Ceza Muhakemesi Kanunu 150. Madde
Müdafiin Görevlendirilmesi
- Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.
- Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
- Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.
- Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Ceza Muhakemesi Kanunu 150. Madde Gerekçesi
Madde, ceza soruşturmasında veya davasında avukat atanmasıyla ilgili temel esasları içermektedir. Aslında ceza davasında bir avukattan yararlanılabilmesi temel bir haktır. Ancak bunun sağlanması, ülkenin koşullarıyla orantılıdır.
Maddeye göre avukatın seçilmesi ve atanması şüpheli veya sanığın iradesine bağlıdır. Ancak adı geçenler bu seçimi yapabilecek durumda değillerse, istemleri hâlinde kendilerine 156. madde uyarınca avukat seçilir ve atanır.
İkinci fıkra, zorunlu olarak avukat atanmasını gerektiren hâlleri göstermektedir. Bunlar, şüpheli veya sanığın:
- On sekiz yaşını doldurmamış,
- Sağır veya dilsiz,
- Kendisini savunamayacak derecede malûl olmasıdır. Bu kişilerin avukatı yoksa bunlara istemleri aranmaksızın avukat atanacaktır.
- İlgili Makale:
- 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Tam Metin:

Ceza Muhakemesi Kanunu 150. Madde Müdafiin Görevlendirilmesi Emsal Kararlar
Yargıtay 20. Ceza Dairesi E:2015/10360, K:2018/4460
- Ceza Muhakemesi Kanunu 150. Madde
- Müdafiin Görevlendirilmesi
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içerisindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile aşağıda belirtilenin dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi uyarınca, 5271 sayılı CMK’nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Kanunun 13. maddesine dayanılarak hazırlanan Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafii ve Vekillerin Görevlendirilmesi ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince sanığa 5271 sayılı CMK’nın 150. maddesi uyarınca baro tarafından görevlendirilen zorunlu müdafi ücretinin sanıktan alınmasına hükmedilemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu müdafi ücretinin sanıktan tahsiline karar verilmesi,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, CMUK’un 321. maddesi gereğince hükmün bozulmasına; ancak bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;
Hükmün 10. bölümünün tamamının hüküm fıkrasından çıkarılarak yerine “sanığa 5271 sayılı CMK’nın 150. maddesi uyarınca baro tarafından görevlendirilen zorunlu müdafii ücretinin kamu üzerinde bırakılmasına” ibareleri yazılması suretiyle, hükmün düzeltilerek onanmasına,18/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E:2013/690, K:2014/199
- Ceza Muhakemesi Kanunu 150. Madde
- Müdafiin Görevlendirilmesi
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın “Müdafiin Görevlendirilmesi” başlıklı 150. maddesi;
1. fıkrasında isteğe bağlı müdafilik düzenlenmiş, 2. ve 3. fıkralarında ise zorunlu müdafii tayin edilmesi gereken haller düzenlenmiştir.
İkinci fıkrasında; çocuk, kendisini savunamayacak derece malul, sağır ve dilsize istemi aranmaksızın müdafii görevlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kanun koyucu bu maddede sayılan hallerde sanıklar hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda savunma zafiyeti yaşanmaması için müdafii görevlendirilmesi gerektiğini hüküm altına almıştır.
Üçüncü fıkrada da alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezası gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda müdafii görevlendirilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmış olup alt sınırı beş yıl olan suçlar bu kapsam dışına bırakılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Kamu davası açıldığında 18 yaşını doldurmamış bulunan sanık hakkında müdafii tayin edilmemiş ise de; sorgusunun yapıldığı tarihte 18 yaşını tamamlamış olan ve CMK’nIn 147. ve 191. maddelerindeki hakları hatırlatılan sanık avukat istemediğini ve savunmasını kendisinin yapacağını beyan etmiştir. Sağır, dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malul olduğu da ileri sürülmemiştir. Sorgusu sırasında ons ekiz yaşını doldurmuş bulunan sanık, kendini savunacak durumda bulunduğundan ve müdafii tayin edilmesini de talep etmediğinden, CMK’nın 150/2. maddesi gereğince müdafii tayininde zaruret bulunmamaktadır.
Sanığın üzerine atılı hayati tehlike geçirmeye neden olacak şekilde silahla kasten yaralama suçu için öngörülen hapis cezasının alt sınırı nazara alınarak 5271 sayılı CMK’nın 150/3. maddesi uyarınca zorunlu müdafii tayini gerekip gerekmediğine gelince;
5271 sayılı CMK’nın 150. maddesinin 3. fıkrasının ilk hali; “Üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır” şeklinde iken, 06.12.2006 gün ve 5560 sayılı Kanunun 21. maddesi ile; “Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır” olarak değiştirilmiştir.
