Adli süreç nasıl işler? Bu soru her ceza davası olan kişinin ilk merak ettiği sorudur. Ceza davalarında tüm aşamaları yargılanan kişi bilmek ister. Çünkü bu süreçlerin hepsinde savunma yapması ve kendini anlatması gerekir. Bu nedenle adli süreç nasıl ilerler bilmek ister. Ceza davaları en ağır yaptırımlara konu olabilecek suçlara yönelik yargılamanın yapıldığı dava türleridir. Bu davalarda süreç aşama aşama ilerler. Ceza davalarında; soruşturma, kovuşturma, istinaf, temyiz aşamaları bulunmaktadır. Ceza davasına konu olan suçlar için şikâyete bağlı olarak ya da re’sen Cumhuriyet savcısı soruşturma başlatır. Bu aşamada soruşturmaya yönelik delillerin toplanması ile bir iddianame hazırlanarak ceza davası açılması yönünde mahkemeye sunulur. Soruşturma aşaması ceza davasının başlamasından önceki aşamayı ifade eder. Soruşturma suç işlendiği öğrenildiği andan itibaren ya da şikâyete tabi suçlarda şikâyetin yapılması ile başlatılır. Adli süreç kısaca bu aşamalardan oluşur;
- Soruşturma aşaması: Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütür.
- Kovuşturma aşaması: Mahkeme ve yargılama safhası.
- İstinaf ve Temyiz aşaması: İstinaf Mahkemesi ve Yargıtay.
- Anayasa Mahkemesi
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Soruşturmayı Cumhuriyet savcısı başlatmaktadır. Ceza davası açılarak yargılamaya başlandığında kovuşturma aşamasına da geçilmiş demektir. Mahkemenin kuracağı hükme tarafların 7 gün içerisinde istinaf başvurusu yapması durumunda ise ceza davası için istinaf aşaması söz konusu olur. İstinaf; yerel mahkeme kararlarına karşı üst derece mahkemelerinin inceleme yapması amacı ile başvurulan bir hukuk yoludur. Temyiz aşaması ise istinaf mahkemesinin vermiş olduğu kararlara karşı tarafların koşulları sağlamaları durumunda yapabilecekleri yüksek mahkeme başvurusudur. Temyiz incelemesini Yargıtay yapmaktadır.
Adli Süreç Nasıl İşler? Ceza Davasının Kanun Yollarındaki Tüm Aşamaları
Ceza davalarında süreç, kişi hakkında, devletin ilgili yargı mercileri tarafından yani Cumhuriyet savcılıkları tarafından bir iddianame hazırlanması ile başlar. Bu iddianame savcılığın yapmış olduğu araştırmalar sonucu yeterli suç şüphesine ilişkin delili mevcut olması halinde hazırlanır. Daha sonrasında şüphelinin yargılanması aşaması için bu iddianameler ışığında bir kamu davası niteliğinde olan ceza davası açılır. Ceza davaları Ağır Ceza Mahkemesi ve Asliye Ceza Mahkemesi olarak adlandırılan genel mahkemelerde görülmekle birlikte Çocuk Mahkemesi, Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi ve Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi olarak adlandırılan özel mahkemelerde de görülebilir. Bu davalarda verilen kararlara karşı olağan kanun yolları mevcuttur. Bu olağan kanun yolları ile birlikte ceza davaları 4 farklı aşamadan oluşur. Bunlar soruşturma, kovuşturma, istinaf ve temyizdir.
Bölge Adliye Mahkemesi Aşamaları
- Ön İnceleme İçin Atama Bekliyor
- Ön İncelemede
- Nihai Karar Kaydedildi
- Gerekçeli Karar Yazıldı
Yargıtay Aşamaları
- Arşiv Bölümü Teslim Aldı
- İncelemede
- Savcı İncelemesinde
- Bölüm Dosyayı Savcıdan veya İşlemli Olarak Gelen Evraktan Teslim Aldı
- İlgili Yargıtay Dairesinde
- Ön İncelemede
- Arşivde
- İncelemede (karar aşaması)
- Yargıtay CBS’na Gönderildi
- Postalandı (dosya nihai kararla yerel mahkemeye gönderilir)
Karar Düzeltme – İtiraz Aşamaları
Yargıtay CBS Aşaması
- Karar Düzeltme Bölümüne Teslim Listesinde
- İncelemede
- Savcı İncelemesinde
- Bölüm Dosyayı Savcıdan veya İşlemli Olarak Gelen Evraktan Teslim Aldı
- Daireye Gönderilmek Üzere Bölümde
- İlgili Yargıtay Dairesinde (kararı veren Daire)
Kararı Veren Daire Aşaması
- İncelemede (karar aşaması)
- Yargıtay CBS’na Gönderildi
Yargıtay CBS
- İlgili Yargıtay Dairesinde (Ceza Genel Kurulu)
Yargıtay Ceza Genel Kurulu Aşaması
- İncelemede (ön inceleme)
- Arşivde (CGK)
- İncelemede (karar aşaması)
- Daireden Bölüme Teslim Listesinde (nihai karar verilmiş)
Yargıtay CBS
Postalandı (Yargıtay CBS tarafından dosya nihai kararla yerel mahkemeye gönderilir)
Anayasa Mahkemesi Aşamaları
- Komisyonlar Önünde İncelemede (arşiv)
- Kapalı (nihai karar verilmiş)
AİHM Aşamaları
Kabul Edilmez Bulunan Dosya Aşamaları
- Başvuruda bir karar alınması beklenmektedir.
- Başvuru ilk hukuki değerlendirmeyi beklemektedir.
- Başvurunun kabul edilmez olduğuna karar verilmiştir.
- Yargılama süreci sona ermiştir.
Kabul Edilebilir Bulunan Dosya Aşamaları
- Başvuruda bir karar alınması beklenmektedir.
- Başvuru ilk hukuki değerlendirmeyi beklemektedir.
- Görüşlerini sunması için Hükümet’e bildirilmiştir. (İç Tüzük 54/2-b). Görüş sunması istenmeden Hükümet’e bildirilmiştir. (İç Tüzük 54/2-b) Başvuru Hükümet’e, başvuruya ilişkin bilgi istemek üzere bildirilmiştir. (İç Tüzük 54/2-a)
- Esasa ve adil tazmine ilişkin karar.
- Başvuru, Büyük Daire’ye sevk edilme olasılığı nedeniyle beklemektedir.
- Başvuru Büyük Daire’ye sevk edilmiştir. Başvurunun Büyük Daire’ye sevk edilmesi talebi panel tarafından kabul edilmiştir. (İç Tüzük 43 ve 73)
- Davanın Büyük Daireye sevk edilmesinden sonra ikinci karar. (esasa ilişkin ve adil tazmin)
- Yargılama süreci sona ermiştir. Esasa ve adil tazmine ilişkin karar kesinleşmiştir. Yargılama sona ermiştir.
NOT: Kabul edilebilir bulunan dosyalarda tarafların başvurunun Büyük Daireye sevk edilmesi talebi yoksa 6. ve 7. aşamalar bulunmaz.
- İstinaf Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi başvurularını E-Devlet şifreniz ile dosya sorgulama ekranından sorgulayabilirsiniz.
