Ceza Muhakemesi Kanunu 119. Madde
Arama Kararı
- Hakim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığına derhal bildirilir.
- Arama karar veya emrinde;
a) Aramanın nedenini oluşturan fiil,
b) Aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya,
c) Karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, açıkça gösterilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu 119. Madde Gerekçesi
Madde, arama kararının kimler tarafından, nasıl verileceğini, karar veya emirde ne gibi hususların yer alması gerektiğini, aramanın yapılmasında uyulması gerekli hususları ve istisnalarını göstermektedir. Madde, 1412 sayılı Kanunun konuya ilişkin 97. maddesine göre esaslı sayılabilecek değişiklikler getirmiştir. Maddenin temel yapısı aşağıdaki şemada gösterilmiştir:
5353 sk.la üçüncü fıkranın ikinci cümlesi ile beşinci fıkrasındaki “hâkim veya” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır. 5353 sk.la Birinci fıkrada yapılan değişiklikle, gecikmesinde sakınca bulunan ve ayrıca Cumhuriyet savcısına ulaşılamayan hallerde, adli kolluk amirinin de arama konusunda yazılı emir verebilmesi kabul edilmiştir. Ancak, kolluk amirinin yazılı emir verme yetkisi konut ve işyeri bakımından kabul edilmemiştir. 5353 sk.la 119. maddenin üçüncü fıkrasındaki “Arama sonucunda bazı eşyaya el koyma söz konusu olduğunda 127. maddenin birinci fıkrası hükmü uygulanır” cümlesi metinden çıkarılmıştır. Bu değişiklikle, arama sonucunda gerçekleştirilecek el koyma işlemine işlerlik kazandırılması amaçlanmıştır. Böylece, arama sonucunda bazı eşyaya el koyma söz konusu olduğunda, bunun için ayrıca bir karar veya yazılı emir alınmasına gerek kalmayacak, arama karar veya emrinde, el koyma yetkisi de verilebilecektir. Son fıkrada “hâkim veya” ibaresi metinden çıkarılmakla, soruşturmanın asıl yürütücüsü olan Cumhuriyet savcısının istem ve katılımı yeterli görülmüştür.
Arama kararında veya Cumhuriyet savcının verdiği yazılı emirde mutlaka aramanın nedenini oluşturan fiil, delil, iz, eser ve emarelerin ne olduğu, aranacak kişi, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi gösterilecektir. Ayrıca yapılan arama üzerine düzenlenecek arama tutanağına bu işlemi yapanların açık kimlikleri yazılacaktır.
Konutlarda veya iş görmeye özgü yerlerde veya kapalı yerlerde aramada o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi hazır bulundurulacaktır. Ancak arama doğrudan doğruya hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından yapıldığında bu koşulun yerine getirilmesine gerek yoktur. Keza, 118. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerde arama yapılırken de bu koşula uymak gereği yoktur.
Askerî mahallerde yapılacak aramalar için hâkim veya Cumhuriyet savcısı istemde bulunacaktır. Bu istem üzerine arama askerî makamlar tarafından yapılacaktır. Ancak, bu işleme hâkim veya Cumhuriyet savcısı mutlaka katılacaktır. Bu katılım sadece hazır bulunmaktan ibaret olmayıp fiilen katılma olarak düşünülmüştür; bunun anlamı adı geçenlerin istemlerinin askerî makamlarca yerine getirilmesidir.