Anılan kanun maddesinde açıkça “alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda” müdafii görevlendirilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmış, alt sınırı beş yıl olan suçlar bu kapsamın dışında bırakılmıştır. Aynı kanunun 196. maddesinin 2. fıkrasındaki; “sanık alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis”, istinafa ilişkin 272/1. maddesindeki; “on beş yıl ve daha fazla hapis”, temyize ilişkin 286. maddenin 2. fıkrasının (a) ve (b) bentlerindeki; “beş yıl veya daha az hapis”, aynı fıkranın (f) bendindeki; “on yıl veya daha az hapis”, temyizde duruşmaya ilişkin 299. maddedeki; “on yıl veya daha fazla hapis” şeklindeki ifadeler göz önüne alındığında, kanun koyucunun bu ifade tarzını, bilinçli olarak tercih ettiği ve alt sınırı beş yıl hapis cezasını gerektiren suçları zorunlu müdafilik kapsamına almadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Yargıtay 2. Ceza Dairesi E:2014/14002, K:2015/18986
- Ceza Muhakemesi Kanunu 150. Madde
- Müdafiin Görevlendirilmesi
Suça sürüklenen çocuklar hakkında, 5271 sayılı CMK’nın 150/3. maddesi uyarınca, avukatın görevlendirilmesi nedeniyle, zorunlu müdafii için ödenen avukatlık ücretinin, suça sürüklenen çocuklara Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye açıkça aykırı olarak yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince bozulmasına, ancak bu aykırılığın aynı Kanun’un 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün olduğundan hüküm fıkrasından suça sürüklenen çocuklara yükletilen müdafii ücretine ilişkin bölümün çıkartılmasına karar verilmek suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün düzeltilerek onanmasına,
Suça sürüklenen çocuk Y.. K.. hakkında kurulan hükmün incelenmesinde;
- Suça sürüklenen çocuğun hükmün tefhim edildiği son oturumda 18 yaşını doldurmadığı halde müdafii bulundurulmadan hükümlülüğüne karar verilmek suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 150/2 ve 188/1. maddelerine aykırı davranılması,
- Suça sürüklenen çocuk hakkında, 5271 sayılı CMK’nın 150/3. maddesi uyarınca, avukatın görevlendirilmesi nedeniyle, zorunlu müdafii için ödenen avukatlık ücretinin, suça sürüklenen çocuğa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye açıkça aykırı olarak yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi, bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı bozulmasına, 26/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 17. Ceza Dairesi E:2019/9635, K:2019/10103
- Ceza Muhakemesi Kanunu 150. Madde
- Müdafiin Görevlendirilmesi
Suça sürüklenen çocuğun, dosyanın yeniden ele alındığı tensip ve karar tarihinde 18 yaşını doldurduğu, eski zorunlu müdafiinin görevi suça sürüklenen çocuk reşit olmakla sona erdiği ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.04.2014 tarih ve 2013/3-690 Esas ve 2014/199 Karar sayılı içtihadında “…TCK’nın 6/1-b maddesi gereğince 18 yaşını doldurmamış olan kişinin çocuk olduğu kabul edilmiş olup, hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılan sanığın 18 yaşından küçük olması durumunda CMK’nın 150/2. maddesi gereğince istemi aranmaksızın müdafii görevlendirilmelidir. Fakat sorgu veya ifade tarihinde sanığın 18 yaşını doldurması durumunda ise CMK’nın 150/1. maddesi gözetilerek müdafii görevlendirilmesini isteyip istemediği sorulmalı, sanığın müdafii görevlendirilmesi hususunda talebi olması halinde müdafii görevlendirilmeli, talebi yoksa müdafii görevlendirilmesine gerek olmadan ifade veya sorgusu yapılmalıdır…” şeklinde belirtildiği, suça sürüklenen çocuğun dosyanın yeniden ele alınmasından sonra savunması alınmadığı böylelikle CMK’nın 150/1. maddesi gereğince isteğe bağlı müdafii atanması konusunda talebi sorulmadığı gibi kendisinin de müdafii atanması konusunda herhangi bir beyanı olmadığı anlaşılmakla, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyizinin süresinde olduğu ve temyiz hakkı olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
5271 sayılı CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca açıklanması geri bırakılan hükümlerin, 5271 sayılı CMK’nın 231/11. maddesi gereğince, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde, mahkemece duruşma açılarak, suça sürüklenen çocuk çağrılıp, 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesine uygun olarak geri bırakılan hükmün açıklanması gerektiği gözetilmeden, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu yazılı şekilde duruşma açılmadan karar verilmesi, bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafii ve o yer Cumhuriyet Savcısı’nın temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak bozulmasına, 03/07/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 20. Ceza Dairesi E:2015/16352, K:2016/55
- Ceza Muhakemesi Kanunu 150. Madde
- Müdafiin Görevlendirilmesi
Olay tarihinde ve dilekçe tarihinde 18 yaşından küçük olan sanığın 27.04.2015, 29.04.2015, 01.09.2015, 28.09.2015, 12.10.2015, 11.12.2015, 25.12.2015 tarihli dilekçeleriyle “dosyanın onanmasını istiyorum” diyerek temyiz isteminden vazgeçtiğini belirtmesi karşısında CMK’nın 150/2. maddesine göre görevlendirilen müdafiinin temyizi karşısında CMK’nın 150/2 ve 266/3. maddelerindeki düzenleme nazara alınarak hükmü temyiz eden sanık müdafiinin iradesine üstünlük tanınmak suretiyle yapılan temyiz incelemesinde:
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün onanmasına, 12/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 2. Ceza Dairesi E:2013/25972, K:2014/7349
- Ceza Muhakemesi Kanunu 150. Madde
- Müdafiin Görevlendirilmesi
Sanığa 5271 sayılı CMK’nın 150/3. maddesi uyarınca zorunlu olarak atanan müdafii hükmü temyiz etmişse de, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 21. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 150/3 maddesi uyarınca “Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.” hükmü uyarınca sanığın üzerine atılı 5237 sayılı TCK’nın 142/2-g maddesindeki hapis cezasının alt sınırının üç yıl olması nedeniyle zorunlu müdafii bulunmasının gerekmediği, sanığın da Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 17.12.2008 tarihli bozma ilamından sonra 19.01.2011 tarihinde talimatla alınan ifadesinde, “…müdafii talebinin olmadığını…” bildirmesi nedeniyle zorunlu müdafiinin görevinin sona erdiği, gerekçeli kararın sanığa usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen sanığın temyiz isteminin de bulunmadığının anlaşılması karşısında; görevi sona eren zorunlu müdafiinin sanık hakkında verilen hükmü temyize hak ve yetkisi bulunmadığından, sanık müdafiinin temyiz isteminin 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi uyarınca istem gibi reddine, 18/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.