı ülkenin kamu kurumları ile iletişim kurulmalı ve etkin bir adres araştırması yapılmalıdır. Tenfiz davası kime karşı açılır? Tenfiz davası hasımsız dava türlerinden değildir. Bu nedenle bir davalı gösterilmelidir. Davalı ise tenfizi istenen mahkeme kararındaki kişidir. Yani davalı tenfiz istenen mahkeme kararındaki kişidir.
Tanıma ve Tenfiz Davasında Taraflar ve Hukuki Yarar
MÖHUK’un 52. maddesi şu şekildedir:
Kararın tenfiz edilmesinde hukukî yararı bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir. Tenfiz istemi dilekçe ile olur. Dilekçeye karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir. Dilekçede aşağıdaki hususlar yer alır:
a) Tenfiz isteyenle, karşı tarafın ve varsa kanunî temsilci ve vekillerinin ad, soyad ve adresleri.
b) Tenfiz konusu hükmün hangi devlet mahkemesinden verilmiş olduğu ve mahkemenin adı ile ilâmın tarih ve numarası ve hükmün özeti.
c) Tenfiz, hükmün bir kısmı hakkında isteniyorsa bunun hangi kısım olduğu.
Dolayısıyla yabancı bir mahkeme kararın tenfiz edilmesinde hukukî yararı bulunan herkes tenfiz talebinde bulunabilir. Kanun burada her ne kadar sadece tenfiz kelimesini kullanmış olsa da maddenin yer aldığı ikinci bölümün başlığının yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi olduğu için, bu hükmün yabancı mahkeme kararlarının tanınması talebinde de uygulanacağı kabul edilmektedir. Ayrıca MÖHUK’un 52. maddesi, hukuki yararı bulunan herkesin tanıma ve tenfiz talebinde bulanabileceğinden bahsetmiştir. Tanıma veya tenfiz talebinde bulunacak kişinin mutlaka yabancı mahkeme kararının tarafı olması şart değildir. Aynı şekilde bu talepte bulunacak kişinin Türk vatandaşı olması veya aleyhine talepte bulunulacak kişinin Türk vatandaşı olması zorunlu değildir. MÖHUK’un tanıma ve tenfiz talebinde bulunabilmek için aradığı tek şart hukuki yararın olmasıdır.
Yabancı mahkemede verilen kararın tarafı olmamakla birlikte tanıma ve tenfiz davası açılmasında mirasçıların hukukî yararı bulunmaktadır. Örneğin Almanya’da bir Türk vatandaşı ile bir Alman vatandaşı arasında görülen boşanma davası karara bağlandıktan ve kesinleştikten sonra boşanan eşlerden Türk vatandaşı ölmüştür. Türkiye’de bulunan çocuklar veraset ilamı almak için mahkemeye başvurmuştur. Alman vatandaşı kadın, ölen Türk vatandaşının eşi olduğu iddiasıyla Türkiye’de açılan veraset davasında mirasçı olarak hak talebinde bulunmuştur. Ölen Türk vatandaşının kanuni mirasçıları, Alman mahkemesi tarafından verilen boşanma kararının tanınmasını talep edebilirler. Söz konusu boşanma ilamının tanınmasında mirasçıların hukukî yararı vardır. Çünkü Alman mahkemesi kararı Türkiye’de henüz tanınmadığından nüfus kayıtlarında Alman kadın ölen Türk vatandaşının eşi olarak gözükmekte ve bu durum mirastan pay alması sonucunu doğurmaktadır. Alman vatandaşı mirastan pay aldığında ise diğer mirasçıların payında azalma olacaktır. Bu durumun engellenmesi için yabancı mahkeme kararının tanınması gerekmektedir. Yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden dolayı, bu boşanma kararının tanınmasında mirasçıların hukukî yararı vardır.