- Yargıtay İçin Dosya Sorgu Ekranı: https://vatandasilam.yargitay.gov.tr/proxyYargitay/jsp/yargitay_jsp/yargitayDosyaSorguIlam.html
- AİHM İçin Dosya Sorgu Ekranı: https://hudoc.echr.coe.int/tur#{%22documentcollectionid2%22:[%22GRANDCHAMBER%22,%22CHAMBER%22]}
Ceza Dosyasında Soruşturma Aşaması
Ceza davalarında ilk aşama soruşturma aşamasıdır. Gereksiz yere dava açılmasının önlenmesi ve kovuşturmanın sağlıklı ve çabuk bir şekilde yapılabilmesini sağlamak amacı ile dava açılmadan önce hazırlık yapılması gerekmektedir. Soruşturma, suçları takiple yetkilendirilen mercilerin bir suçun işlendiği konusunda bilgi edinmeleriyle başlar. Nitekim suçları takiple görevli olan cumhuriyet savcılıkları ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği şüphesiyle karşılaştıklarında gerekli araştırmayı yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür. Suçu öğrenme şekilleri özetle aşağıdaki gibidir;
Doğrudan Öğrenme: Soruşturma aşamasında bir suçun işlendiğine dair emareler sonucu savcılık harekete geçer. Suçları takiple görevli olan Cumhuriyet savcılığı makamları suçu kendiliklerinden öğrenebilirler. Bu tür öğrenmeler makamların kendi gözlemleri sonucu veya bir başka suçun araştırılması sırasında bir başka suça rastlanması sonucu olabilir. Bu durumlarda savcılıklar re’sen harekete geçmektedir. Kanun suçları araştırmak ve ortaya çıkarmak görevini esas olarak cumhuriyet savcılıklarına vermektedir. Aslında suçun işlendiğine dair emareleri öğrenen cumhuriyet savcısı, kamu davası açmaya yer olup olmadığına karar verebilmek için işin gerçeğini araştırmak zorundadır.
İhbar: Bir suçun işlendiğini öğrenmenin en yaygını ve önemlisi olan yol ise suçun ihbarıdır. İhbar bir suçun işlendiğini göre veya duyan kişilerin bunu takiple yetkili makamlara veyahut bunlara iletmekle yükümlü ola makamlara bildirmesidir. şikayete bağlı olmamakla birlikte suçlara ilişkin şikayet adı altında yapılan bildirimlere de ihbar denmektedir. Kişilerin ihbarda bulunmaları anayasa bulunan dilekçe hakkının kullanılmasının bir türüdür. Takip makamlarının bir suçun işlendiğini öğrenme yollarından bir diğeri ise suç duyurusudur. Kanunlarda belli kamu görevlilerine veya makamlarına bir suçun işlendiğini öğrendiklerinde bunu ilgili makamlara bildirme yükümlülüğü getirmiştir.,
Şikâyet: Soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlı olan suçlarla alakalı olarak suçtan zarar gören kimsenin, suçun failinin soruşturulmasını, kovuşturulmasını ve cezalandırılmasını yetkili makamdan istemesi şikayet yolu ile olur.
Adli Süreç Nasıl İşler? Bu sorunun ilk aşaması savcılık ve yerel mahkeme aşamasıdır. Ceza yargılaması aşamaları soruşturma ve kovuşturmadır. Ceza adalet sistemi, suçların soruşturulması, kovuşturulma (yargılanması) ve cezaların infaz edildiği üç evreden oluşur. Bu üç evreden soruşturmada şüpheli, kovuşturmada sanık, infazda hükümlü sıfatını alan kişilerin hepsi, adil yargılanma güvencesi altındadır. Soruşturma aşaması savcı kontrolünde gerçekleştirilir. Soruşturma evresi; suç isnadının bildirilmesi, ifade alınması, koruma tedbirlerine başvurulması ve dava açılması gibi birçok işlemin sonucunda karara bağlanan bir süreçtir. Kovuşturma aşaması ise iddianamenin kabul edilmesiyle mahkemenin karar vermesi arasında geçen süredir. Süreç olağan kanun yollarını kapsamaktadır.
- Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı-KYOK
Cumhuriyet savcısı soruşturma evresi ile ilgili araştırmaları öncelikle elde edilen delilleri değerlendirdikten sonra, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilmediği kanaatine varırsa kovuşturmaya yer olmadığına karar verecektir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen KYOK kararı yalnızca kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilmemesi halinde değil, kovuşturma olanağının bulunmaması halinde de verilebilir.
Cumhuriyet savcısına takdir yetkisi tanındığı hallerde, yani cezanın ortadan kaldırılmasını gerektiren şahsi sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren şartların ya da fail yönünden şahsi cezasızlık sebebinin bulunması hallerinde de cumhuriyet savcısı kovuşturmama kararı verebilecektir. Kovuşturmama kararı, suçtan zarar görene ve önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilecektir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kovuşturmama kararı idari niteliğe haiz bir karar olduğu için kesin hüküm teşkil etmemektedir. Bu sebeple cumhuriyet savcısı, kendiliğinden veya ilgilinin isteği üzerine, kovuşturmama kararını geri alabilir ve soruşturmaya devam edebilir, hatta yeni bir delil ortaya çıkması şartı ile aynı fiilden dolayı kamu davası açabilir. Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararına karşı Suçtan zarar gören kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 günlük süre içerisinde bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresindeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.
- Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi
Soruşturma evresinin sonunda Cumhuriyet savcısına tanınan bir yetki de, kamu davasının açılmasını erteleme yetkisidir. Bununla bir yandan önemsiz suçlardan dolayı kişinin sanık konumuna konulması önlenmiş, diğer yandan da mahkemelerin iş yükü azaltılmış olacaktır. Kamu davasının açılmasında kanun bazı şartların birlikte gerçekleşmesini aramaktadır.
- Suçun kanunda yazılı cezasının üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezası olmalıdır.
- Suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olmalıdır.
- Şüpheli daha önceden kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkum edilmiş olmamalıdır.
- Yapılan soruşturma, kamu davası açılmasının ertelenmesi halinde şüphelinin suç işlemekten çekineceği kanaatini vermelidir.
- Kamu davasının ertelenmesi şüpheli veya toplum açısından kamu davası açılmasından daha yararlı olmalıdır.
- Suçun işlenmesi ile mağdurun ve kamunun uğradığı zarar, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmelidir
- Şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören uzlaşma teklifini kabul etmemiş olmalıdır.
Bütün bu şartların gerçekleşmesi durumunda şüphelinin suçluluğu konusunda yeterli şüphenin varlığına rağmen, cumhuriyet savcısı kamu davasının beş yıl süreyle ertelenmesine karar verebilecektir. Bu süre çocuklar bakımından üç yıldır; ancak savcının erteleme kararı vermesi zorunlu değildir. Beş yıllık erteleme süresi içerisinde şüpheli kasıtlı bir suç işlemediği takdirde cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Aksi halde kamu davası açılacaktır.
- Kamu Davasının Açılması
Soruşturma evresinin sonunda toplanan deliller suçun işlendiği konusunda yeterli şüphe oluşturuyorsa, yani araştırma konusu fiilin suç olduğu ve suçlananında bu suçun faili olduğu konusunda yeterli delil elde edilmiş ve cumhuriyet savcısı işin kovuşturma evresine geçebilecek durumda olduğuna kanaat getirirse madde ve yer yönünden yetkili mahkemeye hitaben bir iddianame düzenler. Bundan amaç, daha önce de belirtildiği üzere, bir suçun işlenip işlenmediği ve bunun şüpheli olarak nitelendirilen kimse tarafından işlenip işlenmediği konusundaki uyuşmazlığı çözmesi için yargıç önüne götürmektir. İddianamenin mahkemeye sunulup, kabul edilmesi ile birlikte kamu davası açılmış olacaktır. Suç işlendiği konusunda yeterli şüphe oluşturacak delil var ise iddianame düzenlenmesi gerekmektedir. Ancak kanunda aksine hüküm bulunmaması gerekmektedir.
