Cinsel sorunlar nedeniyle boşanma, özünde yaygın bir boşanma sebebi olmakla birlikte özellikle ülkemizdeki değer yargıları sebebiyle asıl boşanma sebebi cinsel sorunlar olmasına rağmen başka gerekçelerle boşanma davası açılmasıyla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Cinsellik, evlilik birliğini ayakta ve sağlıklı tutan en önemli ögelerdendir. Yargıtay kararlarında da ifade edildiği üzere cinsel ilişki ve cinsel tatmin evliliğin en önemli özelliklerdendir.
Cinsel ilişkinin kadının veya erkeğin kusurundan dolayı kurulamaması, cinsel uyumsuzluk gibi cinsel sorunlar hukuki olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılması şeklindeki genel boşanma sebebi olarak kabul edilmekte olup, aynı zamanda bir tazminat sebebidir. Eşler arasında cinsel ilişki kurulamaması, cinsel yetersizlik, cinsel tiksinti, cinsel uyumsuzluk, cinsel isteksizlik, erken boşalma, iktidarsızlık, vajinismus gibi hususlar boşanma sebebi olarak gündeme gelebilmektedir. Kısacası, cinsel sorunlar boşanma sebebi olarak değerlendirilebilir ve bu sebepler dolayısıyla boşanma hükmü tesis edilebilir.
[vc_message message_box_style=”outline” message_box_color=”warning” icon_fontawesome=”fas fa-exclamation-triangle”]Zina nedeniyle boşanma davası açmak isteyenler bu makalemizi okuyabilir. https://kadimhukuk.com.tr/makale/zina-nedeniyle-bosanma-davasi/[/vc_message]
Eşler Arasında Cinsel İlişki Kurulamaması
Eşler arasında cinsel ilişkinin kurulamaması sebebiyle açılan boşanma davalarında, mahkeme tarafından öncelikle taraflar arasında cinsel ilişkinin kurulmasını engelleyen fizyolojik bir problemin olup olmadığının tespit edilmesine dair rapor alınmasına karar verilecektir. Taraflardan birinin cinsel ilişki kurmasını engelleyen ve tedavisi mümkün olmayan bir rahatsızlığının bulunması boşanma sebebi olarak kabul edilebilecek; fakat kusur durumundan bahsedilemeyeceğinden bu durum tazminat sebebi olamayacaktır.
Bununla birlikte, vajinismus veya erken boşalma gibi tedavi edilebilir ve geçici bir rahatsızlığın bulunması halinde mahkemece öncelikle boşanma yerine eşlerin tedavi olmasına karar verilecektir. Ancak, cinsel problemi olan eş tedaviden kaçınıyorsa, bu problem geçici ve tedavi edilebilir olsa bile tedaviden kaçınan eş kusurlu kabul edilecek ve hem boşanmaya hem de kusurlu olan eşin tazminat ödemesine hükmedilebilecektir.
[vc_message message_box_color=”alert-warning” icon_fontawesome=”fas fa-exclamation-triangle”]Cinsel sorunlar nedeniyle boşanma corona döneminde oldukça artmıştır. Zira eşler bu dönemde çok fazla birlikte vakit geçirmekte ve cinsel birliktelikte birbirlerini tanımaktadır.[/vc_message]
Cinsel İlişkiden Kaçınma Boşanma İspat
Herhangi bir sağlık problemi olmamasına rağmen psikolojik olarak cinsel ilişkiden kaçınma söz konusu ise, mahkemece eşlerden hangisinin cinsel ilişkiden kaçındığı ve dolayısıyla kusurlu olduğu tespit edilmelidir. Zira cinsel ilişkinin kurulamamasında kusurlu olan taraf, talep olması halinde diğer tarafa tazminat ödeyeceğinden kusurun tespiti oldukça önemlidir.
Yargıtay, cinsel ilişkinin kurulamaması halinde kusurlu olmayan eşin cinsel ilişki kurulmasını beklemeye zorlanamayacağına ve somut bir olayda, cinsel ilişki kurulamadığı için evi terk ederek ailesinin yanına giden eşin haklı bir davranışta bulunarak kusurlu olmadığına hükmetmiştir. Cinsel ilişkiden kaçınma boşanma davalarında ispat açısından son derece zordur. Bu durumun ispatı ancak eşler arasında mesajlaşma veya konuşmalar ile mümkündür.
[vc_message message_box_style=”outline” message_box_color=”blue” icon_fontawesome=”fas fa-balance-scale”]Yargıtay uzun süre eşler arasında cinsel birliktelik kurulamamasını boşanma sebebi saymaktadır.[/vc_message]
Yargıtay kararlarına göre; sağlık açısından cinsel ilişkiye girmesinde bir sakınca olmayan fakat uzun bir süre cinsel ilişkiye girmeyi reddeden eş kusurludur ve boşanma sebebi olarak bu durum öne sürülebilmektedir. Ancak; her somut olay kendi koşullarında değerlendirilecektir. Mesela; eşinin bulaşıcı cinsel hastalık taşıması durumunda cinsel ilişkiye korunmadan girmekten kaçınmak gerçekte cinsel ilişki kurmaktan kaçınmak anlamına gelmeyecektir.
Belirli bir süre cinsel ilişkinin kurulamamasının ardından eşlerin cinsel ilişki yaşaması, cinsel ilişkinin kurulmasından önceki kusurun affı anlamına gelecektir ve bu sebeple açılan bir boşanma davası devam ederken taraflar cinsel ilişki yaşarsa, bu durum Yargıtay tarafından davanın reddi gerekçesi olarak kabul edilmektedir.
Kadının Cinsel İlişkiden Kaçınması Yargıtay Kararı
[vc_message message_box_style=”outline” message_box_color=”warning” icon_fontawesome=”fas fa-exclamation-triangle”]Kadının cinsel ilişkiden kaçınması yargıtay kararı aramak için Yargıtay’ın kendi sitesini ziyaret edebilirsiniz. https://www.yargitay.gov.tr/[/vc_message]
Yargıtay’ın bir kararına göre, “Taraflar 5 gün bir arada kalmışlardır. Bu süre taraflar arasında cinsel uyumsuzluk bulunduğunu kabul için yeterli değildir. Yalnızca cinsel ilişkinin 5 gün içinde kurulamamış olması evlilik birliğinin temelden sarsıldığını göstermez.” Başka bir Yargıtay kararına göre ise, “Davalının cinsel ilişkiye girmediği tanık sözleri ve doktor raporuyla doğrulanmıştır. Beş ay gibi uzun bir süre ilişki kurulamamış olması evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğunu gösterir. Bu hususların gözetilmemiş olması, boşanma yerine davanın reddinin uygun bulunması doğru bulunmamıştır.” Yargıtay’ın aynı konuda açılmış iki ayrı davada verdiği iki farklı karar ışığında şu sonuç çıkarılmaktadır: Evlendikten sonra 5 gün içerisinde cinsel ilişki kurulamaması boşanma davası açmak için yeterli sayılmazken, evlendikten sonra 5 ay geçtiği halde cinsel ilişki kurulamaması ise boşanma nedeni sayılacaktır.
(…Davacı koca, eşinin cinsel ilişkiye yanaşmadığını ileri sürmüş davalı ise kocasının hoyratça hareketleri yüzünden ilişkiden kaçındığını beyan etmiştir. Bu durumda davalının sözleri, iddiayı ikrar niteliğinde olmayıp gerekçeli inkardan ibarettir. Hal böyle olunca, isbat yükü davacıya düşer. Çünkü herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. (M.K.6) bu konuda kazai içtihatlar söz birliği içinde olduğu gibi, bilimsel görüşlerde aynı doğrultudadır. Davacı karısının ilişkiden kaçındığını ispat etmek zorundadır. Oysa davacı, tanıkların beyanı buna elverişli değildir. Söylenen sözler tamamen davacıdan duymaya dayanmakta ve bir tahmin ve kanaatı, değişik biçimde izah etmekten ibarettir…)
KARAR : Davacı koca, eşinin tedavi ettirilmesine rağmen evlendikleri günden itibaren dört yıla varan suredir, cinsel ilişkiye yanaşmadığını ve bu durumun şiddetli geçimsizliğe yol açtığını ileri sürerek boşanmaya karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı kadın davaya karşı verdiği yazılı cevapta hoyrat itici ve taşkın hareketleri nedeniyle cinsel ilişkinin gerçekleşmediğini savunarak, boşanma talebine katıldığını kusurun davacıda olduğunu bildirmiş ancak duruşmalara gelmediği gibi savunmasını kanıtlayan hiç bir delille göstermemiştir.
Cinsel Sırların Anlatılması (Cinsel Mahremiyetin İhlali)
Eşlerden birinin eşi ile arasındaki cinsel sırları başkalarına anlatması, cinsel mahremiyetin ihlali anlamına geleceğinden evlilik birliğini temelinden sarsan ağır kusurlu bir davranış olarak kabul edilmektedir ve dolayısıyla da hem bir boşanma hem de bir tazminat sebebidir.
Cinsel Şiddet
Eşlerden biri istemediği halde diğer eş cinsel ilişki konusunda zorlama ve baskı yapıyorsa burada kusurlu bir davranıştan söz edilmektedir. Aynı zamanda eşlerden birinin diğer eşi doğal olmayan yoldan ilişkiye zorlaması da hukuka aykırı olup kusurlu bir davranıştır. Yargıtay tarafından eşlerin karşılıklı istekleri dışında birbirlerini normal olmayan fantezilere veya sapıklıklara zorlaması da cinsel şiddet olarak kabul edilmektedir.
Kısırlık
Evlilik devam ederken kadının rahminin ameliyatla alınması ve bu yüzden doğurganlık yeteneğini kaybetmesi durumunda, geçirdiği ameliyattan sonra kadının cinsel organının cinsel ilişkiye elverişsiz olmadığı doktor raporu ile ispatlanabiliyorsa rahminin alınması sonucu kadında oluşan kısırlık tek başına boşanma sebebi sayılmamaktadır.