Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması güvenlik soruşturması üzerindeki etkisi tarafımıza sıklıkla yöneltilen sorulardandır. HAGB’yi kısaca izah etmek gerekirse; sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 Sayılı CMK’nın 223.maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Kural olarak hukuk / idare hakimi HAGB ile bağlı değildir. Çünkü HAGB kararı gün ışığına çıkmış, açıklanmış, denetimlerden (yargı yolundan) geçerek kesinleşmiş, infaz edilebilir karar olmadığından, kural olarak HAGB kararının hukuk mahkemeleri ve idare mahkemelerinde bir bağlayıcılığı yoktur. Ancak HAGB kararında yer alan maddi vakıalar hukuk mahkemelerinde ve idari yargıda da dikkate alınır. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması güvenlik soruşturmasında sorun teşkil etmesi durumunda 60 gün içinde idari dava açılmalıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sanığın yüklenen suçu işlediği sabit olduğu ve yükümlülük yüklediği için beraat kararı niteliğinde değildir. Nitekim bu yükümlülüğün yerine getirilmesi sonucunda verilecek davanın düşmesi kararı da beraat hükmünü niteliğinde değildir. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması (HAGB) güvenlik soruşturması üzerindeki etkisi bu sebeple önemlidir. Zira bu sebeple devlet memuru olamayan veya memur olup ilişiği kesilen birçok kişi vardır.
HAGB Nedir?
Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması Ceza Muhakemesi Kanunu 231.maddede düzenlenmiştir. Sanığa verilen ceza, 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise, gerekli olan koşulların varlığı halinde verilerek hükmün açıklanmasının 5 yıl süreyle geriye bırakılmasıdır. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması güvenlik soruşturması üzerindeki etkisi hakkındaki emsal karar makalemizde sizlerle paylaşılmıştır. HAGB kurumu 03.07.2005 tarih ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu (ÇKK) ile Türk hukukuna kazandırılmıştır. Bu madde kapsamında;
- Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kişi hakkında hüküm ve sonuç doğurmaz.
- Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararına sadece itiraz edilebilir. (Temyiz, istinaf mümkün değildir.)
- Adli sicil kaydında görünmez.
- Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında bir hüküm değildir.
- İlgili hakim savcılar hariç ulaşılması mümkün değildir.
- Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında yasal süresi geçtikten sonra dosyanın düşmesine karar verilir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sanığın yüklenen suçu işlediği sabit olduğu ve yükümlülük yüklediği için beraat kararı niteliğinde değildir. Nitekim bu yükümlülüğün yerine getirilmesi sonucunda verilecek davanın düşmesi kararı da beraat hükmünü niteliğinde değildir. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması (HAGB) güvenlik soruşturması üzerindeki etkisi bu sebeple önemlidir. Zira bu sebeple devlet memuru olamayan veya memur olup ilişiği kesilen birçok kişi vardır.
Hukuk mahkemeleri ve idari yargı HAGB kararını gerekçe göstererek HAGB kararını hiçbir şekilde dikkate almamazlık edemez. Hukuk mahkemeleri ve idare mahkemeleri HAGB ilamını normal ilam gibi değerlendirmezler. Ancak HAGB dosyasında yer alan ” hakaret içeren sözler, fiili saldırı, haksız tecavüz, görevi ihmal” gibi eylemlerini hukuk mahkemeleri ve idari yargı kendisini değerlendirerek sonuca gider. Özetle HAGB kararı hukuk ve idare mahkemelerini bağlamaz; ancak HAGB dosyasında yer alan somut maddi vakıalar ve deliller her halükarda dikkate alınır. HAGB dosyasında yer alan maddi vakıayı esas alarak hukuk mahkemesi tazminat takdir edebilir, idari yargıda memurun görevden ihracına onay verebilir veya güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlanabilir.
