0 (312) 911 9553
·
info@kadimhukuk.com.tr
·
Pzt-Cuma 09:00-18:00
Danışmanlık

İdari Yargıda Dava Türleri

11idari yargida dava turleri nelerdir

İdari yargıda dava türleri üçe ayrılır. Bunlar, iptal davası, tam yargı davası ve idari sözleşmelerden doğan davalardır. İYUK m. 2 gereğince, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından iptal davası; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan ihlal edilenler tarafından tam yargı davası; tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin idari sözleşmelerden doğan davalar açılabilir.

İdari yargıda dava türleri şu şekildedir:

  • İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,
  • İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
  • Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.

İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler. Cumhurbaşkanının doğrudan doğruya yaptığı işlemler ise idari yargı denetiminin dışındadır.

İdari dava açmadan önce dava konusu durumun işlemden mi yoksa eylemden kaynaklandığı tespit etmek gereklidir. Zira bu durum süre, usul, harç ve diğer bir çok durumu etkiyecektir. Bu nedenle alanında uzman idare hukuku avukatı ile süreci takip etmeniz faydanıza olacaktır. İdari dava açmadan önce dava konusu durumun işlemden mi yoksa eylemden kaynaklandığını tespit etmek gereklidir. Zira bu durum süre, usul, harç ve diğer birçok durumu etkileyecektir. Bu nedenle alanında uzman idare hukuku avukatı ile süreci takip etmeniz lehinize olacaktır. İdari yargıda yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır. Kanunda belirtilen bazı şartlarda duruşma da yapılabilir. Danıştay ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri resen yaparlar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler.

İptal Davası

Yalnızca idari yargıya özgü bir dava türü olan iptal davası, idari işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve amaç yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalardır. İptal davaları, bir taraftan devletin hukuka uygun davranmasını sağlayarak hukukun üstünlüğünü ve hukuk devleti ilkesini egemen kılarken diğer taraftan idarenin işlemlerinden zarar görenlerin hak ve menfaatlerini korumayı amaçlar.

İptal davası neticesinde dava edilen işlem hukuka aykırı görülürse iptal edilir ve iptal edilen idari işlem tesis edildiği andan itibaren geçersiz hale gelir; yani idari işlem en baştan itibaren hükümsüz olur. Eğer iptal davası neticesinde idari işlemin hukuka aykırı olmadığı tespit edilirse davanın reddine karar verilir.

İptal davaları idarenin işleminden ve sözleşmeden kaynaklanabilir. İYUK 2. maddede belirtildiği üzere idari işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu, maksat ögelerinden birinin hukuka aykırı olması sebebiyle iptal davası açılabileceği gibi kanunun, Cumhurbaşkanı kararnamesinin, yönetmeliğin vb. emredici hükümlere ve mevzuata aykırı olması nedeniyle de ilgili işlem hakkında iptal davası açılabilir.

İptal davası, kesin ve yürütülebilir (icrai nitelik taşıyan) idari işlemlere karşı açılabilir. Kesinlik, işlemin tamamlanmış halde olmasını ifade eder. Yürütülebilirlik ise ilgili işlemin uygulanabilmesi için başka herhangi bir işleme gerek olmadığını ve doğrudan ilgililer üzerinde hukuki sonuç doğurmasını ifade etmektedir. İcrai nitelik taşıyan bir idari işlemin öncesindeki hazırlık aşamaları ile ilgili olarak iptal davası yoluna başvurulamayacaktır. Kural bu olmakla birlikte bazı ön işlemler hukuki sonuç doğurmaktadır ve bu yüzden iptal davasına, istisnai olarak konu olabilmektedirler. Bir idarenin iç düzen olarak nitelendirilen kararları hukuki sonuç doğurmazlar, bu kararlar idarenin iç düzeni ile alakalıdır. Bu sebeple bu tür kararlar iptal davasına konu olmazlar.

Bir işlemin kesinleşmiş olabilmesi için zorunlu itiraz yollarının tüketilmesi gereklidir. Eğer söz konusu işlem için zorunlu itiraz yolları öngörülmüş ve bu itiraz yolları tüketilmemişse iptal davası yoluna başvurulamayacaktır. Ancak bu itiraz yollarının tüketilmesinin ardından bir sonuç alınamamışsa iptal davası açılabilecektir. Bahsedilen itiraz yolları tüketilmeden idari işleme karşı iptal davası yoluna gidilecek olursa idari merci tecavüzü söz konusu olacaktır.

