İş Kazası ve Meslek Hastalığı Tazminat Davası

is kazasi meslek hastaligi tazminat davasi

İş kazası; herhangi bir yaralanma, hastalık ve hatta ölüm de dâhil olmak üzere fiziksel veya zihinsel zarara (veya her ikisine) neden olabilen, iş yerinde veya işle ilgili faaliyetler yürütülürken iş yeri dışında da meydana gelebilen öngörülemeyen olaylar olarak tanımlanabilir. Gelişen dünyada fabrikalaşma ve sanayileşmenin artması, iş kollarının çoğunun tehlikeli sınıfta yer alması nedeniyle ülkemizde iş kazası ve meslek hastalığı tazminat davası oranlarının arttığını görmekteyiz. Buna rağmen iş kazası veya meslek hastalığı geçiren birçok işçi dava açabileceğini bilmemektedir. İşverenler de iş kazasının yaşanması durumunda hangi yolu izlemeleri gerektiği konusunda büyük sıkıntı yaşamaktadır.

  • İş kazası; işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olaya denir. Diğer bir tanımla iş kazası, işçinin çalışma hayatında 5510 sayılı Kanunda sayılan hallerden birinde meydana gelen ve sigortalıyı bedenen veya ruhen engelli hale getiren olaydır. (6331 sayılı Kanun 3. Madde)
  • Meslek hastalığı; sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir. (5510 Sayılı Kanun 14. madde)

İşçiler uzun süre aynı işi yapmakta, aynı çalışma şekliyle çalışmakta, işin yapılma şekli veya niteliği nedeniyle belirli bir zaman sonra yaptığı işten etkilenmekte ve meslek hastalığına yakalanmaktadır. Meslek hastalığına yakalanan işçinin ise iş mahkemesinde maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı ortaya çıkmaktadır. Bu yazımda iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle tazminat davası ile ilgili aşağıda belirttiğim bilinmesi gereken tüm detaylara değineceğiz.

İlgili Makale: İnfaz Hesaplama

İş Kazası Nedir?

Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de is kazaları çalışma hayatının önemli konularından birisidir’. Aslı Arapça kökenli olan kaza sözcüğü Türk Hukuk Lügatinde; “bir irade sonucu olmaksızın veya umulmayan hal dolayısıyla bir kimsenin veya bir şeyin arızaya veya zarara uğraması” olarak tanımlanmıştır.

İş kazasını, WHO; “önceden planlanmamış, çoğu kez kişisel yaralanmalara, makineler ile araç ve gereçlerin zarara uğramasına, üretimin bir süre durmasına yol açan bir olay” seklinde tanımlamış iken, ILO; “önceden planlanmayan, beklenmeyen, belirli bir zarar ya da yaralanmaya neden olan bir olay” olarak tanımlanmıştır.
EUROSTAT tarafından ise iş kazası; “iş sırasında fiziksel veya ruhsal zarara yol açan ani bir olay” olarak ifade edilmiştir.

Türk Hukukunda is kazasının tanımı ise, ne Türk Borçlar Kanununda ne de İş Kanununda yapılmıştır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda da bir tanım verilmemiş, iş kazasının çeşitli şartları ve unsurlar sayılmıştır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 13. maddesine göre iş kazası:

  • Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
  • İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla,
  • Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
  • Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
  • Sigortalıların işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır.

Örneğin; dinamit üretimi yapılan şirkette çalışan sigortalının meydana gelen patlama sonucu yaralanması veya vefat etmesi iş kazasıdır.

İş Kazasının Şartları

  • Sigortalılık
  • Kaza
  • Zarar
  • İlliyet Bağı
is kazasi sartlari neler
is kazasi sartlari neler

İş Kazası Sigortası Kapsamında Olanlar Kimlerdir?