Danıştay 5. Dairesinin 06.12.2017 tarih ve 2016/6979 E. 2017/23865 Κ. Sayılı kararında “… Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi, sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan, esas itibariyle bünyesinde iki karar barındıran bir kurumdur. İlk karar teknik anlamda hüküm sayılan, ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi ne- deniyle hukuken varlık kazanamayan, bu nedenle hüküm ifade etmeyen, koşullara uyulması halinde düşme hükmüne dönüşecek, koşullara uyulmaması halinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmü, ikinci karar ise, bu ön hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıdır. Bu ikinci kararın en temel ve belirgin özelliği, varlığı devam ettiği sürece, ön hükmün hukuken sonuç doğurma özelliği kazanamamasıdır.” şeklinde HAGB’nin nasıl değerlendirildiği ifade edilmiştir. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması güvenlik soruşturmasında sorun teşkil etmektedir.
HAGB Memuriyete Engel mi?
Burada somut olaya, somut dosyaya göre bir değerlendirme yapılır. Yukarıda da açıkladığımız gibi burada HAGB kararına neden olan eylemin içeriği önemlidir. HAGB verilen dosyada yer alan maddi olaya göre durum değerlendirilir. Örneğin taksirle yaralamada ya da stadyumda anlık gelişen bir kavgada basit yaralama eylemlerinde verilen HAGB karanı polis okulundan atılmaya engel olmazken; hırsızlık suçundan alınan HAGB kararındaki maddi veriler dikkate alınarak meslekten ilişik kesilebilir. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması güvenlik soruşturmasına bazı kurumlar bakımından engeldir.
Danıştay 12. D. 28.11.2017 tarih ve 2017/908 E. 2017/6060 K. Sayılı kararında da “Anayasa Mahkemesinin, 13.06.2013 tarihli K. E. (Başvuru No: 2012/665) kararında da; masumiyet karinesinin kural olarak, hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkumiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilke olduğu kabul edilmekle birlikte, ceza davasının herhangi bir nedenle düştüğü, belirli bir süre sonra şarta bağlı olarak düşeceği veya sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulmaksızın davanın ertelendiği durumlarda kişi hakkında masumiyet karinesinin devam ettiğini kabul etmek gerekeceği, çünkü bu tür durumlarda ortada henüz verilmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmadığı, bu çerçevede, ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda, açıklanması geri bırakılan mahkumiyet kararına dayanılmasının masumiyet karinesi ile çelişeceği açıkça ifade edilmiştir.
Uyuşmazlıkta, davacı hakkında yapılan ceza yargılaması sonucunda verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, yukarıda bahsedilen niteliği gereği bu aşamada hukuki etkiye sahip olmadığından ve bu karara dayanılması masumiyet karinesi ile de çelişeceğinden, Mahkemenin ceza yargılaması sonucuna göre karar vermesinde hukuki isabet görülmemiş ise de, disiplin hukuku açısından yapılan incelemede, davacının üzerine atılı fillerin sübuta erdiği ve eylemine uyan disiplin cezası ile cezalandırıldığı anlaşıldığından, sözü edilen husus sonucu itibarıyla hukuka uygun bulunan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte bulunmamıştır….” şeklinde kararı ile HAGB hükmünün içeriğinin değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
HAGB karan maddi anlamda kesinleşen bir ilam değildir. HAGB genel itibariyle 2 yıl ve altı her suçtan (yasalarda istisna tutu lan suçlar hariç)mümkündür. HAGB ilamı esas alınarak memuriyete son verilemez. Ancak HAGB kararında yer alan maddi veriler, maddi deliller, maddi belgeler, maddi olgular dikkate alınarak ilgili şahsın devlet memuriyetinden çıkarılması mümkündür. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 58/A/5 inci maddesine göre, bir kişi kasıtlı bir suçtan mahkum olur ve aldığı mahkumiyet cezası 1 yıl veya daha fazla hapis cezası ise o kişi devlet memuru olamaz. Daha önce devlet memuru olmuş ise kasıtlı suçtan aldığı 1 yıl hapis cezası gereği memuriyetine son verilir. Kasıtlı bir suçtan 1 yıl ve üzeri alınan hapis cezaları devlet memurluğuna engeldir. Devlet memurluğundan çıkarılma nedenidir. 1 yıl ve üzeri alınan hapislerde suçun kasten işlenmesi yeterlidir. Suçun niteliğinin bir önemi yoktur.
HAGB Alıp İade Olan Var mı?
Ayrıca DMK da geçen uygulamada “Yüz kızartıcı suçlar” olarak da nitelenen suçlar memuriyete engel suçlardır.657 sayılı Devlet Memurları Kanunu M. 48/5 te tahdidi sayıda düzenlenmiştir. Yüz kızartıcı suçlardan mahkumiyetlerde alınan ceza miktarının süresine ve türüne (hapis, APC, kısa süreli yada uzun süreli) bakılmaz .Bahse konu suçlarda mahkum olanlar devlet memuru olamazlar, devlet memuru iseler devlet memurluğundan ivedilikle çıkarılırlar. Bahse konu suçlar şunlardır;
- Anayasal düzene bu düzenin işleyişine karşı suçlar (TCK m.309 ila m.316 arasındaki tüm suçlar),
- İhaleye fesat karıştırma,
- Edimin ifasına fesat karıştırma,
- Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama,
- Kaçakçılık suçları,
- Hırsızlık Suçu,
- Dolandırıcılık Suçu,
- Güveni Kötüye Kullanma Suçu,
- Rüşvet Suçu,
- Tüm sahtecilik suçları, (Özel Belgede Sahtecilik Suçu, Resmi Evrakta Sahtecilik Suçu, Parada Sahtecilik Suçu, Kıymetli Damgada Sahtecilik, Mühürde Sahtecilik Suçu.)
- İrtikap Suçu,
- Zimmet Suçu,
- Hileli İflas (TCK md.161),
Yüz kızartıcı suçlardan memuriyetten önce mahkum olan memur olamaz. Bir şekilde memur olmuşsa bu kazanılmış hak olmaz, memuriyeti sona erer. Memur olunduktan sonra da yüz kızartıcı suçlardan herhangi birinden mahkum olan (erteleme-hagb-kısa süreli hapis olsa dahi) devlet memurluğundan çıkarılır. Tarafımıza sıklıkla Fetö HAGB memuriyete engel mi? sorusu yöneltilmektedir. Fetöden dolayı hagb alanların memuriyete girişi mümkün değildir. Memur olanların ise ilişiği kesilmektedir. Genel uygulama bu yöndedir. Çünkü terör suçu HAGB memuriyet engel olarak değerlendirilmektedir.
Düşmüş HAGB Güvenlik Soruşturması
HAGB hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23.maddesi ile kabul edilmiştir. 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunu 23.maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231.maddesine eklenen 5 ve 14.fıkralarla büyükler için de uygulanmaya başlamıştır. Düşmüş HAGB güvenlik soruşturması aşamasında adayların olumsuzluk yaratacağından en çok korktukları konulardan biridir.
(HAGB) Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması güvenlik soruşturması üzerindeki etkisi incelenirken öncelikle belirtilmesi gerekenlerden biri HAGB kararının 5 yıllık denetim süresinden sonra düşürülmesi amacıyla kararın verildiği mahkemeye bir dilekçe verilmesi gerekliliğidir. Bu düşürülme kararından sonra Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’ne yapılacak bir başvuru ile HAGB kararınız tümüyle ortadan kalkmış olacaktır. Düşmüş HAGB kararının bu aşamalardan geçirilmesi gerekmekte olup aksi takdirde yasal olmamasına rağmen, başvurduğunuz kurumla olan ilişiğinizin kesilmesi yönünde bir işlemle karşı karşıya kalabilirsiniz.
Düşmüş HAGB kararı hiçbir şekilde güvenlik soruşturmasına etkisi olmaması gerekir. Zira ortada hukuken bir dosya yoktur. Ceza dosyası düşürülmüştür. Bu nedenle kişi hakkında idari olarak sonuç doğurmaması gerekir. Fakat bazı kurumlar düşmüş HAGB kararını dahi sorun etmekte ve güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlanmaktadır.
Fakat FETÖ üyeliğinden yargılanan ve HAGB alan memur adayları HAGB kararını düşürmüş dahi olsalar anayasal bir suç olan terör örgütü üyeliğinden ceza aldıkları için güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlanacaktır. Niteliği itibariyle memurluğa engel suçlardan olduğu için memur olarak atanmak mümkün değildir.
Anayasa Mahkemesi HAGB Güvenlik Soruşturması İptal Kararı
Anayasa Mahkemesi, 28 Nisan 2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 19/2/2020 Tarihli ve E: 2018/163, K: 2020/13 Sayılı Kararında, 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli İle Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 1. m. ikinci fıkrası iptal edilmiştir.
İptal edilen kısım: “Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden bilgi ve belge almaya, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesinin beşinci ve 231.maddesinin 13. fıkraları kapsamında tutulan kayıtlara ulaşmaya, Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturma sonuçlarını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile kesinleşmiş mahkeme kararlarını almaya yetkilidir.” şeklindedir.
Yani (HAGB) hükmün açıklanmasının geriye bırakılması güvenlik soruşturması kapsamında erişilemeyecektir. Emniyet ve Mit kişi hakkında kanuna aykırı olarak (HAGB) Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararlarına ulaşamayacaktır. Zira bu HAGB kararı özel bir sicilde tutulur. İlgili hakim savcı hariç kimse erişemez.
HAGB Özel Güvenlik
Özel güvenlik görevlileri de hakkında güvenlik soruşturması yürütülenler arasında yer almaktadırlar ve özel güvenlik kimlik kartına sahip olmaları bu güvenlik soruşturması aşamasının olumlu sonuçlanmasına bağlıdır. HAGB özel güvenlik görevlisi olmak isteyen adaylar için sorun teşkil edilmemesi gereken bir aşamadır. Zira hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı kişi hakkında hüküm doğurmayan bir karardır.
Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırma Yönetmeliği’nin m.4/g fıkrasında güvenlik soruşturması “Kişinin kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp aranmadığının, kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiği ile adli sicil kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığının, yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunup bulunmadığının, ahlaki durumunun, yabancılar ile ilgisinin ve sır saklama yeteneğinin mevcut kayıtlardan ve yerinden araştırılmak suretiyle saptanması ve değerlendirilmesini,” temsil etmektedir.
Bu kapsamda hakkında HAGB kararı bulunan şahsın adına başkaca bir tahkikat ve bu maddede sayılanların olmaması, kişinin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumlu sonuçlanmasının önündeki engeli kaldıracaktır. Çünkü HAGB şahsın adli sicil kaydında da görünmeyecektir. HAGB özel güvenlik görevlileri hakkında güvenlik soruşturmalarında sorun yarattığında ise yapılması gereken 60 günlük idari dava açma süresinin kaçırılmadan iptal davası sürecini başlatmak olacaktır.
Öğretmenlik Güvenlik Soruşturması HAGB
Öğretmen güvenlik soruşturması HAGB nedeni ile olumsuz sonuçlanan adaylar da bu işlemi tıpkı diğer kurumlarda olduğu gibi idare mahkemelerinde yürütülecek iptal davasına konu edebilirler. Öğretmenlik mesleği, atamalarının Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Güvenlik soruşturmasının olumsuz değerlendirilmesi neticesinde ataması iptal edilen memurların hasım olarak MEB’i gösterdiği bir iptal davası açması gerekmekte olup, bu davayı idari işlemin kendilerine tebliğ edilmesinden başlayarak 60 gün içerisinde açmaları gerekmektedir.
Öğretmenlik güvenlik soruşturması HAGB kararı neticesinde olumsuz sonuçlanan adaylar, haklarında verilen HAGB kararı nedeniyle ve bu kararın mahiyeti yönünden yalnızca belli başlı yetkililer (ilgili hakim ve savcılar) tarafından incelenebilecek bir arşivde saklı tutulması gerekçesiyle dahi bu iptal davasında kazanma şansı yükselmektedir.
