İçerik Başlıkları
İYUK nedir? En kısa şekilde tanımı, İdari Yargılama Usulü Kanunudur. İdari Yargılama Usulü Kanunu, idari yargıda açılacak davalarda yani Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü bu kanun çerçevesinde gerçekleştirilir.
Özel hukuk ilişkilerinde, hukuki ilişkinin tarafları eşittir; bu sebeple de tarafların iradesi uyuşmadıkça ortaya bir hukuki sonuç çıkmaz. Karı-koca, ev sahibi-kiracı, alacaklı-borçlu vb. arasındaki ilişki eşitler arası bir ilişkidir. Bu sebeple de tarafların iradesi uyuşmadığı sürece ortaya herhangi bir sonuç çıkmaz. Bir taşınmaz mal üzerindeki mülkiyet hakkının bir kişiden diğer kişiye geçmesi için her iki tarafın da rızası gerekir; böyle bir rıza yok ise mülkiyet değişimi olamaz. Bununla birlikte üstün kamu gücü kullanma yetkisi ile donatılmış bulunan idare, karşı tarafın rızası olmasa da bir taşınmazı kamulaştırma yoluyla alabilir.
Aynı şekilde idare, bir memuru rızası olmasa bile naklen atayabilir, bir taşınmaz için yıkım kararı alabilir, bir öğrenciye disiplin cezası verebilir. İdareye tanınan bu yetkiler, hiç şüphesiz kamu hizmeti yapmak bakımından tanınmıştır ve hukuk kuralları ile bu yetkilerin ne şekilde kullanılacağı önceden belirlenmiştir. İdarenin yargısal denetimi, bireyin devlet karşısında zayıf konumda olması ve bu sebeple korunması düşüncesinden kaynaklanmaktadır.
Her şeyden önce bu yolla eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi olan idare, keyfi ve hukuka aykırı davranışlardan kaçınmaya; hukukun içinde hareket etmeye zorlanır. Ülkemizde idarenin her türlü eylem ve işlemi gerek adli gerekse idari yargının denetimine tabidir. Kamu gücü kullanmak suretiyle, tek yanlı irade açıklaması ile kişiler üzerinde hukuki etki doğuran işlemler yapan; eylemler icra eden idarenin bağımsız yargı organları tarafından denetlenmesi, hukuk devletinin bir gereği olarak kabul edilmektedir.
İdarenin Yargısal Denetiminin Tarihi Gelişimi
Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. yüzyıldaki Batılılaşma ve Batı tarzı kurumların oluşturulmasına kadar idare ile ilgili şikâyetler gene idareye yapılmıştır. Merkezde bulunan “Divan-ı Hümayun” Padişahın veya Sadrazamın başkanlığı altında toplanır devlet işleri dışında şikâyetlere ve davalara bakardı. 1868 yılında Fransız örneğine göre oluşturulmuş olan “Şurayı Devlet” (Danıştay), hükümet ile kişiler arasında çıkacak uyuşmazlıklara bakma yetkisine sahip olarak kurulmuştur.
Yargı Düzeni Kavramı ve İdari Yargının Görev Alanı
- Yargı Düzeni Kavramı
Ülkemizde her bir yargı düzeni, Anayasa’da sayılan yüksek mahkemeler tarafından temsil edilir. Buna göre, Anayasa yargısı (Anayasa Mahkemesi), Adli yargı (Yargıtay), İdari yargı (Danıştay), olmak üzere 3 yargı düzeni vardır.
- İdari Yargının Görev Alanı
1982 Anayasası’nın 142. maddesi, “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir” hükmünü öngörmektedir. İdari hâkim, uyuşmazlığın niteliğini dikkate alarak görevli olup olmadığını saptamaktadır. Kural olarak idare hukuku alanına ilişkin uyuşmazlıklar idari yargıda çözümlenir. İdari yargının konusu genel olarak idarenin idare hukuku alanındaki faaliyetleri ile ilgili davalardır. Yani idari davalardır. Kural olarak idari uyuşmazlıklar idari yargının görev alanına girer.
İdari Yargı Mahkemeleri
- İlk Derece Yargı Yerleri
İlk derece yargı yerleri, bir davanın ilk olarak açıldığı ve görüldüğü mahkemeleri ifade eder. İdari yargı düzeninde davalar genel görevli olan idare mahkemelerine ve mali nitelikli bir kısım uyuşmazlıklar için ise vergi mahkemelerine açılır. İdare Mahkemeleri, idari yargıda genel görevli yargı yeridir. 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 5. maddesine göre, “İdare mahkemeleri, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki
- İptal davalarını,
- Tam yargı davalarını,
- Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları,
- Diğer kanunlarla verilen işleri, çözümler.
İlk derece mahkemesinde açılır.
- Bölge İdare Mahkemeleri
Bölge İdare Mahkemeleri, doğrudan dava açılan bir mahkeme değildir. Kanunlarla verilen görevleri yapan bir yargı yeridir.
- Danıştay
Danıştay, Anayasanın 155. maddesi ile görevlendirilmiş bir yüksek idare mahkemesi, danışma ve inceleme merciidir. İdare Mahkemeleri ile vergi mahkemelerinden verilen kararlar ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülen davalarla ilgili kararlara karşı temyiz istemlerini inceler ve karara bağlar.