  • Hizmet akdi ile çalışanlar (4/a)
  • Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar ile köy ve mahalle muhtarları (4/b)
  • Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevlerinde çalışanlar
  • Aday çırak, çırak ve stajyerler,
  • Harp Malulleri ile Vazife Malullüğü aylığı bağlanmış malullerden Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında çalışanlar
  • Türkiye İş Kurumu kursiyerleri
  • Sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri
  • İntörn öğrenciler
  • Tarım ve orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz olarak çalışan sigortalılar
  • Ek 9. maddede belirtilen şartlarda ev hizmetlerinde çalışan sigortalılar

İş Kazası Kim Tarafından, Nasıl Bildirilmelidir?

Hizmet akdine tabi çalışan sigortalıların iş kazası hallerinin bildirimi işverenleri tarafından yapılmalıdır. İşverenlerin iş kazasını;

  • Kolluk kuvvetlerine derhal
  • Sosyal Sigortalar Kurumuna ise olayın gerçekleştiği tarihten sonraki üç işgünü içerisinde bildirmeleri gerekmektedir.

Örneğin, salı günü iş kazası geçiren sigortalının Sosyal Sigortalar Kurumuna yapılacak iş kazası bildiriminin en geç cuma günü, perşembe günü iş kazası geçiren sigortalının ise Sosyal Sigortalar Kurumuna yapılacak iş kazası bildiriminin en geç salı günü yapılması gereklidir.

Hizmet akdine tabi çalışan sigortalıların iş kazası bildirimleri 2 şekilde yapılabilir. Bunlar;

İş Kazası Bildirim Süresine Uyulmamasının Cezası Nedir?

4/a sigortalılık statüsüne tabi sigortalıların iş kazası geçirmeleri halinde, belirtilen sürelerde işveren tarafından bildirim yapılmaması durumunda, bildirimin Sosyal Sigortalar Kurumuna yapıldığı tarihe kadar sigortalıya ödenecek geçici iş göremezlik ödeneği Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından işverenden tahsil edilir. Ayrıca bildirimi süresinde yerine getirmeyen işverenlere idari para cezası uygulanır. Söz konusu idari para cezaları, işyerinde çalışan sigortalı sayısı ve işyerinin az tehlikeli, tehlikeli, çok tehlikeli sınıfta yer alması durumuna göre farklılaştırılmış olup her takvim yılı başından geçerli olmak üzere yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanmaktadır.

4/b sigortalılık statüsüne tabii sigortalıların iş kazası geçirmeleri ve belirtilen sürelerde bildirim yapılmaması hâlinde ise, bildirim tarihine kadar geçen süre için yapılacak geçici iş göremezlik ödeneği ödenmez. Bildirim tarihinden sonraki sürelere ait geçici iş göremezlik ödeneği ödenir.

İş Kazası Sigortasından Sağlanan Haklar Nelerdir?

İş kazası sigortasından doğan haklardan yararlanabilmek için herhangi bir prim günü sınırı bulunmamaktadır. Yani 10 gün prim günü olsa da 1000 gün prim günü olsa da bu hakkı elde ederler. İş kazası sigortasından sağlanan haklar şunlardır:

  • Geçici İş Göremezlik Ödeneği
  • Sürekli İş Göremezlik Geliri
  • Ölüm Geliri
  • Evlenme Ödeneği
  • Cenaze Ödeneği

Meslek Hastalığı Nedir?

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre hastalık kavramı, “organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla fizyoloji görevlerinin bozulması durumu, sayrılık, maraz, esenlik karşıtı” olarak tanımlanmıştır. Meslek hastalığı ise; sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya isin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda meslek hastalığının tanımı; “‘mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalık” seklinde yapılmıştır. (İSGK m. 1-1)

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 14. maddesinde ise; meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı isin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleri olarak tanımlanmıştı.