- İddianame
İddianamede cumhuriyet savcısı kamu davasının açılmasını istemekle birlikte aynı anda kovuşturma yapılmasını ve sanığın cezalandırılmasını istemektedir. Madde ve yer bakımından yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede şüphelinin kimliği, müdafii, maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin vekili veya kanuni temsilcisi, açıklanmasında sakınca yoksa ihbarda bulunanın kimliği, şikâyet edenini kimliği, şikayet tarihi, şüpheliye atfedilen suç ve uygulaması gereken kanun maddeleri yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, suç delilleri, şüphelinin tutuklu olup olmadığı, tutuklanmış ise gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri gösterilmektedir. İddianamede ayrıca şüpheliye yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır. İddianamenin sonuç kısmına sadece sanığın aleyhine olan hususlar de lehine olan hususlarda konulur.
Ceza Davasında Kovuşturma Aşaması
- İlk Derece Mahkemeleri
Ceza davalarında ikinci aşama kovuşturma aşamasıdır. Kovuşturmanın amacı, cezai uyuşmazlığı, yani suç isnadı konusundaki uyuşmazlığı, kolektif olarak, kesin hüküm halini alacak bir son kararla çözmektir. Kovuşturma evresi, cumhuriyet savcısı tarafından yetkili mahkemeye verilen iddianamenin mahkemece kabulü veya dava açan belgenin yetkili mahkemeye verilmesiyle başlar ve hükmün kesinleşmesine kadar devam eder.
Kovuşturmada ilk aşama duruşma hazırlığı evresidir. Mahkemenin iddianameyi kabul etmesi ile birlikte yapılacak ilk iş, olarak duruşma gününü belirler. Daha sonra duruşmada hazır bulunması gereken kişilere çağrıda bulunur. Bu çağrılar usulüne uygun tebliğ ile yapılmalıdır. Soruşturma evresinde toplanan delillerin yanında eğer bir eksiklik kalmış ise bunlar da duruşma hazırlığı devresinde toplanır ve soruşturma evresinin eksiklikleri giderilir.
- Kovuşturma Yapmakla Görevli Ceza Mahkemeleri
Soruşturma evresini savcılık, kovuşturma evresini ise ceza mahkemeleri tarafından yürütülür. Kovuşturma evresinde görevli ceza mahkemeleri şunlardır:
- Ağır ceza mahkemesi (vergi suçları mahkemeleri, bilişim suçları mahkemeleri, finansal suçlar mahkemeleri)
- Asliye ceza mahkemesi
- Çocuk mahkemesi
- Çocuk ağır ceza mahkemesi
- Fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi
- İcra ceza mahkemesi
- Duruşma
Duruşma kovuşturmanın en önemli aşamasıdır. Bu evrede sözlülük esastır. Cezai uyuşmazlığın çözümü için taraflar delilleri ve olayları sözlü olarak ortaya koyacak ve açıklayacaktır. Hâkim kararında sadece sözlü olarak dile getirilmiş beyanları esas alacaktır. Bu sözlülük ilkesinin bir gerekliliğidir. Bununla birlikte duruşmada tarafların hazır bulunması, işlemlerin tarafların yüzüne karşı yapılması gerekmektedir.
Duruşma sırasında ilk olarak çağrılanların hazır bulunup bulunmadığı kontrol edilir ve ardından sanığın sorgusuna geçilir. Bunun tamamlanması ile birlikte sıra delillerin ortaya konulmasına gelir. Bundan maksat, delillerin duruşmada kolektif hükme iştirak edecek olanların önüne koymaktır. Bu, delillerin müşterekliği ilkesinin bir gerekliliğidir. Nitekim son karar, ancak duruşmada ortaya konan ve tartışılan delillere dayandırılabilir. Bu ilkenin gereği olarak naip yargıç veya istinabe olunan mahkeme huzurunda delil ortaya koyma işlemlerine ilişkin tutanakların duruşmada okunması ve tartışılması kabul edilmiştir.
Delillerin duruşmada ortaya konulmaları için bunların ortaya konulmadan önce kabul edilmesi gerekmektedir. Tanık ve bilirkişinin davet edilmesinin veya başka bir delilin ortaya konulmasının duruşmada istenmesi, son kararın açıklanmasına başlanıncaya kadar mümkündür. Mahkeme ortaya konulması kabul edilmiş olan bir delilden savcı ve sanık-müdafiinin ortak rızaları olmadan vazgeçememektedir.
Delillerin ortaya konulması ile birlikte bir sonraki aşama cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatı ile duruşmaya katılan avukata tanıklara ve bilirkişilere doğrudan soru sormak imkânı tanınmıştır. Sanık ve katılan da başkan ve yargıç aracılığı ile bu kişilere soru sorabilmektedirler. Suç ortağının, tanığın veya bilirkişinin dinlenilmesinden sonra bunların beyanlarına karşı bir beyanı olup olmadığı katılana veya vekiline, cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine sorulur. İlerleyen süreçte suçun iddianamede belirtilen hukuki niteliği değiştiğinde bu değişiklik sanığa varsa müdafiine haber verilir ve kendisine “ek savunma” yapma imkânı tanınır.
- Hüküm
Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra son kararın verilmesi devresine geçilir. Son karar, yargılama makamının önüne getirilen uyuşmazlıkları doğrudan çözen karardır. Kanun buna hüküm demektedir. Hüküm sadece duruşmada ortaya konan ve tartışılan delillere dayandırılabilmektedir. Kanunun hüküm adını verdiği son kararlar beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve davanın düşmesi kararlarıdır.
- Beraat: Sübut konusundaki hüküm sanığın kendisine yüklenen fiili işlemediğinin sabit olduğu veya fiili işlediğinin sabit olmadığı şeklinde ise, beraat kararı verilecektir. Bunlarla birlikte fiilin kanunda öngörülen suç tiplerinden hiçbirine uymadığı, yüklenen suç yönünden failin kast veya taksirinin bulunmadığı ya da olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunduğu sonucuna varılırsa, verilecek karar yine beraat kararı olacaktır.
- Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı: işlenen fiilin suç olma özelliğinin devam etmesine rağmen, etkin pişmanlık, bir şahsi cezasızlık sebebinin varlığı, karşılıklı hakaret veya işlenen fiilin içerdiği haksızlığın azlığı nedeniyle faile ceza verilmemesi durumunda da verilecek karar, ceza verilmesine yer olmadığı kararıdır.
- Mahkûmiyet: Sanığın isnat konusu fiili işlediği, fiilin belli bir suçu oluşturduğu ve sanığın sorumlu olduğu sonucuna varılırsa, sıra cezanın verilmesine gelecektir. Cezayı içeren son karara mahkûmiyet kararı denir. Sanığın yüklenen suçu işlediği sabit olursa, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya cezaya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine hükmolunur.
- Davanın Reddi – Davanın Düşmesi: Aynı fil nedeniyle, aynı sanık için daha önce verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddi kararı verilir. Türk Ceza Kanununda öngörülen davayı düşüren sebeplerin varlığı ya da muhakeme şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması halinde, davanın düşmesi kararı verilir.
- Kararların Gerekçelerinde Bulunması Gereken Unsurlar
- Mahkûmiyet kararlarının gerekçesinde;
- İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler
- Delillerle ilgili tartışmalar ve değerlendirmeler
- Hükme esas alınan ve reddedilen deliller
- Dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller
- Ulaşılan kanaat
- Sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bu fiilin değerlendirilmesi
- TCK’ nun 61. ve 62. maddelerine göre cezanın belirlenmesi
- Aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre ceza mahkûmiyeti yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak olan güvenlik tedbirleri
- Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddedilmesine ait dayanaklar gösterilir.
- Beraat kararlarının gerekçesinde;
- nun 223. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen ve beraat kararı verilmesini gerektiren hallerden hangisine dayanıldığı gösterilir.
- Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde;
CMK 223. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında öngörülen ve ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren hallerden hangisine dayanıldığı gösterilecektir. Mahkûmiyet, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararları dışında bir karar verilmesi halinde, bunun nedenleri de gerekçede gösterilir. Bozma üzerine verilen son karar da, ilk defa veriliyormuş gibi yazılmalıdır. Bozmayla ortadan kalkmış olan eski son karara göndermede bulunmakla yetinilemez.
Ceza Davalarında İstinaf
İlk derece mahkemelerinin son kararlarına karşı itiraz niteliğinde gidilebilecek kanun yolu istinaftır. İstinaf ilk derece mahkemelerinden verilen son kararlarda ki hataları veya hukuka aykırılıkları gidermek amacıyla kabul edilmiş bir kanun yoludur. İstinaf, henüz kesinleşmemiş son kararlara karşı kabul edilen bir yol olduğundan olağan kanun yoludur. İstinaf kanun yolunda ilk derece mahkemelerinin son kararları hem maddi yönden, yani mahkemelerin delillerin tespiti değerlendirmesi ve sübut konusundaki yanılgıları yönünden, hem de hukuki yönden yani mahkemelerin sabit kabul ettikleri olaylara hukuk normlarını uygularken hata yapıp yapmadıkları yönünden inceler. İstinaf yargılaması bölge adliye mahkemelerinin ceza dairelerinde yapılır. İstinaf kanun yoluna başvurulması ilk derece mahkemesinin kararının kesinleşmesini önler.
6 ay – 1 yılda sonuçlanır. Cezası 5 yıl ve altı olanlar için Yargıtay yolu kapalı. İstinaf kanun yolu 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 272 ile 285. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kural olarak istinaf yargılamasının konusunu ilk derece mahkemesinin verdiği son kararlar oluşturur. Kanunda belirtilen bazı kararlara karşı istinafa başvurma imkanı ortadan kaldırılmıştır. İstinaf kanun yolunun temel amacı, ilk derece mahkemesi tarafından verilen nihayetinde kesinleşmemiş kararların hem maddi hem de hukuki sorun yönünden incelenip hataların giderilmesini sağlayarak yargılama hukukunun amacını gerçekleştirmektir. İstinafta amaç; somut olayda adil karar verilmesini sağlamaktır. İstinaf kanun yolunda dosya Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenir. Yeni kurulduğu için ortama 6 ay içerisinde dosya sonuçlanır. İstinaf kararı neticesinde 5 yıl ve altı ceza alanlar Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunamazlar.
- İstinaf Yoluna Gidilmesi Sebepleri
İstinaf, mahkemelerin son kararları üzerinde bölge adliye mahkemesinin bozma veya davanın yeniden görülmesi suretiyle denetimine imkan veren nedendir. Kanun istinaf sebeplerini şöyle sıralamaktadır; “usul veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılık”, “delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik” ve “ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olmaması”. Bu sebeple bölge adliye mahkemesi, istinaf incelemesinde, ilk derece mahkemesinin duruşmada ortaya konan delillere dayanarak olayı belirlemesi, yani ispatla ilgili maddi sorun ve belirlenen olayın hukuk normları karşısındaki durumu ile ilgili olarak yaptığı nitelendirme ve değerlendirme ve bundan çıkardığı sonuç üzerinde duracak, bu konularda bir maddi veya hukuki hatanın bulunup bulunmadığı araştıracaktır.
Yargıtay aşaması ortalama 1-2 yıldır. Bölge Adliye Mahkemeleri 2016 yılında faaliyetlerine başlaması ile istinaf kanun yolunun hukukumuza girmesiyle, ceza muhakemesi hukukunda temyiz kanun yolu büyük ölçüde değişikliğe uğramıştır. Bu değişiklik uyarınca 20 Temmuz 2016 tarihinden itibaren verilen ve daha önce Yargıtay incelemesinden geçmeyen tüm hükümler önce istinaf kanun yoluna ve sonrasında açık olduğu takdirde temyiz kanun yolundan geçecektir. Söz konusu incelemeler 5271 sayılı CMK’nin istinaf ile temyiz kanun yoluna ilişkin hükümleri uyarınca yapılacaktır. Eski uygulamada temyiz süreleri çok uzun olmasına karşı yeni düzenleme ile Yargıtay’ın iş yükü azalmış bu nedenle temyiz süreleri kısalmıştır. Adli Süreç Nasıl İşler? Bu sorunun cevabı aslında yerel mahkeme, İstinaf ve yargıtay olmak üzere 3 dereceyi kapsar. Diğer yargı yolları olağanüstü kanun yollarıdır.
- Bozma sebepleri
Hukuka kesin aykırılık hallerinin varlığı halinde istinaf mahkemesi hukuka aykırılığın son karara etki edip etmediğini araştırmaksızın bozma kararı verecektir. Bu haller CMK m.289’da şöyle sayılmaktadır;
- Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
- Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
- Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
- Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
- Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
- Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.
- Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
- Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
- Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.
Hangi Kararlar Aleyhine İstinaf Kanun Yoluna Başvurulabilir?
Doğrudan aleyhine istinaf yoluna başvurulabilen kararlara kanun “hüküm” adını vermiştir. Bunlar, ilk dere mahkemelerinin verdiği beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşme kararlarıdır. Adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı da kanun yolları yönünden hüküm sayılır bu karara karşı da istinaf yoluna başvurulabilir.
Son kararlar dolayısıyla bazı ara kararlarına karşı da istinaf yoluna gidilmesi mümkündür. Nitekim hükümden önce verilip de hükme esas teşkil eden, yani onu yaratan veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararlarına karşı hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulabilir. Bütün yetkililik kararları son karara (hükme) esas teşkil eden ara kararlarıdır. Son karardan önce verilip de son karara esas teşkil ettiği için son kararla birlikte aleyhine istinaf yoluna başvurulabilen kararlar, kovuşturma evresinde verilen mahkeme kararlarıdır.
Hangi Kararlar Aleyhine İstinaf Kanun Yoluna Başvurulamaz?
CMK m.272’de hangi kararlar aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulabileceğinin istisnaları düzenlemiştir.
- Hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine,
- Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine,
- Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere, Karşı istinaf yoluna başvurulamaz.
Ancak söz konusu kararların her türlü denetimin dışında tutuldukları söylenemez. Nitekim bunlara karşı da olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma yoluna başvurulabilir.
İstinafa Başvuru Nasıl Yapılır?
İstinaf yoluna başvurma, istinaf davası açmaktır. İstinaf olağan bir kanun yolu olduğuna göre, olağan kanun yoluna başvurabilenler istinaf yoluna da başvurabilir, yani istinaf davası açabilirler. Kanun istinaf yoluna başvurulabilmesi için iki şart aramaktadır. İstem ve süre şartları. Kural olarak istinaf davası kendiliğinden açılamamaktadır. Bir istem gereklidir. Bu ”Davasız yargılama olmaz.” İlkesinin sonucudur. İstem şartı her davada aranır. Sanıklardan birinin isteği dişerleri yönünden geçerli olmaz.
İstinaf başvurusu ilgili mahkemeye dilekçe verilmek veya zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle yapılmaktadır. Başvuru kural olarak hakkında istinaf yoluna gidilen son kararı veren mahkemeye yapılır. Ancak yanılgı sonucu başka bir mahkemeye başvurulması durumunda istinaf hakkı devam eder. Kanunda düzenlenen istisnai hallerde istek şartı aranmamaktadır. Bu haller onbeş yıl veya daha fazla hapis cezasını içeren mahkûmiyet kararlarındır. Bu hallerde istinaf davası sanık lehine açılmış sayılır. Kanunda istinaf başvuru süresi yedi gün olarak düzenlenmiştir. Bu süre hükmün açıklanması ile başlar ancak hüküm istinaf başvurma hakkına sahip olanların yokluğunda açıklanmışsa kararın tebliğ tarihinden itibaren başlayacaktır.
İstinaf yoluna başvuracak kişinin ilk derece mahkemesinin hangi kararına karşı itiraz ettiğini, hangi nedenlerle bozulmasını veya davanın yeniden görülmesinin istediğini dilekçesinde belirtmelidir. Ancak sanığın ve katılanın veya katılma isteği karara bağlanmamış veya reddedilmiş ya da bu sıfatı alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanların, dilekçe veya beyanlarında başvuruya ilişkin nedenleri göstermemiş olmaları, istinaf incelemesinin yapılmasına engel değildir. Buna karşılık Cumhuriyet savcısı, istinaf yoluna başvurma nedenlerini gerekçeleriyle birlikte açıkça göstermek zorundadır.
İstinaf Başvurusunun Ön İncelenmesi
Yukarıda belirttiğimiz gibi istinaf dilekçesi kararına karşı istinafa gidilen mahkemeye yapılır. Bu mahkeme istinaf başvurusunu süresi bakımından, kararın istinafa tabi olup olmadığı açısından, istinaf başvurusunda bulunanın, bu hakka sahip olup olmadığı ve gerekli giderlerin yatırılıp yatırılmadığını kontrol eder. Mahkeme başvuranın dava hakkı olmadığı veya giderleri yatırmadığı sonucuna varması halinde istinaf dilekçesini reddedecektir.
İstinaf başvurusunda bulunanın koşulları sağlaması halinde dosya bölge adliye mahkemesine incelenmesi için gönderilir. Bölge adliye mahkemesi yetkili olduğu dosya bakımından istinaf davasının kabul edilebilir olup olmadığını inceler bu inceleme, kararına karşı istinaf yoluna başvurulan mahkemenin yaptığı incelemeye benzemektedir. İlk derece mahkemesinin incelediği hususlar burada da gözden geçirilir. Eksikliğin varlığı halinde başvurunun reddi kararı verilir ancak bu kararlara karışı itiraz hakkı mevcuttur. İstinaf başvurusunun bulunmaması veya geri alınmış olması halinde de aynı şekilde karar verilmelidir. Böylece bölge adliye mahkemesinin gereksiz yere davanın esası üzerinde durması önlenmiş olur.
Ön inceleme sırasında a) mahkemenin istinaf davası yönünden gerekli işlemlerden birini yapmadığı, örneğin gerekçeli kararı tebliğ etmediği veya istinaf dilekçesine cevap imkânını karşı tarafa sağlamadığı, b) aleyhine istinaf yoluna başvurulabilir olmakla birlikte henüz son kararın verilmediği veya verilmiş olmakla birlikte henüz aleyhine istinaf yoluna başvurulmadığı anlaşılırsa dosya geri gönderilir.
İstinaf Yargılaması Aşaması
Ön incelemenin olumlu bir şekilde sonuçlanması ile birlikte yargılama aşamasına geçilir. Bu inceleme dosya üzerinden yapılacaktır. Bu aşamada ilk olarak cumhuriyet başsavcısının tebliğnamesi, dosya ve dosya ile birlikte sunulmuş olan deliller incelenir. Üye incelediği dosyayı kurulda açıklar ve müzakere yapılarak karar verilir. Muhakeme hukukunda yargılama makamları iddia ile bağlıdırlar. İstinaf incelemesi, ilk derece mahkemelerince verilen son kararların hukuka aykırı oldukları iddiası ile açılan bir kanun yolu davası sonucu ortaya çıkan uyuşmazlığı çözmek için yargıçlar tarafından yapılan bir faaliyettir bu sebeple istinaf incelemesi yapan yargıçların da sadece iddia konusu olan noktaları ele almaları gerekir.
Ceza Muhakemesi Kanunu, istinaf incelemesinde bir ölçüde bu ilkeden ayrılmıştır. Bir kere bazı mahkûmiyet kararlarına karşı istinaf davası açılmasa da, açılmış sayılarak istinaf incelemesi yapılmaktadır. Ayrıca sanık, katılan ve katılma isteği karara bağlanmamış veya reddedilmiş ya da katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanların başvurusu üzerine istinaf yargılaması yapılan hallerde de, incelemenin dilekçe veya beyanda gösterilen nedenlerle sınırlı olmadığı, nedenler gösterilmemiş olsa bile, incele- menin (yargılamanın) yapılabileceği kabul edilmiştir. Bu hallerde bölge adliye mahkemesi istinaf dilekçesi veya beyanında ileri sürülen hukuka aykırılıklarla bağlı değildir, ileri sürülmemiş olsa bile son karara etkili olan bütün hukuka aykırılıkları kendiliğinden nazara alır ve buna göre karar verir.
İstinaf İncelemesi Sonucunda Verilebilecek Kararlar
İstinaf mahkemesi kararlarını genel ilkeler çerçevesinde gizli yapılan müzakereler sonunda oylama yaparak verir. Bu kararlar oy birliği veya oy çokluğu ile alınır. Bölge adliye mahkemesinin kararları da gerekçeli olmalıdır. Gerekçede özellikle ileri sürülen bütün istinaf nedenlerinin neden kabul veyahut reddedildiği açıklanmalıdır. Bölge adliye mahkemesinin istinaf incelemesi, sonunda verebileceği kararlar esastan ret, bozma ve davanın yeniden görülmesi kararlarıdır. Bunlarla birlikte istinaf davasına konu olan hükmün dayandığı suçun genel affa veya zamanaşımına uğradığının bu aşamada anlaşılması durumunda, düşme kararı verilmelidir.
- Esastan ret kararı (onama): İstinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin her hangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat yönünden yapılan değerlendirmenin yerinde olduğunu tespit ederse istinaf başvurusunun esastan reddine karar verir. Mahkeme, kararda CMK m.303’te yer alan ihlallerin varlığı halinde de, hukuka aykırılığı düzelterek istinaf başvurusunu yine esastan reddeder. Esastan ret kararına karşı, CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasında belirlenen sınırlar dâhilinde, temyiz yoluna başvurulabilir. Esastan reddedilen mahkeme kararı 286. maddenin ikinci fıkrasına göre temyiz edilemeyen bir karar ise ret kararı üzerine veya temyiz edilebilir olmasına rağmen süresinde temyiz edilmemişse temyiz süresinin geçmesiyle kesin hüküm halini alacaktır.
- Bozma kararı: Bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararında CMK 289. maddesinde öngörülen hukuka kesin aykırılık nedenlerinin bulunduğunu görürse hükmün bozulmasına karar verir. Bu durumda dosya, yeniden incelenmek ve hüküm verilmek üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya bozma kararını veren bölge adliye mahkemesinin yargı çevresinde uygun görülen bir başka ilk derece mahkemesine gönderilecektir.
Bozma kararı, hukuka aykırılığı nedeniyle ilk derece mahkemesinin son kararının kesin olarak ortadan kaldırılmasını ifade eder. Nitekim bozmadan sonra yeniden incelenmek ve hüküm verilmek üzere dosya kendine gönderilen ilk derece mahkemesi, bozma kararına uymak zorundadır, eski kararda direnemez. İstinaf mahkemesi, son kararı bozması halinde, bunu hangi nedenle bozduğunu göstermelidir. Bir nedenden bozulan son karar bütünüyle bozulmuş sayılır ve karar bütünüyle ortadan kalkar.
Cumhuriyet savcısı istinaf yoluna sanık aleyhine başvurmuş olsa bile, karar sanık lehine bozulabilir. Aynı şekilde Cumhuriyet savcısı sanık lehine istinaf yoluna başvurmuş olsa bile, karar sanık aleyhine bozulabilir, ancak yeniden verilen hüküm önceki hükümde tayin edilen cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.
- Davanın yeniden görülmesi kararı: İstinaf mahkemesinin, ret ve bozma kararlarından başka, ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu son kararı kaldırarak yerine yeni bir son karar vermesi de mümkündür. CMK 289. maddesinde öngörülen hukuka kesin aykırılık halleri dışındaki hukuka aykırılık hallerinde, gerekli tedbirler alındıktan sonra, davanın yeniden görülmesine karar verilir. Bu durumda ayrıca duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına da karar verilir. Bölge adliye mahkemesi, gerek görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenmesine ve keşfin yapılmasına karar verir. Bölge adliye mahkemesinde duruşma açıldığında, esas itibariyle, Ceza Muhakemesi Kanununun duruşma hazırlığı, duruşma ve karara ilişkin hükümleri uygulanır. Ancak buna bazı istisnalar getirilmiştir; Duruşma başladıktan sonra görevlendirilen üyenin inceleme raporu okunur, İlk derece mahkemesinin gerekçeli hükmü okunur, İlk derece mahkemesinde dinlenen tanıkların beyanlarını içeren tutanaklar, keşif tutanakları, bilirkişi raporu, bölge adliye mahkemesindeki duruşma hazırlığı aşamasında toplanan delil ve belgeler yapılmışsa keşfe ve varsa bilirkişi açıklamalarına ilişkin tutanak ve raporlar okunur.
Bölge adliye mahkemesi son kararlarına (hükümlerine) karşı, CMK.nun 286. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen istisnalar hariç olmak üzere, temyiz yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesinin temyiz edilemeyen son kararları (hükümleri) verildiklerinde, diğer son kararları ise süresinde temyiz edilmediklerinde kesinleşir.
Ceza Davalarında Temyiz
Temyiz, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin son kararlarındaki hataları veya hukuka aykırılıkları, yani “Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması” şeklinde ortaya çıkan hukuka aykırılıkları gidermek ve ülkede içtihat birliğini sağlamak amacı ile kabul edilmiş bir kanun yoludur. Temyiz, henüz kesinleşmemiş kararlara karşı kabul edilen bir yol olduğundan olağan kanun yoludur.
Bu yol, aynı zamanda bir hukuki derece yoludur. Nitekim temyiz yolunda, kural olarak bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin verdiği bozma dışındaki kararları hukuka uygunluk yönünden, yani dairelerin sabit kabul ettikleri olaylara hukuk normlarını uygularken hata yapıp yapmadıklarını inceler. Buna karşılık olarak maddi sorunlar üzerinde durulmamaktadır. Temyiz yargılamalarını yapacak makam Yargıtay’dır.
Temyiz Sebepleri
Bölge adliye mahkemesinin son kararları üzerinde Yargıtay’ın hukuki denetimine yani kural olarak bozmak ve istisnai olarak da esasa hükmetmek veya hukuka aykırılığı gidermek suretiyle denetimine imkân veren nedendir. Kanun, temyiz nedenini hükmün, yani bölge adliye mahkemesi kararının “ hukuka aykırı olması” şeklinde göstermiştir. Temyiz aşamasında istinaf mahkemesinin belirlenen olayın hukuk normları karşısındaki durumu ile ilgili olarak yaptığı nitelendirme veya değerlendirme ve bundan çıkardığı sonuç üzerinde duracak, bu konuda bir hukuki hatanın bulunup bulunmadığının araştıracaktır.
Temyiz edilen kararı veren istinaf mahkemesi uygulanması gereken hukuk normunu uygulamamış veya yanlış uygulamış ise son karar hukuka aykırı kabul edilecektir. Kanundaki hukuka aykırılık tabiri sadece kanunla sınırlanmamalıdır. Buradaki hukuka aykırılıktan anlaşılması gereken sadece yazılı hukuk kuralları değil aynı zamanda yazılı olmayan örf ve adet kurallarına aykırılıkta dâhil olarak düşünülmelidir.
İstinaf Kararını Bozmayı Gerektirmeyen Hukuka Aykırılıklar
Her şeyden önce son karara etki etmeyen hukuka aykırılıklar bozmayı gerektirmez. Bozma yoluna gidilebilmesi için bozmanın işe yaraması, yani başka ve haklı bir kararın verilebilmesi gerekmektedir. Bu sebeple son kararın doğru olduğu hallerde hukuka aykırılığı bozma sebebi olarak değerlendirmek muhakemenin uzaması sonuçları doğurur. Bir hukuka aykırılığın son karara etki etmediğinin ve dolayısıyla bozma sebebi sayılmaması gerektiğinin söylenebilmesi için hukuka aykırılığın kaldırılması veya giderilmesi halinde başka bir son kararın verilmesi ihtimali bulunmaması gerekir. Hukuka aykırılığın son karara etki edip etmediği konusunda tereddüde düşülmesi durumunda son karara etki ettiği kabul edilmeli ve kararın bozulması yoluna gidilmelidir.
Sadece sanık lehine temyiz yoluna gidilen durumlarda bozmadan sonra verilecek ceza bozulan karardaki cezadan ağır olmayacağından, son karara etkili olmasına rağmen yalnızca cezayı artırma sonucu doğuracak bir hukuka aykırılıktan dolayı bozma kararı verilmemelidir. Sadece sanık lehine konulmuş olan normlara sanık aleyhine bozma sonucunu doğurabilecek aykırılıklar da bozma nedeni sayılamaz. Bu itibarla sadece sanık lehine konulan bir norma uyulmadı diye mahkûmiyet kararının bozulması doğru ise de, aynı nedenle beraat kararının bozulmasının isabetli olmaz. Kanun, “Sanık lehine olan hukuk kurallarına aykırılığın, sanığın aleyhine hükmün bozulması için Cumhuriyet savcılığına bir hak vermediğini hükme bağlamıştır. Burada önemli olan husus, ihlal edilen normun gerçeğin araştırılması için mi yoksa sadece sanık lehine mi konmuş olduğunun belirlenmesidir.
Bununla beraber bazı normların sadece sanık lehine olup olmadıkları tartışmalıdır. Tanığın beyanına karşı diyeceğinin sorulmasını öngören normun, sadece sanık lehine bir norm olduğunu ve dolayısıyla bu norma uymamanın beraat kararı yönünden bir bozma sebebi sayılmaması gerektiğini savunanlar olduğu gibi, aksi görüşlerde mevcuttur. Aynı tartışma sanık sorguya çekilmeden verilen beraat kararı yönünden de söz konusudur. Nitekim sorgunun sadece savunma aracı olduğunu, dolayısıyla sanık sorguya çekilmeden verilen beraat kararının bozmayı gerektiren bir hukuka aykırılığı içermediğini savunanlar olduğu gibi, sanığın sorgusunun suçun ikrar edilmesine vesile olabileceği için kamu menfaati yönünden de önem taşıdığını, dolayısıyla normun sadece sanık lehine konduğunun kabul edilemeyeceğini savunanlar da vardır.
Hukuka kesin aykırılık halleri
Kanunda bazı muhakeme hukuku normlarının uygulanmaması veya yanlış uygulanması şeklindeki hukuka aykırılıkların son karara etki ettiğini önceden kabul etmiştir. Hukuka kesin aykırılık halleri denilen bu hallerde Yargıtay, hukuka aykırılığın son karara etki edip etmediğini araştırmaksızın bozma kararı verecektir. Hukuka kesin aykırılık halleri Kanunun 289. Maddesinde şöyle gösterilmiştir;
- Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
- Yargıçlık görevini yapmaktan kanun gereğince yasak olan bir yargıcın hükme katılması.
- Geçerli şüphe nedeniyle hakkındaki ret istemi kabul edilen veya kanuna aykırı olarak reddedilen yargıcın hükme katılması.
