Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu; kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasa’ya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetlemeye yetkilidir. Söz konusu normların denetiminde iki tür başvuru yolu vardır. Bunlardan biri diğer adı somut norm denetimi olan itiraz yolu, diğeri ise diğer adı soyut norm denetimi olan iptal davasıdır. İptal davası, Anayasada belirtilmiş bazı organların bir kanun aleyhine doğrudan doğruya Anayasa Mahkemesi iptal davası ile gerçekleştirilecek bir norm denetimidir. Bu noktada, Anayasa Mahkemesi iptal davasının konusu söz konusu normun uygulandığı somut bir olay veya dava değildir bundan dolayı da iptal davasına soyut norm denetimi de denmektedir.
Söz konusu normların Anayasa’ya aykırılık iddiasının, herhangi bir dava ya da somut olayla ilgisi yoktur. Bu noktada; olağanüstü hallerde ve savaş hallerinde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesine dava açılamayacağı ve ayrıca usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar hakkında da Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı unutulmamalıdır. Burada iptal davasının niteliği, kamusal bir niteliktir. İptal davası kişilerin menfaatine ilişkin olmayıp anayasayla aykırı düşen normların iptal edilebilir olmasını ve bu bağlamda anayasal üstünlüğün gerçekleşmesini sağlayan bir özelliğe sahiptir. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak bu makalemizde anayasa mahkemesinde iptal davasını yani bir diğer ismi ile soyut norm denetimini ele alacağız.
Anayasa Mahkemesinde İptal Davası Açılması
İptal davası açma yetkisi herkese verilmemiştir, bu yetki sadece Anayasa’nın 150.maddesinde belirtilen sınırlı sayıda organ tarafından kullanılabilir. Söz konusu organlar dışında kimse kanunların anayasa aykırılığını öne sürerek iptal davası açamaz. Anayasa’nın 150. Maddesine göre iptal davası açabilme yetkisi;
- Cumhurbaşkanına,
- Türkiye Büyük Millet Meclisinde en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubuna
- Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelere aittir.
Cumhurbaşkanı iptal davası açma yetkisini tek başına kullanabilir ve bu yetkisi karşı imza kuralına tabi değildir.
İptal davası açabilme yetkisi medeni hukukumuzdaki dava ehliyetine benzemekle birlikte özel bir nitelik taşımaktadır. Buradaki iptal davasını açabilme yetkisi herkese tanınmamıştır. Şöyle ki, bu dava hakkının herkese tanındığı durumda anayasa mahkemesinin iş yükü artacak bir yerden sonra iş yapamaz hale gelecektir. Bunun yanında kişilerin yürürlükteki kanunları inceleyip anayasaya aykırılık bularak dava açma ihtimali çok düşüktür. Zaten kişilerin kanunları anayasaya uygunluk itirazı ile denetlettirmeleri hukukumuzda mümkündür.
Cumhurbaşkanı’nın İptal Davası Açma Yetkisi
Kanunumuzun 104. 148 ve 140. Maddelerinde Cumhurbaşkanı’na iptal davası açabilme yetkisi tanınmıştır.
- Anayasa 104. Madde: “Kanunların, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün tümünün veya belirli hükümlerinin Anayasaya şekil veya esas bakımından aykırı oldukları gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinde iptal davası açar.”
- Anayasa 148. Madde: “Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def’i yoluyla da ileri sürülemez.”
- Anayasa 150. Madde: ”Kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açabilme hakkı, Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisinde en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubuna ve üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelere aittir.”
Cumhurbaşkanı iptal davası açma yetkisini tek başına kullanabilir ve bu yetkisi karşı imza kuralına tabi değildir. Cumhurbaşkanı’na Anayasa mahkemesinde iptal davası açabilme yetkisi verilmesinin sebebi Cumhurbaşkanlığının “tarafsız” olma özelliğinden kaynaklanmaktadır. Bu yetki cumhurbaşkanına bir yükümlülük getirmemektedir. Anayasa’nın 104. Maddesinden anlaşılacağı gibi Cumhurbaşkanı anayasanın uygulanmasını gözetmekle görevlendirilmiştir.