Başka bir tanıma göre, sigortalının sırf mesleği yapmasından ötürü ruhen veya bedenen hastalanması hali, meslek hastalığıdır. Meslek hastalığının, belirli bir mesleğin ifası sonucu o mesleğin nitelik ve yürütüm şartlarından kaynaklanan bir hastalık olarak da tanımlanabilmektedir. Meslek hastalığı unsurları;

  • Sigortalılık
  • Hastalığın Ortaya Çıkması (Zarar Unsuru)
  • Hastalık İle İşi Gören Arasında İlliyet Bağı

İşverenin Hukuki Sorumluluğunun Kaynağı

İşverenlerin, iş kazası ve meslek hastalıkları dolayısıyla, işçilerinin uğradıkları zararlara ilişkin olarak öncelikle Anayasadan, çeşitli kanunlardan ve hukuki düzenlemelerden ve de sözleşmeden kaynaklanan, gözetim yükümlülüğüne bağlı birçok sorumluluğu bulunmaktadır. İşverenin gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almaması nedeniyle meydana gelen is kazas1 ve meslek hastalg1 nedeniyle tazminat sorumluluğu ortaya çıkmaktadır. İşverenin, Kanuna ve sözleşmeye aykırı davrandığı nedeniyle isçinin bedensel bütünlüğünün ihlali, ölümü ve/veya kişilik haklarının zedelenmesine bağlı zararlarının tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir. (TBK.417/3)

Öte yandan, işverenin is sağlığı ve güvenliği önlemlerini almamasından, doğan zararlarının tazmini davasını Türk Borçlar Kanunun 49 vd. maddelerinde düzenlenen haksız fil sorumluluğuna dayandırılması da mümkündür. Çünkü işverenin bu davranışı, kişi varlıklarının doğrudan doğruya korumayı amaçlayan iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin emredici davranış kurallarının ihlal edilmesi anlamına gelir. Bu itibarla normların ihlali aynı zamanda bir haksız fiil oluşturur. İşçilerin iş kazası tazminatı taleplerinde akdi sorumluluk ile haksız fiil sorumluluklarından doğan dava hakları yarışır.

İşçi zarar tazminini için isterse sözleşme sorumluluğuna (akdi sorumluluğa) isterse haksız fiil sorumluluğu hükümlerine dayanabilir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 60. maddesi de; “bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hakim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkan sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir” şeklindedir.

Konuya ilişkin Yargıtay; “işverenin sorumluluğunun yasal dayanağının BK’nin 96 ve 322. (şimdiki TBK md. 112-417) maddeleri” olduğu yönünde karar vermiştir. İş Kanunun mülga 77. maddesi ve şuan yürürlükte bulunan 6331 Sayılı is Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Türk Borçlar Kanunu’nun 417. maddesi ile özel hukuk kurallarına dair düzenlemeler yapılmış ve bunlara uyulmaması durumunda çalışanların uğrayacağı zararların tazmin sorumluluğu işverene yüklenmiştir.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, tüm çalışanları kanun kapsamına alınarak uluslararası düzenlemelere yaklaşmaya çalışmıştır. Esas itibariyle is güvenliği konusunda çalışanların sahip olmaları gereken haklar anayasal olarak da güvence altına alındığı için işveren açısından çalışanlarına dair alınması gereken önlemlerin hukuksal dayanakları içinde kamu hukuku alanını da dahil etmek mümkündür. Kamu hukuku içinde de özel hukukta olduğu gibi işverene çalışanların haklarına dair korunması gereken noktalar belirtilmiş ve bu noktaların ihlali durumunda karşı karsıya kalacağı yaptırımlar bildirilmiştir.

is kazasi davasi
is kazasi davasi

İş Kazası Tazminat Davası Nedir?