- İlgili Makale:
- 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Tam Metin:
Ceza Muhakemesi Kanunu 119. Madde Arama Kararı Emsal Kararlar
Yargıtay Ceza Genele Kurulu E:2016/235, K:2019/41
- Ceza Muhakemesi Kanunu 119. Madde
- Arama Kararı
Her ne kadar Özel Dairece, suç konusu uyuşturucu maddenin “bina” içerisinde ele geçirildiği, bu yerde CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde “adli arama kararı” ya da “yazılı arama emri” alınmadan arama yapılmasının hukuka aykırı olduğu, suçun maddi konusu ve delilini oluşturan uyuşturucu maddenin hükme esas alınamayacağı belirtilerek, sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiş ise de; gerek ihbar, gerekse olay tutanağı içeriği ile tanıklar…..ve ….. ile sanık …’in beyanlarından anlaşılacağı üzere, suç konusu eroinin ele geçirildiği yerin; pencereleri ile kapıları bulunmayan ve yarı yıkık vaziyette olduğu, kişilerin devamlı veya geçici olarak yerleşmek ve barınmak amacıyla oturmalarına elverişli yerlerden olmadığı gibi özel ve aile yaşamının geliştiği maddi olarak belirlenmiş yerler kapsamında nitelendirilemeyeceği, suç konusu eroinin ele geçirildiği yerin gerek tanıklar gerekse sanık … ile yeterli ve devam eden bir bağının olmadığı, dış dünyadan ayrı tutulduğunu açıkça gösterir bir irade ve tespit bulunmadığının anlaşılması karşısında; söz konusu yapının “Bırakılmış, terk edilmiş, kullanılmayan” anlamında metruk bir bina olması nedeniyle “adli arama kararı” ya da “yazılı arama emri” ile arama yapılabilecek konut vasfında bir yer sayılamayacağı, dolayısıyla bu gibi yerlerde kolluk görevlilerince gerçekleştirilen kontrollerin CMK’nın 116 ve devamı maddelerinde düzenlenen teknik anlamda bir arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, bu nedenlerle Anayasanın 20 ve 21. maddeleri altında güvence altına alınan “Özel hayatın gizliliği” ve “Konut dokunulmazlığı”na ilişkin temel hak ve özgürlükler ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Özel hayatın ve aile hayatının korunması” başlıklı 8. maddesinin ihlalinin de söz konusu olmayacağı, öte yandan metruk bina vasfında olan söz konusu yapının, PVSK’nın 9. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi anlamında “umumi veya umuma açık yer” kapsamında olduğu, suç işlenmesinin veya tehlikenin önlemesi amacıyla bu yerde önleme araması kararı uyarınca arama yapılabileceği de gözetildiğinde, suç konusu eroinin ele geçirilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığının ve elde edilen delillerin hükme esas alınabileceğinin kabulü gerekmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E:2016/75, K:2019/18
- Ceza Muhakemesi Kanunu 119. Madde
- Arama Kararı
Con-Teks İç ve Dış Ticaret A.Ş. vekilinin 22.04.2009 tarihli şikâyet dilekçesinde, sanık …’a ait iş yerinde Converse marka ve logolu ayakkabıların satışa hazır vaziyette ve raflarda dizili hâlde bulunduğunu, hemen arama kararı verilmezse sanıkların suça konu eşyayı kaçırma ihtimali olduğunu belirterek İzmir Cumhuriyet Başsavcılığından arama yapılmasını talep ettiği, Cumhuriyet savcısı tarafından şikâyet dilekçesi ve ekleriyle ilgili gecikmesinde sakınca bulunup bulunmadığına ilişkin değerlendirme yapılarak talep doğrultusunda suça konu eşyanın kaçırılma ihtimalini ortadan kaldırmak için aynı gün öğle tatilinde yazılı arama emri verildiği, kolluğa hitaben düzenlenmiş müzekkere, yazılı arama emri, şikâyet dilekçesi ve eklerinin şikâyetçi vekili tarafından aynı gün saat:12.58’de teslim alınarak yazılı arama emrinin gereğinin ifası için Emniyet Güvenlik Şube Müdürlüğüne verildiği, 22.04.2009 tarihli arama tutanağına göre aramaya saat 16:30’da başlanıp, 