İptal davası, yalnızca bir idari işlemin hukuka aykırılığının iddia edilmesi ile açılabilecektir. Zira idari yargı yerleri, iptal davaları kapsamında yalnızca hukuki bir denetim yapmaktadır. İptal davası, objektif özellik taşıyan davalardır. İptal davasında, dava edilen idare olmayıp, idari işlemlerdir.

İptal davaları düzenleyici işlemler için objektif nitelik taşır. Bunun sonucu olarak iptal davasının sonucundan sadece davayı açan kişi değil; herkes etkilenir.

İptal davalarında davalının gösterilmemiş veya yanlış gösterilmiş olması hali davanın veya dilekçenin reddi sebebini oluşturmaz. Bu durumda mahkeme heyeti toplanarak Hasım(davalı) Düzeltme Kararı alır. Mahkeme söz konusu ara kararıyla dava dilekçesini doğru hasma tevdii eder.

Her idari işlem için ayrı ayrı dava açılır. Ancak İYUK m. 5 uyarınca aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık veya sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilir. Birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için İYUK m. 5/2 uyarınca davacıların hak ve menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması gerekir.

İdareye karşı idari yargıda dava türlerinden biri olan iptal davası açtığınızda Uyap Vatandaş Portal üzerinden takip edebilirsiniz. Uyap Vatandaş Portala bu adresten giriş sağlayabilirsiniz: https://vatandas.uyap.gov.tr/main/vatandas/giris.jsp

  • İptal Davalarında Ehliyet

İptal davalarında genel ehliyetin (ergin olma, kısıtlı olmama, ayırt etme gücü) yanı sıra özel ehliyet aranmaktadır. Buna göre idari işlemlerden dolayı menfaati ihlal edilenler iptal davası açabilir. Söz konusu menfaat kişisel, güncel ve meşru olmalıdır. Üç kriterden biri bile eksik ise dava ehliyet yönünden reddedilir.

Burada esas alınacak ihlal türü, kişisel bir hak ihlali değil; menfaat ihlalidir. Sonuç olarak, bu davanın açılabilmesi için davacının doğrudan işlemin ilgilisi olması gerekmemektedir. İşlemle ilgili olmayıp kişisel menfaat ihlaline maruz kalmış kişiler de bu dava yoluna başvurma imkanına sahiptir. Bu hususta bazen istisnai olarak menfaat ilişkisi geniş tutulabilmektedir. Bunun anlamı; salt vatandaşlık ilişkisinin, kişilere bazı durumlarda dava açma hakkı tanımasıdır. Bu haller Anayasada belirtilmektedir ve bu kapsamda çevre hakkından, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasından ve kıyılardan yararlanma hakkını konu eden işlemlere karşı herkes dava açabilecektir.

Ehliyet, dilekçeler üzerine ilk incelemede değerlendirilen hususlardandır ve ehliyet hususunda Kanuna aykırılık tespit edilirse bu durum davanın reddi sebebidir.

  • İptal Davalarında Görev ve Yetki

İdari yargıda görev, davanın hangi mahkemede açılacağına ilişkindir. İdari yargıda genel görevli mahkeme idare mahkemesidir. Vergi mahkemesi, Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalar vb. özel görevli mahkemelerdir. İdari işlem, eylem veya sözleşme için özel görevli bir mahkeme öngörülmemişse dava doğrudan idare mahkemesinde açılır.

İdari yargıda yetki, coğrafi bir kavramdır ve davanın nerede açılacağına ilişkindir. İdari yargıda genel yetkili mahkeme İYUK m. 32 uyarınca kanunlarda özel yetkili mahkeme gösterilmemiş olması halinde dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yer mahkemesidir. Bunun yanı sıra İYUK m. 33 de kamu görevlileri ile ilgili davalarda, İYUK m. 34-35 de taşınır ve taşınmaz mallarla ilgili davalarda özel yetki kuralları öngörülmüştür.

  • İptal Davalarında Süre

Genel dava açma süresi 60 gündür. Söz konusu süre tebliğ, yayım, ilan, zımni red, ıttila(öğrenme) tarihini izleyen gün başlar. Kanunda özel dava açma süresi (Kamulaştırma işlemine karşı 30 gün, merkezi ve ortak yerleştirme sınavlarına ilişkin davalarda dava açma süresi 10 gün, vergi mahkemelerine 30 gün vb.) öngörülmemişse genel dava açma süresi olan 60 günlük süre uygulanır. İvedi yargılama usulünün uygulandığı davalarda dava açma süresi 30 gündür.