İş kazası geçirmeniz neticesinde görmüş olduğunuz maddi ve manevi zararlara ilişkin olarak tazminat davası açmanız mümkündür. Ancak kişiler çoğu zaman bu davayı açarken tazminat miktarlarını nasıl hesaplayacaklarını bilememektedirler. İş kazası neticesinde açılacak davaların belirsiz alacak davası olarak açılmasında fayda vardır. Eda davasının aksine burada görülen zararın tam olarak gösterilmesine gerek yoktur. Kısmi olarak zararın dilekçede belirtilmesi ile mahkemece yapılacak yargılama esnasında belirlenecek tazminat miktarına dava değerinin yükseltilmesi mümkün olacaktır. Belirsiz alacak davası işçinin hak kaybına uğramasının önüne geçmektedir.

Belirsiz alacak davasında dava dilekçesinde manevi tazminat taleplerini de içermeli ve tahkikat aşaması tamamlandıktan sonra düzenlenen raporlara göre manevi tazminat talebi artırılabilmektedir. İş kazası tazminat davalarında belirsiz alacak davası açıldıktan sonra mahkeme tarafından işçinin yapmış olduğu tedavi giderlerine ilişkin belgeler, maluliyet durumuna ilişkin belgeler, iş göremezlik raporları gibi belgeler bir bilirkişi marifetiyle maddi tazminatın belirlenmesinde kullanılacaktır. Maddi ve manevi tazminatlarda esas alınacak hususlar işe makalemizde aşağıda yer verilmektedir.

  • Maddi Tazminat

İşverene yüklenebilecek hukuki sorumluluğun başında maddi tazminat talebi gelmektedir. Maddi tazminat, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin hiç veya yeterince alınmaması, yani işverenin, işçiyi gözetme borcuna aykırı tutum sergilemesi sonucu işçide meydana gelen her türlü kayıptır. İşverenler, işyerinde gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almamaları sebebiyle çalışanların ruh ve bedensel bütünlüğüne zarar vererek onların malvarlığında bir azalmaya yol açarlarsa çalışanların maddi tazminat talebi ile karşılaşabilirler.

Maddi tazminat talebi ile ilgili hususlar ne İş Kanununda ne de İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun da düzenlenmiştir. Dolayısıyla ilgili konularda, Türk Borçlar Kanunu uygulanacaktır. Maddi tazminat talebinin temel dayanağı 6098 sayılı Kanunun m. 54 hükmüdür. Kanun koyucu iş kazasında ya da meslek hastalığına maruz kalan çalışanın tedavi giderlerini, kazanç kayıplarını, çalışma gücünün azalmasını, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplarını özellikle bedensel zararlar olarak nitelendirmektedir.

  • Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

Destekten yoksun kalma tazminatının hukuki dayanağını, Türk Borçlar Kanunu m.53/3 ve m.417/3’te yer almaktadır. TBK m.53/b.3 de düzenlenen destekten yoksun kalma tazminatı destek sıfatını taşıyan kişinin hukuka aykırı bir fiil sonucu ölümü durumunda desteğin bakim ve yardımından yararlanan kişilere tanınmış özel bir tazminat türüdür. Böylece, hukuka aykırı fiil sonucunda yansıma zarara uğrayan kişilerin tazminat talebinde bulunamayacağına yönelik genel kurala kanun koyucu tarafından bir istisna getirilmiştir.

İş kazası neticesinde ölen işçinin yakınlarının, ölümünden sorumlu tutulabilecek ilgili kişilerden tazminat isteme hakları bulunmaktadır. Böyle bir durumda ölen kişinin yakınları, destekten yoksun kalma tazminatı davası açabilmektedir. Destekten yoksun kalma tazminatı, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen işçinin olası yaşam süresi içinde çalışarak sağlayabileceği kazancından desteğinden yoksun kalanlara yapabileceği yardım tutarının peşin olarak toptan ödenmesidir.