17.30’da arama işlemine son verildiği, arama işlemi devam ederken …. vekilinin fax yoluyla saat 16.53’de Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği şikâyet dilekçesinde de önlem alınmadığı takdirde taklit ürünlerin satış ve pazarlamasının devam edeceği belirtilerek arama kararı verilmesinin talep edildiği, sanık …’a ait ve diğer sanık …’ın işçi olarak çalıştığı iş yerinde yapılan arama sonucunda Converse marka 75 çift ayakkabı ve 45 adet ayakkabı kutusu ile 130 çift Nike, 77 çift Adidas, 22 çift Lacoste ve 13 çift D&G taklit markalı ayakkabıların raflarda dizili ve satışa hazır vaziyette ele geçirildiği olayda;
CMK’nın 119. maddesi ve Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 7. maddesine göre arama emrinde açıkça gösterilmesi gereken aramanın nedenini oluşturan fiil, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, aranılacak eşyanın elde edilmesi hâlinde el konulup konulmayacağı hususlarının 22.04.2009 tarihli yazılı arama emrinde mevcut olması, ayrıca aramanın derhâl yapılması gerektiği ifade edilerek gecikmesinde sakınca bulunan hâlin varlığına işaret edilmesi, şikâyet dilekçesi ve ekli belgelerde anlatılan olay kapsamı itibarıyla hemen karar verilmezse satışa sunulmuş suç eşyasını kaçırma ve satma ihtimalinin mevcut olmasının makul şüphenin ve gecikmesinde sakınca bulunan hâlin varlığını göstermesi, gecikmesinde sakınca bulunan hâlin var olduğu ibaresinin Kanun ve Yönetmelik hükümleri uyarınca yazılı arama emrinde gösterilmesinin zorunlu olmaması, Cumhuriyet savcısının yazılı arama emri verme yetkisinin bu hâlin varlığından kaynaklanması, somut olayda şikâyet dilekçesi, bu dilekçede yer alan beyan ve talepler de değerlendirilerek gecikmesinde sakınca bulunan hâlin varlığının kabulü ile “derhâl” ibaresi de kullanılmak suretiyle yazılı arama verilmiş olması, arama işleminin derhâl yapılmaması durumunda suça konu ayakkabıların sanıklar tarafından satılabileceği, kaçırılabileceği, gizlenebileceği veya yok edilebileceği ihtimali karşısında Cumhuriyet savcısının verdiği yazılı arama emrinin görünüşte haklılık ve ölçülülük ilkelerine de uygun olduğu gözetildiğinde, sanıklara atılı marka hakkına tecavüz suçuna ilişkin olarak yapılan arama işleminin hukuka uygun olduğu kabul edilmelidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E:2013/9-841, K:2014/513
- Ceza Muhakemesi Kanunu 119. Madde
- Arama Kararı
Genç Sulh Ceza Mahkemesinin 14.04.2008 gün ve 2008/138 sayılı önleme araması kararına istinaden jandarma görevlilerince 22.04.2008 günü, saat 18.00 sıralarında sanığın sevk ve idaresinde bulunan pikap olarak tabir edilen aracın durdurulduğu, yapılan ilk aramada aracın kasasında jeneratör ve bir adet dürbünün bulunması üzerine karakol komutanının talimatıyla 150 metre kadar ileride bulunan karakol bahçesine çekildiği, burada yapılan ikinci aramada ilk aramada bulunan jeneratör ve dürbün dışında suç unsuru olabilecek herhangi bir eşyanın bulunmadığı, aracın durdurulmasından yaklaşık 2-3 saat sonra, sanığın helikopter pistinde bekletildiği ve araçta bulunan diğer şahısların da karakol binasında bulunduğu sırada yapılan üçüncü aramada suça konu patlayıcı madde düzeneğinin bulunduğu olayda; yapılan ilk aramadan sonra araçta dürbün ve jeneratörün bulunması ve sanığın ağabeyinin silahlı terör örgütü üyesi olduğu bilgisinin edinilmesi üzerine sanıkla ilgili suç şüphesi ve emarelerinin ortaya çıkması nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 2/e, 161 ve 2559 sayılı PVSK’nın Ek 6. maddeleri uyarınca derhal Cumhuriyet savcısına olayı haber verip Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda soruşturma işlemlerine