Tanıma ve Tenfiz Kararlarının Etkisi
Yabancı mahkeme kararının tanınması, onun tanındığı ülkenin yargısında etki doğurması anlamına gelir. Tanınan yabancı mahkeme kararları Türk hukukunda “kesin hüküm” ve “kesin delil” olmak üzere iki ayrı etkiye sahip olur. Türk hukuku tanıdığı mahkeme kararının maddi anlamda kesin hüküm etkisini kabul etmiş sayılır. Yani, yabancı mahkeme kararları artık Türk hukukunda maddi anlamda kesin hüküm etkisine sahip kararlarla aynı özelliği gösterir. MÖHUK 59. maddesine göre yabancı ilâmın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder.
Tanıma kararı ise Türk hukukunda tanınan karar açısından iki ayrı etki doğurur. Bunlardan ilki kesin hüküm etkisi, ikincisi ise kesin delil etkisidir. Tenfiz kararı ise bu iki etkiye ek olarak bünyesinde bir etki daha barındırır; o da “icra kabiliyeti”dir. Eda hükmü içeren bir yabancı mahkeme kararının tanınması ona icra kabiliyeti kazandırmaz. Öte yandan yabancı mahkeme kararının Türk hukukunda kesin hüküm ve kesin delil etkisinin yanında icra kabiliyetinin de olması isteniyorsa, usulüne uygun tenfiz kararı alınmalıdır. Tenfiz edilen yabancı mahkeme kararı, Türk mahkemelerinde alınmış bir eda hükmü gibi sonuç doğurur ve ilamlı icraya konu olabilir. Türk mahkemelerince tenfiz kararı verildiği anda, geçmişe etkili olarak “yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren” sonuç doğurur (MÖHUK m. 59).
Örnek: Avusturya hukuk sistemi Roma hukukuna dayanmaktadır ve basamaklı bir yapıda hiyerarşik olarak sınıflandırılmıştır. Avusturya’da uygulanmakta olan Medeni Kanun dünyanın en eski medeni kanunlarından biridir. Avusturya yasalar hiyerarşisinde en yüksek basamakta Avusturya Federal Anayasa’sı, anayasa maddeleri ve AB Katılım Sözleşmesi yer almaktadır. Daha sonra ise federal yasalar ve eyalet yasaları yer almaktadır. Avusturya hukuk sistemine göre mahkemelerin vermiş olduğu boşanma kararlarının Türkiye’de sonuç doğurması için konsolosluk ve nüfus müdürlüğüne işletilmesi veya tanıma ve tenfizinin yapılması gerekir. Nüfus müdürlüğüne ve konsolosluklarda tescil talebi şartlar gerçekleşmediği gerekçesiyle reddedildiğinde tanıma ve tenfiz yapılması gerekmektedir.
Tanıma ve Tenfiz Davasın Olağan Kanun Yolları
Yabancı ülke mahkemelerince verilen kararlar, Türkiye’de kendiliğinden geçerli olmaz. Yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de geçerli olmasını sağlamak için Türkiye’de tanıma tenfiz davası açılması gereklidir. HMK m. 341/5’e göre; “İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtay’a başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.” HMK.nun bu hükmü uyarınca, 2024 yılı itibariyle 17.830 TL ve üzeri değerdeki, tanıma ve tenfiz kararlarına karşı bölge adliye mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvurulabilir. İstinaf aşamasından sonra ise 2024 yılı itibari ile değeri en az 238.730 TL olan mahkeme kararlarına karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
Öte yandan, genel hükümler uyarınca, istinaf başvurusunun yapılmış olması, icranın geri bırakılması kararı alınmadıkça icrayı durdurmaz. Temyiz konusunda MÖHUK özel hüküm getirmiştir. MÖHUK m. 57/2 şu şekildedir: “Tenfiz isteminin kabul veya reddi hususunda verilen kararların temyizi genel hükümlere tâbidir. Temyiz, yerine getirmeyi durdurur.” Dolayısıyla temyiz başvurusu, icrayı kendiliğinden durdurur.
Tanıma ve Tenfiz Davaları Hangi Alanlarda Görülür?
Bu davalar en çok aile hukukunda, boşanma davalarının Türkiye’de hüküm doğurması amacıyla açılmakla birlikte, yurtdışında görülmüş alacak davalarının da ülkemizde sonuç doğurması için açılabilir. Bu gibi durumlarda tanıma ve/veya tenfiz dilekçesine MÖHUK m.53‘te istenen belgeler eklenmelidir. Bu belgeler;
- Yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı veya ilâmı veren yargı organı tarafından onanmış örneği ve onanmış tercümesi.
- İlamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesi olarak belirtilmiştir.
Tanıma ve tenfiz davaları Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na tabi davalar olduğundan kendisini bir avukat ile temsil etmeyen davacının dava ve duruşmaları takibi zorunludur. Duruşmalara kendisinin ya da avukatının katılmaması halinde dava işlemden kaldırılır. Yenilenmemesi halinde ise “Davanın Açılmamış Sayılmasına” karar verilir. Davalı ise duruşmalara hiçbir şekilde katılmak zorunda değildir. Davaya katılmayan davalının yokluğunda davaya devam olunarak karar verilir. Ancak davalıya her halükarda dava dilekçesinin ve duruşma tarihinin tebliğ edilmesi gereklidir. Yine davalıya mahkeme kararın tebliğ edilmesi zorunludur.
Tanıma Tenfiz Davası Ne Kadar Sürer?
Tanıma ve tenfiz davaları niteliği itibariyle teknik davalardır. Bu davalarda tanık dinletilmez, keşif yapılmaz, zorunlu olmadığı müddetçe bilirkişi incelemesi yapılmaz. Bu tür davalarda yargılama konusu, yabancı mahkeme kararının tanıma ya da tenfiz koşullarını taşıyıp taşımadığı konusunun incelenmesi ile sınırlıdır. Tanıma ve tenfiz davalarında zaman alan, davanın uzamasına sebebiyet veren husus, davalıya yapılan tebligatlardır. Dava dilekçesinin, duruşma tarihinin ve yargılama sonucunda verilen kararın davalıya tebliği zorunludur.
Davalının yurt dışında olması ve yabancı devlet vatandaşı olması durumunda süreç uzamaktadır. Bu durumda yurt dışı tebligat usulü uyarınca uzun ve karmaşık bir prosedür önümüze çıkmaktadır. Yurt dışı tebligatlarda asgari 4 ay tebligatın yapılması süreci olması, duruşma tarihinin belirlenmesi konuları da nazara alındığında süreç asgari 6 ay ile 1 yıl arası sürmektedir. Ancak bu süreyi kısaltmak mümkündür. Bunun yolu ya davalının dava ve duruşmalara katılmasının sağlanması ya da davalının kendisini bir avukat ile temsil ettirmesidir. Şu kadar ki, dava öncesinde hem davacının hem de davalının kendisini ayrı ayrı avukatlar ile temsil ettirmesi halinde işbu dava başkaca bir eksiklik olmaması halinde birkaç gün içinde dahi sonuçlanabilmektedir.
Tanıma ve Tenfiz Dava Dilekçesi Örneği
Ankara Nöbetçi Aile Mahkemesine
Tenfiz ve Tanıma
İsteminde Bulunan : Ad Soyad (TC Kimlik No) – Adres
Vekili : Av. Umur YILDIRIM – Adres
Karşı Taraf : Ad Soyad (TC Kimlik No) – Adres
Konu : Yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizi talebini içeren dava dilekçemizin sunulmasından ibarettir.
Açıklamalar
- Taraflar …/…/… tarihinde Türkiye’de evlenmiş olup, müvekkil karşı taraf olan eşinden Almanya … Yerel Aile Mahkemesi’nin …/…/… tarih ve … sayılı kararı ile boşanmışlardır. İlgili mahkemenin kararı …/…/… tarihinde kesinleşmiştir. Yabancı ülke mahkemesinden alınan mahkeme kararı ile kesinleşme şerhinin asıllarını ve noter onaylı tercümelerini ekte Sayın Mahkemenize sunmaktayız.
- Yabancı mahkeme kararında müşterek çocuk için aylık … Euro nafaka ödenmesine ve müvekkilim lehine … Euro maddi; … Euro manevi tazminata hükmedilmiştir. Yabancı mahkeme kararının Türkiye’de tanınması ve nüfusa tescili ile müvekkilimin velayeti altında bulunan müşterek çocuk lehine hükmedilen iştirak nafakasının ve müvekkil lehine hükmedilen tazminata ilişkin kısmın cebri icraya konulabilmesi için tenfizine karar verilmesi gerektiğinden işbu davayı açma zarureti hasıl olmuştur.
