Umut Hakkı Nedir?

umut hakki

Umut hakkı; ömür boyu hapis cezasına mahkum edilen kişilerin, bir gün serbest bırakılma ihtimalini içeren temelini insanlık onurunu korumaya adayan hak türüdür. Umut hakkının diğer adı hükümlünün salıverilmeyi umut etme hakkıdır. Umut hakkı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kurmuş olduğu içtihatlarda düzenlenen bir hak türüdür. Umut hakkına göre, kişinin işlediği suçun ne kadar ağır olduğunun bir önemi yoktur. Nitekim önemli olan kişinin insan olma vasfıdır. Umut hakkı temel olarak kişinin insani değerlerini korumaya çalışır ve gelecekte hatalarını telafi etmesine bir imkan sağlar. Umut hakkı temellerini Birleşik Krallık’a karşı AİHM’e Douglas Gary Vinter tarafından yapılan başvurudan almaktadır. Günümüzde umut hakkının gündeme gelmesinin sebebi de PKK Silahlı Terör Örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın umut hakkından yararlanıp yararlanmayacağının incelenmesidir. Kadim Hukuk ve Danışmanlık olarak bu yazımızda Umut Hakkı’nın ne olduğundan bahsedeceğiz.

15 Şubat 1999 tarihinde yakalanan Abdullah Öcalan, Yerel Mahkemenin 28 Nisan 1999 tarihli kararı ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 25 Kasım 1999 tarihli onama kararı ile Devletin ülkesine ve egemenliğine karşı suçu düzenleyen mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle idam cezasına mahkum edilmiştir. Vatana karşı işlenen bu suçun 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu’nda karşılığı, cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis olarak gösterilen Devletin birliğini ve Ülke bütünlüğünü bozma suçu olarak tanımlanmıştır.

Öcalan’ın idam cezası, Anayasa ve Türk Ceza Kanunu’nda yapılan değişikliklerle ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi. Mahkumiyet kararından sonra 2005 yılında yapılan yasal düzenlemelerle Öcalan’ın koşullu salıverilmeden yararlanamayacağı öngörüldü. Esas itibariyle Öcalan’ın idam cezası infaz edilmediğinden, bu ceza yürürlükten kaldırıldığından ve mülga TCK, mülga Ceza İnfaz Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 1999 yılında yürürlükte olan döneminde suç işlediğinden, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının 36 yıl olarak hesaplanması gerekirdi. Öcalan; mülga TCK m.125 dışında taammüden insan öldürme, öldürmeye azmettirme ve yaralama suçlarından ayrıca yargılanıp cezalandırılmamıştır. Devletin ülkesine ve egemenliğine karşı suç işleyen failin cezası idam olduğundan, başka bir suçtan yargılanmasına da gerek görülmemiştir.

İlgili Makale: İnfaz Hesaplama

Türk Hukuk Sisteminde Umut Hakkı ve Abdullah Öcalan

Umut hakkı’, ömür boyu hapis cezasına karşılık mahpusun belli bir süreden sonra toplumla yeniden buluşmasını sağlamak için çıkmış bir hak türüdür. Bir kişinin umut hakkından yararlanması kişini doğrudan tahliye edilmesi anlamına gelmemektedir. AİHM’e göre kişinin koşullu salıverilme imkanı olup olmadığı incelenerek umut hakkından yararlanıp yararlanmayacağı belirlenecektir. Nitekim Mahkemeye göre, kişinin cezası gözden geçirilebilir olması yani kişinin dışarı çıkacağı umudunun olması yeterlidir. Doğrudan tahliye edilmesine gerek bulunmamaktadır. Türk hukuk sisteminde kişilerin koşullu salıverilmeden yararlanamayacağı durumlar şu şekilde sıralanmıştır:

  • Devletin güvenliğine karşı suçlar
  • Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar
  • Milli savunmaya karşı suçların örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi

Abdullah Öcalan 29.06.1992da idam cezasına mahkum edildikten sonra cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrilmiştir. Akabinde 2002 yılındaki değişiklikler ile şartlı salıverilmeden yararlanmasının da önüne geçildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 18.03.2014 tarihli Öcalan v. Türkiye (No.2) kararı ile Türkiye Cumhuriyeti’nin aleyhine olacak şekilde Öcalan’ın da umut hakkına sahip olduğuna karar verilmiştir. İmralı’da tutuklu olarak bulunan Abdullah Öcalan’ın serbest kalma ümidi olmaksızın hapis cezasının ölene kadar devam etmesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre umut hakkını ihlal etmektedir. Sözleşmenin 3. maddesine aykırı olan bu durum nedeniyle AİHM Eylül 2015 ve Aralık 2015’te yapılan diğer başvurular için aynı madde hükmü ihlal edildiği gerekçesi ile Türkiye aleyhine kararlar vermiştir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti bu kararları uygulamamıştır. Abdullah Öcalan gibi Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Osman Kavala için de umut hakkının uygulanmayacağını belirtmiştir.

22 Ekim 2024 tarihli Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) TBMM Grup Toplantısı’nda konuşan MHP lideri Devlet Bahçeli; PKK lideri Abdullah Öcalan hakkında, “Terörist başının tecriti kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti grubunda konuşsun, terörün tamamen bittiğini, örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, ‘Umut Hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın” açıklamasında bulundu. Bahçeli’nin açıklaması Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesi haline gelirken, açıklamada bahsettiği “Umut Hakkı” da kamuoyunda tartışılmaya başlandı.
umut hakki nedir
umut hakki nedir

Umut Hakkı Türkiye Mevzuatında Yer Alıyor Mu?

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun 16/4. Maddesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 47. Maddesi, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı ile ilgili Kanunun 25. Maddesi, 107/16. Maddesi yukarıda bahsi geçen cezaların hiç ara verilmeden ölünceye kadar çektirileceğini düzenlemektedir. Zaten AİHM’in ihlal kararı verilmesine neden olan yapısal sorunlar bu yasa maddeleridir. Bu cezalar yönünden ‘umut hakkı’, Türkiye yasalarında herhangi bir şekilde yer almamaktadır.

Bu düzenlemeler kategorik olarak şartlı tahliye yasaklarını içermektedir. Bunların dışında, farklı cezalarla ilgili serbest kalma yöntemleri, Cumhurbaşkanlığı affı gibi mevcutsa da bunlar aynı nitelikte olmayan ceza tiplerine yöneliktir. Esas olarak ‘umut hakkı’nın bir yasa başlığı ile özel bir düzenleme olarak yasada bulunması şart değildir. Burada esas olarak kategorik şartlı tahliye yasakları doğrudan bu hakkın ihlali olarak yaşanmaktadır. Kategorik şartlı tahliye yasakları yasadan kaldırıldıktan ve tahliye imkanı yasal olarak sağlandıktan sonra yasanın fiili uygulamasını tartışma imkanı olabilir.

İdam Yerine Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası

Türk hukuk sisteminde önceleri idam cezası uygulanmış olup, günümüzde idam cezasının uygulanması mümkün değildir. En son 1984 yılında idam cezası uygulanmış çünkü Avrupa Birliği uyum sürecinde, 2002 yılında “Savaş ve çok yakında savaş tehdidi olan durumlarda işlenen suçlar dışında” şartı kaldırılmıştır. Bunun yerine 07.05.2004 yılında çıkarılan 5170 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’a göre 1982 Anayasası’ndan ölüm cezasına ilişkin maddeler çıkarılmıştır.

Neticesinde, idam cezası kaldırılmıştır. Yerine en ağır ceza olarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası getirilmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 47. Maddesinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının tanımı yapılmıştır: “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlünün hayatı boyunca devam eder, kanun ve Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikte belirtilen sıkı güvenlik rejimine göre çektirilir.” Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan bir kişi tecrit koşulları altında sınırlı sosyal ve fiziksel haklara sahip olarak hayatını devam ettirmektedir.

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmedilen bir kişi otuz yıl cezaevinde iyi halli bulunduğu takdirde koşullu salıverilmeden yararlanabilir. Ancak örgüt faaliyeti çerçevesinde 16. Fıkrada düzenlenen suçların işlenmesi halinde kişi koşullu salıverilmeden de yararlanmayacak ve ömür boyu cezası infaz edilecektir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası her suç tipinde uygulanmaz. Aşağıdaki suç tiplerinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmedilmesi mümkündür:

  • Nitelikli kasten insan öldürme
  • Ağır işkence
  • Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma
  • Anayasayı ihlal
  • Cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı
  • Halkı isyana teşvik
  • Terör amaçlı suçlar
  • Savaş zamanı casusluk

Umut Hakkında Süre

Umut hakkı kapsamında herhangi bir süre öngörülmemiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararda, ülkenin kendisinin buna ilişkin süreyi belirleyeceği hüküm altına alınmıştır. Ancak umut hakkı neticesinde kişinin hükümlülük süresinin de çok uzun olmaması gerektiği belirtilmiştir. Bu nedenle 30-50 yıl gibi sürelerin umut hakkını ihlal edeceği belirtilmiştir. Nitekim umut hakkının temelini oluşturan Vinter kararında dahi süre 25 yıl olarak bahsedilir.

Bu nedenle umut hakkı için en geç 25 yıl sonra verilen cezanın periyodik aralıklarla incelenmesi ile garanti altına alınması düzenlenmiştir. Devletin hükmettiği hapis cezasında takdir yetkisinin sınırsız olmaması gerektiğini düzenleyen bu kuruma göre, kişilerin serbest bırakılma ihtimalleri de düzenlenmelidir. Aksi takdirde sözleşmenin 3. Maddesi ihlal edilecektir.

Vinter Davası (Umut Hakkının Doğuşu)

Ceza hukukunda ölüm cezasının kademeli olarak yürürlükten kaldırılması ile birlikte ömür boyu hapis cezası insan hakları hukukunun önemli meselelerinden biri haline gelmiştir. Nitekim tahliye edilebilme imkânına sahip olmadan ömür boyu hapiste tutulmak İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 3. maddesine aykırılık teşkil edebilir. Bu nedenle, Sözleşme’nin gerekleri ile uyumluluk için Sözleşmeci Devletlere düşen sorumluluğun belirlenmesi önemlidir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin, Vinter ve Diğerleri – Birleşik Krallık kararında da vurguladığı gibi, ömür boyu hapis cezası alan hükümlülerin tahliye olabilmeyi umut etme hakkı bulunmaktadır. İHAM tarafından söz konusu kararda açığa kavuşturulduğu üzere, taraf devletler iç hukuk uyarınca ömür boyu hapis cezasının  gözden geçirilmesini sağlayacak gerçek bir imkân sunmalıdırlar. Azaltılamaz nitelikteki ömür boyu hapis cezası İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 3. maddesi açısından bir ihtilaf doğurabilir. Vinter kararında kabul edilen bakış açısı Mahkeme’nin diğer kararlarına yansımakla birlikte, daha sonradan karara bağlanan Hutchinson – Birleşik Krallık kararında devam etmiştir.

Vinter Davası; umut hakkını konu edinen en önemli davalardan birisidir. Birleşik Krallık vatandaşları olan Douglas Gary Vinter, Jeremy Neville Bamber ve Peter Howard Moore’un başvurucu olduğu kararda, büyük bir hak ihlali olduğu kanaatine yer verilmiştir. Nitekim bu kişiler, insan öldürme suçundan müebbet hapis cezasına mahkum olmuş kişilerdir. Haliyle kişiler için herhangi bir salıverilme imkanı bulunmamaktadır. Bu da kişilerin herhangi bir salıverilme umudu olmadığını göstermektedir. Olayda, Vinter isimli şahıs müebbet hapis cezasına çarptırılmış ve sonrasında cezaevinde bir kavgaya karışmıştır. Yapılan yargılamada kendisine verilecek cezanın bir önemi olmadığını belirtmiş zira zaten ömür boyu hapiste kalacağını söylemiştir. AİHM’e yapılan başvuru neticesinde incelemeler yapılmış Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire’nin 09.07.2013 tarihinde kesin nitelikte karar verilmiştir. Vinter davası kararına göre kişi ömür boyu hapiste kalmamalı yani günün birinde muhakkak serbest bırakılmalıdır. Bu da umut hakkının temellerini oluşturmaktadır.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Değerlendirmesi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Türkiye aleyhine hükmedilen bazı kararlar ile (Örneğin Öcalan, Kaytan, Gurban ve Boltan kararları) AİHS’in 3. Maddesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir. Bu kararlara hükmedilirken dahi Vinter kararına atıfta bulunulmuştur. Ancak Türkiye bu ihlal kararlarına uygulamadığı için, Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu tarafından kararların gereklerinin yapılıp yapılmadığı tartışılmıştır. Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu’nun yaptığı 17.09.2024 tarihli incelemeye göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kararları uygulayıp uygulamadığı tartışılmıştır. İnsanlık dışı ve onur kırıcı muamelelerin engellenmesi için, Komite tarafından inceleme mekanizması oluşturulması gerektiği hatırlatılmıştır. Bunun yanı sıra çeşitli güvenlik tedbirlerinin alınması gerektiği vurgulanmıştır. Sürecin takibini yapacak olan komitenin bir sonraki toplantısı ise 25.09.2025 tarihine bırakılmıştır.

Bakanlar Komitesi, Türkiye’den kararın uygulandığına dair eylem planları isteyebilir. Dava grubunu 3 aylık periyotlarla incelemeye alarak daha yakından izleme yapabilir. Devlet üzerindeki kararın uygulanması noktasındaki baskıyı artırmak için ara kararlar kurabilir. Ara kararlar düzenli yapılan toplantılar sonrası alınan genel kararlardan usulen daha etkilidir. AİHS’nin 46 (3) maddesi uyarınca Bakanlar Komitesi yorum sorunu dolayısıyla bir kararın uygulanmasının denetiminin tehlikeye girdiği kanaatine varırsa yorum konusunda bir karar vermek üzere konuyu AİHM önüne sevk edebilir. Bu mekanizmanın işletilebilmesi için Bakanlar Komitesi’nin üçte iki çoğunluğunun oyuna ihtiyaç vardır, bu nedenle de nadiren işletilir.

alkol uyusturucu madde etkisinde olma tck 34

Alkol veya Uyuşturucu Madde Etkisinde Olma – TCK 34. Madde

Nafaka indirim davası, nafaka yükümlüsü ya da alacaklısının maddi durumunda gelen değişiklik sebebiyle nafaka miktarının değiştirmek için açılan davaya denir. […]

beraat derhal beraat karari

Beraat Kararı (CMK Madde 223/2)

Nafaka indirim davası, nafaka yükümlüsü ya da alacaklısının maddi durumunda gelen değişiklik sebebiyle nafaka miktarının değiştirmek için açılan davaya denir. […]

ek savunma

Ceza Hukukunda Ek Savunma – CMK Madde 226

Nafaka indirim davası, nafaka yükümlüsü ya da alacaklısının maddi durumunda gelen değişiklik sebebiyle nafaka miktarının değiştirmek için açılan davaya denir. […]

X
kadim hukuk ve danışmanlık