  • Vakıfların/Derneklerin/Sendikaların/Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarının İptal Davası Açabilmesi

Vakıflar, tüzel kişiliğine ilişkin idari işlemlerle ilgili olarak iptal davası yoluna gidebilirler. Aynı zamanda vakıfların senedinde belirtilmiş olan amaç ya da amaçları etkileyen idari işlemler söz konusu olduğunda iptal davası açılabilecektir. Vakıfların menfaati de ihlal edilebilmektedir.

Dernekler de vakıflar gibi tüzel kişiliğine yönelik idari işlemlere karşı iptal davası açabilirler. Ayrıca dernekler, tüzüklerinde yer alan faaliyet konularını etkileyen işlemlere karşı iptal davası açabilirler. Zira bu faaliyet ve amaçlara yönelik yapılan işlemler derneklerin menfaatini zedelemek anlamına gelecektir.
Dernek, tüzüklerinde üyelerin hak ve çıkarlarını korumak gibi amaçlara yer vermiş olabilir, üyelerinin hakkını korumak için iptal davası yoluna gidebilecektir. Bu gibi durumlarda Danıştay’ın da paralel görüşüne göre dernek üyeleri arasında menfaat çatışması olmamak kaydıyla dernekler üyelerinin belli bir kısmı için de dava açabilir.

Sendikalar açısından ise, işçi veya kamu görevlilerinin sendikaları arasında bir ayrım yapılmayacaktır. Bu sendikalar kendi tüzel kişiliklerine yönelik idari işlemlere karşı iptal davası açabilecektir. Aynı zamanda üyelerinin çıkarlarını etkileyen idari işlemlere karşı da dava açabilirler. Derneklerde olduğu gibi üyeleri arasında menfaat çatışması yaratmaması şartı ile sendikalarda üyelerinin belli bir kısmının hak ve çıkarlarına yönelen düzenleyici idari işlemlere karşı iptal davası yoluna gidebilirler. Danıştay kararları doğrultusunda sendikaların davacı sıfatı ile idarenin düzenleyici işlemlerine karşı üyeleri lehine dava açabilecekleri öngörülmüştür. Ancak bu konuda istisna denilebilecek durumlar söz konusudur. Buna göre; işçi sendikaları işçilerin çalışma hayatını ilgilendiren bireysel düzenlemelere karşı, kamu görevlileri sendikaları ise kamu görevlilerinin atanması, emekliye ayrılması gibi bazı bireysel hak ve yükümlülükleri ilgilendiren konularda ki işlemlere karşı üyelerinin yazılı başvurusu üzerine ve ancak üyelerini temsilen iptal davası açabileceklerdir. Sendikalar, üyelerinin bireysel işlemlerine karşı davacı sıfatıyla dava açamaz. Ancak üye yazılı yetki vererek, sendikaya üyelerini temsilen idarenin bireysel işlemlerine karşı dava açabilme imkanı tanınmıştır.

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına Anayasanın 135. maddesinde yer verilmiştir. Bu meslek kuruluşlarına mimar ve mühendis odaları ve üst kuruluş olarak Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, barolar ve üst kuruluş olarak Türkiye Barolar Birliği örnek verilebilir. Bu kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları Anayasada öngörülmüş görevleri nedeniyle, tüzel kişiliklerine yönelik idari işlemlere karşı iptal davası yoluna başvurabilir. Tüzük ve yönetmelikleri gereği meslek veya meslek mensuplarının haklarını, çıkarlarını ilgilendiren işlemlere karşı da iptal davası açabileceklerdir.

  • Yürütmenin Durdurulması

İdari işlemler, iptal edilinceye kadar uygulanmaya devam eder. Bir idari işlem hakkında iptal davası açılmış olsa bile idari işlemin icrailiği söz konusu olduğundan uygulanması durmaz ve ertelenmez. İptal davası yoluna başvurulması, söz konusu işlemin yürütmesinin durmasını sağlamaz. Yürütmenin durdurulması, iptali istenen idari işlemin icrai niteliğinin askıya alınmasını sağlayan ayrıksı bir durum ve geçici bir süreçtir. Geçici olmasının nedeni, en geç dava sonuna kadar askı halinin devam edebilecek olmasıdır.

İYUK m. 27 gereği, Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir. Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkansız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur. Sadece ilgili kanun hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı verilemez.