- İlgili yabancı mahkeme kararının Türkiye’de geçerlilik kazanması adına mahkemeniz tarafından yabancı mahkeme kararının tenfiz ve tanınmasını talep etmekteyiz.
Hukuki Sebepler: MÖHUK, HMK, TMK ve ilgili her türlü mevzuat.
Hukuki Deliller: Yabancı mahkemenin vermiş olduğu boşanma kararının onaylı örneği, onaylı tercümesi, nüfus kayıt örneği ve ilgili her türlü yasal delil.
Sonuç ve İstem: Yukarıda açıklanan ve gerekçelendirilen nedenlerle; yabancı mahkeme tarafından verilen boşanma kararının Türkiye’de de geçerli olabilmesi için mahkeme tarafından tenfiz ve tanınması ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz.
Davacı Vekili
Av. Umur YILDIRIM
EKLER:
- Yabancı mahkeme kararı ile kesinleşme şerhinin asılları
- Yabancı mahkeme kararı ile kesinleşme şerhinin noter onaylı tercümeleri
- Aile nüfus kayıt örneği
- Vekaletname örneği
Kadim Hukuk ve Danışmanlık Olarak Biz Ne Yapıyoruz?
Öncelikle belirtilmesi gereken husus yurtdışında yaşayan müvekkillerimizin tanıma tenfiz davası için Türkiye’ye gelmesine gerek olmadığıdır; yurtdışından vekalet çıkarmaları yeterlidir. Bu durum davalı taraf için de geçerlidir. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak müvekkillerimizin yurtdışından aldıkları kararların Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde uygulanmasını, hızlı ve doğru bir şekilde sahip oldukları hakları Türkiye’de de kullanabilmelerini sağlıyoruz. Mahkeme kararları kural olarak sadece verildikleri ülkede hüküm ve sonuç doğururlar. Bu durum devletlerin yargı egemenliği ve bağımsızlığının bir göstergesidir. Dolayısıyla hiçbir devlet, ülkesinde başka devlet organlarının, kendi organlarının icra ettiği bu faaliyetlere karışmasına ve katılmasına izin vermez. Mahkeme kararlarının iki sonucu vardır bunlar, kesin delil ve kesin hükümdür. Bazı mahkeme kararlarının kesin delil ve kesin hüküm etkisine ek olarak icra kabiliyeti de vardır. Devletlerin egemenliklerine ilişkin düşüncelerinin sonucu olarak mahkeme kararları etkisini diğer bir ülkede gösteremez. Bu bağlamda belirli bir devlet mahkemesinden alınan karara dayanarak başka bir ülkedeki icra organları doğrudan harekete geçirilemez veya karar o ülke mahkemelerince dikkate alınamaz.
Makalemizin başında açıkladığımız üzere, mahkeme kararları kural olarak sadece verildikleri ülkede hüküm ve sonuç doğurur. Bu nedenle, belirli bir devlet mahkemesinden alınan karara dayanarak başka bir ülkedeki icra organları doğrudan harekete geçirilemez veya karar o ülke mahkemelerince dikkate alınamaz. İşte tanıma ve tenfiz davası, bunun istisnasıdır. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak biz, ofisimizle irtibat kuranlara bu hususta yardımcı olmaktayız. Bu noktada öncelikle belirtilmesi gereken husus, yurtdışında yaşayan müvekkillerimizin tanıma ve tenfiz davası için Türkiye’ye gelmesine gerek olmadığıdır. Bu müvekkillerimizin yurtdışından vekalet çıkarmaları yeterlidir. Bu durum, davalı taraf için de geçerlidir. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak müvekkillerimizin yurtdışından aldıkları kararların Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde uygulanmasını ve sahip oldukları haklarını Türkiye’de de kullanabilmelerini hızlı ve doğru bir şekilde sağlamaktayız.