Siyasi partilerin İptal davası Açma Yetkisi
2949. Sayılı Kanunun 26.maddesi gereği Türkiye Büyük Millet Meclisinde en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubunun iptal davası açabilmesi için üye tamsayısının salt çoğunluğu ile karar almaları gerekir. Meclis grubunda üye tamsayısının salt çoğunluğuyla karar alındıktan sonra, dava grup başkanları veya başkan vekilleri tarafından açılır. Anayasa Mahkemesi grup kararında kanunun iptali istenilecek maddelerinin de belirtilmesini istemektedir. Ek olarak, Anayasa Mahkemesinin, iptal davası açılabilmesi için grup kararının söz konusu kanunun yayımlanıp yürürlüğe girmesinden sonra alınmasını gerektiği yönünde kararları mevcuttur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelerin iptal davası açabilmesi için dava dilekçesinde davayı açan bütün milletvekillerinin isimleri ve imzaları yer almalıdır. Anayasa mahkemesi dava dilekçesinde imza atmış kişilerin hata ile imza attıklarını ileri sürmeleri durumunda bunun davanın görülmesine engel olmayacağını söylemektedir. Anayasanın 148.Maddesi Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Dolayısıyla şekil bakımından iptal davası açıldığında Türkiye Büyük Millet Meclisinde en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubunun iptal davası açma yetkisi yoktur. Dolayısıyla görülmektedir ki esas ve şekil bakımından iptal davası açma yetkisinde ikili bir ayırıma gidilmiştir.
İptal davası ya da başka bir ifadeyle soyut norm denetimi ile kanunların Anayasaya uygunluğunun yargı yoluyla denetlenmesi amaçlanmaktadır. Normlar hiyerarşisi ilkesi gereğince kanunlar Anayasaya aykırı olamaz. Kanunların Anayasaya aykırı olamayacağı Anayasamızın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlığını taşıyan 11. maddesinde de açıkça belirtilmiştir. İptal davası bu temel hukuk ilkesinin hayata geçirilmesini sağlayan en etkili hukuk yollarından birisidir. Kanunlar iptal davası yoluyla Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasaya aykırı olup olmadıkları yönünden incelenmekte ve değerlendirilmektedir. Anayasaya aykırı olduğu tespit edilen kanun hükümleri iptal edilerek aykırılık ortadan kaldırılmaktadır. İptal kararında yer alan gerekçeler yeni düzenlemeler için yasama organına ve yürütmeye ışık tutmaktadır.
Anayasa Mahkemesi İptal Davası Açma Süresi
İptal davası açılması belli bir süreye bağlanmıştır. Kanun koyucunun iptal davasını belli bir süreye bağlarken ki amacı kanunların uzun süre iptal edilebilirlik tehlikesi altında kalmasını istememesidir. İptal davasının üreye bağlanmadığı varsayımında hukuki istikrar ve kanunlara karşı olan güvenin sarsılmasına neden olacaktır. Aynı şekilde iptal davalarının belli bir süreye bağlanmasının düğer bir faydası davaların kısa sürede sonuçlanmasını sağlayacaktır. Bununla birlikte kişilerin hak ve hürriyetlerini tehdit eden kanun ve benzeri hukuk normlarına karşı itiraz yoluna başvurabilme hakları, iptal davasının belli bir süreye bağlanmasından dolayı kişilere karşı bir sakınca arz etmeyecektir.
- 10 Günlük Dava Açma Süresi: Anayasamızın 148. Maddesinde “Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def’i yoluyla da ileri sürülemez.” denilerek şekil bakımından denetlemelerde 10 günlük dava açma süresi belirlenmiştir.
- 60 Günlük Dava Açma Süresi: Anayasamızın 151. Maddesinde “ Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açma hakkı, iptali istenen kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya içtüzüğün Resmî Gazetede yayımlanmasından başlayarak altmış gün sonra düşer.“ denilerek esas bakımından açılacak iptal davalarında 60 günlük iptal davası açma süresi belirlemiştir.