Yürütmenin durdurulması kararı verilmesi halinde, idarenin yapması gereken; kararla birlikte kendiliğinden uygulama gücü duran işlemi uygulamamak ve bu karar yeni bir mahkeme kararı ile ortadan kaldırılıncaya dek işlemden önceki durumun korunmasıdır. İdare, verilen karara ilişkin işlemi gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür. İdare, yapmakla yükümlü bulunduğu işlem veya eylemleri, her koşulda kararın kendisine tebliğinden itibaren otuz günlük sınırı aşmadan ve geciktirmeksizin yerine getirmelidir. Dava edilen işlem, idare tarafından henüz uygulamaya konulmadıysa, yürütmenin durdurulması kararı ile birlikte idare, bu işlemi uygulanmaktan kaçınacaktır. Yürütmenin durdurulması kararı, idare tarafından uygulandıktan sonra, söz konusu işleme ilişkin davanın esastan reddedilmesi halinde, yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

Tam Yargı Davası

Tam yargı davası idarenin işleminden, eyleminden, sözleşmesinden kaynaklanabilir. Özel hukuktaki maddi-manevi tazminat davalarının idare hukukundaki karşılığı tam yargı davalarıdır. Maddi zarar kalemleri dava dilekçesinde tek tek ortaya konmalıdır. Manevi zarar ise kişinin duyduğu elem ve ızdıraptan dolayı uğradığı zarar olup, manevi tazminatın miktarı zenginleşme aracı olarak kullanılmasını önleyecek şekilde hakimin takdirindedir.

Tam yargı davası, iptal davasına nazaran daha sübjektiftir. Bunun sonucu olarak tam yargı davasının sonucundan herkes değil; yalnızca davayı açan taraf etkilenir. Tam yargı davaları sorumluluk davalarıdır. İdarenin denetim ve sorumluluk yükümlülüğünü birçok alanda görmek mümkündür.

  • Tam Yargı Davası Nedir?

İdari dava türlerinden ikincisi tam yargı bir başka ifadeyle tazminat davalarıdır. Tam yargı davaları, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.maddesinin 1. fıkra (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.

Tam yargı davaları ile yönetilenler, idare hukuku kuralları çerçeve sinde ihlal edilen haklarının yerine getirilmesini ya da uğradıkları zararın tazminini isterler. Bu dava ile idarenin çeşitli faaliyetleri yüzünden bozulan mali dengenin düzeltilmesi amaçlanır.

2577 sayılı Kanunun 2/1-b maddesindeki tanım çerçevesinde tam yargı davası açılabilmesi için;

  • Bir idari işlem veya eylemin bulunması
  • Bu işlem ve eylemden dolayı kişisel hakların doğrudan muhtel olması gerekmektedir.
  • Tam Yargı Davalarında Ehliyet

İptal davalarında olduğu gibi tam yargı davalarında da genel ehliyetin yanı sıra özel ehliyet aranmaktadır. İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan ihlal edilenler tarafından tam yargı davası açılabilir. Başka bir deyişle, iptal davasının açılabilmesi için menfaat ihlali yeterli iken tam yargı davalarında kişisel bir hakkın ihlali mevcut olmalıdır.

  • Tam Yargı Davalarında Görev ve Yetki

Tam yargı davalarında özel görevli bir mahkeme yoksa genel görevli olan idare mahkemesi görevlidir.

İYUK m. 36 uyarınca idari sözleşmelerden doğanlar dışında kalan tam yargı davalarında yetkili mahkeme, sırasıyla: a) Zararı doğuran idari uyuşmazlığı çözümlemeye yetkili, b) Zarar, bayındırlık ve ulaştırma gibi bir hizmetten veya idarenin herhangi bir eyleminden doğmuş ise, hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer, c) Diğer hallerde davacının ikametgahının bulunduğu yer idare mahkemesidir.

  • İdari İşlemden Kaynaklı Tam Yargı Davası

İYUK m. 12 gereğince ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem için üç ihtimal öngörmektedir. İlk olarak davacı ilgili işleme karşı iptal ve tam yargı davalarını aynı anda birlikte açabilir. İkinci olarak sadece tam yargı davası açabilir. Son olarak da iptal davasını önce açıp davanın sonucuna göre tam yargı davası açabilir.

İYUK m. 12 gereğince ortada zaten bir idari işlem olduğu için idareye başvuru zorunlu değildir.

  • İdari Eylemden Kaynaklı Tam Yargı Davası

İYUK m. 13 gereğince idari eylemden hakları ihlal edilenler tam yargı davası açmadan önce, söz konusu eylemi yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu başvuru Ön Karar Başvurusudur ve zorunludur. Zorunlu başvuru yapılmadan dava açılırsa, idari merci tecavüzü sebebiyle dava reddedilir. İlgililerin bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında 60 gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde tam yargı davası açılabilir.

  • Tam Yargı Davalarında Islah

Islah, davayı yenilemek demektir. Tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye karar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere arttırılabilir. Islah ilk derece mahkemesi aşamasında mümkündür. Islah miktarla sınırlı olduğu için kısmi dava açılır. Islah kurumunu işletebilmek için dava talep sonucuna “fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla” ibaresinin düşülmesi gerekir.