Yargıtay’da destekten yoksun kalma tazminatını destek olmasa bile, onun var olduğu zamandaki ile aynı şekilde yaşayabilmesi için gereken paranın ödettirilmesi şeklinde tanımlamıştır. Halk arasında kan parası olarak da bilinen bu tazminat ölenin destek verdiği kişilerin hayatlarının ölüm nedeniyle kötüleşmemesi için kabul edilmiş bir maddi tazminat türüdür. TBK 76. maddesinde; zarar gören kişinin iddialarını inandırıcı delillerle ispatlayabilirse, hakim istem üzerine, zarar görene geçici ödeme yapmasına karar verebileceği hüküm altına almıştır. Bu maddenin en güzel uygulama alanı iş kazasından kaynaklanan tazminat davaları olup, ekonomik açıdan mağduriyet yasayan işçilerin geçici ödeme yapılması yönünde talepte bulunmaları hukuken mümkündür.

  • Manevi Tazminat

Manevi zarar kavramı, hukuka aykırı bir fiil sonucu kişinin şahıs varlığında, kişisel değerlerinde uğradığı kayıpları ifade etmektedir. Bir baksa deyişle manevi zarar, kişinin duygusal dengesini bozan, yaşama sevincini ve keyfini azaltan, panik, korku, dehşet, yas, öfke, iğrenme, elem, küçük düşme, utanç duyma, moralsizlik, tedirginlik, ümitsizlik, yalnızlık hissi, aşağılık hissi, hayal kırıklığı gibi olumsuz duygusal sarsıntılar ve/veya fiziksel acı ve keder. Kısacası manevi zarar, kişinin şahıs varlığında uğradığı kayıpları ifade etmektedir. Bu kayıplar ise haksız fiil nedeniyle doğabileceği gibi, sözleşmeye aykırılık nedeniyle de doğabilir.

İş kazası veya meslek hastalığı sonucunda işçi bedensel veya ruhsal bir zarara uğrarsa maddi tazminat yanında koşulları varsa manevi tazminat da isteyebilir. Sosyal Güvenlik Kurumunun iş kazası geçiren sigortalıya yaptığı sağlık yardımları ve parasal ödemeler bu kaza nedeniyle ortaya çıkan tüm zararları karşılamaya genellikle yeterli değildir. İş kazası geçiren işçinin veya ölümü halinde desteğinden yoksun kalanların manevi zararlarına karşılık olarak bir ödeme Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılmaz. Dolayısıyla Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından maddi zarar tam olarak karşılansa dahi manevi tazminat talepleri iş kazaları ve meslek hastalıkları da gündeme gelmektedir. Manevi tazminat taleplerinin koşulları ölçüsü ve kapsamının belirlenmesinde Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulama alan bulacaktır.

İş Kazasında Tazminat Miktarlarının Hesaplanması

TBK m. 55 gereğince bedensel zararlar ve destekten yoksun kalma zararı TBK hükümleri ve genel sorumluluk ilkelerine göre belirlenmektedir. İş kazasına uğrayan işçinin zararını karşılaması için işveren aleyhine açmış olduğu maddi tazminat davalarında TBK m. 417, 112 ve m.114/2 yollaması ile m.49-76 hükümleri uygulama alanı bulmaktadır. Bu durumda hâkim tazminat miktarını belirlerken işçinin net gelirini, yaşam süresini, çalışma süresini, iş göremezlik oranını, karşılıklı kusur oranlarını, SGK tarafından yapılan ödemelerin ilk peşin sermaye değerini tespit etmek zorundadır. Bunlar uygulamada bir bilirkişi raporu marifetiyle yerine getirilmektedir

Manevi zararlara ilişkin açılan tazminat davalarında zararın hesaplanması maddi zararın hesaplanmasından oldukça farklıdır. Zira yukarıda da belirttiğimiz gibi maddi zararın ortaya konulması yapılan hesaplamalar ile gayet kolay iken manevi zarar hususunda bu şekilde bir hesaplama yapılabilmesi mümkün değildir. Hakim manevi tazminata hükmederken işçinin yaşı, olayın yaşandığı tarih, tarafların kusuru, olayın şekli, işverenin durumu gibi faktörleri göz önünde bulundurularak hem manevi duyguları güçlendirecek hem de benzer olayın tekrarını önleyecek bir miktara hükmetmelidir. Yerleşik Yargıtay kararlarında manevi tazminatın ölçüsü konusunda Yargıtay’ın bir içtihadı birleştirme kararında belirtmiş olduğu manevi tazminat ne bir ceza ne de gerçek manasında bir tazminattır. Ceza değildir, çünkü, davacının menfaati düşünülmeksizin, sorumlu olana hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük değildir. Hâkim manevi tazminata hükmederken para değerini de düşünmelidir. Hükmettiği meblağ, bir sadaka niteliği taşınmamalı, kısmen de olsa bir manevi tatmin fonksiyonu ifa etmeli, diğer tarafın müzayaka haline düşmesine, onun mahvına da meydan vermemelidir ifadesi tekrar etmektedir. Bu ifade en az manevi tazminatın kendisi kadar muğlaktır. Bu nedenledir ki açılan manevi tazminat davalarında hesaplanan tutarlarda bir ölçüsüzlük, bir karar ile diğer karar arasın da derin uçurumlar bulunmaktadır. Bu farkın nedenlerinden ilki daha ilk başta açılan davalarda manevi tazminatın ne kadar olacağı konusundaki belirsizlik nedeniyle benzer olaylar için birbirinden çok farklı miktarların talep edilmesi, sonrasında ise gerek ilk derece gerekse de Yargıtay tarafından benzer olaylarda farklı miktarların kararlaştırılmasıdır. Manevi tazminat hesaplanırken TBK m. 56 gereğince somut olayın özellikleri, tarafların maddi durumları, kusur oranları, meydana gelen manevi zararın büyüklüğü göz önünde bulundurulmalıdır.

is kazasi tazminat davasi gorevli mahkeme
is kazasi tazminat davasi gorevli mahkeme

İş Kazası Tazminat Davası Görevli ve Yetkili Mahkeme

İş kazasından kaynaklı tazminat davalarında görevli mahkeme iş mahkemeleridir. İş mahkemelerindeki yetki ise İMK 6.maddede düzenlenmiştir. Buna göre iş mahkemelerinde açılacak davada, dava tarihinde davalının ikametgahının bulunduğu yer veya işçinin işini yaptığı yer iş mahkemeleri yetkilidir. Eğer iş kazası aynı zamanda bir trafik kazası olarak ortaya çıkmışsa yetkili mahkeme KTK 110/2’ye göre tespit edilmelidir. Buna göre yetkili mahkeme sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer veya kazanın olduğu yer iş mahkemeleri yetkilidir.

Birden fazla yetkili mahkemenin olması halinde davacı bu mahkemelerden birisinde dava açmak hususunda seçimlik hakka sahiptir. Bu durumda yukarıda anılan yasal düzenlemeler gereğince davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi, işçinin işini yaptığı işyerinin bulunduğu yer veya iş kazasının meydana geldiği ya da zararın meydana geldiği yer mahkemesi son olarak da işçinin veya hak sahiplerinin yerleşim yeri mahkemesidir. Davalı birden fazla ise davacının bunlardan herhangi birinin bulunduğu yer mahkemesinde davayı açmak yönünde bir seçimlik hakkı bulunmaktadır.

İş Kazası Tazminat Davası Zamanaşımı

İş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle işverenin sorumluluğu 6098 sayılı TBK m. 417 gereğince sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir. Mevzuatımızda iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle açılacak olan tazminat davaları hakkında özel bir zamanaşımı düzenlenmemiştir. Bu nedenle TBK m. 417 ve 146 gereğince iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle açılacak tazminat davaları 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımı tazminat ve zararın sorumlusunun öğrenilmesi ile başlamaktadır. Tazminat sorumlusunun öğrenilmesinden ne anlaşılması gerektiği açık ise de zararın öğrenilmesi hususu aynı netlikte değildir.

Destekten yoksun kalma durumunda bu durumun öğrenilmesi, geçici iş göremezlikte tedavinin tamamlandığı, sürekli iş göremezlikte sürekli sakatlığa ilişkin raporun zarar gören tarafından öğrenildiği zaman zarar öğrenilmiş sayılmakta ve zamanaşımı başlamaktadır. Zira zararın öğrenilmesinden kastedilen zararın varlığı, niteliği ve dava açmaya ve gerekçelerini göstermeye yetecek kadar hal ve şartların öğrenilmesidir. Yargıtay da zararın iş göremezlik oranının kesin olarak belirlendiği raporun öğrenilmesi ile öğrenilmiş sayılacağı yönünde kararlar vermiştir. İş kazaları çoğu zaman aynı zamanda bir ceza davasının da konusu olmaktadır. Bir fiilin aynı zamanda suç teşkil eden bir fiil olması halinde ceza davasındaki uzamış zamanaşımı uygulanması gerekmektedir. Bu süre TCK m. 66′ da belirtilen dava zamanaşımıdır.

İş Kazası ve Meslek Hastalığı Nedeniyle Tazminat Davası Yargıtay Kararları

Yargıtay Genel Kurulu, 03.07.2002 Tarih, 2002/10-583Esas, 2002/571 Karar

  • İş Kazası ve Meslek Hastalığı Nedeniyle Tazminat Davası
  • İş Kanunun

“…Davalı işverene ait fabrikada çalışırken sol ayak dizi üzerine düşen, sonradan oluşan tümör nedeniyle sol bacağı kesilen sigortalının işyerinde yaralanması ile sol bacağında oluşan tümör arasında uygun illiyet bağının mevcut olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usule ve yasaya aykırı olup karar bozulmalıdır.


1. Ceza Dairesi 2020/3933 E., 2021/4178 K.

  • İş Kazası ve Meslek Hastalığı Nedeniyle Tazminat Davası
  • İş Kanunu

Mahle Mopisan A.Ş.’ye ait inşaatın çatı kaplama ve su yalıtım işini üstlenen… Panel Yapı Sis. Ltd. Şti.’nin taşeron olarak görevlendirdiği firma Su ve Yapı Sis. İnş. Ltd. Şti.’nin çalışanı olan ölenin; izolasyon işini yapmaktayken ayağının izolasyon malzemesine takılması ile yaklaşık 12 metre yükseklikten beton zemine düşmesi şeklinde meydana gelen ve… Panel Yapı Sis. Ltd. Şti.’nin yetkilisi olan sanığın asli kusurlu olarak bir kişinin ölmesine sebebiyet verdiğinin kabul edildiği olayda;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; …. ile Su ve Yapı Sis. İnş. Ltd. Şti. arasında düzenlenen taşeron sözleşmesinde yer alan “Taşeron, tarafından istihdam edilen herhangi bir işçi veya diğer şahsın uğrayabileceği kaza, yaralama, meslek hastalığı, maluliyet vesaireden ve bunun neticesi olarak çıkan zarar ziyandan veya kanunen ödenmesi gereken tazminat ve masraflardan münhasıran taşeron sorumlu olacak ve şirkete hiçbir sorumluluk yüklenmeyecektir.” hükmü gereğince asıl işveren firma olan… Panel Yapı Sis. Ltd. Şti’nin sorumluluğu bulunmadığından, yetkilisi olan sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi;

Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA; 24/05/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