başlanılması gerekirken usulüne uygun adli arama emri veya kararı alınmadan mevcut önleme araması kararına istinaden ikinci ve üçüncü aramanın yapılması, üçüncü aramanın sanığın aracın yanında bulunmadığı sırada gerçekleştirilmesi ve önleme aramasına istinaden yapılan aramanın en kısa sürede gerçekleştirilmesi gerekirken sanığın 2-3 saat bekletilmesi açıkça hukuka aykırı olup bu arama sonucunda elde edilen delillerin hükme esas alınması da mümkün değildir. Bu itibarla; sanık hakkında hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen arama işleminde elde edilen maddi delil ile buna ilişkin düzenlenen tutanağın, yerel mahkemece hükme esas alınmaması isabetlidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E:2013/9-610, K:2014/512
- Ceza Muhakemesi Kanunu 119. Madde
- Arama Kararı
Arama kararı veya emrinin belli bazı bilgileri içermesi zorunludur. (CMK m.119/2) Arama karar veya emrinde; aramanın nedenini oluşturan fiil, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, açıkça gösterilmelidir. Arama kolluk tarafından icra edilmekle birlikte hakim veya Cumhuriyet savcısı her zaman aramaya katılıp nezaret edebilir. Hakim veya Cumhuriyet savcısının katılımıyla yapılan aramalarda herhangi bir işlem tanığının bulundurulmasına gerek yoktur. Kolluk tarafından, hakim veya Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde yapılan aramalarda ise o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişinin hazır bulundurulması gerekmektedir. Askerî mahallerde yapılacak yapılacak aramalarda Cumhuriyet savcısının katılımı zorunlu olup ayrıca arama genel kolluk tarafından değil askerî makamlar tarafından yerine getirilecektir.
İlçe Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Grup Amirliğince yapılan istihbari çalışmalarda 03.07.2009 günü saat 11.30 sıralarında İstanbul’a gidecek olan 34 ET … plaka sayılı yolcu otobüsünde sahte para, mülteci ve kaçak eşya bulunduğu bilgisinin elde edildiği, durum Cumhuriyet savcısına haber verilmeden … istikameti çıkışı olan 86 noktası olarak adlandırılan yerde otobüsün beklenilmeye başlanıldığı, 34 ET …. plakalı bir turizm firmasına ait otobüsün geldiğinin görülmesi üzerine otobüsün durdurulduğu, ihbarda belirtilen suçların delillerinin el edilmesi amacıyla Sulh Ceza Mahkemesince olaydan 8 gün önce verilmiş 25.06.2009 gün ve Değişik İş Sayılı Önleme Araması kararına istinaden otobüsün arandığı, otobüsün yedek sürücüsünün dinlenme yeri olan arka kapısının yanında yolcuların bulunduğu yerden bağımsız olan alt kısımda bulunan istirahat yerinde göçmen bir kişinin ve ön tamponunun arkasında bulunan yedek tekerlek konulan kapalı bölmenin içeresinde ise çeşitli gümrük kaçağı eşyaların ele geçirildiği, hakim, Cumhuriyet savcısı veya kolluk amiri tarafından verilmiş bir adli arama kararının bulunmadığı olayda;
5271 sayılı CMK’nın 2/e, 161 ve 2559 sayıl PVSK’nın Ek 6. maddeleri uyarınca bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenen kolluğunun derhal Cumhuriyet savcısına olayı haber verip emri doğrultusunda soruşturma işlemlerine başlaması gerekmekte iken usulüne uygun adli arama emri veya kararı almadan delil elde etmek amacıyla olaydan 8 gün önce verilmiş mevcut önleme araması kararı uyarınca yaptığı arama işlemi usulüne uygun verilmiş bir arama kararı bulunmadığından açıkça hukuka aykırı olup bu arama sonucunda elde edilen delillerin hükme esas alınması da mümkün değildir. Bu itibarla; hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen arama işleminde elde edilen delilin ve buna ilişkin düzenlenen tutanağın, yerel mahkemece hükme esas alınmasında ve Özel Dairece hükmün onanmasında isabet bulunmamaktadır.