İdari Dava Türleri
- İptal Davaları
İdari yargıdaki en önemli dava türü iptal davasıdır. İptal davaları, idare tarafından yapılan idari işlemlerin (disiplin cezası, ruhsat iptali, naklen atama, kamulaştırma, ihale kararı vb) iptalini sağlamak, hukuki etkisini ortadan kaldırmak üzere açılan davalardır.
- Tam Yargı Davaları
Tam Yargı Davaları, idarenin işlemlerinden veya eylemlerinden (faaliyetlerden) kaynaklanan zararların tazmini amacıyla açılan davalardır.
- İdari Sözleşmelerden Kaynaklanan Davalar
İdarenin bazı sözleşmeleri, idari sözleşme olarak değerlendirilir ve idari yargının görev alanındadır. İdare, özel hukuk kişileri gibi alım-satım, kira vb. sözleşmeler yapabilir. Bu sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklar adli yargı yerlerinde çözümlenir. Bununla birlikte, idarenin bir kamu hizmetini özel kişilere gördürmek üzere yaptığı ve üstün yetkilerle donandığı sözleşmeler de mevcuttur. Bu tür sözleşmeler idari sözleşme olarak kabul edilir ve bu sözleşmelerden dolayı taraflar arasındaki uyuşmazlıklar idari yargının görev alanı içindedir.
İdari Yargılama Usulü
- İlk İnceleme
İdari davalar açıldığında mahkemelerce, uyuşmazlığın esası incelenmeye geçmeden önce, dava dilekçeleri, bu incelemenin yapılıp yapılamayacağı bakımından bir ilk incelemeye konu edilir. İdari davalar 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. Maddesine göre sırayla; “a) Görev ve yetki, b) İdarî merci tecavüzü, c) Ehliyet, d) İdarî davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, e) Süre aşımı, f) Husumet, g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları,” yönlerinden incelenir.
- Esastan İnceleme
Mahkemeler, dava dilekçelerini ilk inceleme konuları bakımından sırasıyla inceler ve herhangi bir hukuka aykırılık tespit etmez ise esas bakımından incelemeye geçer. Esas bakımından inceleme uyuşmazlık konusu idari işlemin, eylemin hukuka uygun olup olmadığı bakımından yapılan incelemedir.
- İvedi Yargılama Usulü
6.2014 tarih ve 6545 sayılı Kanun ile İdari Yargılama Usulü Kanununda yapılan değişiklikle “ivedi yargılama usulü” getirilmiştir. İYUK md. 20/A hükmüne göre; “1. İvedi yargılama usulü sınırlı sayıdaki işlemlerden doğan uyuşmazlıklar hakkında uygulanır:
- Mahkeme Kararları ve Uygulanması
Anayasa’nın 138. maddesinin son fıkrasında yer alan “yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” hükmü karşısında idari yargı kararlarının idare tarafından yerine getirilmesi zorunluluğu açıktır. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesi de mahkeme kararlarının otuz gün içinde yerine getirilmesi gerekliliğini düzenlemiştir. Buna göre;
İdari Yargıda Kanun Yolları
Mahkemelerin vermiş bulunduğu nihai kararlar, taraflarca üst yargı merciinde yeniden incelenmek üzere başvuruya konu olabilir. Kanun yolu olarak tanımlanan bu usule ilişkin şartlar da kanunlarla düzenleme altına alınmıştır. İdari yargıda olağan ve olağanüstü kanun yolları olmak üzere 2 çeşit kanun yolu vardır.
İYUK Olağan Kanun Yolları
- İstinaf
İstinaf, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın bir üst mahkeme tarafından (Bölge İdare Mahkemesi) yeniden incelenmesidir. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinde istinaf usulü düzenlenmiştir. Maddeye göre “İdare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, konusu beş bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz.
- Temyiz
Temyiz, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinde düzenlenmiştir. Madde uyarınca Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin İdari Yargılama Usulü Kanununda sayılan davalar hakkında verdikleri kararlar, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştay’da, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde temyiz edilebilir. Özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarına karşı tebliğ tarihini izleyen otuz gün içinde Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabilir.
İYUK Olağanüstü Kanun Yolları
- Kanun yararına temyiz
Kanun yararına temyiz İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre “İdare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerinin kesin olarak verdiği kararlar ile istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabilir. Temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde karar, kanun yararına bozulur. Bozma kararının bir örneği ilgili bakanlığa gönderilir ve Resmî Gazete’de yayımlanır.”
- Yargılamanın yenilenmesi
Yargılamanın yenilenmesi, olağanüstü kanun yoludur. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 53. maddesinde yargılamanın yenilenmesi şartları ve süresi şu şekilde düzenlenmiştir; “Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinden verilen kararlar hakkında, belirli sebepler dolayısıyla yargılamanın yenilenmesi istenebilir. Yargılamanın yenilenmesi süresi, İYUK m.53 uyarınca “1 numaralı fıkranın h bendinde yazılı sebep için on yıl, 1 numaralı fıkranın ı bendinde yazılı sebep için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl ve diğer sebepler için altmış gündür. Bu süreler, dayanılan sebebin istemde bulunan yönünden gerçekleştiği tarihi izleyen günden başlatılarak hesaplanır.” hükmü ile birlikte belli hak düşürücü sürelere tabi tutulmuştur.