  • Tam Yargı Davalarında İdarenin Sorumluluğu

İdare hukukunda idarenin kusur ve kusursuz olmak üzere iki tür sorumluluğu vardır. İdarenin sorumlu olacağına ilişkin hiçbir düzenleme bulunmasa dahi hukuk devleti gereği idare, işlem ve eylemlerinden sorumlu olmalıdır.

Anayasa m. 125’de “İdare kendi işlem ve eylemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür” denilerek idarenin kendi kusurundan ve kusuru olmasa dahi oluşan zararlardan sorumlu olacağı öngörülmüştür.

İdarenin kusur sorumluluğunda yer alan hizmet kusuru, objektif nitelikte bir kusurdur yani zararı veren kamu görevlisine bakılmaz. İdare bir hizmetinin kötü işlemesi, geç işlemesi ve hiç işlememesinden sorumludur. İdarenin kusur sorumluluğunda yer alan kişisel kusur, kamu görevlisinin kasıtlı bir davranışı, kişisel garezi vb. halleridir. Bu durumda ilgili kamu görevlisine kişisel kusuru sebebiyle maddi manevi tazminat davası açılabilir.

İdarenin kusursuz sorumluluğu devlet üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirse dahi ortaya çıkan zarardan sorumlu olması halidir. Sosyal devlet gereği olarak idarenin kusuru olmasa da tanzimle yükümlüdür. Terör olayları bunun en net örneğidir.

İdarenin kusursuz sorumluluğunda yer alan tehlike sorumluluğu, tehlikeli faaliyeti (cephaneliğe yıldırım düşmesi sonucu askerlerin ölmesi), mesleki riski (düşen uçağın pilotunun ölmesi) ve sosyal riski (terör olayları sonucu insanların ölmesi) kapsamaktadır. İdarenin kusursuz sorumluluğunun kapsamında yer alan fedakarlığın denkleştirilmesinde ise idarenin yapması gereken bir eylem sonucu bazı kişilerin zarar görmesi kaçınılmaz ise söz konusu zarar idare tarafından karşılanır. Örneğin devletin yol, köprü, baraj vb. yapması nedeniyle çiftçinin tarlasının sular altında kalması.

İdari Sözleşmelerden Doğan Davalar

Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalardır.

Bir sözleşmenin “idari sözleşme” sayılabilmesi için, sözleşmenin taraflarından birinin kamu idaresi, kurumu ya da kuruluşu olması; sözleşmenin kamu hizmetinin yürütülmesi ile ilgili bulunması ve yönetime özel hukuk yetkilerini aşan yetkiler tanınması gereklidir.

İdari sözleşmenin kurucu unsuru bulunan “Kamu hizmeti” kavramının belirsizliği konusunda görüş birliği vardır. Anayasa Mahkemesinin 8.6.1994 tarih ve E:1994/71, K:1995/23 sayılı kararında kamu hizmeti, “devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimleri altında, genel ve ortak gereksinimleri karşılamak, kamu yararı ya da çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinliklerdir.” şeklinde tanımlanmıştır.

[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]

İdari yargıda dava türleri hakkında danışmanlık almak veya avukatlık hizmeti almak için Kadim Hukuk ve Danışmanlık ile irtibata geçebilirsiniz.

İdari Dava Nedir?

İdari dava; kamu idaresi tarafından tesis edilen işlere karşı dava açılması demektir. Bu şekilde açılan davalarda idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğu denetlenir, yerindeliği denetlenmez. İdari davalar idare mahkemesinde, vergi mahkemesinde veya Danıştay’da açılır. İdari davalar; yetki, şekil, konu, sebep ve amaç unsurları üzerinden denetlenir.

İdari Davalar Nelerdir?

İdari davalar 3 çeşittir;

  • İptal davası
  • Tam yargı davası
  • Sözleşmeden kaynaklı idari davalardır.

] }


Avatar

1990 yılında Kırıkkale’de doğan Umur Yıldırım, orta öğrenimini Bursa Polis Koleji’nde tamamladıktan sonra yüksek öğrenimine Ankara Polis Akademisi’nde başlamış ve 2011 yılında ayrılmıştır. Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başlayarak başarı burs ile üç yılda dönem ikincisi olarak mezun olmuştur. Halen tam burslu olarak Çankaya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü-Kamu Hukuku Bölümünde yüksek lisansına devam etmekte olan Umur Yıldırım, Kadim Hukuk ve Danışmanlık Bürosu’nun kurucusudur.