Öte yandan HAGB alınan suçun niteliği ve öğretmenlik mesleğiyle bağdaşmayacak bir suç olması da ayrı bir önem arz etmektedir. Örneğin cinsel taciz suçundan HAGB alan bir öğretmenin kurum takdirinde; meslek gereği çocuklarla bir arada olacağı göz önünde bulundurulduğunda olumsuz değerlendirilmesi olasıdır. Bu durumda yine usulen HAGB kararlarına erişimin kısıtlı olması yönüyle işlemin sebep yönünden sakatlığı, iptali gerektirecektir. Kısacası HAGB memurluğa engel değildir.
HAGB Yüz Kızartıcı Suç
HAGB yüz kızartıcı suçlar için de uygulanabilen bir karar türüdür. Niteliği gereği bir mahkumiyet hükmü olmayan hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı bireyin güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması için bir gerekçe değildir. Zira, HAGB ceza yargılamasının sonunda sanığa verilen ceza, 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise, gerekli olan koşulların varlığı halinde verilecek hükmün açıklanmasının 5 yıl süreyle geriye bırakılması yani sanık hakkında verilecek hüküm ve hukuki sonuçların denetim süresi sonuna kadar ertelenmesidir. Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması (HAGB); 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 231. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre;
- Sanık daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış olması,
- Mahkemece, sanığın yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılması,
- Mağdurun ve kamunun uğradığı zarar tamamen giderilmiş olması ve son olarak da;
- Sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını kabul etmiş olması halinde HAGB kararı verilmesi mümkün olacaktır.
HAGB yüz kızartıcı suçlar bakımından uygulanabilme olanağı bulan bir kurumdur. Yüz kızartıcı suçlar DMK m.48’e göre memuriyete engeldir ancak hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararlarının kişi hakkında bir hüküm doğurmaması ve ilgili savcı ve hakim dışında kimsenin erişimine açık olmaması gerekçeleriyle; sırf “yüz kızartıcı suçlardan alınmış bir HAGB kararı” güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasına neden olmayacaktır.
FETÖ HAGB Memuriyet
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu madde 231/5 gereği; sanık işlediği suçun hukuki sonuçlarından muaftır. Bu sebeple; memuriyete giriş şartlarının düzenlendiği 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48’inci maddesinde belirtilen 1 yıldan fazla kasten suç işlememe ve münhasıran sayılan suçları işlemiş olsa dahi bu durum memuriyete girmesine engel teşkil etmemektedir. Dolayısıyla, HAGB kararı memuriyete girmeye engel teşkil etmemektedir. FETÖ HAGB memuriyette ise insanların merak ettiği konu, FETÖ ile irtibatının bulunmasının memuriyete engel olup olmadığıdır.
Fakat idareler suçun sabit olduğu gerekçesiyle, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48’inci son fıkra hükmüne dayanarak işlem tesis etmektedir. İdare mahkemesi açılan yürütme durdurma istemli iptal davasında işbu hukuka aykırı idari işlemin iptali sağlanmaktadır. Zira kanunun açık hükmü gereği hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kişi hakkında hiçbir hüküm ve sonuç doğurmaz. İdarenin bu keyfi ve hukuka aykırı işlemleri neticesinde birçok aday mağdur edilmiştir.
Son olarak HAGB disiplin cezası vermek için tek başına yeterli değildir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 131’inci maddesinde, “Aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olması, disiplin kovuşturmasını geciktiremez. Memurun ceza kanununa göre mahkum olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre bir ceza davasının varlığı disiplin soruşturmasını engellemez ve geciktiremez.
Memurun fiili işlediği öğrenildiğinde zaman aşımı sürelerine de (DMK m.127) dikkat etmek suretiyle disiplin cezası verilmesinde hukuki bir engel bulunmamaktadır. İşlenen fiil memuriyetten çıkarma cezasını gerektiriyorsa kişinin memuriyetle ilişiği kesilebilir. Bu noktada HAGB kararı disiplin cezası verilmesine hukuki bir dayanak da oluşturabilir. Çünkü bu karar sanığın suçu işlediğini de hüküm altına almaktadır. FETÖ HAGB memuriyet ile ilgili tarafımıza yöneltilen sorular bu nedenler güvenlik soruşturmalarının nasıl etkileneceği yönündedir. FETÖ üyeliğinden yargılanan ve HAGB alan memur adayları anayasal bir suç olan terör örgütü üyeliğinden ceza aldığı için güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlanacaktır. Niteliği itibariyle memurluğa engel suçlardan olduğu için memur olarak atanmak mümkün değildir.
HAGB Polis Okulundan Atılmaya Neden Olur mu?
Somut olaya, somut dosyaya göre bir değerlendirme yapılır. Örneğin taksirle yaralama gibi suçlarda verilen HAGB kararı polis okulundan atılmaya engel olmazken; hırsızlık, dolandırıcılık suçundan alınan HAGB kararındaki maddi veriler, deliller dikkate alınarak polis okulundan ilişik kesilebilir. HAGB kararı maddi anlamda kesinleşen bir ilam olmasa da HAGB kararında yer alan maddi veriler, maddi deliller, maddi belgeler, maddi olgular dikkate alınarak ilgili şahsın memuriyet çıkarılmasına dahi karar verilebilir.
Danıştay 8.D. 03.07.2019 tarih ve 2014/5694 Ε. 2019/6441 Κ. Sayılı kararında da “Dosyanın incelenmesinden, 2012 yılında Niğde Polis Meslek Yüksek Okulu’na geçici kaydı yapılan ve burada eğitimine başlayan davacının, 30.12.2008 tarihinde işlediği kasten yaralama suçuyla ilgili olarak yapılan yargılama sonucunda Isparta 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin E:2009/35 K:2009/133 sayılı kararıyla, Türk Ceza Kanunu’nun 86/1. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçundan dolayı 5 ay 25 gün hapis cezası ile cezalandırıldığı, 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 3 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, davacı okula devam ederken yapılan güvenlik soruşturma neticesinde söz konusu durumun tespit edilmesi neticesinde davacının, okul ile ilişiğinin kesilmesi üzerine yapmış olduğu başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan ve Kanun’da yazılı cezanın üst sınırını dikkate alan mevzuat uyarınca, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 86. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen ve ceza üst sının üç yıl olarak öngörülen “kasten yaralama” suçundan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinden bahisle dava konusu işlem ile davacının okulla ilişiği kesilmiş ise de; yapılan yönetmelik değişikliği ile artık bir yılın altında hapis cezasına mahkumiyet, polis meslek yüksekokulu öğrenciliğine engel teşkil etmemekte olup, bu durumda bulunan kişilerin okul ile ilişiğinin kesilmesi sonucunu da doğurmamaktadır.” Şeklinde olay bazlı değerlendirme yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması Güvenlik Soruşturması Emsal Karar
ANKARA
11.İDARE MAHKEMESİ
ESAS :2019/…
KARAR:2020/….
DAVACI: …………………
VEKİLLERİ: AV. UMUR YILDIRIM
(E-Tebligat Adreslidir)
DAVALI: MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
M.E.B. Hukuk Müşavirliği Milli Müdafaa Cad. No:6/5 Kızılay Çankaya/ANKARA
VEKİLİ: …
DAVANIN ÖZETİ: ……………… Ortaokuluna ilk defa sözleşmeli Türkçe öğretmeni olarak atanan davacı tarafından, atamasının iptaline ilişkin 27.06.20.. tarih ve …. sayılı işlemin; daha önce de devlet okullarında görev yaptığı, herhangi bir engel halinin bulunmadığı, ayrıca işlemin sebebinin bildirilmediği ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ: Davacı hakkında yürütülen güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle atamasının yapılmadığı, işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Ankara 11. İdare Mahkemesince, duruşma için önceden belirlenen …. tarihinde davacı ve vekili Av. Umur Yıldırım ile davalı Milli Eğitim Bakanlığı vekili …….’in geldiği görülerek, taraflar usulünce dinlenip duruşmaya son verildikten sonra, dava dosyası incelenmek suretiyle gereği görüşüldü.
Dava; …………….. Ortaokuluna ilk defa sözleşmeli Türkçe öğretmeni olarak atanan davacı tarafından, atamasının iptaline ilişkin 27.06.20.. tarih ve … sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş, 128. maddesinde, memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği hükmü yer almış, 70. maddesinin ikinci fıkrasında da, hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemeyeceği kuralına yer verilmiştir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48/A-5 maddesinde; “Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.” ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan haliyle 48/A-8 maddesinde ”Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak.
” şartları Devlet memurluğuna alınacaklarda aranacak genel şartlar arasında sayılmış, aynı maddenin (B) bendinin 2’nci alt bendinde, “Kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımak.” özel şartlar arasında belirtilmiştir.
5237 sayılı sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinin dava konusu işlemin sebebini oluşturan suç tarihinde yürürlükte olan 1. fıkrasında, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişinin, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı, 2. fıkrasında bu suçtan dolayı açılan davada mahkemece, birinci fıkraya göre hüküm vermeden önce uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilebileceği, 3. fıkrasında hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilen kişinin, belirlenen kurumda uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmakla yükümlü olduğu, … 5. fıkrasında da tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verileceği, aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verileceği hükümlerine yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının ……Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği bölümü mezunu olduğu, 20… yılı Şubat dönemi sözleşmeli öğretmenlik alımı kapsamında tercihte bulunan davacının, … İli, …İlçesi, …….. Ortaokuluna atamasının yapıldığı, ardından hakkında yürütülen güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle atamasının iptal edilmesi üzerine bu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu uyuşmazlıkta; davacının …………… Ortaokuluna yapılan atamasının hakkında yürütülen güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle iptal edildiği, buna ilişkin olarak ………. Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünden gönderilen bilgi ve belgelerin incelenmesinden davacının ‘Kullanmak İçin Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Kabul Etmek veya Bulundurmak’ suçundan ……. 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 21.01.20.. tarih ve E:… ve K:2013/… sayılı kararı ile hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği görülmektedir.
Yukarıda belirtilen ilgili mevzuat hükümlerinden, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan ve yapılan yargılama sonunda hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişinin, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde açılmış olan davanın düşmesine karar verileceği, aksi halde davaya devam olunarak hüküm verileceği anlaşılmaktadır.
Olayda; dava dosyasına sunulan ve UYAP Entegrasyon kayıtlarından edinilen bilgi ve belgelere göre davacının adli sicil kaydının temiz olduğu, öte yandan ……..1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 21.01.20… tarih ve E:……, K:2013/… sayılı kararının 06.02…. tarihinde kesinleştiği, daha sonra …….. 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 10.07.20… tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile ‘sanık …. (davacının) Kullanmak İçin Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Satın Almak suçundan sabit olan eyleminden dolayı 6545 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik öncesindeki 5560 sayılı Yasanın 7.maddesi ile değişik 5237 sayılı Yasanın 191/2 maddesi gereğince verilen bir yıl süre ile denetimli serbestlik tedbirine uygun davrandığı anlaşılmakla TCK’nin 191/5 maddesi gereğince hakkında açılan kamu davasının düşürülmesine’ karar verildiği, bu kararın istinaf kanun yoluna başvurulmadan 18.07.2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; davacı hakkında kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak suçunu işlediğinden bahisle tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiş olsa da, öngörülen tedavi ve denetim sürecinde tedbirlere uygun davrandığı ve neticesinde davanın düşmesine karar verildiği, davacının üzerine atılı fiili işlediği sabit olmakla birlikte, davanın düşmesine ilişkin kararın sonucu olarak suçun hiç işlenmemiş gibi kabul edileceği, diğer bir ifade ile bahse konu kararın davacı hakkında herhangi bir hukuki sonuç doğurmayacağı açık olup, hakkında ……. 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 21.01.20…. tarih ve E:2012/…., K:2013/.. sayılı kararıyla verilen mahkumiyet hükmü bulunduğundan bahisle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48. maddesi uyarınca atamasının iptal edilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Öte yandan; hukuka aykırı olan dava konusu işlem nedeniyle davacının mahrum kaldığı parasal haklarının, dava açma tarihinden (01.08.2019) itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak davacıya ödenmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin İPTALİNE, davacının bu işlem nedeniyle mahrum kaldığı parasal haklarının, dava açma tarihinden (01.08.2019) itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak davacıya ÖDENMESİNE, aşağıda dökümü yapılan 328,45 TL yargılama gideri ile A.A.Ü.T uyarınca duruşmalı davalar için belirlenen 2.590,00 TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta giderinin kararın kesinleşmesi üzerine istemi halinde davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne istinaf yolu açık olmak üzere, 10/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması Güvenlik Soruşturması (HAGB) Üzerindeki Etkisi Sıkça Sorulan Sorular
- Güvenlik soruşturmasında nelere bakılır?
Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması memur adaylarına uygulanan bir prosedür olup kişi hakkında herhangi bir tahkikatın varlığı, adli sicil kaydı, Devlet Memurları Kanunu m.48’de sayılan memuriyete engel suçlara karışıp karışmadığı, FETÖ/PDY bağlantısı irtibatı ve iltisakı olup olmadığı, FETÖ bağlantılı kurumlarda SGK kaydı, FETÖ bağlantısı olan okul- yurt- dershane gibi yapılarda bulunmuş olmak gibi durumlar incelenmektedir. Adayların HAGB nedeniyle güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığı durumlarla karşı karşıya kalabilmekteyiz ancak makalemizde de ayrıntılı olarak bahsettiğimiz üzere HAGB nedeniyle tesis edilen bu idari işlemler hukuka aykırı olup iptali gerekmektedir.
- Düşmüş HAGB güvenlik soruşturmasında karşıma çıkar mı?
Düşmüş HAGB ile kastedilen, 5 yıllık denetim süresi dolmuş ve HAGB’nin tüm şartlarının yerine getirilmiş olduğu ve kişiye yönelik herhangi bir hüküm tesis edilmemiş olmasıdır. Kişiler, bu sürenin şartlara uygun geçirilmiş olması durumunda yargılama yapılan mahkemeye ve Adli Sicil Müdürlüğü’ne verecekleri dilekçe ile HAGB kararının düşürülmesini sağlarlar. Bu şekilde düşürülen HAGB kararı kişilerin güvenlik soruşturmasında engel teşkil etmeyecektir.
- HAGB İKM olmaya engel mi?
HAGB kararı memuriyete engel teşkil etmemektedir. İdarelerin bu kararlara usulsüz olarak ulaşmak suretiyle kişiler hakkında ilişik kesme, atamalarını gerçekleştirmeme ya da güvenlik soruşturmalarını olumsuz değerlendirmeleri hukuka aykırıdır. Diğer memurluklarda olduğu gibi İnfaz Koruma Memuru- İKM’de de HAGB engel değildir.
- HAGB Arşiv Kaydında Görünür mü?
HAGB arşiv kaydında görünür mü sorusunun cevabı bu kararın adli sicil kaydınızda görülmeyeceği yönünde olacaktır. Zira bu düzenlemenin amacı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu madde 231 uyarınca kişi hakkında hiçbir hukuki sonuç doğurmamasıdır. Bir askı süreci olan HAGB kararı 5 yılın sonunda kararı veren mahkemeye başvurularak düşürülür. Yani hukuk alanında hiç yargılama yapılmamış ve karar verilmemiş gibi sonuçlar doğurur. Bu sebeple HAGB kararı adli sicilde görülmez ve ilgili hakim ve savcı haricinde bu kararlara ulaşılması hukuka aykırıdır. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması güvenlik soruşturması üzerindeki etkisi idari davalar için önemlidir.