- Mahkemenin kanuna aykırı olarak kendisini davaya bakmaya görevli veya yetkili gömesi.
- Cumhuriyet savcısının veya kanunen duruşmada mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
- Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlal edilmesi.
- Son kararın (hükmün) 230. maddede belirtilen şekilde gerekçeyi içermemesi.
- Son karar (hüküm) için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
- Son kararın (hükmün) hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillere dayanması.
Temyiz Edilmesi Mümkün Olan Kararlar
Temyiz edilebilen kararlar bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışındaki kararlarıdır. Bunlar bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin verdiği esastan ret, davanın yeniden görülmesi ve yeniden görülme kararı üzerine yapılan duruşma sonucunda verilen son kararlardır. Bu kararlar dolayısıyla bazı ara kararların da temyiz edilmesi mümkündür. Hükümden önce verilmiş olup da hükme esas teşkil eden, yani onu yaratan kararlar ile aleyhine başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararları da hükümle birlikte temyiz edilir.
İlk derece mahkemesinin son kararlarına karşı aksine bir hüküm yoksa temyiz yoluna başvurulamaz. Ancak ceza Kanunu suç nedeniyle kişinin geri verilmesi talebi hakkında ilk derece mahkemesinin yani geri verilmesi istenen kişinin bulunduğu yer ağır ceza mahkemesince verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabileceği kabul edilmektedir.
Temyiz Edilmesi Mümkün Olmayan Kararlar
Temyiz edilemeyen kararlar: Kanun, önemsiz hukuka aykırılıklara göz yumulabileceği düşüncesiyle, bazı kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacağını kabul etmiştir. Ceza muhakemesi söz konusu olduğunda bir hukuka aykırılığın göz yumulabilecek derecede önemsiz sayılabilmesi için bunun hem sanık, hem de suçtan zarar gören birey ve devlet yönünden böyle olması gerekir. Kanun, temyiz edilebilme kuralının istisnalarını 286. maddesinde düzenlemiştir:
- İlk derece mahkemelerinden verilen ve beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarını içeren son kararlara karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,
- İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
- İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
- Adli para cezasını gerektiren suçlarla ilgili olarak ilk de- rece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
- Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,
- On yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezası- nı gerektiren suçlardan dolayı ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddi kararları,
- Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,
- Yukarıda belirtilen sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan veya kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları.
Bu tür son kararlar verildikleri anda kesin hüküm etkisine sahiptir.
Temyiz’e Nasıl Başvurulur?
Temyiz yoluna başvuru olağan bir kanun yoludur. İstinafta olduğu gibi burada da iki şartın gerçekleşmesi ile temyize başvurulabilir. Bunlar istem ve süre şartıdır. Temyiz davası kendiliğinden açılamaz bir isteme gerek vardır. Bu şart her dava için aranır. İstem bir dilekçeyle yapılır veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakların yargıca onaylattırılması gerektirmektedir. Başvurunun temyiz edilen kararı veren mahkemeye yapılması gerekmektedir. Hata ve yanılgı ile başka bir mahkemeye başvurulması durumu temyiz hakkında hak kaybına yol açmayacaktır.
Temyiz süresi kanunda 7 gün olarak belirtilmiştir. Bu süre hükmün açıklandığı anda başlar ancak karar kişilerin yokluğunda verilmişse süre kararın tebliğ tarihinden itibaren başlayacaktır. Temyiz eden taraf, temyiz ettiği istinaf kararlarına karşı hangi nedenlerle itiraz ettiğini temyiz dilekçesinde göstermek zorundadır. Temyiz nedeni ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olacaktır. Temyiz nedenleri ilk temyiz isteğinin yapıldığı temyiz dilekçesinde veya beyanında gösterilmemişse, temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitiminden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde kararı temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu beyanları içeren bir dilekçe verilir.
Sanığın başvurusuna ilişkin hükümler sanığın kanuni temsilcisi ve esi tarafından yapılacak başvuru ve başvuruyu izleyen işlemler için geçerlidir. Tutuklu sanıklar yönünden kanunun 263. Maddesi hükümleri saklıdır.
Kararı Temyiz Olan Mahkemenin Yapacağı İşlemler
Temyiz başvurusu temyiz edilen kararı veren mahkemeye yapılır. Bu mahkeme, temyiz isteğinin süresinde yapılıp yapılmadığını, temyiz edilen son kararın temyiz edilebilir olup olmadığını, temyiz isteğinde bulunanın buna hakkı olup olmadığını ve temyiz harcını yatırıp yatırmadığını araştırır. Mahkeme temyiz isteğinin kanuni sürenin geçmesinden sonra yapıldığı veya temyiz edenin buna hakkı olmadığı yahut temyiz edenin buna hakkı olmadığı gibi sonuçlara varması halinde temyiz talebini reddedecektir. Kişi bu red kararına karşı 7 gün içerisinde yargıtaya başvurarak kararın incelenmesini isteyebilir.
Mahkeme yaptığı inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabul edilebilir olduğu kanısına ulaşırsa dilekçenin bir suretini karşı tarafa tebliğ eder. Bunun amacı son kararın kesinleşmediğini ve dilekçede ileri sürülen sebeplerin karşı tarafın öğrenmesini ve bunlara cevap verilebilmesini sağlar. Karşı taraf yine 7 gün içerisinde yazılı olarak cevap verebilir. Sonrasında ilgili dosya başsavcılık aracılığıyla yargıtaya gönderilir.
Yargıtay Tarafından Temyiz Dilekçesinin Ön İncelemesi
Yargıtay öncelikle temyiz davasının kabul edilir olup olmadığını inceler. Bu inceleme kararı temyiz edilen mahkemenin yaptığı incelemeye benzerdir. Ancak burada fazladan temyiz dilekçesinin temyiz nedenlerini içerip içermediği de incelenir. Eğer inceleme sonucu davanın kabul edilemez olduğu anlaşılırsa kararı veren mahkemenin son kararı kesinleşir.
Ceza Dosyasının Temyiz İncelemesi
Ön inceleme sonucu davanın kabul edilmesi ile birlikte uyuşmazlığın incelenmesine geçilir. Yargılama kural olarak dosya üzerinde yapılır. Duruşmalı yargılamalar burada istisnai olarak karşımıza çıkar. Yargıtay, on yıl veya daha fazla hapis cezasını içeren hükümlerle ilgili temyiz yargılamasını sanığın veya katılanın temyiz başvurusundaki isteği üzerine veya kendiliğinden duruşmalı olarak yapar. Sanığın veya katılanın duruşma yapılmasını temyiz dilekçesinde istemiş olması halinde, duruşma yapılması zorunludur.
Duruşma günü sanığa, katılana, müdafi ve vekile haber verilir. Duruşma saatinde yargıçlar kurulu toplanır. Zabıt kâtibinin ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı makamını temsilen bir savcının hazır bulunması şarttır. Sanık duruşmada bizzat hazır bulunabilir veya kendisini vekâletnamesi olan bir müdafi ile temsil ettirebilir, hatta her ikisi de hazır bulunabilir. Ancak sanık veya müdafi hazır bulunmak zorunda değildir. Tutuklu sanık hazır bulunmak hakkına sahip değildir. Katılan veya vekili de duruşmada hazır bulunabilir. Sanık ve müdafi, katılan ve vekili gelmemiş olsalar bile, duruşma isteğinden vazgeçtikleri açıkça anlaşılmadıkça, yargılama yine duruşmalı yapılmalıdır. Dosyayı incelemekle görevlendirilen üye veya tetkik yargıcı, hazırladığı raporu duruşmadan önce üyelere açıklar. Ayrıca üyeler de dosyayı inceleyebilir. Bu hususlar gerçekleştikten sonra duruşma açılır. Duruşmada sırasıyla iddia makamı, sanık, müdafii, katılan ve vekili iddia ve savunmalarını yapmak üzere söz alırlar. Temyiz davasını açmış olan taraf önce dinlenir. Her halde son söz sanığındır. Yargıtay’ın yargılama sonunda verdiği son karar (hüküm) 231. madde hükmüne göre açıklanır. Bu mümkün değilse duruşmanın bitiminden itibaren yedi gün içinde karar verilir.