9. Hukuk Dairesi 2021/7412 E., 2021/11408 K.

  • İş Kazası ve Meslek Hastalığı Nedeniyle Tazminat Davası

Yargıtay Büyük Genel Kurulunun Yargıtay iş bölümüne ilişkin 23/01/2020 tarih, 2020/1 sayılı kararı uyarınca yeniden düzenlenen iş bölümüne göre; iş kazası ve meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat davaları sonucu verilen hüküm ve kararların temyizen incelenmesi görevi Yargıtay 10. ve 21. Hukuk Dairelerine aittir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun anılan kararına göre, inceleme konusu karar, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin bozma ilamı sonrasında yerel mahkeme tarafından verilen hükme ilişkin olup, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu kararı uyarınca belirgin şekilde Dairemizin işbölümü alanı içine girmemekte, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin görev alanı içerisine girmektedir. Yargıtay 1. Başkanlık Kurulunun 07/07/2020 tarihli ve 173 sayılı kararı ile ise, 21. Hukuk Dairesi’nin 02/09/2020 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kapatılmasına ve işlerinin 10. Hukuk Dairesi’ne devredilmesine karar verilmiştir.


Yargıtay 21.Hukuk Dairesi 24.04.2017 tarih, 9910/3420 

  • İş Kazası ve Meslek Hastalığı Nedeniyle Tazminat Davası
  • İş Kanunu

İş kazasından doğan tazminat davalarının özelliği gereği, kaza tarihi dikkate alındığında ĠĢ Kanunu’nun mülga 77. maddesinde öngörülen koşullar göz önünde tutularak ve özellikle işverenin niteliğine göre, ş yerinde uygulanması gereken işçi Sağlığı ve ĠĢ Güvenliği Tüzüğü’nün ilgili maddeleri incelenmek suretiyle, işverenin ve işveren vekilinin iş yerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmelidir. Sonuç itibariyle, iş kazalarından kaynaklanan tazminat davalarında; iş kazasında kusuru olduğunun tespiti halinde, işveren vekili de, işveren yanında zarardan sorumlu olacaktır.


Yargıtay, 21. Hukuk Dairesi, 2016/115 Esas, 2017/2948 Karar, 10.4.2017 Tarih

  • İş Kazası ve Meslek Hastalığı Nedeniyle Tazminat Davası
  • İş Kanunu

Bir olayın tamamen kaçınılmazlık sonucu meydana geldiğinin saptanması halinde hakim, işverenin sorumluluğunu, Borçlar Kanunu’nun 43. maddesini göz önünde tutarak hakkaniyet ölçüsünde saptamalıdır. Her iki taraf yönünden % 50’şer sorumluluğun paylaştırılması ilk bakışta uygun görünebilirse de, işçi-işveren arasındaki bu tür davalarda tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının göz önünde bulundurulması halinde; işverene biraz daha fazla sorumluluk verilmesi; sosyal hukuk devleti ilkesi gereği düşünülebilir. Yargıtay’ın yerleşik uygulaması da bu yöndedir. Somut olayda iş kazasının gerçekleşmesinde % 100 oranında kaçınılmazlığın etkili olduğu tespit edildiğine göre yukarda söz edilen ilkeler göz önünde bulundurularak, özellikle nimet ve külfet dengesinin sağlanması açısından kaçınılmazlığın % 60’ı davalı işverene yüklenmek suretiyle davalı işverenin sorumluluğu belirlenmesi gerekirken, davalının kaçınılmazlığın %50’si oranında sorumluluğunu doğuracak şekilde ve olayda uygulanma ihtimali bulunmayan hakkaniyet indirimine yönelik hukuki düzenlemeye atıfla, davalı işverenin sorumluluğu hafifletilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

otobus kazasinda tazminat davasi

Otobüs Kazasında Tazminat Davası

zorunlu koltuk ferdi sigortasi tazminati

Zorunlu Koltuk Ferdi Sigortası Tazminatı Nedir? Nasıl Hesaplanır?

2025 yili trafik sigortasi teminat limiti

2025 Yılı Trafik Sigortası Teminat Limiti Nedir? Ne Kadar?

İlgili Yazılar

X
kadim hukuk ve danışmanlık