Yapılan arama işleminin hukuka aykırı olduğu kabul edildikten sonra, hukuka aykırı aramada elde edilen maddi delil dışındaki diğer delillerin somut olayda mahkûmiyet için yeterli olup olmadığına gelince; Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte hukuka uygun olarak elde edilmiş delillerle ispat edilebilmesidir. Bu itibarla, hukuka uygun olmayan arama işlemi sonucunda ele geçen delillerin hükme esas alınamayacağının belirlendiği olayda; sanığın tüm aşamalarda suçlamayı kabul etmediği de gözetildiğinde, dosyadaki hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin değerlendirme dışı tutulması halinde, sanığın cezalandırılmasına yeterli delil bulunmamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E:2016/20-761, K:2018/305
- Ceza Muhakemesi Kanunu 119. Madde
- Arama Kararı
Araştırma, yakalama, üst arama geçici muhafaza altına alma tutanağına göre; suç Araştırma ve Soruşturma Bürosu görevlilerince 18.05.2015 tarihinde saat 12.15 sıralarında Karapürçek Caddesi üzerinde gerçekleştirilen devriye görevi esnasında; uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan daha önceden hakkında işlem yapılması nedeniyle tanınan sanık …’ın, 1690. Sokakta bekleyen 06 …. plakalı, beyaz renkli Renault Clio marka bir aracın ön yolcu koltuğuna bindiğinin ve söz konusu aracın cadde üzerinden dönüş yapıp 1655. Sokağa girdiğinin anlaşılması üzerine, görevlilerce söz konusu sokağa gidilip park hâlindeki araca yaklaşıldığında, sürücü koltuğunda oturan tanık Anıl Gurur’un elinde 20 TL bulunduğunun, sağ ön yolcu koltuğunda oturan sanığın ise tedirgin davranışlar sergilediğinin görüldüğü, ardından görevlilerce sanık ile tanığın araçtan indirildiği, aracın içine bakıldığında sürücü koltuğu ile sağ ön koltuk arasında görünür şekilde, beyaz renkli, içerisinde eroin olduğu değerlendirilen bir paket bulunduğunun tespit edildiği, görevlilerce tanığa sorulduğunda; uyuşturucu maddenin sanık tarafından getirildiğini söylediği, yapılan üst yoklamalarında herhangi bir suç unsuruna rastlanılmayan tanık ile sanığa, 20 TL ile suç konusu uyuşturucu maddeye el konulmasında sakınca bulunup bulunmadığı sorulduğunda; “yoktur” şeklinde cevap vermeleri üzerine, 20 TL ile bir paket uyuşturucu maddenin görevlilerce muhafaza altına alındığı ve konu hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verildiği, Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığınca düzenlenen 06.08.2015 tarihli uzmanlık raporuna göre; ele geçirilen toplam net 0.064 gram ağırlığındaki maddenin eroin, 6-MAM ve morfin içerdiği, Tanık Anıl hakkında soruşturma evresinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ayırma kararı verildiği, anlaşılmaktadır. Tanık Anıl Gurur kollukta; uyuşturucu madde kullandığını, kendisine daha önceden de esrar satan sanığı tanıdığını, uyuşturucu madde satın almak için sanık ile buluştuğunu, aracına binen sanığa cebinden çıkardığı 20 TL’yi vereceği sırada polislerin geldiğini, görevlileri gören sanığın elindeki uyuşturucu paketlerinden bir tanesini camdan dışarıya, diğerini ise aracın içine attığını, sanığın aracın içine attığı paketin polislerce ele geçirildiğini, Mahkemede ise farklı olarak; emniyetteki beyanlarını kabul etmediğini, sanığı daha önce birlikte eroin kullandıkları için tanıdığını, olay günü tesadüfen karşılaştığı sanığı eroin bulabileceği düşüncesiyle arabasına aldığını, hatırladığı kadarıyla iki paket eroin bulunduğunu, uyuşturucu madde satın almak için sanığa para uzatmadığını, sanıktan uyuşturucu madde satın almadığını, ifade etmiştir.