Temyiz Yargılamasının Konusu
Muhakeme hukukuna hâkim olan genel ilke, yargılama makamlarının iddia ile bağlı olmaları şeklindedir. Bu ilke ceza muhakemesinde de benimsenmiştir. Temyiz yargılaması, mahkemelerce verilen son kararların hukuka aykırı oldukları iddiasıyla açılan bir kanun yolu davası sonucu ortaya çıkan uyuşmazlığı çözmek için yargıçlar tarafından yapılan bir faaliyet olduğuna göre, temyiz yargılaması yapan yargıçların da sadece iddia konusu olan noktaları ele almaları gerekir. Yürürlükteki Ceza Muhakemesi Kanunu temyiz yolu yargılamasında, esas itibariyle, bu ilkeden ayrılmamıştır. Bir kere, istinaftakinin aksine, onbeş yıl veya daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümlerin resen temyiz incelemesi kabul edilmemiştir. Ayrıca tarafların isteği üzerine temyiz yargılaması yapılan hallerde de, yargılamanın istemde gösterilen noktalarla sınırlı olduğu kabul edilmiştir.
Nitekim Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında inceleme yapar. Ancak hüküm, temyiz dilekçesinde gösterilen sebeplerle bozulacak olursa, dilekçede açıklanmış olmasa bile tespit edilen bütün hukuka aykırılık halleri de ilamda gösterilir. Öte yandan hukuka kesin aykırılık halleri, bunlar temyiz dilekçesinde veya beyanında gösterilmemiş olsa bile, Yargıtay’ca nazara alınır ve mutlaka bozma kararı verilir. Bazı hallerde temyiz yargılamasının belli hususlarla sınırlı olması zorunludur. Örneğin temyiz edilen hükmün konusunu oluşturan suçun genel affa veya zamanaşımına uğradığı görülürse, başka hususlar incelenmeden, derhal, düşme kararı verilmelidir.
Yargıtay’ın Son Kararları
Yargıtay, temyiz davasını kabul ettikten sonra yargılama yapar ve mahkemenin son kararının hukuka aykırılığı konusundaki uyuşmazlığı çözen kararını verir. Yargıtay’ın bu kararına, “son karar” denir. Yargıtay, son kararlarını, müzakere sonunda oylama yapmak suretiyle verir. Kararlar oy birliği veya oy çokluğu ile alınır. Yargıtay kararları da gerekçeli olmalıdır. Gerekçede özellikle ileri sürülen bütün temyiz sebeplerinin niçin kabul veya reddedildiğinin gösterilmesi gerekir.
Yargıtay’ın son kararları esastan ret, bozma, ıslah ve düşme olmak üzere dört çeşittir. Her ne kadar temyiz yargılaması sonunda verilecek kararları gösteren maddede “düşme” kararından söz edilmemekte ise de, davanın düşmesini gerektiren nedenlerin varlığının temyiz aşamasında anlaşılması veya ortaya çıkması durumunda, düşmeden başka bir karar verilemez.
- Esastan ret (onama) kararı:
Yargıtay, temyiz incelemesi sonunda bölge adliye mahkemesinin temyiz edilmiş son kararında (hükmünde) bozma sebebi görmezse, yani kararı hu- kuka uygun bulursa temyiz davasını esastan reddeder. Yargıtay’ın esastan ret kararı, temyiz yolu davasının esastan reddi demektir. Bu karar üzerine mahkemenin son kararı kesin hüküm halini alır. Birleştirilmiş davalarda olduğu gibi birden fazla davaya ait son kararın birlikte verilmesi durumunda, bu son kararlardan birine ait temyiz davasının reddi, diğerinin bozulması mümkündür.
- Bozma kararı
Yargıtay, temyiz edilen son kararda (hükümde), temyiz başvurusunda gösterilen ve son kararı etkileyecek nitelikte olan hukuka aykırılıklar görürse son kararın bozulmasına karar verir. Ancak hukuka kesin aykırılık hallerinde, bunlar temyiz dilekçesinde veya beyanında gösterilmiş olmasa bile, hüküm mutlaka bozulur. Bozma kararı, aslında hukuka aykırılık nedeniyle son hükmün ortadan kaldırılmasıdır. Yargıtay, son kararı bozması halinde, bozma nedenlerini, ilamda birer birer göstermelidir. Hüküm temyiz dilekçesinde gösterilen nedenlerle bozulduğun da, dilekçede yer almamakla beraber, tespit edilmiş olan diğer hukuka aykırılıklar da bozma kararında gösterilir. Hükmün bozulmasına neden olan hukuka aykırılık, hükme esas olduğu belirlenen işlemlerden kaynaklanmışsa, bunlar da hükümle beraber bozulur.
Anayasa Mahkemesi Aşaması
2012 yılından itibaren hukuk sistemimizde devreye giren bireysel başvuru mekanizmasıyla kamu gücünü kullanan kişi ile kurumların neden olduğu hak ihlallerine karşı ulusal hukuk düzeninde en üst düzeyde koruma sağlanması imkanı doğmuştur. Geride bıraktığımız dönem içinde bireysel başvurunun anayasal hak ve özgürlüklerin korunmasında, standardının yükseltilmesinde önemli bir işlev gördüğü söylenebilir.
Anayasa Mahkemesi ve sonrasında AİHM’e keyfi tutukluluğa karşı başvuru yapılabilmesi için öncelikle tahliye talebinin reddi, tutukluluğun devamı kararına itiraz süreçlerinin tamamlanması gerekmektedir. Aksi takdirde yapılacak başvuru iç hukuk yolları tüketilmeden ve etkin yollar denenmediği için reddedilecektir.
Tutukluluğa karşı bu süreçler bittikten sonra iç hukuk yolu son ret kararından itibaren 30 gün içerisinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulmalıdır. Anayasa Mahkemesi süreci tamamlandıktan sonra 6 ay içerisinde AİHM’e başvurmalıdır. AİHM’ye tutukluluk için ayrı, disiplin soruşturmasında idarenin tutumunu, cezaevi şartlarının insanlık dışı muamele oluşturduğu için ayrı başvurularda bulunabilirsiniz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Aşaması
Türkiye Cumhuriyeti Devlet’i tarafından haksız bir uygulama sonucu kendinizi kişi olarak doğrudan mağdur olarak nitelendiriyorsanız, mahkemeye şahsen veya alanında uzman bir avukat vasıtasıyla başvurabilirsiniz. AİHM’ ye sadece devlete karşı şikayette bulunabilirsiniz. AİHM 35. Madde uyarınca; iç hukuk yolları tüketilmelidir. Örneğin idari cezalar içeren kararlar için itiraz, iptal, gerekirse istinaf, temyiz yollarına; adli ve cezai kararlar için istinaf, temyiz yollarına gidilmeli. Olağanüstü kanun yollarına şartlar varsa gidilmesi zorunlu değildir. Zira olağanüstü kanun yolları adı üstünde olağan kanun yolu değildir. Ancak tüm iç hukuk yolları tüketildikten sonra AİHM’ne başvurmak mümkün. İç hukuk yollarıyla nihai kararın verilmesinden itibaren altı aylık süre içerisinde başvuru yapılmalı. Başvuru dilekçesi imzalı olmalı. Başvuru AİHM tarafından daha önceden incelenmiş bulunmamalı.