Anayasa Mahkemesi İptal Davası Açma Usulü
Anayasaya aykırılıktan kaynaklı olarak iptal davası açılırken aykırılık teşkil eden hükümleri, hükümlerin aykırılık teşkil ettikleri anayasa maddelerini ve gerekçelerini dava dilekçesinde açıkça belirtmeleri gerekmektedir. Bu dava dilekçesinin Anayasa Mahkemesi Genel sekreterliğince kaleme havale edilmesi ile dava açılmış sayılacaktır.
Anayasa mahkemesi iptal davası açarken gerekli belgelerin eksik olduğu hususunda kanaat getirirse davacılara belirli bir süre vererek eksikliklerin giderilmesi talebinde bulunur. Eksikliklerin süresi içerisinde giderilememesi durumunda dava açılmamış sayılacaktır. İptal davasında birden fazla hüküm hakkında aynı dilekçe ile iptal isteminde bulunulmasında bir sakınca yoktur. Böyle durumlarda genellikle Anayasa Mahkemesi her madde için ayrı dosya açma yoluna gitmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin İptal Davalarını İncelemesi
Anayasamızın 149. Maddesine göre mahkeme tarafından öncelikle incelenecek davalar şekil bakımından iptal davalarıdır. Esas ve şekil bakımından birlikte açılan iptal davasında, hükmün esas ve şekil bakımından ayrıma gidilmeden bir bütün halinde incelenecektir. Bunun yanında hem şekil bakımından hem de esas bakımdan ayrı iptal davaları açılması durumunda da Anayasa mahkemesi bu iki davayı birleştirerek inceleyebilecektir.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal davası sonucunda vereceği kararları gerekçeli bir şekilde açıklaması gerekmektedir. Mahkemenin vereceği kararlar kesin karar niteliğindedir. Bununla birlikte bu kararlar geriye yürümeyen kararlardır. Kararın verilmesi ile birlikte resmi gazetede yayınlanır. Mahkemenin vereceği karara göre iptal kararı resmi gazetede yayınlanması ile bağlayıcı hale gelebilir veyahut mahkeme ayrıca bu kararın hangi tarihten itibaren bağlayıcı olacağını kararlaştırabilir. Anayasa Mahkemesi incelemelerini dosya üzerinden yapmaktadır. Fakat bazı gerekli gördüğü durumlarda ilgililer ile konu hakkında bilgi sahiplerini dinlemek amacı ile çağırabilmektedir. Bu anayasa mahkemesinin takdir yetkisi alanına girmektedir. Sadece siyasi partilerin kapatılmalarına ilişkin davalarda siyasi parti başkanlarının veyahut vekillerinin savunmasının dinlenmesi zorunludur.
Anayasa Mahkemesi İptal Kararının Sonuçları
Kararların sonuçları Anayasamızın 153. maddesinde şu şekilde belirtilmiştir:
- Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir.
- İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.
- Anayasa Mahkemesi bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.
- Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.
- İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.
- İptal kararları geriye yürümez.
- Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.
Anayasa Mahkemesi İptal Kararının Davalara Etkisi
Anayasa Mahkemesince anayasaya aykırılık sebebi ile iptaline karar verilen ve hukuki etkisi ortadan kalkan fakat yürürlük tarihi ileri bir zamana ertelenmiş olan normlar dikkate alınarak derdest davalarda mahkemenin hüküm tesis etmesi mümkündür. Buna ek olarak Danıştay’ın görüşü ise Anayasa mahkemesince iptaline karar verilen kanun hükmüne ilişkin, hükümlerin yürürlükte bulundukları zamanda açılmış olan ve iptal kararı sırasında hala derdest olan davalarda dikkate alınması gerektiği görüşüdür.
T.C. Anayasası’nın 153. maddesinin 6. fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 esas, 2011/3384 karar sayılı kararı)