Sanık; uyuşturucu madde kullandığını, tanığı daha önce birlikte uyuşturucu madde kullandıkları için tanıdığını, olay günü açık kimlik bilgilerini bilmediği bir bayandan üç paket eroin satın aldığını, bunlardan iki tanesini metruk bir binada içip evine gittiğini, bir süre sonra kullanmadığı paket hâlindeki eroini yanına alıp dışarı çıktığında aracı ile dolaşmakta olan tanığı gördüğünü, tanığın da kendisini görüp yanında durması üzerine aracına bindiğini, tanık ile sohbet ettikleri sırada üzerindeki eroini birlikte kullanmaya karar verdiklerini, bunun için uygun bir yer aradıkları esnada polislerin aracı durdurduklarını, görevlilerce yapılan kontrolde vites kolunun yanında bulunan eroinin ele geçirildiğini, tanığa uyuşturucu madde satmadığını savunmuştur.
Suç Araştırma ve Soruşturma Bürosu görevlilerince 18.05.2015 tarihinde saat 12.15 sıralarında Karapürçek Caddesi üzerinde gerçekleştirilen devriye görevi esnasında; daha önceden hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan işlem yapılması nedeniyle tanınan sanığın, 1690. Sokakta bekleyen 06 …. plakalı, beyaz renkli Renault Clio marka bir aracın ön yolcu koltuğuna bindiğinin ve söz konusu aracın cadde üzerinden dönüş yaparak 1655. Sokağa girdiğinin anlaşılması üzerine, görevlilerce söz konusu sokağa gidilip park hâlindeki araca yaklaşıldığında, sürücü koltuğunda oturan tanığın elinde 20 TL bulunduğunun, sağ ön yolcu koltuğunda oturan sanığın ise tedirgin davranışlar sergilediğinin görüldüğü, ardından sanık ile tanığın araçtan indirildiği, görevlilerce aracın içine bakıldığında sürücü koltuğu ile sağ ön koltuk arasında açıkta ve görünür şekilde bir paket eroinin ele geçirildiği olayda; 2559 sayılı PVSK’nın Ek 4. maddesi uyarınca, bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın suça el koymak ve delilleri tespit edip, muhafaza altına almak ile görevli ve yetkili olan görevlilerin, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan edindikleri izlenime göre, daha önceden hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan işlem yapıldığı için tanınan sanığın davranışları, cadde üzerinde beklemekte olan tanığın yönetimindeki araca binmesi ve söz konusu aracın da hareket edip yakındaki bir sokağa girmesinden dolayı işlenmekte olan bir suçun varlığından şüphelendikleri, görevlilerce söz konusu sokağa gidilip park hâlindeki araca yaklaşıldığında sürücü koltuğunda oturan tanığın elinde 20 TL olduğunun, sanığın da tedirgin davranışlar sergilediğinin görülmesinin işlenmekte olan bir suçun varlığına ilişkin şüpheyi daha da arttığı, bu makul sebep nedeniyle görevlilerce sanık ile tanığın araçtan inmelerinin istendiği, sanık ile tanığın üzerinde ve söz konusu araçta silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşya bulunabileceği hususunda yeterli şüphenin oluşması nedeniyle PVSK’nın 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünen kısımları kontrol edildiğinde, sürücü koltuğu ile sağ ön koltuk arasında açıkta ve görünür şekilde bulunan suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, sanığın temadi eden satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlediği şüphesiyle yakalandığı, bu durumda CMK’nın 2. maddesinin (j) bendi ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 4. maddesinde tanımı yapılan “suçüstü” hâlinin mevcut olduğu, görevi suçun işlenmesini önlemek ve kamu düzeni ile güvenliğini sağlamak olan kolluğun olay yerinde gerçekleştirdiği devriye görevi sırasında, sanık ve işlenen suçla ilgili önceden alınmış bir ihbar ya da istihbari bilgi olmaksızın, ilk defa işlenmekte olan bir suçla, diğer bir anlatımla “suçüstü” hâli ile karşılaşması nedeniyle, CMK’nın 90/4. maddesi ile PVSK’nın 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhâl gerekli tedbirleri alıp uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladığı tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdiği, müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin başladığı, yine PVSK’nın Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin (f) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü hâlinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır.