Ara karar ve nihai karar, yargılamanın önemli aşamalarını ifade eden hukuki terimlerdir. Ara karar, bir davada mahkeme tarafından verilen geçici ve geçerliliği sınırlı bir kararı temsil eder. Bu karar, genellikle davayla ilgili belirli bir konu veya geçici bir durumu düzenlemek amacıyla alınır. Ara kararlar, davada ilerlemenin sağlanması, taraflar arasındaki dengenin korunması veya delillerin toplanması gibi süreçleri düzenleyebilir. Bu tür kararlar, genellikle nihai kararın öncesinde alınır ve mahkeme sürecinin devamını sağlamak üzere tasarlanmıştır. Nihai karar ise, bir davada mahkeme tarafından verilen kesin ve nihai hükümdür. Bu karar, dava konusu olayın tam olarak incelenmesi, tüm delillerin değerlendirilmesi ve taraflar arasında çekişmeli konuların çözümlenmesi sonrasında alınır. Nihai kararlar, genellikle davada hüküm verilen tarafın hakları ve yükümlülükleriyle ilgili kesin bilgiler içerir. Mahkemelerin verdiği kararlar ara kararları ve nihai kararlar olmak üzere ikiyi ayrılır.
- Ara kararları, davaya son vermeyen, bilakis onu yürütmeye, ilerletmeye yarayan kararlardır. Hakim, yargılamayı yürütmek ilerletmek için davada bir çok ara kararı verir. Bütün bu kararların ortak niteliği, hakimin ara kararı ile davadan elini çekmeyip, bilakis davaya devam etmesidir
- Nihai kararlar ise yargılamaya son veren ve hakimin davadan elini çekmesi sonucunu doğuran kararlara denir. Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Davayı sona erdiren kararlar, usule ilişkin nihai kararlar ve esasa ilişkin nihai kararlar olmak üzere iki gruptadır. Usule ilişkin nihai kararlara dar anlamda “karar” denir. Esasa ilişkin nihai kararlara, “hüküm” denir. Örnek olarak, yetkisizlik kararı, görevsizlik kararı, beraat kararı, mahkumiyet kararı gibi. Hakim nihai karar ile o davadan elini çeker, verdiği karardan dönemez ve onu değiştiremez. Fakat ara kararlarının aksine nihai kararlar temyiz edilebilir.
Türk Dil Kurumu, “karar” kavramını; “bir iş veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargı, hüküm” şeklinde tanımlamaktadır. Arapça kökenli olan karar, Türk Hukuk Lûgatı’nda ; “teşrii, kazai idarî müessese ve makamlar veya hükmî şahıslar topluluğundan sadır olup hukukî vaziyet ihdas veya izhar eden beyanlar” şeklinde nitelendirilmiştir. Hukuki anlamda kararı; “birden çok kişinin, kendilerine oy hakkı veren bir hukuksal ilişki içinde, bu hakkı kullanarak yaptıkları anlaşma; birden çok kişinin iradelerinin aynı noktaya doğru olması ile ortaya çıkan anlaşma” olarak tanımlanabilir. Hukuk sistemimiz; nihai kararlar, ara kararlar ve geçici hukukî koruma kararları şeklinde, “karar” kavramını nitelendirmekte ve sınıflandırmaktadır. Kararı, mahkemenin esasa ilişkin bir hukukî soruna yönelik diyalektik bir süreci ve kanaat açıklaması faaliyeti olarak belirtecek olursak; hukuk sistemimizin belirlemiş olduğu ve kendi içinde tasnif ettiği kararlar, birçok farklılıklar göstermektedir. Mahkemeler vasıtasıyla karar; yargılamayı ilerletmesi için ara karar ve hukukî sorunun sonuçlandırılmasıyla çözümünde de nihai karar şeklinde oluşmaktadır.
Ara Karar Nedir?
Türk hukukunda karar türleri; ara kararlar ve nihai kararlar olarak ikiye ayrılır. Hakim, verdiği kararla yürütmekte olduğu yargısal faaliyeti sonlandırıyorsa bu tür karar “nihai karar” ya da “kısa karar”, buna karşılık hâkim, karar verdikten sonra uyuşmazlığın çözümü için yargılama faaliyetine devam ederek o yargılamadan veya davadan elini çekmiyorsa bu kararlar “ara karar” olarak isimlendirilirler. Ara karar, görülmekte olan bir davada, mahkemenin, dosyadan elini çekinceye kadar, esas uyuşmazlığı sonlandırmadan ve fakat uyuşmazlığın çözümü için yargılamayı ilerletmek adına, usule ilişkin, kural olarak dönebileceği, talep üzerine ya da kendiliğinden verebileceği kararlardır. Yargılamayı sona erdirmediği için hâkimin dosyadan el çekmesini gerektirmeyen sadece davayı ilerletip sonuca biraz daha yaklaştıran ve hukukumuzda hâkimin talep üzerine ya da kendiliğinden kural olarak dönebileceği, tek başına kanun yoluna gidilemeyip ancak esas hükümle birlikte aleyhine kanun yoluna gidilebilecek olan usule ilişkin kararlar olarak da tanımlanabilir.
Ara kararlar, doğrudan uyuşmazlığa ilişkin olmayan, bir kısım usulü ön sorunları çözmeye yönelik verilen kararlardır. Ara karar ile amaçlanan, esasa ve usule ilişkin nihaî karar verilebilmesinin yanı sıra “geçici hukukî koruma kararı” verilebilmesi için de davayı ilerletmek olup; yargılamayı sonuca hazır hale getirmeye yönelik yargısal faaliyetler bütünüdür. Diğer bir deyişle ara karar, yargılamanın hızlandırılmasına ve basitleştirilmesine katkı sunmakta, nihaî karara giden “yoldaki pürüzlerin” ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadır. Ara karar, usule ilişkin ve esasa ilişkin ara karar şeklinde tasnif edilmektedir.
- Usule İlişkin Ara Karar
Usule ilişkin ara karar, mahkemenin, yargılamanın devamını sağlamak (yargılamayı ilerletmek) için verdiği usulü nitelikteki kararlardır. Örneğin; ilk itirazın reddi, görev ve yetki ilk itirazının reddi, hâkimin reddi talebinin geri çevrilmesi, duruşma veya keşif gününün verilmesi usule ilişkin ara kararlardır. Ara kararın konusunu, yargılamaya ilişkin usulü ön sorunlar oluşturur. Davanın veya dava içinde bir ön sorunun neticelendirilmesini sağlayan, mahkeme usul işlemlerine ilişkin çözümlerdir.
- Esasa İlişkin Ara Karar
Esasa ilişkin ara karar ile mahkeme, uyuşmazlığı nihaî olarak çözmemektedir. Bu sebeple bu tür ara karar, geçici hukukî korumaya yönelik karar olarak kabul edilmektedir. Esasa ilişkin ara karara örnek olarak, davalının zamanaşımı iddiasında bulunması gösterilmektedir. Nitekim bu durum, aynı zamanda, ön sorun şeklindeki maddi bir talep ihtiva eden usul işlemidir. Zira davalının, davanın esasına yönelik bir savunması vardır.
Ara Kararın Özellikleri
- Kanun Yoluna Götürülememesi
Türk yargılama hukukunda, kural olarak, ara karara ilişkin doğrudan kanun yoluna müracaat imkânı tanınmamıştır. Zira kanun koyucu, kural olarak, nihaî kararın üst derece denetimine cevaz vermiştir. Ara karar, kural olarak, sadece nihaî kararla birlikte üst derece mahkemesine taşınabilir. Ara kararın hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle kanun yoluna ancak nihaî kararla birlikte başvurulmasının sebebi, ara kararın, yargılamayı sona erdirmeyen, yargılamanın yürütülmesine yönelik kararlar olmalarından dolayıdır. Görüldüğü üzere, ara kararın tanımlanmasında; mahkemenin dosyadan elini çekmemesi, işten elini çekmemesi, yargılamayı sona erdirmemesi, kararı sonuca yaklaştırması şeklinde ifadeler kullanılmıştır.
- Ara Karardan Dönülebilmesi
Kural olarak, belirli sınırlar içerisinde ara karardan dönülebilebilmektedir. Bunun temel gerekçesi, ara kararın ihdasıyla, mahkemenin davadan el çekmemiş olmasına dayanmaktadır. Ara karardan dönülebilmesi yargılamanın işleyişine katkı sunmakta, yargılamanın sağlıklı yürütülmesine de olanak vermektedir.
Nihai Karar Nedir?
Nihaî karar; yargılamanın gerek usulü gerekse esasa ilişkin karar hükmünde olsun, yargılamaya son vererek davaya yeniden dönülmesine engel olan, mahkemenin davadan elini çekmesi ölçütü yönündeki tüm kararları ifade etmek anlamında kullanılmaktadır. HMK md. 294 de aynı şekilde, nihaî kararı, mahkemenin davayı usule veya esasa ilişkin sona erdirmesi şeklinde ifade etmiştir. Nihaî kararlardan rücu edilemez, ancak kanun yoluna başvurarak karar düzeltilebilir. Kanun koyucu, yukarıda değindiğimiz üzere, mahkemenin nihaî karar ile davayı sona erdirmesini, iki ihtimal içerisinde kategorize etmiştir. Bunlar esasa ilişkin Nihai Karar, diğeri ise usule ilişkin Nihai Karar olarak belirtilebilir.
- Esasa İlişkin Nihai Karar
Esasa ilişkin nihaî karar, mahkemenin önüne gelen uyuşmazlığı, maddi hukuk kurallarına uygulayarak, işin esasına girmesi ve uyuşmazlığı sona erdirmesiyle dosyadan elini çekmesi sonucunu doğuran karardır. Bu durumda mahkeme, talep sonucu hakkında karar vermektedir. HMK2nın 294/1 maddesi esasa ilişkin nihai kararları “hüküm” olarak tanımlar. Hükmün kesinleşmesiyle, uyuşmazlığa ilişkin maddi anlamda kesin hükmün ortaya çıktığının kabulü gerekir. Bu durumda, aynı uyuşmazlık için aynı dava sebebi ve taraflar arasında yeni bir dava açılamaz.
- Usule İlişkin Nihai Karar
Mahkemenin, davayı esasa ilişkin sonuçlandırmaması, usule ilişkin sorun veya sorunların çözümüne yönelik sınırlar içerisinde kalarak davayı sonuçlandırması ve böylelikle, usule ilişkin nihaî kararı oluşturmasıdır. Usule ilişkin nihaî kararlar, doğal olarak, davanın esasına (maddi hukuka) ilişkin değildir. Mezkûr karar, bir şeyin yapılması, yapılmaması veya verilmesine ilişkin hüküm içermemekte, kural olarak, tespit hükmü niteliğinde varlık kazanmaktadır. Bu tür kararların çözümünde maddi hukuk değil, usul hukukunun kaideleri çerçevesinde sonuca ulaşılmaktadır.
Nihai Kararların Özellikleri
- Nihai Kararlardan Dönülememesi ve Nihai Kararların Değiştirilememesi
Hakim, vermiş olduğu nihai karar ile o davadan elini çeker; artık verdiği karardan dönemez ve o kararı değiştiremez. Hakim vermiş olduğu nihai karar ile davayı sonlandırmış olur. Sona ermiş bir davada da hakimin tekrar yargılama yapması ve bir karar vermesi mümkün değildir. Hakimin nihai kararla sonlandırmış olduğu davaya tekrar bakabilmesi için, yani vermiş olduğu karardan dönebilmesi ya da vermiş olduğu kararı değiştirebilmesi için nihai kararın taraflarca temyiz edilip, Yargıtay’ca bozulması ve bozmaya uyulması ya da yargılamanın iadesine karar verilmesi gerekir.
- Nihai Kararların Kural Olarak Temyiz Edilebilir Olması
Mahkemeler tarafından verilen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Usule ilişkin, esasa ilişkin ve davanın konusuz kalması halinde verilen kararlar için temyiz yolu açıktır. HMK Madde 362’ye göre temyiz yoluna götürülemeyecek kararlar şunlardır;
(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:
a) Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.*
b) Kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları ile kira ilişkisinden doğan diğer davalardan üç aylık kira tutarı temyiz sınırının üzerinde olanlar hariç olmak üzere 4 üncü maddede gösterilen davalar ile (23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç) özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili kararlar.,
c) Yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemelerinin görev ve yetkisi hakkında verilen kararlar ile yargı yeri belirlenmesine ilişkin kararlar.
ç) Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar.
d) Soybağına ilişkin sonuçlar doğuran davalar hariç olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalarla ilgili kararlar.
e) Yargı çevresi içindeki ilk derece mahkemeleri hâkimlerinin davayı görmeye hukuki veya fiilî engellerinin çıkması hâlinde, davanın o yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye nakline ilişkin kararlar.
f) Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar.
g) 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar.
(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir.